EMEK
Esenyalı'da 'Krize karşı neler yapmalıyız?' paneli
Tuzla-Pendik Krize Karşı Mücadele Platformu, Esenyalı'da DİSK Yönetim Kurulu üyesi ve Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve Akademisyen-Yazar Özgür Müftüoğlu'nun katıldığı "Emekçileri nasıl bir gelecek bekliyor. Krize karşı neler yapmalıyız?" paneli düzenledi.
Tuzla-Pendik Krize Karşı Mücadele Platformu, Esenyalı'da "Emekçileri nasıl bir gelecek bekliyor. Krize karşı neler yapmalıyız?" paneli düzenledi.
Moderatorlüğünü DİSK Yönetim Kurulu üyesi ve Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Kanber Saygılı'nın yaptığı panele, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve Akademisyen-Yazar Özgür Müftüoğlu konuşmacı olarak katıldı.
Panelde açılış konuşmasını yapan Kanber Saygılı yaptı. Saygılı konuşmasına, Türkiye'nin birçok ilinde ve iş yerlerinde grev ve direnişteki işçileri selamlayarak, Aydın'dan Tariş'e, Cargill’den Flormar'a ve en son greve çıkan İZOCAM işçilerinin direnişine dayanışma çağrısı yaparak başladı.
Ekonomik krizle birlikte işten atmaların arttığını, krizin faturasını iktidar ve patronların işçi ve emekçilere çıkartmak istediğini, buna karşı mücadele etmek, örgütlenmekten başka yol olmadığını ifade eden Saygılı, emeğin hakkını savunmak için omuz omuza olmanın önemine dikkat çekti. Saygılı, Esenyalı gibi işçi ve emekçilerin yoğun yaşadığı bir semtte böyle bir panelin düzenlenmesinin önemine vurgu yaptı.
Ardından söz alan akademisyen ve yazar Özgür Müftüoğlu, işçi ve emekçilerin krizle birlikte kapitalist sistemle doğrudan yüz yüze geldiğini belirtti. Kapitalizmin krizinin bugüne has bir şey olmadığını söyleyen Müftüoğlu, 70'li yıllardan bu yana Türkiye'de krizlerin dönem dönem yaşandığını, egemenlerin krize çözüm olarak ya darbelere başvurduğunu, ya da 90'lı yıllarda olduğu gibi daha baskıcı, işçi haklarını gasp eden bir uygulamaya gittiğini kaydetti. Müftüoğlu, 24 Ocak kararları için 12 Eylül darbesine, 90'lı yıllarda Çiller dönemine gittiklerini, bu günde AKP üzerinden sistem kendini işçi ve emekçilere karşı yeniden kurmak istediğini söyledi.
Tüm bunlara karşı mücadele etmek için krizin daha çok derinleşmesini beklememek gerektiğinin altını çizen Müftüoğlu, krize değil, krizin kaynağı olan kapitalizme karşı mücadelenin ve örgütlenmenin sürekliliğini vurguladı. Patronların sınıf olarak örgütlendiğini, işçi sınıfından ve onun en küçük eyleminden bile korktuklarını, grev ve direnişlerin yasaklanmasının, itiraz edenlerin, kriz diyenlerin "hain" muamelesine tabi tutulmasının bu olduğunu ifade eden Müftüoğlu, işçi sınıfının ve emekçilerin de sınıf olarak örgütlenmesinin gerektiğini belirterek, "kriz kapitalizmin hastalığıdır, öyleyse hastalığı yok etmek için örgütlenecek ve mücadele edeceğiz, başka yolu yok" dedi.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ise konuşmasına "Bundan yüz yıl önce yaşamını işçi sınıfının davasına adayan Rosa Lüksemburg'un 'Ya barbarlık, ya sosyalizm!' sözü günümüz içinde geçerli. Önümüzde iki seçenek var, ya barbarlık altında ezilerek yaşayacak, ya da sosyalizm için mücadele ederek kazanacağız. Krizin ilk günlerinde, krizin konuşulmasını istemeyen, krizi kabul etmeyenler sonra yavaş yavaş itiraf etmeye başladılar" dedi. Krizi inkar edenler krizin siyaseten sorumlusu olup, krizi yaratan patronlara her tür olanağı ve kaynağı sunanlar olduğunu söyleyen Çerkezoğlu, "Krizden önce kazandıkları nimeti bölüşmeyenler krizle birlikte krizin külfetini paylaşmak istiyorlar. Yüzde 1'in krizini yüzde 99 ile paylaşmak istiyor. Bunu kabul etmiyoruz" diye konuştu.
Çerkezoğlu, "Patronlarla siyasi temsilcilerinin uyguladığı tüm yanlış politikaların sonuçlarını yıllardır işçi sınıfı ve emekçiler yaşamakta. Yüksek enflasyon, artan döviz kuru, her geçen gün çoğalan işsizlik, iğneden ipliğe gelen zamlar krizin sonuçları. Krizin sözlükte birçok anlamı var. En önemlisi krizin bir karar olması, karar verme anı olmasıdır. Sermaye ve siyasi iktidar kararını vermiştir. Krizin yükünü işçi sınıfının ve emekçilerin üzerine yıkıp faturasını onlara pay etmek. Krizi fırsata dönüştürmek" diye kaydetti.
"Bunun karşısında işçi sınıfı ve emekçiler olarak biz ne yapacağız, ne yapmalıyız?" diye soran Çerkezoğlu, "işte asıl sorun bu, buna yanıt vermeli ya da yanıt olmalıyız" dedi.
Çerkezoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
"DİSK olarak Eylül ayında krize karşı mücadele etmek kararı alarak, tüm emek örgütleri, meslek kuruluşları, siyasi parti ve yerel, yöresel dernekler ile inanç kurumlarıyla ortak paydada birlikte omuz omuza emeğin hakkını savunmak için mücadele için yola çıktık. 26 Ekim'de genel merkezimizde 70'i aşkın kurumla ortak basın toplantısı yaparak mücadele deklarasyonu yayınladık. 'Emeğin Hakkını Savunmak için Omuz Omuza' gelerek sabahın yedisinden akşamın geç vakitlerine kadar bir çok ilçe merkezinde, metro, metrobüs duraklarında, işçi servislerinin kalkış yerlerinde ortak bildiri ve mücadele çağrısını halkımıza taşımaya, İnadına sokakta olmaya çalışıyoruz, paneller, forumlar düzenleyerek haklarımızı aydınlatarak yürüyüşe devam ediyoruz. Esenyalı'da bu panelde bunlardan biri."
Bu çalışmanın yerelleşmesi, yerellerden gelişip güçlenmesinin önemine vurgu yapan Çerkezoğlu, "Artan enflasyon karşısında ücretlerin yükseltilmesi, asgari ücretin vergi dışı tutulması, işten atmaların yasaklanması, temel tüketim maddelerine yapılan zamların geri alınması ve vergi adaletinin sağlanması için az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması" teleplerini sıraladı. Çerkezoğlu konuşmasını "Kapitalizme ve krize karşı mücadele memleket meselesidir. Demokrasi meselesidir. Barış için mücadele meselesidir. Emekçinin geleceğini, emeğin Türkiye’sini kurma mücadelesidir" diyerek tamamladı.