19 Eylül 2024 Perşembe

Ferzad Can: Devrimimizi büyük bedeller pahasına savunacağız- 2

Türk burjuva devletinin işgal savaşına ilişkin ETHA'ya değerlendirmelerde bulunan MLKP Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı'ndan Ferzad Can, NATO ve ABD'nin Rojava'ya yönelik işgal saldırılarına onay verdiğini söyledi. MLKP'nin Türkiyeli olduğu kadar Kürdistani bir parti olduğunu, işgal ve ilhak saldırılarına geçit vermeyeceklerini vurgulayan Can, Türk emekçi halkına, Kürt halkının mücadelesine omuz verme çağrısı yaptı.

MLKP Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığı'ndan Ferzad Can ile faşist Türk devletinin işgal ve ilhak savaşına ilişkin yaptığımız röportajın ikinci bölümünde, Rojava devrimine yönelen saldırıları, komünistlerin konumlanışını, devrimci hareketin ve emekçilerin nasıl konumlanması gerektiğini ele alacağız.

ABD ve NATO'nun sömürgeci faşist Türk devletinin Serêkanîye ve Girê Spî'yi işgal etmesine onay verdiğini, benzer bir durumun Efrîn'de Rusya cephesinde yaşandığını söyleyen Can, emperyalistler ve işgalci Türk devletinin amacının Rojava devrimini boğmak olduğunu vurguladı.

MLKP'nin Türkiyeli olduğu kadar Kürdistani bir parti olduğunu, Rojava, MSA, Türkiye ve Bakurê Kürdistan'da faşist sömürgeciliğe ve işgalciliğe karşı sürdürülen direnişin/savaşın aktif parçası olduğunu vurgulayan Can, "Partimiz bu konuda bedel ödemekten geri durmamış, Rojava'da, MSA'da, Bakurê Kürdistan'da ve Türkiye'de şehitler vermiştir. Partimiz bu devrimci tutumundan dolayı sömürgeci faşist Türk devleti tarafından özel hedef haline getirilmiştir. Bundan sonraki süreçte de partimiz her türlü bedeli ödemeyi göze alarak direniş ve savaş mevzilerinde bulunmaya emperyalizme, sömürgeciliğe ve faşizme karşı savaşmaya devam edecektir" dedi.

Kürt özgürlük gerillasının yenilgisinin Türkiye ve Ortadoğu devriminin yenilgisi anlamına geleceğini vurgulayan Can, devrimci parti ve örgütlere, Ortadoğu halklarına fedai devrimciliği ortaya koyma, faşizme karşı mücadelede sürecin ihtiyaçlarına göre konumlanma, dünya halklarına Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle enternasyonal dayanışmayı büyütme çağrısında bulundu.

MLKP Hüseyin Demircioğlu Akademisi Komutanlığından Ferzad Can sorularımıza şu yanıtları verdi:

ROJAVA DEVRİMİ TEHLİKE ALTINDA

Türk sömürgeciliği için ikinci temel hedef Rojava'dır. Rojava'ya dönük olası işgal savaşı için değerlendirme ve öngörüleriniz nedir?
Özellikle Rojava devrimimizin büyük bir tehlike altında olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Devrimimizin tasfiyesi sadece sömürgeci faşist Türk burjuva devletinin değil, bütün emperyalistlerin ve Kürdistan'ı sömürgeci boyunduruk altında tutmak isteyen gerici faşist devletlerin ortak paydasıdır. ABD ve NATO zorunluluktan ve çıkarları gereği Rojava devrimine "göz yumarken" diğer yandan KDP'nin bir uzantısı olan ENKS üzerinden Rojava devriminin özünü boşaltmaya, Rojava'da KDP uzantılarını etkin kılmaya, ABD ve NATO'nun politikalarına yedeklemeye çalışıyor. Emperyalist ABD ve NATO'nun sömürgeci faşist Türk devletinin işgal ve saldırılarına onay verdiğini unutmamak gerekir. ABD ve NATO başından beri, QSD ile kurdukları ilişkinin askeri alanda taktiksel ve geçici olduğunu zaten belirtmişlerdir. QSD de bu ilişkiyi bu şekilde tanımlamıştır. DAİŞ çetelerinin yenilgisinden sonra ABD'nin ve NATO'nun sömürgeci faşist Türk burjuva devletinin Serêkanîye ve Girê Spî'yi işgal etmesine onay vermiştir. Rojava devriminin alt yapı ve üst yapısının imha edilmesine yönelik faşist Türk devletinin hava saldırılarına göz yummuştur. Bunlar devrimimizi bekleyen tehlikenin zaten ipuçlarını vermekteydi. Bugün bu tehlike daha da büyümüştür. Sömürgeci faşist Türk devleti, Efrîn'den Xakurkê'ye uzanan ve 30-40 km derinliğindeki toprakları ele geçirmeyi ve bu toprakları kendi topraklarına dahil ederek buradaki varlığını kalıcılaştırmak istese de nihai hedefinin bununla sınırlı olmadığı biliniyor.

ORTADOĞU HALKLARI, KÜRT HALKININ MÜCADELESİNİN YANINDA YER ALMALI
Esas planı ise yeni-Osmanlıcı hayallerdir. Bu temelde hedefte yalnızca Kürt halkının olmadığını Ortadoğu halklarının da olduğunu özellikle belirtmek istiyoruz. Bu bakımdan Ortadoğu halkları nasıl ki İsrail siyonizmine karşı Filistin halkının haklı davasının yanında yer aldıysa aynı şekilde Kürt halkının özgürlük mücadelesine de halkların eşitliği ve özgürlüğü temelinde yükselen Rojava devrimine de sahip çıkmalıdır.

Sömürgeci faşist Türk devletinin Esad ile görüşme çabasının da tamamen Rojava devriminin tasfiyesine yönelik olduğunu unutmamak gerekir. Sömürgeci faşist Türk devleti en zayıf dönemini yaşamaktadır. Bu nedenle PKK'yi tasfiye etmek ve Rojava devrimimizi boğmak için her türlü yol ve yöntemi denemektedir. İç siyasetine de dış siyasetine de yön veren budur.

SÖMÜRGECİLERE VE İŞGALCİLERE GEÇİT YOK
Sömürgeci faşist Türk devletinin bu işgalci ve sömürgeci planını boşa düşürmek için Rojava halkları devrimini sahiplenmeli, örgütlenmeli ve devrim saflarında konumlanmalıdır. Rojava devriminin yenilgisinin; Ortadoğu halklarının yenilgisi, işgalcilerin Ortadoğu'nun yeraltı ve yer üstü zenginliklerini talan etmesi, halkların kan ve gözyaşına boğulması anlamına geleceğini bir an dahi akıllarından çıkarmaması gerekir. Ezilen, sömürülen halkların kendilerinden başka dostları olmadığını görmesi gerekiyor. Siyonist İsrail'in Filistin halkına yönelik sürdürdüğü soykırım ve işgal saldırısında buna bir kez daha tanıklık ettik.

DEVRİMİMİZİ BÜYÜK BEDELLERLE YARATTIK, BÜYÜK BEDELLER PAHASINA SAVUNACAĞIZ
Sömürgeci faşist Türk devletinin tıpkı Başûrê Kürdistan'da olduğu gibi Rojava'ya yönelik kapsamlı bir işgal saldırısının hazırlığı içerisinde olduğu biliniyor. Faşist şef Erdoğan bu niyetini de zaten gizlemiyor. Mevcut siyasi ve askeri güç dengelerinden dolayı şimdilik bunu bir tehdit unsuru olarak kullansa da geçmiş deneyleri de dikkate alarak her türlü saldırıyı boşa düşürecek biçimde hazırlıklı olmamız gerekiyor. Büyük bedeller ödeyerek yarattığımız Rojava devrimimizin, Rojava ve Kuzey-Doğu Suriye halklarımızın geleceğinin buna bağlı olduğunu unutmamalıyız. "Sömürgecilere ve işgalcilere geçit yok", "Devrimimizi büyük bedellerle yarattık, büyük bedeller pahasına savunacağız" şiarlarını parola edinmemiz ve bu doğrultuda hazırlığımızı yapmamız ve işgalcilere gereken yanıtı vermemiz gerekir. "Her şey devrim için, her şey halkların eşitliği ve özgürlüğü için" diyerek halklarımız sömürgecilere karşı kenetlenmelidir.

TÜRKİYELİ OLDUĞU KADAR KÜRDİSTANİ BİR PARTİYİZ

Partinizin Kürdistan'a dönük işgal ve ilhaka varan bu politikalara karşı tutumu nedir Birleşik devrim kuvvetleri bu süreçte nasıl pozisyon almalı?
Partimiz, Türkiye ve Kürdistan birleşik devrimini ve Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını savunan bir partidir. Dünya komünist hareketinin; Türkiye ve Kürdistan bölüğüdür. Türkiyeli olduğu kadar Kürdistani bir partidir. Asgari devrim programını antiemperyalist, antisömürgeci, antikapitalist, antifaşist, cins özgürlükçü bir devrim olarak belirlemiştir. Asgari devrim programını bu şekilde formüle etmiş partimizin, Kürdistan'ın sömürgeci faşist Türk devleti tarafından işgal ve ilhak edilmesine karşı sessiz kalmayacağının bilinmesi gerekir.

Aynı durum Rojava devrimimizin kazanımlarının sömürgeci ve emperyalistler tarafından tasfiye edilmesine karşı da geçerlidir. Partimiz, antiemperyalist, antikapitalist, antisömürgeci, antifaşist ve cins özgürlüğünden yana olan tüm kuvvetleri bu işgal ve ilhak saldırısına karşı mücadele etmeye çağırmış; sömürgeci faşist Türk devletinin ABD ve NATO desteğiyle MSA'da Kürt özgürlük hareketine karşı başlattığı imha ve tasfiye saldırısını boşa düşürmek için mücadeleyi yükseltmeye; Kürt özgürlük gerillasını sahiplenmeye, bulundukları her alanda sömürgeci faşist Türk devletine darbe vurmaya, işgal ve imha saldırılarını teşhir etmeye, Rojava devriminin kazanımlarını sahiplenmeye çağırmakla kalmamış, gerek Rojava gerek MSA gerekse de Türkiye ve Bakurê Kürdistan'da faşist sömürgeciliğe ve işgalciliğe karşı sürdürülen direnişin, savaşın ve mücadelenin aktif bir parçası olmuştur. Partimiz bu konuda bedel ödemekten geri durmamış: Rojava'da, MSA'da, Bakurê Kürdistan'da ve Türkiye'de şehitler vermiştir. Partimiz bu devrimci tutumundan dolayı sömürgeci faşist Türk devleti tarafından özel hedef haline getirilmiştir. Bundan sonraki süreçte de partimiz her türlü bedeli ödemeyi göze alarak direniş ve savaş mevzilerinde bulunmaya emperyalizme, sömürgeciliğe ve faşizme karşı savaşmaya devam edecektir.

İŞGAL VE İLHAK SAVAŞINA KARŞI DİRENİŞ BÜYÜTÜLMELİ
Sadece birleşik devrim kuvvetleri bakımından değil, tutarlı her antiemperyalist, antisömürgeci, antikapitalist, antifaşist, kadın cinsinin özgürlüğü ve halkların eşitliğinden yana olduğunu söyleyen tüm parti ve örgütlerin ya da tek tek bireylerin işgal ve ilhak, gerillaya dönük imha saldırısına, Rojava devriminin tasfiye edilmesine karşı sürdürülen direniş ve savaşın içinde konumlanmalı. Emperyalistlerin ve sömürgecilerin planlarını boşa çıkarmak için yapabilecekleri ne varsa mutlaka yapması gerekir.

GERİLLANIN YENİLGİSİ ORTADOĞU DEVRİMİNİN YENİLGİSİ OLACAKTIR
MSA'da gerillanın verdiği savaş antisömürgeci, antifaşist olduğu kadar antiemperyalist bir savaştır. Emperyalist ABD ve AB bu savaşta burjuva Türk devletinin tarafındadır. Onlar Türk devletinin savaşı kazanması için her türlü desteği sunmaktadır. Emperyalistler, Türk devletini emperyalizmin bir dayanağı olarak ayakta tutma çabasının yanı sıra, Kürt özgürlük gerillasının tasfiye edilmesiyle, Rojava devriminin direnme gücünün zayıflayacağını böylece kendileri için çok daha elverişli hale getirilebileceğini hesap etmektedir. Benzer bir durum Kürdistan'ın diğer parçalarını sömürgeci boyunduruk altında tutmak isteyen İran, Irak ve Suriye devletleri için de geçerlidir.

Kürt özgürlük gerillasının yenilgisinin aynı zamanda Türkiye ve Ortadoğu devrimimizin yenilgisi anlamına geleceğini asla unutmamak gerekir. Dolayısıyla, Rojava devrimiyle ve Kürt özgürlük gerillasının MSA'da vermiş olduğu tarihi direnişle başta devrimci parti ve örgütler olmak üzere Ortadoğu halklarının doğru bir ilişkilenme içerisine girmesi gerekiyor. Kendini buna uygun konumlandıramaz, hız ve temposunu buna göre örgütleyemez, fedai devrimciliği ortaya koyamaz ise devrim bakımından önemli bir fırsat kaçırılacaktır, süreç aleyhimize dönecektir. Kürdistan'da ve Türkiye'de bütün devrimci kuvvetlerin, faşizme karşı mücadelede sürecin ihtiyaçlarına göre konumlanması; tarihsel ve siyasal görev olduğu kadar devrimci parti ve örgütlerin varoluşunun da bir gereğidir.

DENEYİMLERE YASLANARAK MÜCADELE BÜYÜTÜLMELİ
Bu varoluşun taktik karşılığı elbette zenginlik barındırıyor. Türk sömürgeciliğinin geçmiş işgal ve ilhak denemelerinde de halklarımızın oldukça çeşitli, yaygın ve etkin eylemli duruşları olmuştu. Şeladize'den Rojava'ya, Türkiye kentlerinden Avrupa metropollerine çok zengin birleşik direniş örneklerimiz mevcuttur. Aydın, sanatçı ve toplumun sesi olmayı başaran vicdan sahibi tutarlı demokratlar, emekçi sol hareketimiz, çeşitli devrimci örgütler ve çevreler PKK gerillasının tarihsel ve güncel bakımdan faşist şeflik rejimi karşısında ve emperyalizme karşı en tutarlı ittifakımız olduğu bilinciyle eylemini kurmalıdır.

EYLEMLİ DURUŞA İHTİYAÇ VAR
Ekolojistlerden kadın özgürlük mücadelesi kuvvetlerine, işçi hareketi mücadelesinden gençlik mücadele dinamiklerine ve hayvan hakları savunucularına kadar işgal ve ilhak konusunda direniş odaklarını birleştirmenin, eylem gücünü yoğunlaştırmanın önemi kendini gösteriyor. Çeşitli protestolar, basın açıklamaları, fiili meşru eylemler, çeşitli devlet kurum ve kuruluşlarına dönük işgaller gibi sayısız barışçıl, yasal, yasadışı, fiili meşru her türlü eylem biçimini örgütlemelidir. Eğer devrimci öncüler ve emekçi sol hareketimiz faşist şeflik rejiminin yıkımı, en asgari düzeyde değişim gibi bir iddia ve konumlanma içinde olmaya devam edecekse en güçlü ittifak kuvvetimiz olan Kürt ulusal demokratik hareketinin ve PKK gerillasının başarısı için tüm varlığını ortaya koymalıdır. Her cepheden eylemli duruşa ihtiyacımız var, faşist şeflik rejiminin halklar nezdinde teşhiri ve durdurulması gerekiyor. Eğer gerçekten zafere ortak olmak gibi tarihsel bir sorumluluğu yerine getirmek istiyorsak, bu gerillanın, Kürt halkımızın direnişine ortak olmakla mümkündür.

Özellikle KBDH bileşeni örgütler, en başta da Komünist Kadın Örgütü'müz (KKÖ) bulunduğu her alanda kadın özgürlük mücadelesinin tüm dinamik kuvvetlerini antifaşist, antisömürgeci temelde yan yana getirmeli ve direnişi, cins eşitlik ve özgürlük temelli talep ve eylem rengiyle güçlendirmelidir.

EMPERYALİSTLERİNİN DESTEĞİYLE İŞGAL SALDIRILARI YAŞANIYOR

İşgal saldırılarında başta ABD, Rusya olmak üzere emperyalist güçlerin rolü nedir?
Sorunuza başka bir soru ile yanıt vermek gerekir: Sömürgeci faşist Türk burjuva devleti, ABD'nin, NATO'nun ve Rusya'nın onayını ve desteğini almadan Başûr ve Rojava Kürdistanı'na yönelik bir işgal saldırısına gerillaya dönük bir tasfiye saldırısına kalkışabilir miydi? Bunun olmayacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok. Ya da şu soruyu soralım: Rojava'da Kürt halkı, DAİŞ çetelerine karşı zorlu bir savaş yürütürken neden sömürgeci faşist Türk devleti, Sêrekaniyê'yi, Efrîn'i, Girê Spî'yi işgale kalkışmadı da, DAİŞ, El Nusra, ÖSO ve diğer çeteci örgütlere her türlü desteği sunmakla yetindi ve DAİŞ çetelerinin yenilgisinden sonra işgal saldırısına geçti? Ve neden başta ABD olmak üzere NATO ve Rusya bu aşamadan sonra Türk devletinin işgal ve saldırılarına gereken izni verdi? Her şey bu soruların cevabında.

Suriye iç savaşı başladığı andan itibaren sömürgeci faşist Türk devletinin Rojava'yı işgal etme planı zaten vardı. NATO'dan gerekli onayı ve desteği alamadığından bu planı hayata geçiremedi. Daha çok eğitip-donatıp, beslediği DAİŞ, El Nusra, ÖSO ve diğer gerici, faşist çetelere dayanarak Rojava devrimini boğmaya çalıştı.

Sömürgeci faşist Türk devletinin önceliğini Rojava Kürdistan'da ve Suriye'nin kuzeyinde Kürtlerin herhangi bir kazanım elde etmesinin önüne geçmek oluştururken; ABD ve NATO'nun önceliğini ise, Suriye'de Rusya'nın ve İran'ın etkisini kırarak, ABD'nin Suriye'deki varlığını meşrulaştırmak ve DAİŞ çetesinin yenilgisini sağlamak oluşturuyordu. Bu bakımdan sömürgeci faşist Türk devletinin öncelikleri ile emperyalist ABD ve NATO'nun öncelikleri uyuşmuyordu.

DEVRİM TOPRAKLARININ İŞGALİ EMPERYALİSTLERİN ONAYIYLA OLDU
Fakat sonraki süreçlerde sömürgeci faşist Türk devletinin artan baskısı, DAİŞ çetelerinin yenilgiye uğratılmış olması, Rusya ve İran'ın Suriye'nin tamamında etkin olmasının önüne geçilmiş olması, Rojava devrimini istedikleri biçimde şekillendiremeyeceğinden ABD emperyalizmi ve NATO sömürgeci faşist Türk devletinin Sêrekaniyê ve Girê Spî'yi işgal etmesine onay vermiştir.

Benzer bir durum ise Efrîn'de Rusya cephesinde yaşanmıştır. Rusya'da, ABD'nin etkisini kırmak, Suriye'deki BAAS rejimini ayakta tutmak ve Kürtlerin statü elde etmesini engellemek için sömürgeci faşist Türk devletinin Efrîn'i işgal etmesine göz yummuştur.

Benzer bir durum sömürgeci faşist Türk devletinin Başûrê Kürdistan'a yönelik başlatmış olduğu işgal saldırısı ve Kürt özgürlük hareketine yönelik başlatılan tasfiye ve imha saldırısı bakımından da geçerlidir. Bu işgal, imha ve tasfiye saldırısı ABD ve NATO'nun desteğiyle gerçekleştirilmiştir. Yani ABD'ye, NATO'ya ve Rusya'ya rağmen gerçekleştirilen bir işgal ve tasfiye saldırısı söz konusu değildir. Serêkaniyê, Girê Spî ve Efrîn işgalleri ABD, NATO ve Rusya'nın onayıyla gerçekleşen işgallerdir. Ve sömürgeci faşist Türk devleti ABD, NATO ve Rusya'nın katkılarıyla Başûrê Kürdistan'da askeri üstler kurmuş, gerillaya karşı topyekun imha saldırısına girişmiştir. Sömürgeci faşist Türk devletinin Şengal'e ve Maxmur'a yönelik hava saldırıları da ABD ve NATO'nun, Irak devletinin ve KDP'nin onayıyla gerçekleşmektedir. Bu anlamıyla diyebiliriz ki; başta ABD ve NATO olmak üzere, Rusya, Suriye, Irak ve İran bu işgal, imha ve tasfiye saldırısında etkin bir rol oynamaktadır.

Emperyalist ABD ve AB başta olmak üzere Kürdistan'ı sömürgeleştirenler bu savaşta burjuva Türk devletinin tarafıdır. Onlar Türk devletinin savaşı kazanması için her türlü desteği sunmaktadır. Türk devletini emperyalizmin bir dayanağı olarak ayakta tutma çabasının yanı sıra, Kürt özgürlük hareketinin tasfiye edilmesiyle Rojava'da "devrimin dişlerinin söküleceğini" böylece kendileri için çok daha elverişli hale getirilebileceğini hesap etmektedirler.

TÜRK HALKI SÖMÜRGECİ SAVAŞA DUR DEMELİ

İşgal saldırılarına karşı Türkiye, Kürdistan ve dünya halklarından beklentiniz, çağrınız nedir?
Öncelikle Kürt halkına seslenmek istiyoruz: Bir kez daha Kürt halkının özgürlük mücadelesi, kazanımları sömürgeciler, emperyalistler ve işbirlikçi hainler tarafından kan ve gözyaşıyla yok edilmek istenmektedir. Tarihin bir kez daha bu şekilde tekerrür etmesine asla izin verilmemelidir. Dört parça Kürdistan'da yaşayan halkımızı, gerillanın özgür Kürdistan'ı yaratmak için sömürgeci faşist Türk devletine, emperyalistlere ve işbirlikçilerine karşı vermiş olduğu destansı direnişe omuz vermeye, savaşmaya, mücadeleyi büyütmeye, her türlü katkıyı sunmaya çağırıyoruz.

Türk halkına çağrımız: Ermeni, Süryani ve Kürt katliamlarını gerçekleştiren, Anadolu ve Mezopotamya topraklarını halklarımızın kanlarıyla sulayanlara bir kez daha izin vermemelidir. Tarihine bir kara lekenin daha sürülmesine asla izin vermemelidir. Türk emekçi halkının safı barbar Türk burjuva sınıfın safı değildir. Kürt halkının mücadelesine omuz vermelidir. Kürt halkının özgürlük mücadelesinin aynı zamanda Türkiye'nin demokrasi ve özgürlük mücadelesi olduğunu bilmelidir.

HALKLARIN GELECEĞİ, EŞİTLİĞİ VE ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN İŞGALE DUR DEMELİ
Açlığın ve yoksulluğun temel nedenlerinden birinin, sömürgeci faşist Türk burjuva devletinin Kürt halkına karşı sürdürdüğü kirli savaş olduğunun bilincine varması ve bu kirli savaşa dur demesi gerekir. Türk halkı geleceği için, halkların eşitliği ve özgürlüğü için bu işgal ve imha saldırısına dur demelidir. Aksi durumda daha fazla bedel ödemek zorunda kalacaktır.

Türk sömürgeciliğine ve yayılmacılığına karşı Kürt özgürlük gerillasının mücadelesi, dünya genelinde emperyalizme, sömürgeciliğe ve faşizme karşı verilen mücadelenin ayrılmaz parçasıdır. Dünya halkları bunun bilincine varmalı, Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle enternasyonal dayanışmayı büyütmelidir. Bulundukları her ülkede sömürgeci faşist Türk devletinin katliamcı, soykırımcı yayılmacılığını durdurmak için yapabilecekleri ne varsa yapmalıdırlar.