DÜNYA
Fransa'da polis şiddeti yetmedi, yasalar devrede - Savaş Demir
Emperyalist saldırganlığın, işgallerin arttığı, yoksulların dahada yoksullaştığı, zenginlerin daha da zenginleştiği yeryüzünde, elbette isyanların, ayaklanmaların da gelişeceğini biliyoruz. Sınıf mücadelesinin ve mücadele biçimlerinin de sertleşeceğine işaret olan Sarı yelek halk ayaklanması aynı zaman da faşist yöntem ve yasaların da devreye sokulacağının işareti olduğunu belirtmek gerekiyor.
"Emperyalist çevreler krizin bütün yükünü emekçi halkın omuzlarına yüklemeye çalışıyorlar. Faşizmin gereğini duymalarının nedeni budur. Pazarlar sorunu, güçsüz ulusları köleleştirerek, sömürgeci baskıyı artırarak ve savaş yoluyla dünyayı yeniden bölüşerek çözmeye çalışıyorlar. Faşizme bu yüzden gerek duyuyorlar. Devrim güçlerinin gelişmesini, işçilerin ve köylülerin devrimci hareketlerini ezerek ve dünya proletaryasının siperlerine karşı askeri saldırılar düzenleyerek engellemeye çalışıyorlar. İşte bu yüzden faşizmin gereğini duymaktadırlar." Komünist önderlerden G. Dimitrov, 1935 yıllarında burjuvazinin neden faşizme ihtiyaç duyduğunu böyle açıklamıştı.
Hemen sonraki yıllarında Avrupa'da faşizmin nasıl adım adım geldiğini tarihten öğrenmiş olduk. Tabii ki, faşizme karşı kahramanca savaşan Sovyet halkını da; İspanya, İtalya, Almanya ve Fransa halklarının antifaşist mücadelesini de öğrenmiş olduk.
Faşizmin hem politik hem de ideolojik olarak dünya çapında yenilgiye uğratılmasının ardından, Sovyet sosyalizminin basıncıyla kapitalist Avrupa devletlerinde sosyal devlet olgusu oluşmuş, temel politik hak ve özgürlükler elde edilmiş ve bugüne gelinmişti. Ancak Sovyet revizyonizminin çöküşünin ilanı ile birlikte kazanılan bu hak ve özgürlükle adım adım gasp edildi.
11 Eylül 2001 yılında gerçekleşen "İkiz kuleler" saldırısının ardından emperyalist burjuvazi, ezilen milyonlarca işçi ve emekçilere tüm Avrupa'yı saran siyasal ve ekonomik saldırıları yönelttiler.
Burjuvazi, tarihten korkuları olan Sovyet sosyalizminin yarattığı kazanımları yok etmek için her süreci fırsat bilmiş ve saldırılarını geliştirmiştir. Elbette emperyalist tekellerin, burjuvazinin temel çıkarlarını korumak ve geliştirmek için devreye konulan gerici yasalarla birlikte gasp ettikleri temel hak ve özgürlükleri savunan ezilen halklara, işçi sınıfı ve emekçilere karşı devlet şiddetini arttırdığı günlerden geçiyoruz.
İşte Fransa'da tekellerin ihtiyaçlarına göre yeniden yasalar çıkarmaya çalışan devlet, Sarı Yelekliler halk isyanıyla yüzyüze geldi. 8 Haftayı bulan ayaklanma, kitleselliğinde inişli çıkışlı durumlar yaşasa da, sürekliliğini koruması Fransa devletinin korkularını arttırıyor.
Macron hükümetinin, önce polis şiddetini devreye koyarak erkenden ezeceğini düşündüğü hareketin büyüyerek gelişmesi karşısında geri adım atarak özür dilemesi de işe yaramadı. 2019'un ilk haftalarında yeniden kitlesel bir şekilde sokağa çıkan ezilen binlerce işçi ve emekçi halka karşı polis şiddeti yeniden ve artarak devreye girdi.
Cumhuriyet devrimiyle çokça övünen Fransız emperyalist burjuvazisi, içte yaşadığı bu halk ayaklanması karşısında devlet şiddetinin her türlü yöntemini devreye sokacağını ilan etti.
Ayaklanma karşısında yeni bir yasa devreye koymayı tartışan Fransa Başbakanı Edouard Philippe, izinsiz gösteri yapmanın, katılmanın ve organize etmenin suç sayılacağına ilişkin kararlar alınacağını duyurdu. Yani Almanya'da, İngiltere'de ve bir çok Avrupa ülkesinde 2001'den itibaren devreye konulan anti-terör yasalarını devreye koyacağını ilan ediyor.
Sarı Yelekliler halk isyanı ile birlikte Fransa ve diğer Avrupa emperyalistlerini saran bu korku, yeni önlemlere itiyor. İşçi sınıfı ve ezilen halkların en temel hak ve özgürlüklerini, ekonomik yaşam koşullarının iyileştirilmesi taleplerini görmezden gelen bu devletler, şiddet ve baskıyla ezmeyi amaçlıyorlar.
Fransa'daki halk hareketinin nereye evrileceğinden bağımsız, hak alma bilinci ve eylemsel kararlılığın, şiddete karşı direnme bir kazanım olarak anlaşılması ve sahiplenilmesinin, gelecek sürecin mücadelesinin de kaldıracı olacaktır. Bu tehlikeyi gören emperyalist burjuvazi her türlü faşist zorbalığa ve örgütlenmelere başvurmaktan kaçınmayacaktır. "Demokrasinin beşiği Avrupa" algısının da yok olduğu bir dönemde, hak talep etmenin artık gözaltı, tutuklanma, işkence, katledilme gibi devletin her türlü şiddetiyle yüzyüze gelineceğini Fransa'da gördük, yaşadık.
Emperyalist saldırganlığın, işgallerin arttığı, yoksulların daha da yoksullaştığı, zenginlerin daha da zenginleştiği yeryüzünde, elbette isyanların, ayaklanmaların da gelişeceğini biliyoruz. Sınıf mücadelesinin ve mücadele biçimlerinin de sertleşeceğine işaret olan Sarı Yelekliler halk ayaklanması aynı zaman da faşist yöntem ve yasaların da devreye sokulacağının işareti olduğunu belirtmek gerekiyor.