GÜNCEL
'Galatasaray'daki sofrada acı var, Hatay'da kebaplar müzikler'
Cumartesi Annelerinden Hanife Yıldız, "Acı yılları kaplayınca yükü de çok ağır oluyor, söylemi de ağır oluyor" dedi. Maside Ocak'ın Hasan Ocak için yapılan eylemde "Bugün Hasan Ocak'ın sofrası etrafında toplandık" dediğini hatırlatan Hanife Yıldız, ekledi: "Baktım ki sofrada acı, öfke, isyan bundan başka bir şey görmedim. Hatay'da da bir sofra açıldı, kebaplar müzikler eğlendi herkes."
Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı'ndaki 684. buluşmalarında 1994 yılında gözaltında kaybedilen Halil Alpsoy ve Kasım Alpsoy'un akıbetini sordu. Halil ve Kasım Alpsoy için Galatasaray'da 3 kuşaktır mücadele yürütülüyor. Torunları, bir kez daha adalet istedi.
Eylemde ilk olarak oğlu gözaltında kaybedilen Hanife Yıldız söz aldı. Konuşmasına "Her zaman yanımızda olup da bugün cezaevlerini dolduran insanlara buradan selamım olsun" diye başlayan Yıldız, "Acı yılları kaplayınca yükü de çok ağır oluyor, söylemi de ağır oluyor" dedi. Maside Ocak'ın Hasan Ocak için yapılan eylemde "Bugün Hasan Ocak'ın sofrası etrafında toplandık" dediğini hatırlatan Hanife Yıldız, şöyle devam etti: "Baktım ki sofrada acı, öfke, isyan bundan başka bir şey görmedim. Hatay'da da bir sofra açıldı, kebaplar müzikler eğlendi herkes."
HÜKÜMETİN ESERİ: ROBOSKİ, GEZİ, SURUÇ, TAYBET ANAP
"Çok ismi lazım değil herkes kendi eserlerinden bahsediyor" diyen Yıldız, kayıplara işaret ederek önceki hükümetin eserlerinin burada olduğunu söyledi. Yıldız, şöyle devam etti: "Şimdiki hükümetin eserlerini saysak biliyorum ki polisler yine bir şey yazacaklar çizecekler, bunu niye burada konuştun? Ama ben tabi ki konuşacağım. Bugünkü hükümetin eserlerinin hangi birini sayalım ki Roboski, Gezi, Suruç, Taybet ananın sokak ortasında kalması... Bun yaptıkları zulümleri, kötülükleri eser olarak gösteriyor. Bunlar bize acı veriyor, söylemek zorundayız. Hukuk devleti diyorlar, avukatlar içeride. Yargı var diyorlar, gidiyoruz adalet yok. Demokrasi var diyorlar, basın susturuluyor, televizyonlar, radyolar kapatılıyor."
Yıldız, "Bu ülkede ateş düşmeyen ev yok ama bir araya gelemiyoruz" dedi, tüm ağlayan annelere acıları paylaşma çağrısı yaptı. Yıldız, "Gözyaşlarımız dereleri doldurdu. İsyan dağları, acı dağları büyüdü içimizde. Her ananın gözyaşı benim yüreğime hançer gibi saplanıyor. Analar gelin hep bir olalım sesimizi duyuralım" dedi.
Hanife Yıldız, Selahattin Demirtaş'ın adalığına da değinerek şunları söyledi: "Cumhurbaşkanı adayı ama ne yazık ki hapiste. Burada demokrasiden nasıl bahsederiz? O partinin vekilleri, belediye başkanları içeride. Her gün içerideyiz, biz hiç dışarıda olmayacak mıyız?"
Yıldız, "Gözaltına alabilirler ama yüreğimdeki acıya kimse kelepçe vuramaz, kimse de bu dilimi susturamaz. Çünkü ben yerden göğe kadar haklıyım. Onların benden utacakları varken beni gözaltına alacak..." diye konuşmasını tamamladı.
Ardından Kasım Alpsoy'un 9 yaşındaki torunu Samet konuştu. Samet, "24 yıl önce dedem Kasım Alpsoy kaybedildi. Ben dedim bulunmasını istiyorum. Annem, anneannem artık üzülmesin istiyorum. Annem dedemin bir mezarı olsun istiyor. Dedemin bir mezarı olsun" dedi.
'DEDEMİ BU MEYDANDA TANIDIM'
Galatasaray'da büyüyen Kasım Alpsoy'un torunu Gülbahar Alpsoy ise şunları söyledi: "24 yıldır dedem kayıp ve hala arıyoruz. 6 yaşında başladım dedemi aramaya. Burada, bu meydanda tanıdım dedemi. Oysa elinden tutup gezmek isterdim, birlikte geçireceğimiz bayramlar olsun isterdim. Öldüyse çiçek koyacak mezarını istiyorum. Dedemi bizden alan devlet er ya da geç yargı önünde hesap verecek. Sadece dedem değil bir sürü insan kayıp ve onları arayan anneler, eşler, çocuklar var. Ben mücadeleyi sürdüren üçüncü kuşak bir torunum. Kayıplar bulunsun, adalet ve vicdan yerini bulsun."
Ardından haftanın açıklamasını Hatice Onaran okudu. Onaran, "Gözaltına kaybetmeler geçmişte yaşanmış ve geçmişte kalmış ağır hak ihlalleri değildir. Gözaltında kaybedilenlerin akıbetleri açıklık kazanıncaya kadar bugüne taşınan, bugün de devam eden suçlardır. Devletin dün de bugün de gözaltında kaybetme suçlarını etkili bir biçimde soruşturma ve hakikati açığa çıkararak failleri cezalandırma yükümlülüğü vardır" dedi, devletin bu yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle 684 haftadır burada olduklarını söyledi. Onaran, daha sonra Halil ve Kasım Alpsoy hakkında şu bilgileri paylaştı:
İŞKENCEDEN TANINMAZ HALDEYDİ
Halil Alpsoy 1994 yılında İstanbul Kanarya'daki evinin önünden gözaltına alındı. Karşı çıkan eşine "Merak etme karakola kadar götürüyoruz, yarım saat sonra gelir" denildi. Beyaz Toros'a bindirilen Aksoy bir daha evine dönmedi. 18 gün sona işkenceden tanınmaz hale gelmiş bedeni Kırıkkale'de ormanlık alanda bulundu. Alpsoy, elindeki çocukluktan kalma izden teşhis edilebildi.
MİT BİNASINDAN BİR DAHA ÇIKAMADI
Halil Alpsoy'un amcasının oğlu Kasım Alpsoy ise aynı günlerde Adana'daki evinden gözaltına alındı ve Adana istihbarat dairesine götürüldü. Alpsyo, birkaç gün sonra serbest bırakıldı ancak kimliği "yarın alırsın" denilerek verilmedi. Kasım Alpsoy, ertesi gün bir akrabası ile birlikte MİT binasına gitti ve bir daha o binadan çıkamadı. Alpsoy'un gözaltına alındığı 24 yıldır inkar ediliyor.
Hatice Onaran, devlete "24 yıllık inkar son bulsun. 24 yıllık cezasızlık son bulsun. Kaybedenler yargılansın" diye seslendi.
Cizre ve Yüksekova'daki kayıp yakınları için de seslerini yükselttiklerini söyleyen Cumartesi Anneleri, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'yi de andı, önümüzdeki hafta aynı saatte buluşma sözüyle eylemi sonlandırdı.