4 Ekim 2024 Cuma

Fincancı: Açlık grevi direnişi herkesin sorumluluğu

TTB Merkez Konseyi Başkanı Fincancı, açlık grevi direnişçilerinin taleplerinin ve sesinin duyulmasının herkesin sorumluluğu olduğunu söyledi. 

Kürt halk lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve hapishanelerde süren hak ihlallerinin sona ermesi talebiyle hapishanelerde açlık grevi direnişi sürüyor. 

Açlık grevi direnişiyle dayanışma sürerken Türk Tabiple Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, direnişin sesini duyurmanın herkesin sorumluluğu olduğunu söyledi. 

Geçen yıllardaki açlık grevi direnişlerinde hep devlet yetkilileriyle müzakerelerin olduğunu hatırlatan Fincancı, "2000 başlarında en son biz cezaevlerinde bağımsız heyetler ve hekimler olarak izleme çalışması yapabildik, ondan sonraki hiçbir açlık grevinde AKP iktidarı cezaevlerinde böyle bir çalışma yürütülmesi ve insanlarını sağlığını koruyacak mekanizmaların işletilmesi olanağı vermedi" dedi.

'MÜZAKEREYE TÜMÜYLE KAPALI'
İnsanların sağlığını koruyacak mekanizmaların işletilmesi olanağı verilmemesi nedeniyle açlık grevlerinde insanların yaşamını kaybettiğini kaydeden Fincancı, "Müzakereye tümüyle kapalı olduklarını gördük. Adalet Bakanlığı'ndan İçişleri Bakanlığı'na çeşitli randevu taleplerimiz tamamen dirençle karşılaştı. Biz bundan vazgeçiyor muyuz? Elbette hayır. Biz açlık grevleri sürecinde açlık grevlerine yol açacak etmenlerin ortadan kalkmasını söylüyoruz. 'Açlık grevleri olmasın', diyoruz. Tutukluların açlık grevleri bedenleri dışında mücadele alanları, seslerini duyurabilecekleri, haklarını talep edebilecekleri alanlar olsun diyoruz. Bütün insan hakları örgütleri, meslek ve emek örgütleri en başından beri bunu söylüyor."

'EN BÜYÜK ZORLUK PANDEMİ KOŞULLARI'
Böyle bir süreçte hekimlerin açlık grevi direnişçileriyle buluşma olanağı olmadığı için aileler ve avukatlar üzerinden gerekli tıbbi bilgileri vererek direnişçileri izlemeye gayret ettiklerini dile getiren Fincancı, TTB'nin İnsan Hakları Kolu'nun bununla ilgili, özellikle değerlendirme yapabilecek, doğru verileri toplayabilecek bir takım belgeler üretmeye çalıştığına dikkat çekti. Fincancı, şöyle devam etti: "Bu dönem en büyük zorluk, pandemi koşullarında açlık grevinin yürüyor olmasıdır. Pandemi koşulları cezaevleri için büyük bir risk barındırıyor. Hem nüfusu, kalabalığı itibariyle hem de kaldıkları koşullar itibariyle, bir de üzerine açlık grevi eklenince bağışıklık sisteminin güçlü olması gereken koşullarda, bağışıklık sisteminin de zarara uğradığı bir durum yaratılmış oluyor. Önerilerimiz oldu, avukatlara ilettik bu önerileri, bağışıklıklarını koruyabileceklerinin ne olduğunu aktardık."

'BU ÜLKEDE ADİL YARGILANMAK İÇİN AÇLIK GREVİ YAPILIYOR'
Önemli olanın her koşulda açlık grevine yol açan ana etkeni ortadan kaldırmak olduğunu vurgulayan Fincancı, "Adalet istedi insanlar, adil yargılanmak için açlık grevi yapılır mı? Bu ülkede yapılıyor. Çünkü bu ülkede adil yargılanma yok. Tecrit için açlık grevi yapılır mı? Tecridin işkence olduğunu dünya alem biliyor artık. Bununla ilgili sayısız uluslararası belgeler var ama bunun için açlık grevi yapılıyor. Ne yazık ki bu durumla karşı karşıyayız" sözleriyle tepki gösterdi.

'BU TALEPLER İNSAN HAKLARINI DOĞRUDAN İLGİLENDİRİYOR'
Hekimler olarak açlık grevi direnişçilerinin sağlık durumlarını izleyen ve bağımsız bir yerden bu izleme sürecini tanımlayan yerde durduklarına işaret eden Fincancı, "Ben bunları bir de insan hakları perspektifinden de değerlendiriyorum ve tutukluların taleplerinin duyulması içinde insan hakları örgütlerinin elinden geleni yapma sorumluluğu var. Bugün bu talepler insan haklarını doğrudan ilgilendiriyor. TTB olarak bizim de sorumluluğumuz. Meslek örgütü olarak sağlıklı kalmalarını sağlamak, bu koşullarda süreci sağlıklı bir şekilde sürdürebilmeleri için neler gerekiyor, onu tanımlamak ve tabi ki onların sosyal iyilik halini kurabilmek içinde haklarının teslim edilmesini, bizim de talep etme sorumluluğumuz var" dedi.