22 Kasım 2024 Cuma

Garê zaferiyle büyüyen antifaşist mücadele

"Bir gece ansızın gelebiliriz" diye böbürlenenler, şişine şişine geldikleri yerden bir gece ansızın kaçıp gittiler. Bugün Bakur Kürdistan dağlarında savaşan, Xakurkê ve Heftanîn'de faşist sömürgeciliğe kök söktüren, Rojava devrimi mevzilerinde direnen, son olarak Garê'de sömürgeci işgali püskürten Kürt ulusal devrimci-demokratik güçleri, faşist şeflik rejimine karşı mücadelenin en örgütlü ve en etkili antifaşist dinamiğidir. Komünist gerillaların zafere ortak olduğu Garê muharebesi, faşist şeflik rejimine son verme mücadelesinin hanesine büyük bir antifaşist kazanım olarak kaydedildi.

Uçakları, SİHA'ları, helikopterleri, obüsleri, füzeleri, özel savaş birlikleri, hava indirme tümenleriyle geldiler. Kuzey ve Güney Kürdistan'ı zalimce bölen yapay sınır çizgisinin tam 70 km ötesinde, Kürdistan özgürlük gerillasının en güçlü mevzilendiği yerlerden birinde, sömürgeci gövde gösterisi yapmak için geldiler. Şengal'e, Maxmûr'a, Rojava'ya yönelik yeni işgal saldırılarına bir basamak kurma, Kürt özgürlük güçlerinin merkez komutanlığını imha etmek, Medya Savunma Alanlarında kalıcı bir işgal sahası daha açma hesabıyla geldiler. Başta ABD olmak üzere emperyalistlerden olur almanın, Bağdat hükümetinin işgalci saldırıya sessizliğinden ve KDP'nin aşağılık işbirliğinden sonuna kadar yararlanmanın verdiği güvenle geldiler. Öcalan'ı esir eden emperyalist komplonun yıl dönümünde, tam 15 Şubat gününde, Garê'de faşist sömürgeci zafer bayrağını dalgalandıracaklardı. Ama gerillanın destansı onur ve özgürlük direnişi karşısında 15 Şubat'a kadar bile tutunamadılar ve dört günde yenilgiye uğrayıp gerisin geriye döndüler.

"Bir gece ansızın gelebiliriz" diye böbürlenenler, şişine şişine geldikleri yerden bir gece ansızın kaçıp gittiler. Karşı devrimin bölgedeki mızrak ucu haline gelmiş olan faşist sömürgeci Türk burjuva devleti, Garê'de hiç ummadığı bir askeri ve siyasi bozguna uğradı. Faşist psikolojik harp aygıtının yenilmez ilan ettiği Türk burjuva ordusu, bütün güç ve imkânlarıyla gerçekleştirdiği saldırıya rağmen, yenilgi almaktan kurtulamadı. Hem de PKK'nin elinde savaş esiri olan asker, polis ve istihbaratçıları kurtarmak adına yapıldığı söylenen bir harekâtın taş taş üstünde bırakmayan bir bombardımanla bizzat onların ölümüne sebep olan gözü dönmüş saldırganlığa rağmen.

Garê'yi işgal denemesi, ABD, AB veya Rusya gibi emperyalist devletlerin hepsinin de halklarımızın Kürdistan'da ulusal özgürlük ve Türkiye'de politik özgürlük isteminin doğrudan karşısında olduklarını, mesele Kürt ulusal özgürlüğü olunca Kürdistan'ı paylaşmış sömürgeci devletlerin aralarındaki çıkar çatışmasını pekâlâ askıya aldıklarını, Başûr'da egemen olan Barzanilerin Türk faşist sömürgeciliğine politik angajmanda alabildiğine derinleştiklerini bir kez daha gözler önüne serdi. Demek ki, Erdoğan'ın faşist şeflik rejimi ile emperyalistler ve diğer bölge gericileri arasındaki sürtünmelerini devrimin yararına kullanma arayışı, devrimci strateji ve taktiğin asla birincil unsuru değil, siyasi ve askeri düzlemlerdeki dolaysız devrimci mücadelenin ancak yan unsuru olabilir.

Garê'yi işgal denemesi, faşist şef Erdoğan'ın haftalardır dilinden düşürmediği "hukuk ve ekonomi reformları" hazırlığının, ısıtmayı sürdürdüğü yeni anayasa tartışmasının, faşist şeflik rejiminin temellerini pekiştirme, emperyalist devletlerle ve dünya tekelleriyle ilişkisini yeniden düzenleme gayesinden başka bir kapsama sahip olmadığını/olamayacağını bir kez daha ortaya koydu. Demek ki, faşist şeflik rejiminin dümenini güdük de olsa bir burjuva demokratik uzlaşma rotasına doğru çevirebileceğini sanmak, böyle bir dönemde demokratik hak ve özgürlükleri genişletmek uğruna yeni bir anayasa yapım mücadelesine girilebileceğini düşünmek ancak ve yalnızca faşist şefin elini rahatlatmaya yarayabilir.

Garê'yi işgal denemesi, CHP'den İYİP'e bütün bir burjuva muhalefet blokunun, hemen her kritik siyasi hamlesinde faşist şef Erdoğan'ın arkasında hizaya girmekte tereddüt etmediğini, halklarımızın özgürlük isteği ve özlemiyle herhangi bir gerçek bağı bulunmadığını, sömürgeci Türk burjuva devletinin genel çıkarlarına kesinkes tabi olduğunu bir kez daha açığa çıkardı. Demek ki, faşist şeflik rejiminden kurtulmanın yolu, Millet İttifakı bileşenleriyle yan yana gelme ve CHP ile demokrasi ittifakı kurma arayışlarından değil, antifaşist mücadele potansiyelini kötürümleştirmekten, içini boşaltmaktan başka bir işe yaramayan burjuva muhalefet blokunu siyaseten yalıtmaktan geçer.

Garê'yi işgal denemesi, hepsinden önemlisi "Dilediğimizi yaparız, her yeri işgal ederiz, kendi enerji rezervimizi yaratırız, uzaya bile çıkarız" diye istediği kadar caka satsın, faşist şef ve onun saray zevatının, emekçilerin ve ezilenlerin türlü saldırılara rağmen bastırılamayan mücadeleleri karşısında umduğu amaçlara ulaşamadığını bir kez daha doğruladı. Demek ki, hiçbir antifaşist gücün, bedelleri göğüslemekte kararlı bir devrimci direniş iradesinin, dişe diş bir antifaşist mücadelenin faşist şeflik rejimini pekâlâ yenilgiye uğratabileceği, Erdoğan'ın faşist politik İslamcı saltanatının sonunu getirebileceği gerçeğinden kuşkuya kapılmasının, kararsızlık göstermesinin herhangi bir haklı ve meşru yanı yoktur.

Bugün Bakur Kürdistan dağlarında savaşan, Xakurkê ve Heftanîn'de faşist sömürgeciliğe kök söktüren, Rojava devrimi mevzilerinde direnen, son olarak Garê'de sömürgeci işgali püskürten Kürt ulusal devrimci-demokratik güçleri, faşist şeflik rejimine karşı mücadelenin en örgütlü ve en etkili antifaşist dinamiğidir. Ulusal soruna ve sömürge ulusun özgürlük mücadelesine ilkesel demokratik yaklaşımın gereklerini bir an için bir yana bırakalım. Komünist gerillaların zafere ortak olduğu Garê muharebesi faşist şeflik rejimine son verme mücadelesinin hanesine büyük bir antifaşist kazanım olarak kaydedildi. Tek başına bu olgu dahi, Türkiye emekçi sol hareketinin antifaşist mücadeleyi büyütme iddiası güden bileşenleri için Kürdistan özgürlük mücadelesinin başlıca antifaşist müttefik olduğunu kanıtlayan niteliktedir.

Buradan, Garê'yi işgal saldırısı karşısında Türkiye emekçi solundan yeterli bir politik mücadele yönelimi gelişmediğine işaret eden mevcut tablonun, örneğin Şengal'e, Maxmûr'a veya Kobanê'ye dönük yeni bir sömürgeci işgal hazırlığına karşı mücadeleyi büyüterek, örneğin Garê bombardımanında ölen savaş esirlerinin kanının doğrudan faşist şef Erdoğan'ın ellerinde olduğunu Türk ulusundan emekçi ve ezilen yığınlara göstererek, kesinkes değiştirilmesi gerektiği sonucu da çıkar. Emekçi sol hareketin bu tablosunu değiştirmek, en yalın haliyle, antifaşist mücadeleyi ilerletme sorumluluğuyla bağlı bir politik talimattır.

Garê zaferi, faşist şeflik rejimine karşı mücadelede bu son dönemde artan kazanımların en yeni halkası, canlanıp gelişme trendine girdiği gözlenen antifaşist kitle hareketinin taptaze bir devrimci güç kaynağıdır.

Son birkaç aya bakalım: Faşist politik İslamcı şefin İstanbul Sözleşmesi'ni yırtıp atmasının önüne geçen kadın özgürlük mücadelesinin başarısı, Gökhan Güneş'in faşist kontrgerilla tarafından kaybedilmesini engelleyen "sağ aldınız, sağ istiyoruz" mücadelesinin başarısı, dizginsiz polis terörü altında Boğaziçi'ndeki direniş mevzilerini koruyan öğrenci gençlik mücadelesinin başarısı hemen göze çarpmaktadır. Faşist şeflik rejiminin politik iradesinde önemli gedikler açan bu esaslı başarılara, şimdi Garê direnişinin başarısı eklenmiştir.

Faşist saray iktidarına karşı savaşımda söz konusu kazanımların birikimi, devrimci dikkati, dosdoğru, antifaşist kitlelerin savunma pozisyonundan saldırı pozisyonuna geçişini hazırlayıp örgütleme görevinin güncelliğine çekmektedir. Bir yandan faşizme karşı mücadelenin fiili meşru biçimlerinin daha gelişkin ve daha zorlayıcı bir seviyeye çıkarılması, diğer yandan antifaşist güçlerin daha geniş bir cepheleşmesinin sağlanması bu görevin iki başlıca köşe taşıdır. 8 Mart ve Boğaziçi ise Türkiye'de fiili meşru mücadele sahasında, faşist şeflik rejimine karşı antifaşist kitle hareketini büyütüp ivmelendirmenin iki başlıca güncel uğrağı durumundadır. 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü, kitlesel ve direngen miting, grev ve gösterilerle karşılamak, kadınların faşist erkek egemenliğine karşı büyük bir isyan momentine dönüştürmek için, hem sosyalist kadınlar ile sosyalist öncünün hem de birleşik güçlerin politik seferberliğini misliyle güçlendirme zamanıdır.

Boğaziçi mevzisini, gençlik mücadelesinde büyük bir sıçrama gerçekleştirmenin daha etkin bir basamağı kılmak, ezilenlerin birleşik genel direnişini örgütlemenin politik-pratik bir kaldıracına dönüştürmek için hem komünist gençlik ile komünist öncünün hem de birleşik güçlerin devrimci inisiyatifini ve cüretini sınırsızca konuşturma zamanıdır.

* Atılım Gazetesi'nin 19 Şubat tarihli 466. sayı başyazısı.