ESP Eş Genel Başkanı Tümüklü: 1 Mayıs'ta herkesi Taksim'de olmaya çağırıyoruz
ESP Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, 2021 1 Mayıs'ına devlet halk çelişkisinin ve emek-sermaye çelişkisinin derinleştiği, sınıfsal birleştirici bir mayaya kavuştuğu bir eşikte gidildiğini belirterek, bu eşikte Taksim ve 1 Mayıs günü sokağa çıkmanın anlamına işaret etti. 1 Mayıs günü sokağa çıkma yasaklarını tanımama, Taksim ve yasaklı alanları özgürleştirme çağrısında bulundu.
1 Mayıs yaklaşıyor. İşçilerin birlik, mücadele, dayanışma günü olan 1 Mayıs 2021 yılında daha farklı anlamlarda taşıyor. Coğrafyamızda faşist saldırganlığa karşı gelişen direniş odaklarının kitle desteğinin artması, direniş, militan mücadele çizgisinin belirginleşmesi yöneteme krizini derinleştiriyor.
İşte bu mücadele dinamiklerini, işçilerin, emekçilerin, kadınların, gençlerin, Kürtlerin, LGBTİ+'ların mücadelelerini birleştirecekleri bir eşik 2021 yılı 1 Mayıs'ı. Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü ile 2021 1 Mayıs'ın önemi, 1 Mayıs günü sokağa çıkma yasağına karşı alınması gereken tutumu, Taksim ve yasaklı alanlara yaklaşımlarını ve ESP'nin 1 Mayıs çalışmaları üzerine konuştuk.
'KAPİTALİZM ÇÖZÜLÜYOR, KRİZ DERİNLEŞİYOR'
2021 1 Mayıs'ına işçi ve emekçilere, kadınlara, gençlere, Kürtlere, LGBTİ+'lara yönelik saldırıların arttığı fakat bu kesimlerin mücadelesinin, direnişinin sürdüğü koşullarda gidiliyor. Siz nasıl bir mücadele anlamı yüklüyorsunuz bu sürece?
2015'ten beri emekçilerin ve ezilenlerin mücadelesini yürüten örgütlü birleşik mücadeleye keskin bir saldırı var. Bu saldırılar belli dönemlerde karşılığını bulsa da son dönemde başta Kürt halkı, kadınlar, gençlik olmak üzere bu faşist saldırganlığa gerçek bir yanıt veriyor. Ve bu her bir yanıt kendi ekseninde güçlü bir toplumsallığı, bir kitle desteğini de üretiyor. Bu kadar saldırganlığa, tasfiye saldırılarına rağmen bir şekilde emekçilerin ve ezilenlerin öfkesinin sokakta buluşmasını hep beraber görmüş oluyoruz. Bu egemen kılınmaya çalışılan sisteme ve onun ekonomik örgütlenmesine itirazı da barındırıyor. Çok esaslı bir biçimde sınıfsal bir tepki de var.
Dünyadaki gelişmelerden bağımsız bir durum değil bu. İçerisinden geçtiğimiz dönemi gerçek bir eşik olarak tanımlamamızın nedeni de bu aslında. Egemen burjuva siyasal biçimlerin durumuna baktığımızda bizim coğrafyamız açısından faşist şeflik rejimi ile buna yanıt vermeye ve bunu güçlü saldırganlıkla bir şekilde atlatmaya çalışıyorlar. Dünyada ise kapitalizmin çözüldüğü ve krizin derinleştiği bir gerçekle karşı karşıyayız. Bugün her anlamıyla gerginleşen bir devrimci durumla da karşı karşıyayız.
Egemenler artık istedikleri gibi yönetemiyorlar. Ezilenler ve emekçiler de bu burjuva yönetme biçimlerine itiraz ediyorlar.
'BAŞKA BİR YAŞAM, ÖZGÜRLÜK HATTI GELİŞİYOR'
Az önce de söylediniz Parti Meclisi sonuç bildirgenizde de var. Bir eşik tanımı yapıyorsunuz? Bunu açar mısınız?
Aslında iki türlü bir eşikten bahsetmek lazım. Egemenler açısından bir eşikteyiz, bir de emekçiler ve ezilenler ve bunun mücadelesi açısından bir eşikteyiz.
2015 çöktürme planından sonra Suruç katliamı ile başlayan katliamlar, gözaltı, tutuklamalar, yasaklar ve kitle kıyımları ile yürüyen bir faşist saray rejimi ile karşı karşıyayız. Faşist şeflik yeni düzeyde bir saldırı örgütlüyor. HDP'nin kapatılma tartışması, Ömer Faruk Gergerlioğlu vekilimizin vekilliğinin düşürülmesindeki yöntem, İstanbul Sözleşmesinden bir gece yarısı çıkılması ve üniversiteleri de hedefleyen ve ama daha çok Kürdistan'da belediyeleri halkın iradesini gasp etme şeklinde görülen kayyum uygulaması en son eşiğin somut göstergeleri belki de.
Aynı zamanda bu saldırganlık karşısında kadınlar, gençler, Kürtler ve direnen işçi sınıfının gerçek bir mücadelesi ile karşı karşıyayız. Bu mücadele 2017-2018 süreci gibi değil. Sokaklara henüz daha sınırlı kuvvetlerle çıkıldığı bir zeminde, aslında en küçük bir tepkinin bile kitleselleştiği, devlet halk çelişkisinin her bakımdan zuhur ettiği, emek-sermaye çelişkisinin bir anda sınıfsal birleştirici bir mayaya kavuştuğu bir eşikteyiz.
Bu eşik başka bir yaşam, başka bir düzen, başka bir özgürlük hattının arayışının ifadesi. Emekçilerin ve ezilenlerin potansiyelinin bir çeşit fiile dönüşmüş hali.
'TAKSİM İRADESİ FAŞİST ŞEFLİĞE BİR YANIT OLACAK'
Uzunca bir süredir hem İstanbul'da hem de diğer kentlerde alan yasakları var. Özellikle Taksim Meydanı bakımından 1 Mayıslarda yasakçı anlayış söz konusu. Bu yıl bakımından Taksim Meydanı nasıl bir anlam ifade ediyor?
Taksim Meydanını anlamlı kılan şey hiç kuşkusuz '77 1 Mayıs'ında katledilen emekçiler, yoldaşlarımız. Bu tür meydanları ya da simgeleri yaratan şey mücadele tarihinde oynadıkları rol. Bugün Kürt ulusal mücadelesinde Kobanê'nin tuttuğu yer neyse işçi sınıfı mücadelesinde de Taksim böyle özel bir yerde duruyor.
Egemenler cephesi ile emekçiler ve ezilenlerin çarpışmasında Taksim kararlaşması, iradesi gerçek bir çarpışma olarak kendisini gösterecek. Taksim her şeyden önce işçi sınıfının ve onun müttefiklerinin hem kendi tarihine sahip çıkma, hem bu yeni eşikte kendisini örgütleme ve faşist şefliğin bu yeni düzeydeki saldırısına yanıt vermenin adı olacak. Öfkenin mayalandığı bir zeminde esasen bir kendini ifade etme biçimi de olacak. Bu özel anda Taksim tutumunu almak, Taksim'de ısrar etmek gerçek bir turnusol rolü oynayacak.
Bu dönemde İstanbul'da Taksim dışındaki her tartışma, kapitalizmin krizinin karşısında bir uzlaşmayı ifade ediyor. Faşist saldırganlığın karşısında düzeniçi bir arayışı ifade ediyor. Taksimi örgütleyeceğiz, Taksim'de olacağız ve herkesi Taksim'de olmaya çağırıyoruz.
'1 MAYIS GÜNÜ SOKAĞA ÇIKMA YASAĞINI TANIMIYORUZ'
1 Mayıs günü pandemi önlemleri adı altında tüm kentlerde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. ESP'nin bunun karşısında tutumu ne olacak?
Geçen yıl buna yanıt vermiştik pandemi sürecinde. 1 Mayıs başta olmak üzere birçok gündemde tabii ki emekçilerin ve ezilenlerin ve onun örgütlü mücadelesini yürüten öncülerin, birleşik mücadelemizin ve kadrolarımızın bir şekilde sağlık koşulları ekseninde mücadeleyi sürdürmesi hedefimiz var.
Başta örgütlü sosyalist mücadele dinamikleri olmak üzere bütün örgütlü yapılar sendikalar, dernekler, odalar, siyasi parti, bileşik mücadele araç ve biçimleri ve bunu oluşturan yapıların tamamının 1 Mayıs günü sokağa çıkma yasağını dinlememesi gerekir. Biz bunu dinlemeyeceğiz. Cumartesi ya da pazar fark etmeksizin çalışmalara da devam edeceğiz. 1 Mayıs günü de alanlarda olacağız.
'İŞÇİLERLE BULUŞUP, YERELLERDE SAVUNMA KOMİTELERİ KURACAĞIZ'
ESP 1 Mayıs'a nasıl hazırlanıyor?
Çok yaygın bir biçimde sadece coğrafyamız açısından değil dünyada da esaslı bir genel direniş çizgisi var. Emekçilerin ve ezilenlerin her kesimi belki parçalı, belki kendi kesimselliği içerisinde, belki dağınık ama gerçek bir direniş sürecinden ve eşiğinden geçiyoruz. Bu dönemdeki temel eksenimiz genel grev genel direnişte kendisini somutlayan ve faşizme karşı özgürlük mücadelesi ile işçi sınıfının mücadelesini birleştiren bir hattan gideceğiz. Zaten mottomuz da bu. 1 Mayıs'ta özgürlük için direnişe, faşizmi yenmeye ekseninde bir şiarımızda var.
Bu genel direnişi örgütlemek için İstanbul Sözleşmesine karşı mücadele eden kadınların, Kobanê davası başta olmak üzere HDP'nin kapatılmasına karşı mücadele eden Halkların Demokratik Partisi'nin savunulması, sendikal hakkı için örgütlenen ama işten atılan ya da kıdem ve ihbar tazminatı verilmemesi için Kod 29 ile kapı önüne bırakılan işçi sınıfının mücadelesini örgütlü kılmak için genel direnişi birleştirecek, yerellerde savunma komiteleri ile hazırlanıyoruz.
İki eksende yürüyoruz. Bir tarafta bileşik mücadele zemininde ve buna yaslanarak mücadeleyi birleştirmek ve geliştirmek, yaygınlaştırmak istiyoruz. Antifaşist bir eksende bu iddiaya yaslanmak ve buradan yürümek, 1 Mayıs gününde bu yapılarla yerimizi almak istiyoruz. Bir taraftan da bağımsız politik çalışmamızı yürütüyoruz.
İşçi sınıfının politikleşme mücadelesine kapı açmak, kanal açmak istiyoruz. Savunma komitelerini yerellerde inşa etmek istiyoruz. Bir potansiyelin harekete geçtiğini görüyoruz ve bizde bu potansiyele yaslanmak, bu potansiyelin direncini, gücünü, hızını arttırmak gibi bir fikrimiz var.
Geçen yıl pandemi döneminde emek haftasıyla hazırlanmıştık. Birçok işçi havzasının önünde kitlesel kutlamalar, buluşmalar yapmıştık. Bu yılda yapacağız. İş cinayetlerine karşı mücadele eden Tuzla'da, sanayi havzası olan Haramidere'de, İzmir Çiğli sanayi merkezinde, Şakirpaşa Küçük Sanayinin önünde buluşacağız. Bir haftalık Emek Haftası kapsamında çeşitli direnişleriyle de buluşacağız.
'1 MAYIS SOSYALİZM HEDEFİMİZ BAKIMINDAN DA BİR EŞİK'
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Newroz HDP kapatılması tartışmasına, Kürdistan'daki kent meydanlarının yasaklanmasına, çok uzun süredir bazı kentlerdeki OHAL uygulamalarıyla kısıtlanan eylemliliğe gerçek bir yanıt vermişti. 8 Mart, İstanbul Sözleşmeleri tartışmalarına, kadın cinayetlerine, tacize, tecavüze karşı uzun süredir genişleyen, büyüyen ve militanlaşan kadın özgürlük mücadelesinin cisimleşmiş ve somutlanmış anıydı. Şimdi 1 Mayıs işçi sınıfı mücadelesinin bugün direnişlerde kendisini gösteren, sendikal örgütlenme ısrarının çabasının, Kod 29'a, burjuvazinin ahlaksızlığına, ikiyüzlülüğüne ama daha çok sömürüsüne karşı mücadele eden işçi sınıfının mücadelesini, Kürtlerin, LGBTİ+'ların, emekçi köylülüğün ve politik özgürlükler için mücadele eden herkesin birleşeceği bir an olacak.
1 Mayıs sadece işçilerin mücadele birlik günü değil. Pandemi, coğrafyamızda ve bütün dünyada burjuva düzenle yürünemeyeceğini bir kez daha gösterdi. Sosyalizm hiç olmadığı kadar gerçek bir yanıttır bu düzene. Bu yanıtı örgütlemek, yaratmak zorundayız. Sosyalizmin mümkün olduğunu, bugün daha gerçek bir ihtimal olduğunu bilerek 1 Mayıs'a gitmeliyiz. 1 Mayıs hem faşizme karşı bir yanıtı, hem de sosyalizm hedefini içeren gerçek bir eşik olacak. Yaşasın 1 Mayıs yaşasın sosyalizm diyorum.