GÜNCEL
Faşist şeflik rejimi ve antifaşist mücadele imkanları
Toplumun siyaseten saflaşması yönlü gidişatın yeni dönemde hızlanıp derinleşeceğini öngörmek için yeterince veri var. Bunun bir boyutunu faşist politik İslamcı diktatörün 24 Haziran'da elde ettiği siyasi avantaj oluşturuyorsa, diğer boyutunu antifaşist mücadelenin nesnel zemininin genişlemesi gerçeği, öncü kararlılık ve sorumlulukla mücadele etmekte duraksamayan bir emekçi sol hareketin artan gelişim imkanları oluşturuyor.
HABER MERKEZİ- Haftalık sosyalist gazete Atılım, bu haftaki başyazısında 24 Haziran seçim sonuçlarını değerlendirdi.
Gazetenin "Faşist şeflik rejimi ve antifaşist mücadele imkanları" başlıklı yazısı şöyle:
Kritik önemdeki seçimler geride kaldı. Yüzeysel bir bakış, 24 Haziran seçim sonuçlarında, yalnızca başkanlık rejiminin tepesine oturan Tayyip Erdoğan'ın, yüzde 52.59 olarak ilan edilen oy desteğine ve AKP-MHP blokunun meclis çoğunluğunu elde edişine odaklanabilir.
Evet, diktatör, faşist şeflik rejimine geçişte en kritik eşiği aştı. Faşist rejimin siyasi biçimi, bir burjuva parlamenter model olmaktan çıktı, yönetim iplerinin tümüyle sarayda toplandığı bir başkanlık modeline dönüştü. Erdoğan, bugünden itibaren anayasal temeli, resmi ideolojisi ve kurumsal yapısıyla, rejimin faşist politik İslamcı restorasyonunu hızla tamamlamaya kilitlenecek. Faşist şeflik rejimine ve politikalarına karşı çıkan her sesin, burjuva muhalefet dahil herkesin üzerine polisini, savcısını, yargıcını, çetecisini, zindancısını salacak. OHAL'siz bir olağanüstü hal ve KHK rejimi hedefleyecek. Türk burjuva devleti, Kürdistan bütününde bir sömürgeci savaş ve işgal makinası, Türkiye'de faşist terör rejimi, Ortadoğu'daysa karşı devrimin bölgesel merkezi olarak konumlanacak. MHP, AKP'ye burjuva meclis çoğunluğunu sağlamakla eline aldığı siyasi anahtarı, rejimin ırkçı faşist saldırgan niteliğini daha da artırmakta kullanacak.
Fakat seçim sonuçlarında ifadesini bulan siyasi gerçeklik hiç de bunlardan ibaret değil.
Siyasi sicili faşist suçlarla damgalı burjuva sağ ile girdiği seçim ittifakını umut diye pazarlayan burjuva solun alabildiği oy, gözler önünde. Buna karşılık, her türden faşist saldırının hedefi olduğu halde geriletilemeyen, gerek sokakta, gerekse mecliste diktatöre karşı halklarımızın direnişini simgeleyen HDP'nin siyasi çıkışı, oy desteğinde burjuva solla açı farkını daraltışı da ortada.
Faşist şeflik rejimi kurulurken, iki karşıt siyasi kutup ya da iki cephe ekseninde toplumsal ayrışma hızlanıyor. Saray diktatörlüğü karşısında siyaseten arada durmaya uğraşan burjuva güçler bocalayıp çözülüyor, bazıları AKP-MHP faşist cephesine çekiliyor, CHP mecalsizleşip etkisizleşiyor. 24 Haziran muharebesinde HDP seçim ittifakında cisimleşen birleşik demokratik cephe ise emekçilerin ve ezilenlerin özgürlük umudunu diri tutuyor, emekçi sol hareketten yeni bazı güçlerle genişliyor, kitlelerin Erdoğan faşizmine karşı saflaştığı temel siyasi eksen olarak yükseliyor.
Eş genel başkanları, milletvekilleri, belediye başkanları, sayısız il-ilçe yöneticisi ve üyesi hapishanelere konulan, seçim çalışmaları ırkçı faşizmin kuşatmasına alınan, AKP-MHP faşist blokunun kudurgan saldırılarıyla takatsiz, faşist psikolojik savaşla moralsiz bırakılmak istenen HDP'nin kazandığı seçim başarısı, emekçiler ve ezilenler nezdinde, diktatöre ve faşist rejime karşı mücadelenin yenilgiye uğratılamadığının, direniş ocaklarının söndürülemediğinin açık göstergelerinden biri olarak yükseliyor. Sokakları dilsizleşmiş sanılan Bakur Kürdistan'da HDP'ye verilen büyük destek, Kürt halkımızın direniş dinamiklerinin canlılığını gözler önüne seriyor. İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin büyük kentlerinde HDP'ye verilen oy desteğinin düzeyi, Batı'da emekçi sol hareket ile Kürt ulusal hareketinin birliği yolundan dalga dalga yayılabilecek olan muazzam mücadele potansiyelinin altını çiziyor.
Erdoğan, 24 Haziran'la açılan yeni dönemde, Türk burjuvazisinin çıkarlarını ona tabi kılan kesimi ile yeni rejim biçimine itirazı olan kesimi arasında, burjuva meclis çoğunluğunu korumakta MHP'ye bağımlılık zayıflığının doğuracağı anlaşmalar ve gerilimler arasında, Batılı emperyalistlerle çıkar uzlaşmaları ve sürtüşmeleri arasında, olgunlaşmakta olan iktisadi-mali krizin siyaseten sarsıcı gelgitleri arasında tekrar tekrar oluşacak kırılgan dengeler ortamında yolunu bulmaya çalışacak. Ve bütün bunlardan daha önemlisi, bu defalık aşabilmiş olduğu halk barikatlarının yenileriyle yüz yüze gelecek.
Zira, faşist şef Erdoğan seçim zaferi havasında "balkon konuşması"nı yapadursun, onun seçimlere giderken fazlasıyla kabus görmesini sağlayan antifaşist mücadele güçleri sahneden çekilmiyorlar. Grev yasaklarına öfke biriktiren işçiler, işsiz bırakılmaya boyun eğmeyen emekçi memurlar, erkek egemen tahakküme itiraz eden kadınlar, özgür bir gelecek düşleyen liseliler, kampüslerde kışla düzenine karşı duran üniversiteliler, ulusal demokratik haklarını savunan Kürtler, inançlarının prangalanmasını kabullenmeyen Aleviler, toplumsal hayatın dinselleştirilmesine tepkili laikler, onurlu ve insanca bir yaşam isteyen LGBTİ'ler, diktatöre biat etmeyen sanatçılar, akademisyenler ve gazeteciler ezilmiş, dağıtılmış ve sessizliğe gömülmüş değiller. Faşist politik İslamcı diktatöre direnmeye, demokratik hak ve özgürlüklerini savunmaya, kazanılmış demokratik mevzilerini korumaya arzulu olduklarını her fırsatta göstermiş durumdalar. Şimdi, faşist şeflik rejimine geçildiği yeni koşullar altında, bütün bu mücadele güçlerinin yeniden mevzilendirilmesi ise devrimci-demokratik öncü öznelerin temel görevi.
Demek ki, toplumun siyaseten saflaşması yönlü gidişatın yeni dönemde hızlanıp derinleşeceğini öngörmek için yeterince veri var. Bunun bir boyutunu faşist politik İslamcı diktatörün 24 Haziran'da elde ettiği siyasi avantaj oluşturuyorsa, diğer boyutunu antifaşist mücadelenin nesnel zemininin genişlemesi gerçeği, öncü kararlılık ve sorumlulukla mücadele etmekte duraksamayan bir emekçi sol hareketin artan gelişim imkanları oluşturuyor.
Yasaların izin verdiği sınırlar içinde politika yapma zihniyet ve çizgisinin, parlamenter reformizmin ve uzlaşıcılığın, CHP'ye yedeklenme hattında politika yapmanın, Kürt ulusal demokratik hareketine mesafeli durmanın, Erdoğan diktatörlüğüne karşı saflaşmayı ve mücadeleyi geliştirmekte bir karşılığı yok. 24 Haziran seçimleri, bu türden politik duruşların son sınavı ve kesin başarısızlığı oldu. Yasal demokratik varoluş imkanlarını mutlaklaştırmanın politik sersemleticiliğine, saray faşizmine karşı dişe diş bir mücadele verilmeden yol alınamayacağına, zaten işlevi alabildiğine budanmış burjuva meclise giren HDP'li milletvekillerinin kitlelerle daha fazla iç içe ve sokakta daha etkili olmaları gerektiğine, sergilenecek her öncü direniş pratiğinin emekçilerde ve ezilenlerde bir karşılık bulacağına atıfla sıralayabileceğimiz devrimci politikanın köşetaşları, bir kez daha ve olanca berraklığıyla ortaya çıktı.
24 Haziran'a yürürken HDP etrafında meydana gelen halkçı demokratik seçim ittifakı, faşizme karşı cepheleşmenin geliştirilmesi doğrultusunda emekçilerin ve ezilenlerin ileri bölüklerindeki yaygın beklentiyi de yanıtlayan önemli bir kazanım oldu. Ve bu kazanım, HDP ve HDK'de somutlaşan birleşik demokratik cephenin mücadeleci ve kararlı bir politik hatta konumlanmasının, bununla beraber emekçi sol hareketten çeşitli parti ve örgütlerin katılımıyla antifaşist cephenin genişletilmesinin, faşist şeflik rejimine karşı yeni dönem mevzilenmesinde kritik bir rol oynayacağına işaret etti.
Özgürlük ve sosyalizm iddiasında olanlara yeni dönemin uyarısı nettir: Her kim ki antifaşist cephenin genişlemesinin muhatabı olmaktan kaçınmakta ve içi politik özgürlük uğruna mücadeleyle doldurulmamış bir “sosyalizm” söyleminin rahatlığına sığınmakta ısrar eder, o bundan böyle halklarımızın çıkarlarıyla onulmaz çelişkiye düşer ve dolayısıyla emekçi sol adına politik varoluş iddiasını kendi eliyle sorgulanır kılar.
Komünistler, ödeyecekleri bedel ne olursa olsun, öncü tarzda direniş çizgisinde yürüyecek, kitlelerin diktatöre ve şefliğini yürüteceği rejime karşı savaşımlarının geliştirilmesi için duru bir militanlıkla, özveriyle, adanmışlıkla çalışacaklar, antifaşist cephenin genişletilmesi doğrultusunda güçlü bir sorumluluk ve inisiyatifle hareket edeceklerdir.