Ferzad Can: Direniş tarihinin yazıcıları ölümsüzleşenlerimizdir
MLKP komutanlarından Ferzad Can, devrimci mücadelede ölümsüzleşenler ve onları anmanın önemine ilişkin Atılım Gazetesine konuştu. Can, "Devrimin zaferi için savaşmak, bu uğurda her türlü bedeli göğüsleyecek kararlılıkta olmak, ölümsüzleri anmada temel ayırt edici çizgidir. Devrimci eylemi yükseltmek dışında bir bağlılık ölçüsü yoktur" dedi.
Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) Hüseyin Demircioğlu Akademisi komutanlarından Ferzad Can, devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşenleri anmak ve mücadelelerini sürdürmenin devrimciliğin şaşmaz bir ölçüsü olduğunu vurguladı.
Sömürgeciliğe ve faşizme karşı mücadelenin sert ve yalın bir hal kazandığı bugünlerde şehitlerin kararlılık ve adanmışlığından öğrenmek gerektiğini vurgulayan Can, "Ölümsüzlerin onurla taşıdıkları devrim bayrağını dalgalandırmayı sürdürmek ve devrimci eylemi yükseltmek dışında bir bağlılık ölçüsü yoktur" diye konuştu.
MLKP komutanlarından Ferzad Can'ın Atılım Gazetesinin sorularına verdiği yanıtlar şu şekilde:
'KASIM, İLK ŞEHİDİMİZİN ÖLÜMSÜZLEŞTİĞİ AYDIR'
MLKP'nin Kasım ayını Şehitler Ayı ilan etmesinin nedeni ve önemi nedir?
Öncelikle Kasım Şehitler Ayı vesilesiyle, özgürlük ve sosyalizm uğruna, faşist kuşatma ve pusularda, darağaçlarında, işkencehanelerde, 1 Mayıs alanlarında, fabrika direnişlerinde, boykotlarda, savaş hazırlıkları esnasında, zindan barikatlarında, ölüm orucu ve süresiz açlık grevlerinde, kır gerilla savaşımında ve çeşitli devrimci eylemlerde ölümsüzleşen tüm şehitlerimizi büyük bir sevgi, minnet ve bağlılıkla andığımızı, anıları önünde saygıyla eğildiğimizi ve ideallerine sonuna kadar bağlı kalacağımızı ifade etmek istiyorum.
Partimiz MLKP, Birlik Devrimini yaratarak Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da süre gelen devrim ve sosyalizm mücadelesi tarihinde yeni bir sayfa açmıştır. Birlik Devrimi ve MLKP'nin kuruluşu ile ilgili tanıtım kampanyası çerçevesinde, 4 Kasım 1994 tarihinde İstanbul Maltepe'de pankart asma eylemi esnasında Erdal Balcı yoldaşımız, sömürgeci faşist Türk devletinin kolluk güçleri tarafından katledilerek ölümsüzler kervanına katıldı. İşçi sınıfının ve partimizin genç komünist bir neferi olan Erdal yoldaş, Birlik Devrimimizin ilk şehidi olma onuruna erişti. Kasım, ilk şehidimizin ölümsüzleştiği aydır. Partimiz bu vesileyle, Erdal yoldaş şahsında Kasım ayını Şehitler Ayı ilan etmiştir.
Kuşkusuz, Birlik Devrimini yaratan komünistler, MLKP'nin kuruluşu öncesinde de onlarca şehit vermiştir. MLKP ve Komünist Kadın Örgütümüz (KKÖ) kuruluşundan önce şehit düşen yoldaşlarımızı ve Türkiye/Kürdistan başta olmak üzere tüm dünyada devrim ve sosyalizm mücadelelerinde ölümsüzleşenleri sahiplenmekte ve kendi şehidi olarak görmektedir. Bu tutum, şehitlerimize ve onların ideallerine bağlılığımızın ve sorumluluğumuzun bir gereğidir.
Bu aynı zamanda, partimizin mayasında bulunan kapsayıcı ve birleştirici tarzın şehitler özelindeki yansımasıdır. Şehitlere ilişkin grupçu tartışmaları anlamsız ve devrimci bulmamakla birlikte, bu tür yaklaşımları ayrımcı, sekter, dar grupçu tutumlar olarak gördüğümüzü belirtmem gerekir.
Hangi devrimci program ve bayrak altında dövüşerek ölümsüzleşmiş olurlarsa olsunlar, onlar devrim mücadelemizin şehitleridir. İşçi sınıfının, tüm ezilen halklarımızın değerleridir. Bu bakımdan ölümsüzleşenlerimizi ayrımsız sahiplenmek, devrimciliğin aynı zamanda ahlaki bir gerekliliği olduğunu düşünüyoruz.
Bir konunun altını çizmemiz gerekir. Türkiye ve Kürdistan derken, sadece bu coğrafyada yaşayan Türk ve Kürt ulusuna mensup devrimcileri kastettiğimiz anlaşılmamalı. Bu coğrafyada yaşayan Ermeni, Arap, Çerkes, Rum, Romen ve diğer ulus ve halklarımıza mensup tüm şehitlerimizi de kapsadığını ifade etmek isterim. Sosyalizm davasını savunan ve marksizmi Anadolu-Kürdistan coğrafyasına taşıyarak proleter sınıf bilincinin ilk tohumlarını eken Ermeni ulusundan devrimci şehitlerimizi saygıyla anıyorum.
'ONLARI ÖLÜMSÜZ KILAN YOL GÖSTERMELERİDİR'
Ölümsüzler MLKP bakımından ne ifade ediyor?
Ölümsüzleşenlerimiz, sadece dünümüz ve bugünümüzü değil, aynı zamanda geleceğimizi de temsil ediyor. Her şeyden önce bugünkü varlığımızı, ölümsüzlerimizin canları pahasına vermiş oldukları mücadeleye borçluyuz. Dün olduğu gibi bugün de, onların davaya bağlılıkları ve adanmışlıkları yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor.
Onlar, işçi ve emekçilerin, kadınların, gençlerin, ezilen halklarımızın özgürlüğü ve kurtuluşu için savaştılar. Yeni bir yaşam için canlarını verdiler. Onlar sömürüsüz, sınıfsız, cins ayrımsız bir dünya yaratmak için ölümsüzleştiler. Bu idealler, bugün onların izinde yürüyenlerin de düşü ve idealidir. Bu bakımdan ölümsüzler, aynı zamanda tüm ezilenlerin geleceğini ifade etmektedir.
Sömürgeci faşist devlet, şehitlerimizin mezarlarına boşuna saldırmıyor. Bu tarihimize bir saldırı olduğu kadar bugün ve geleceğimize de dönüktür. "Tarihini bilmeyenler geleceğini de göremezler" diye bir söz vardır. İşte sömürgeci faşist Türk burjuva devleti, şehitlerimizin mezarlarını tahrip ederek, cenazeleri çıkarıp bilinmez yerlere koyarak belleğimizi ve geleceğimizi yok etmeye çalışıyor. Ölümsüzleşenlerimiz belleğimizdir. Belleğini yitirenlerin geleceğinin de olamayacağını biliyoruz. Bu nedenle ölümsüzleşenlerimize sahip çıkmak, onların ideallerini yaşatarak, onların gelişkin yanlarını, fedai devrimcilik özelliklerini kuşanmak aynı zamanda geleceğimize sahip çıkmak demektir.
Şehitlerimizi ölümsüz kılan da, onların geçmişten daha çok geleceğimizin yol göstericileri olmalarıdır. Bundan dolayıdır ki, her daim yanı başımızda, kavgamızda yaşamaktadırlar.
Yaşamlarıyla, eylemleriyle, cesaret ve feda ruhlarıyla her daim yol göstericilerimiz olmaya devam edeceklerdir. Onlara çok şey borçluyuz. Onların düşlerini gerçeğe dönüştürmediğimiz sürece onlara hep borçlu kalmaya devam edeceğiz. Sömürüsüz, sınıfsız ve cins ayrımsız bir dünya yaratmak MLKP ve KKÖ'müzün varlık nedeni olduğu gibi, şehitlere bağlılık da kararlı duruşumuz ve cüretimizdeki manevi güçtür.
'ŞEHİTLERİ ANMAK DEVRİMCİLİĞİ YENİDEN ÜRETMEKTEN GEÇER'
Devrimcilerin, ölümsüzlerin yol göstericiliğini ve öğreticiliğini nasıl ele almaları gerekir?
Yol göstericilik ve öğreticilik, iç içe geçen ve birbirini tamamlayan bir yerde durmaktadır.
Şehitlerimizin idealize edilmesi, partimizin tarzı değildir. Hatasız insan yoktur. Aslolan, şehitlerin devrimci yaşam biçimlerinden, öne çıkan yanlarından öğrenmektir. Şehitlerimizden öğrenme eyleminin asıl amacının, onları aşmak olduğu gerçeğini bilince çıkarmak ve bu pratiği yaşamımızla bütünleştirmektir. Ölümsüzleşenlerimizin bizlere vasiyeti de bu yöndedir. Bu vasiyet ancak verili koşullarda devrimin ihtiyaçlarını anlama, bunları cevaplamak için sınırlarını aşma ve süreklilik içinde kopuş eylemleriyle yerine getirilebilir.
Ölümsüzleşenlerimizden öğrenmek; onların ideallerini yaşatmak ve değerlerini bayraklaştırmak, kişilik ve erdemlerini kendimizde cisimleştirmek demektir. Partizanlık, adanmışlık ve her dönemin devrimcisi olmayı başarmak için enerjimizi misliyle harcamaktır. Onlardan öğrenmek, şehitlerimizden aldığımız güçle düşmana olan kinimizi daha da bilemektir. Şehitlerimizden aldığımız güçle zaaflarımızla iki misli hesaplaşmak ve düşmanı yenilgiye uğratarak zaferi kazanmaya kilitlenmektir. Bunun için Kasım Şehitler Ayı'nda şehitlerimizin komünist yaşamlarından, kendilerini değiştirme gücü ve eylemlerinden öğrenmek söz konusu olduğunda, devrimciliğimizin niteliğini bu vesilesiyle yeniden ve yeniden tartışmamız gerekir. Kasım ayı, şehitlerle yüz yüze geldiğimiz, duygu ve maneviyatta ortaklığı güçlendirdiğimiz, kendi gelişim çizgimizde denetimi sağladığımız bir yüzleşme dönemi olmalıdır.
Rutinleşme, devrimciliği aşındıran bir yerde durur. Şehitlerimizin yaşamları, eylemleri ve direniş çizgileri bize, devrimciliğimizi rutinleşmeden çıkarıp ileriye doğru atılmamız gerektiğini gösteriyor. Yol açmak, ileri fırlamak için bedel ödemek söz konusu olduğunda daha büyük bir kararlılık içerisinde olmamız gerektiği zorunluluğunu bize hatırlatır. Şehitlerimizden öğrenmek, onları aşmak ve aynı zamanda devrimci niteliği arttırmakla mümkündür. Şehitleri anmak, onların bize bıraktığı kızıl bayrağı yükseklerde tutmak, komünist mücadele geleneği ve değerlerini sahiplenmek, geliştirmek ve devrimciliğini yeniden üretmekten geçer.
Partimiz MLKP ve KKÖ'müz, devrime ve sınıf mücadelesine önderlik etme iddiasındadır. Yürüttüğümüz savaş, bir sınıf savaşımıdır. Ve bu savaş en sert, yakıcı ve çıplak haliyle sürüyor. Bu savaşımda komünistleri güçlü ve muzaffer kılacak olan marksist leninist dünya görüşü, sosyalizm öğretisi ve inancıdır. Bunları yaşaması, içselleştirmesi ve yeniden üretmesidir.
Bunun bir yönü içsel devrimi sürekli kılmak, burjuva düşünce ve yaşam tarzının kalıntılarına karşı savaşmak; ideolojik sağlamlık ve derinliği, devrimciliği yeniden üretmek, yenilenmek ve yetkinleşmektir. Devrimci düşünceye, devrimci kavga ve yaşama tutkuyla bağlanmaktır. Bu ideolojik derinlik, manevi değerlerimize sımsıkı sarılmaktır aynı zamanda. İşte ölümsüzlerimizin yaşam ve pratiklerinden çıkarmamız gereken sonuç budur.
Adanmış devrimciliğin, sadece canını vermek üzerine kurulu olduğunu düşünmek hata olur. Adanmışlık, her koşulda partizanlığı inşa etmekten geçer. Bu aynı zamanda her yönlü emekçilik, metanet, sabır, yoldaşlık, öğrenme eylemi, eleştiri kadar özeleştiri, değişim arayışı ve pratiği, sorunlara çözüm gücü olma kararlılığı ve pratiğidir. Devrimci görev ve sorumluluklara, ne kadar kendinizden yada kolektiften baktığınızla ilgilidir. Şehitlerden öğrenmek, bir eylem olarak bireysel gelişimi; amaçlar ve kolektif hedefler doğrultusunda planlı yönetmeyi gerektirir.
Ölümsüzleşenlerimizin gelişkin niteliklerinden, sınırlarını aşma hamlelerinden, yenilenme iradelerinden, duygularını yönetme biçimlerinden, kısacası kendileriyle ideolojik mücadele tarzlarından öğrenmek ve bunu kendi değişim ve gelişimimizi örgütleme gücüne dönüştürme sorumluluğuyla yüz yüzeyiz. Devrimci görev ve sorumlulukların katlanarak arttığı, faşizme karşı savaşı yükseltme görevinin daha yakıcı bir hal aldığı bugünlerde; ölümsüzlerimizin çağrılarıyla ilişkilenme tarzımız, devrimcilik sınırlarının en şaşmaz ölçüsü olacaktır. Komünist bireyin kendi gelişimini yönetmesi, hayatının her anına hangi doğrultuda yön vereceğini belirlemesidir.
'DİRENİŞ TARİHİNİN YAZICILARI ÖLÜMSÜZLEŞENLERİMİZDİR'
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Faşist rejim, mücadele eden kuvvetlerde, halkımız üzerinde ve özellikle devrimcilerde umut, inanç, güven ve değer kaybı yaratmak istiyor. Devrimcileri yalnızlaştırmak ve 1980 faşist darbesi sonrasında olduğu gibi mültecileştirmek istiyor. Başta Kürt özgürlük hareketi olmak üzere devrimci parti ve örgütleri tasfiye etmeyi amaçlıyor. Bunu başaramadığı koşullarda ise iradelerini felce uğratarak niteliksel boşluklar yaratmayı, içe döndürmeyi, politik ve örgütsel planlarını bozmayı, taraftar güçlerini geri çekilmeye zorlamayı, bütünde endişe, güvensizlik ve umutsuzluk ortamı örgütlemeyi hedefliyor. Bunun için faşist terör ve psikolojik savaş araçlarını aralıksız çalıştırıyor.
Faşist Türk burjuva devleti, Güney Kürdistan'a yönelik işgal saldırısını varlık-yokluk savaşına dönüştürmüş durumda. Medya Savunma Alanlarında kaybettiklerinde, saltanatlarının yerle bir olacağının farkındalar. Bundan dolayı, savaş uçaklarıyla, SİHA'larıyla, tanklarıyla, obüsleriyle, kimyasal silahlarla, istihbarat ve işbirlikçileriyle, sivil katliamlarıyla, faşist psikolojik savaş merkezleriyle gerilla alanlarında denetim sağlayarak sonuç almaya çalışıyor.
Binlerce şehidimizin devrimci kopuşuna, kent ve kır gerillasına dönüşmesine, komutanlaşmasına, düşmanın kabusu haline gelmesine, kahramanlaşmasına, destanlar yazmasına vesile olmuş Kürdistan'ın bu parçasının, sömürgeciler tarafından kirletilmesine asla izin vermeyeceğiz. Her karış toprağında ölümsüzleşenlerimizin ayak izlerine basarak yol almaya, düşmandan hesap sormaya devam edeceğiz. Burada, bu özgür topraklarda gerilla sömürgeci faşist Türk burjuva ordusu karşısında tarih yazmaktadır. Bu tarihin yazıcıları yine ölümsüzleşenlerimizdir.
Düşmanın bütün saldırılarını boşa çıkarmanın, devrim ve sosyalizm mücadelemizi büyütmenin yolunun şehitlerimizin feda ruhunu kuşanmaktan geçtiğini bilmeliyiz. Özgürlük ve sosyalizm ağır bedeller gerektiriyor. Çünkü düşman, iktidarını sürdürmek için zulmün ve kan dökmenin her biçimini mubah sayıyor.
'HESAP SORMAK ÖLÜMSÜZLERİMİZE SÖZÜMÜZDÜR'
Devrimin zorlu yolunda yürümeye karar verenler, bedel ödemeyi daha baştan benimsemiş
demektir. Yanmadan ışık olamayacaklarının farkındalar. Her devrimci bu bakımdan yanmayı göze alandır. Karanlığı yarıp aydınlığa ulaşmak istiyorsak, işçi sınıfı ve ezilenlerin kurtuluşunun, halklarımızın özgürlük ve eşitliğinin feda bölüğü olarak, kentlerde ve dağlarda devrim ve sosyalizm savaşımızı daha büyük kararlılıkla sürdürmemiz gerek.
İşçi ve emekçilerin, kadınların, gençlerin, ezilen halkların bedel ödemeden, bedel kapılarından geçmeden kazanım elde ettikleri görülmemiştir. Her türlü kazanım, büyük bedeller sonucu kazanılmıştır. Devrimin zaferi için savaşmak, bu uğurda her türlü bedeli göğüsleyecek kararlılıkta olmak, ölümsüzleri anmada temel ayırt edici çizgidir. Ölümsüzlerin onurla taşıdıkları devrim bayrağını dalgalandırmayı sürdürmek ve devrimci eylemi yükseltmek dışında bir bağlılık ölçüsü yoktur. Ve yine çok iyi biliyoruz ki, devrim iddiasını, aşkını, heyecanını eyleminde cisimleştirmeyen bir devrimcilik tarzıyla şehitlere bağlı kalınamaz.
Devrimcilerin ve halkımızın dökülen kanlarının hesabını sorma hattından bir milim bile
sapmadan, şehitlerimizin intikamını almamız gerek. Soracak hesabı olanlar, talimat beklemezler. Fırsatını bulduğu anda düşmana öldürücü darbeyi vururlar. İmkansızlıklar sadece küçük engellerdir. Yeter ki hesap sorulmak istensin. Yeter ki ezilenlerin acısını yüreğinde öfkeye, öfkesini düşmanın alnında patlayan bir silaha dönüştürebilsin. Gün, tarihin burçlarında bir bayrak gibi dalgalanan şehitlerimize layık olma günüdür.
Devrim ve sosyalizm yolunda toprağa düşen tüm yoldaşlara sözümüzdür. Dökülen her damla kanımızın hesabını sormaya, ölümsüzleşenlerimizin ideallerini yaşatmaya ve zaferle taçlandırmaya ant içtik.