22 Kasım 2024 Cuma

Faşist politik iradeyi kırmak için

Büyük karşı devrimci tehditler ve büyük devrimci imkanlar bir arada. Faşist şef, oyunu kaybetmeye başlayınca tek bir amaca odaklanacak; diktatörlük tahtını, sessizliğe gömdüğü bir mezarlık toprağının üzerine sağlamca oturtabilmek. Buna karşılık, faşist şefin "demokrasi" demagojileri, halklarımızın bağrında daha da büyüyen bir güvensizlik ve tepki üretmekten başka bir işe yaramayacak. Devrimci öncülük misyonu, sonuç tayin edici bir taktik sınavdan geçecek: Emekçi ve ezilen kitlelerin, önlerinde duran bentleri tepeleyip aşacakları antifaşist bir patlamayı hazırlayıp ateşlemek.

İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyen kadınların ve LGBTİ+'ların 1 Temmuz'daki "hayatı durduruyoruz" çıkışı, ardından da katliamın 6. yılında "Suruç için adalet, herkes için adalet" kampanyası, faşist şeflik rejimine karşı artık birleşme ve büyüme eğilimi sergileyen antifaşist mücadelenin temmuz ayındaki güçlü parıltıları oldu.

20 Temmuz 2015'te Suruç katliamıyla uygulamaya sokulan faşist saray darbesi, birbirine temelden karşıt politik iradelerin gitgide şiddetlenecek olan yeni ve kesin bir çarpışma sürecini açmıştı. Nitekim, faşist saray darbesini takip eden birkaç yıl boyunca, bir tarafta durmaksızın tırmanan faşist devlet terörü ve sömürgeci işgal saldırıları, diğer tarafta yeraltında ve yerüstünde can feda süren antifaşist ve antisömürgeci direniş hareketleri, "kimin iradesi kırılacak" sorusunu gitgide belirginleşen biçimlerde gündeme sokmuştu.

Bugün, o kanlı başlangıç anının, Suruç katliamının üzerinden 6 yıl geçmişken, "kimin iradesi kırılacak" sorusunun sonunda yanıtlanacağı bir dönemi adımlamakta olduğumuzu söylemek için yeterince veri birikmiş bulunuyor. Başka bir ifadeyle, politik mücadelenin 2021 yılı başlarında içine girdiğimiz yeni döneminde, faşist şeflik rejiminden artık irade kırılması sinyalleri geliyor.

Erdoğan şefliğindeki faşist sömürgeciliğin Garê'de uğradığı ve açıkça itiraf etmek zorunda kaldığı siyasi-askeri bozgunu bu sinyallerin en başına yerleştirebiliriz. Öyle ki, Erdoğan'ın o arada gizlice, faşist şeflik rejimine karşı mücadelenin en örgütlü ve en etkili dinamiği olan Kürt ulusal demokratik hareketine bir nevi "şartlı ateşkes teklifi" iletmiş olduğu da biliniyor. Şimdiyse, faşist psikolojik savaşın yalandan yaldızları Metîna, Avaşîn ve Zap'taki gerilla direnişiyle bir bir dökülürken, Amed'de konuşan faşist şef, "Çözüm sürecini biz bitirmedik" söyleminde ifadesini bulan siyaseten savunmacı bir noktaya geriliyor.

İrade kırılması sinyallerinin devamı var. Boğaziçi direnişi, faşist şefi, kayyum rektör Melih Bulu'nun ipini çekmeye mecbur ediyor ve böylece somut bir siyasi kazanıma erişiyor. Sedat Peker'in bunca ifşaatının ardından, faşist şef, mafya bakanı Süleyman Soylu'ya arka çıkamaz bir konuma sıkışmış olduğunu daha fazla saklayamaz hale geliyor. Halk vekili Gergerlioğlu, faşist şefin hapishaneye tıkma talimatı sonucu birkaç ay önce polis zoruyla atıldığı burjuva meclisin salonuna, HDP sıralarından yükselen alkışlarla tekrar giriyor.

Büyük bedellerin göğüslenmesiyle hayat bulan antifaşist ve antisömürgeci direnişler toplamının, geride bıraktığımız birkaç yıl boyunca, faşist şef Erdoğan'ın politik amaçlarına ulaşmasını ve politik programını tamamlamasını engellediği, bugünse, faşist şeflik rejimini art arda siyasi konum kayıplarıyla yüz yüze getirmeye başladığı gerçeği artık daha berrak görünüyor. Erdoğan'ın diktatörlük tahtının o kadar da sağlam olmadığı gerçeği artık daha yaygın fark ediliyor. Faşist şeflik rejiminin yaşamakta olduğu siyasi konum kayıpları, Batılı emperyalizmin mali-ekonomik sömürgesi olmak ama Batılı emperyalizmle siyaseten sürtünmeli bölgesel hamlelere girişmek şeklindeki çelişkinin daha fazla taşınamamasında, kestirmeden söylersek, Erdoğan'ın dünkü "Eyyy ABD" kükremesinin bugün yerini Afganistan'da ABD'ye bekçilik görevi dilenmeye bırakmasında da karşılık buluyor. Ya da derinleşen iktisadi-mali kriz şartlarında TÜSİAD ile MÜSİAD sermaye blokları arasında denge gözetme imkanlarından gitgide yoksunlaşması, daha önemlisiyse, halk yığınları nezdindeki desteğinin günden güne aşınmasını önleyemez duruma düşmesi, faşist şeflik rejiminin maruz kaldığı siyasi irtifa kaybının diğer dışavurumları oluyor.

Söz konusu irade kırılması sinyallerini kendi meşrebince okuduğu içindir ki, burjuva muhalefet, Erdoğan'ın ilk seçimde gideceği vurgularını ve erken seçim çağrılarını sıklaştırıyor. Oysa burjuva muhalefetin ve özellikle burjuva düzen solu CHP'nin bu politik tutumu, faşist politik İslamcı saray iktidarını zorlayan ve siyasi konum kayıplarına uğratan asıl gücü, yani antifaşist ve antisömürgeci direnişler kümesini zayıflatıp kötürümleştirmekten, dolayısıyla Erdoğan diktatörlüğüne siyasi manevra fırsatları sunmaktan başka bir sonuca götürmüyor.

Faşizme karşı mücadelenin genişlemesi adına gözünü CHP'den bir türlü ayıramamak ile ciddi bir irade zorlanması yaşayan AKP'nin nihayetinde bir politik yumuşama dönemine kapı açacağını ummak, burada, tek bir politik oportünizm tahterevallisinin iki takatsiz ucunu meydana getiriyor. Yenilgiye adeta davetiye çıkaran berbat bir politik oportünizm bu, çünkü aslında, ne burjuva düzen solunun antifaşist mücadelenin büyütülmesinde bir yeri ne de faşist şeflik rejiminin zorbalığı artırmaktan başka bir çaresi var. Tam bir irade kırılması uçurumuna yuvarlanmamak için saray iktidarı, faşist devlet terörünü, katliamcı kontrgerilla saldırganlığını ve yalana dayalı faşist psikolojik savaşı son raddeye vardıracak. Sarayın salonlarında tasarlanacak bir seçim müsameresinin figüranı olmaktan öte rol kapamayan Kılıçdaroğlu kadrosu ise politik itfaiyeci repliğini yineleyip duracak.

Hasılı, büyük karşı devrimci tehditler ve büyük devrimci imkanlar bir arada. Faşist şef, karşılıklı politik irade kırma savaşının bu belirleyici safhasında, oyunu kaybetmeye başlayınca kendi kontrolünü de kaybetmeye başlayan bir kumarbazı andırırcasına, elinde ne varsa masaya sürecek. O, tek bir amaca odaklanacak; diktatörlük tahtını, sessizliğe gömdüğü bir mezarlık toprağının üzerine sağlamca oturtabilmek. Buna karşılık, faşist şeflik rejiminin halk düşmanı karakteri, emekçilerin ve ezilenlerin yeni kesimlerince daha hızlı kavranacak. Faşist şefin "demokrasi" demagojileri, halklarımızın bağrında daha da büyüyen bir güvensizlik ve tepki üretmekten başka bir işe yaramayacak. Devrimci öncülük misyonu, sonuç tayin edici bir taktik sınavdan geçecek: Emekçi ve ezilen kitlelerin, önlerinde duran bentleri tepeleyip aşacakları antifaşist bir patlamayı hazırlayıp ateşlemek.

Antifaşist cephenin nitel ve nicel bakımlardan geliştirilmesi ve genişletilmesi, işte bu taktik sınavın kritik güncel halkasını teşkil ediyor. Ciddi sarsıntılar yaşamakta olan faşist politik iradenin kırılmasının yolu, antifaşist cepheleşmede muhakkak daha yüksek bir düzeye erişmekten geçiyor.

Faşist şeflik rejimine karşı mücadelenin sadece son bir aydaki verileri dahi, antifaşist cepheyi genişletmek için pratik dayanakların çoktan olgunlaştığını ortaya koyuyor. İzmir'de HDP'ye yönelen katliamcı kontrgerilla saldırganlığının yaygın ve kitlesel bir birleşik antifaşist eylemler dizisiyle yanıtlanışına, kadınların ve LGBTİ+'ların birleşik antifaşist gücünün 1 Temmuz'da polis bariyerlerini kırıp atışına, Suruç katliamının 6. yılında birleşik antifaşist eylem kararlılığı sayesinde adalet mücadelesinin kent kent yayılışına bakalım. Hepsinde, faşist şeflik rejimine karşı mücadeleci antifaşist güçler arasında nesnel olarak yeşeren birleşme eğilimini ama aynı zamanda, antifaşist cephenin genişletilmesi için bilinçli ve iradi muhataplığa, birleşik bir antifaşist politik merkezin öznel olarak inşasına duyulan yakıcı ihtiyacı görürüz. Bu muhataplığı sağlamak, bu ihtiyacı karşılamak, emekçi sol hareketin mücadeleci ve kararlı bölüklerinin artık daha fazla ertelenemez sorumluluğudur.

Ezilenlerin faşizme karşı direnişinin son bir aydaki verileri, keza, faşist yasakları çiğnemekte ısrar etmenin, antifaşist özsavunma pratiklerini örgütleyip çoğaltmanın, antifaşist kitle şiddetini yaygınlaştırmanın, saray güdümlü polis sürülerinin üstüne yürümeyi ve bedelleri göğüslemeyi kitleselleştirmenin muazzam önemine, bir yandan da bütün bunları gerçekleştirecek hazır ve potansiyel güçlerin varlığına işaret ediyor. Birleşik antifaşist mücadeleyi bu niteliklerle daha fazla donatmak, emekçi sol hareketin mücadeleci ve kararlı bölüklerinin bir diğer temel sorumluluğudur.

Antifaşist cephenin nicel olarak genişletilmesi ve nitel olarak geliştirilmesi, faşist şeflik rejiminden kurtulma umudunu CHP'yle ittifaka bağlamak ya da faşist şefin siyasi bir yumuşama dönemine adım atmasını beklemek gibi türevleriyle politik oportünizmin kitlesel bir antifaşist atılım hazırlığını akamete uğratmasına fırsat tanımamak açısından da en emin adımdır.

Ve burada bir kez daha altını çizelim: Faşist politik iradeyi kırmak, faşist şeflik rejimini yıkmakla eşanlamlıdır. Faşist politik İslamcı saray diktatörlüğünün yıkılışı ve politik özgürlüğün kazanılışı, işçilerin ve tüm ezilenlerin, halklarımızın birleşik antifaşist savaşımının görkemli eseri olacaktır.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 30 Temmuz tarihli 22. sayı başyazısı.