Erken seçim çağrısı faşist saldırganlığa engel olur mu?
Erken seçim çağrısı, faşist şeflik rejiminden kurtulmanın halkçı demokratik yolunda bir köşe taşı değildir, hatta faşist saldırganlığın şimdiki tırmanışını engellemenin bir imkanı bile değildir. Erken seçim çağrısına odaklanmak, burjuva muhalefetten ayrışık bir üçüncü cephe siyasetine hizmet etmediği gibi emekçileri ve ezilenleri bugün faşist şeflik rejimine karşı mücadelede HDP etrafında saflaştırmaya ve gözü dönmüş faşist saldırganlık karşısında HDP'yi savunma mevzilerinde konumlandırmaya da yaramaz. Sadece emekçiyi ve ezileni faşist şeflik rejiminden kurtaracak olan değil, faşist iç savaş yöntemleri karşısında şimdi düpedüz hayat kurtaracak olan da ısrarla yapılacak erken seçim çağrıları değil, örgütlenmesine yoğunlaşılacak direnme ve özsavunma pratikleridir.
2021 yılının son günlerinde, İstanbul'da bir faşist tetikçinin HDP Bahçelievler ilçe örgütünde katliam teşebbüsünde bulunması, 2022 yılının ne tür politik koşullar altında geçeceğinin yeni ve açık bir işareti oldu.
MHP ve Ülkü Ocakları ile ilişkisi ortalığa dökülen faşist tetikçi, saray talimatlı mahkemede serbest bırakılırken, devletinin kendisine arka çıkmasının rahatlığıyla gülüyordu. Fakat daha önemlisi, faşist saray devleti, bu tetikçi şahsında, kontrgerilla aparatlarına ve faşist paramiliter çetelerine yeni katliam saldırıları için cesaret aşılamış oluyordu. Katliam teşebbüsünü sokakta protesto eden HDP'lilere, antifaşistlere ve devrimcilere yönelik polis saldırısı da bu aşılamanın pervasız bir tamamlayıcısıydı.
Yeni yılın ilk günlerinde faşist şef Erdoğan, 2022 yılının ne tür politik koşullar altında geçeceğini bir kez daha dile getirdi.
Saraydaki diktatör, yarım ağız sokak lafı etmiş olan CHP'yi ve burjuva muhalefet blokunu 15 Temmuz'da darbe girişiminde bulunanlara yapılanın aynısına maruz bırakmakla tehdit ediyor, "Anladıkları dilden konuşmasını biliriz" narası atıyordu. Faşist şefin "konuşmasını biliriz" dediği dilin, mahalle basmakta, silah sıkmakta, boğaz kesmekte, linç etmekte somutlaşan faşist iç savaş pratiği olduğu gayet açıktı.
Faşist şeflik rejiminin 2022'de ne tür politik koşullar tasavvur ettiğini görmek için bir de, yeni yılın yalnızca ilk birkaç gününe sığan olaylara bakalım.
Saray eklentisi istatistik kurumunun sahte verileriyle bile Aralık'ta yüzde 13,58'i bulan, Enflasyon Araştırma Grubu'nun verilerine göre ise yüzde 19,35 olan aylık enflasyon oranı, 2021'in bütünü için yüzde 82,81'lik yıllık gerçek enflasyonun ücretleri eritişi. Fiyatlar düşecek vaatleri havada uçuşurken benzine, elektriğe, doğalgaza, tünel ve köprü geçişlerine, sigara ve içkiye yapılan astronomik zamların yılbaşını emekçiye zehir edişi. Büyük çoğunluğu yine HDP'li vekiller hakkında olan onlarca yeni dokunulmazlık dosyasının burjuva meclise getirilişi. Hapishanelerdeki kesintisiz zulüm ve işkenceye yeni örnekler eklenişi, ağır hasta olan ve infazı yakılan siyasi tutsaklara dair taleplerin rezilce görmezden gelinişi. Art arda eylem ve etkinlik yasakları, demokratik gösterilere fütursuz polis saldırıları, günlük rutine dönüşmüş gözaltı ve tutuklama furyaları, her gün yenileri işlenen kadın cinayetleri, türlü varyantlarıyla koronavirüs sonucu emekçi ölümleri.
Faşist psikolojik savaşa koşulmuş ve yalan silsilesine sarılmış saray medyası, zam yağmuruna "fiyat tarifelerini düzenleme" ya da zulüm çeşitlemesine "demokrasi standartlarını yükseltme" diyedursun, faşist saray iktidarı yığın desteğindeki erozyonun önünü almayı başaramıyor. Ve faşist şef Erdoğan, her şeyden çok, çareyi faşist devlet terörünü daha da tırmandırmakta, faşist kontrgerilla ve çete unsurlarını daha da aktifleştirmekte arıyor. Parlamentarist ve legalist bir miyoplukla bakmamak kaydıyla, onun olağan bir burjuva seçim hazırlığı yapmadığı, aslında bir nevi iç savaş hazırlığı yapmakta olduğu gerçeği apaçık görünüyor.
Erdoğancı faşist şeflik rejiminin siyasi iktidarın salt seçimlerle el değiştiremeyeceği bir yönetim biçimi olarak yapılanışını, faşist şefin kaybedeceği bir seçimi kollarını kavuşturup izlemekle yetinmeyecek oluşunu ve seçim sandığını basbayağı faşist saldırganlıkla kuşatma hazırlığı yapışını görmezden gelen, hatta olağan bir burjuva seçim rekabeti yaşanacağına nasılsa kendini inandıran burjuva muhalefet ise "ilk seçimlerde gidecekler" nakaratını tekrarlıyor ve durmaksızın erken seçim çağrıları yapıyor.
Emekçilerin ve ezilenlerin Erdoğan diktatörlüğünden bir an önce kurtulma arayışlarını erken seçim manevralarına bağlama politikasında, burjuva düzen partisi CHP ve burjuva muhalefet bloku Millet İttifakı bakımından hayret verici bir yan yok. Burjuva parlamentarizmine endeksli varoluş biçimiyle burjuva muhalefet, böylece nesnel olarak bir kez daha, faşist saray iktidarına koltuk değneği olma rolünü oynuyor. Zira erken seçimin biricik kurtuluş yolu olduğu yanılsamasını körüklemesiyle, bütün tepkiyi ve bütün ümidi erken seçim çağrısında düğümlemesiyle, faşist saray iktidarının sonunu getirecek hakiki gücü, yani emekçilerin ve ezilenlerin antifaşist mücadelesini silahsızlandırıyor.
Burada dikkat çekmek istediğimiz esas mesele, burjuva muhalefet blokunun politik sefaleti değil. Burada, Bahçelievler HDP'ye yönelik katliam girişiminde cisimleşmiş faşist kontrgerilla saldırganlığı ile HDP eş genel başkanlarının burjuva muhalefet partileriyle görüşmelerinde gündemleşmiş erken seçim çağrısının aynı gün içindeki zamandaşlığında yansıyan çelişkiye dikkat çekmek istiyoruz.
Faşist şeflik rejiminin onu burjuva meclisten atma amaçlı tüm hamlelerine rağmen HDP'nin burjuva meclis kürsüsünü değerlendirmekteki halkçı demokratik ısrarı ve direnci elbette önemlidir. Burjuva mecliste temsil edilen bir parti olarak HDP'nin burjuva muhalefet blokundan partilerle bazı görüşmeler yapmasıysa politik bakımdan olağandır. Hatta faşizmin "terörist yatağı" argümanlı süreğen kara propagandasına maruz kalan, sonu gelmez gözaltı ve tutuklama dalgalarının hedefi olan, eş genel başkanları, belediye eşbaşkanları ve vekilleri hapishanede rehin tutulan, aşağılık bir kapatma davası tezgahıyla yüz yüze bulunan HDP'nin burjuva partilerle kurulan temaslarda halklarımızın daha geri kesimleri nezdinde siyasi meşruiyet sahasını genişletmek için bir manevra imkanı görmesi de bir yere kadar anlaşılır olur.
Fakat, 2022 yılının ne tür politik koşullar altında geçeceği böylesine belirginleşmişken, erken seçim çağrısını merkeze alan bir politik söylemde burjuva muhalefet blokuyla ortaklaşmak ve burjuva partilerle son görüşmeler turunu erken seçim çağrısında hemfikir olma sonucuna bağlamak, HDP'yi, HDP'nin halkçı demokratik çizgisini ve başlıca politik odaklarından biri HDP olan antifaşist mücadeleyi kuvvetlendirmez.
Çünkü karşımızda duran, erken seçimi kazanamadığında tıpış tıpış gidecek bir siyasi iktidar değildir. Çünkü erken seçim çağrısı, faşist şeflik rejiminden kurtulmanın halkçı demokratik yolunda bir köşe taşı değildir, hatta faşist saldırganlığın şimdiki tırmanışını engellemenin bir imkanı bile değildir. Yine burjuva muhalefetin elinde erken seçim dayatma taktiğinin rolü, emekçilerin ve ezilenlerin birikip büyüyen tepkilerini düzene soğurmaktan başka bir şey değildir. Dolayısıyla, halklarımızın birleşik demokratik cephe partisi olarak HDP'nin güncel politik görevleri arasında, burjuva cenahtaki erken seçim çağrıcılarının zaten hayli kabarık olan sayısını artırmak yer almaz. Erken seçim çağrısına odaklanmak, burjuva muhalefetten ayrışık bir üçüncü cephe siyasetine hizmet etmediği gibi, emekçileri ve ezilenleri bugün faşist şeflik rejimine karşı mücadelede HDP etrafında saflaştırmaya ve gözü dönmüş faşist saldırganlık karşısında HDP'yi savunma mevzilerinde konumlandırmaya da yaramaz.
HDP'ye dönük İstanbul'daki son faşist katliam teşebbüsünden çıkarılacak başlıca sonuç, bütün ortak politik dikkati ve bütün birleşik örgütlenme enerjisini emekçilerin ve ezilenlerin antifaşist direnişini dolaysızca kuvvetlendirmeye yöneltmek gerektiğidir.
Bu, saray güdümlü faşist saldırganlığın her örneğini takiben CHP'nin ortaya attığı "aman provokasyona gelmeyin, erken seçimi bekleyin" telkinlerine asla kulak asmamak demektir. Faşist prangaya vurulmuş meydanlarda demokratik gösteri hakkını fiilen kullanmaktır. Emekçi mahallelerinde, işçi havzalarında, üniversite kampüslerinde ezilenlerin direniş pratiklerini çoğaltmaktır. Faşist katliamcı kontrgerilla aparatları belki her gün can almaya hazırlanırken, antifaşist özsavunma adımları atmakta mutlaka iradileşmektir bu.
Sadece emekçiyi ve ezileni faşist şeflik rejiminden kurtaracak olan değil, faşist iç savaş yöntemleri karşısında şimdi düpedüz hayat kurtaracak olan da ısrarla yapılacak erken seçim çağrıları değil, örgütlenmesine yoğunlaşılacak direnme ve özsavunma pratikleridir.
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 07 Ocak tarihli 44. sayı başyazı.