22 Kasım 2024 Cuma

Emekçilerin ve ezilenlerin büyüyen tepkisiyle buluşmak

Demokratik hak ve özgürlüklerden, insanca ve onurlu yaşam şartlarından günden güne daha da yoksunlaşan işçilerin ve ezilenlerin faşist şeflik rejimine karşı büyüyen tepkisi akabileceği siyasi ve iktisadi mücadele kanallarını arıyor. Sessizlik ve eylemsizlik, ümitsizlik ve çaresizlik hapishanesine kapatılmak istenen emekçi milyonlar, adeta, antifaşist ve devrimci öncülerle temas etmeyi bekliyor. Bu durum, antifaşist ve devrimci öncü güçleri, demokratik haklar ve insanca yaşam şartları için politik kitle çalışmasına ve eylemine öncelikle eğilmeye çağırıyor.

Had safhada derinleşen zengin-yoksul çelişkisinin memleketimizden çıplak bir manzarası daha: Faşist şef Erdoğan'ın Adana'da yeni sermaye yatırımlarının temel atma töreninde ekonomideki büyümeye atıf yaptığı konuşması sırasında, törendeki polislerin kumanyalarından kalan artıkları telaş içinde toplamaya çalışan çok sayıda yoksul insan.

Faşist saray iktidarının artık her gözeneğinden bu dramatik zenginlik-yoksulluk kutuplaşmasının yeni bir görünümü yansıyor.

Bir yanda, şirketlere daha ucuz kredi pompalamak ve emekçileri daha fazla borçlandırmak için düşürülen faizler. Diğer yanda, artan vergiler, yükselen enflasyon, benzine, elektriğe, gıdaya, kiraya zam üstüne zam.

Bir yanda, faşist şef Erdoğan'ın tüketim malı fiyatlarını dizginleme rolü biçtiği devlet marketindeki 1000 liralık alışveriş şovu. Diğer yanda, emekçinin alışverişte birkaç liralık tasarruf için market market gezişi, semt pazarının kapanma saatini bekleyişi.

Bir yanda, faşist şefin marketlerine genel müdürlük yapan saray soytarısının 180 bin lira değil, sadece 60 bin lira maaş aldığını söylerken sergilediği küstahlık. Diğer yanda, kod-29 ve türevleriyle işten atılan yüz binlerce işçinin aileleriyle beraber yaşadığı perişanlık.

Bir yanda, Pandora belgeleri, vergi cenneti ülkelerdeki offshore şirketleri aracılığıyla milyarlık vergi kaçıranlar, sırtları saraya dayalı holdingleriyle Ilıcaklar, Cengizler, Çalıklar. Diğer yanda, polisin gece baskına uyanan atık kağıt işçileri, jandarma eşliğindeki kaçak elektrik avlarına maruz kalan mahalleli, meyve tezgahının önünde zabıtalarca linç edilen genç seyyar satıcı.

Bir yanda, her biri okkalı iki maaş, üç maaş, dört maaş alan saray bürokratları, ballı inşaat ihaleleriyle semirtilen saray sermayedarları, sefahat ve şatafat düşkünü saray zevatı. Diğer yanda, çalışabilir nüfusta dörtte bire, kadınlarda üçte bire ve gençlerde yarıya yaklaşan oranlarıyla işsiz orduları, pandemide işyerlerine tıkıştırılan ve sağlıkçılardan motokuryelere yaşamları hiçe sayılan emekçiler, her ay iş cinayetlerinde 200'e yaklaşan ölümler.

Bir yanda, yıllık bütçenin bütün kaymağını yutan faşist şefin sarayı, büyük sermayedarları, yüksek bürokratları. Diğer yanda, önlerine bütçenin ancak kırıntıları atılan ve yoksulluk sınırının altında artık düpedüz yaşam savaşı vermekte olan 50 milyon işçi ve emekçi.

Faşist saray iktidarı, emekçilerin ve ezilenlerin demokratik mücadeleleri karşısında tek çareyi, demokratik haklardan arta kalan ne varsa ortadan kaldırmakta buluyor. Ama böylelikle, ezen-ezilen saflaşmasının daha da boyutlanmasına yol açıyor.

Bir yanda, faşist şefin ırkçı, cinsiyetçi, mezhepçi, ayrımcı höykürmeleri, onun faşist demagogları, sömürgeci savaş ve işgal şakşakçıları, zalimlik övgücüleri. Diğer yanda, bir yılda cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle soruşturmaya maruz kalan 30 bin kişi, sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına alınan binler, sınıfta çay attıkları için yine cumhurbaşkanına hakaretten disipline verilen liseliler, resmi törende sözleri kesilip kürsüden indirilen Alevi dernekleri temsilcileri, hapishanelerde kitap ve gazete okuma hakları dahi ellerinden alınan tutsaklar.

Bir yanda, yalnızca faşist şefin sesine ayarlanan, saray güdümlü siyasi ve mali donanımıyla sınırsız tekel oluşturan, faşist psikolojik savaş maharetinde adeta birbiriyle yarışan havuz medyası. Diğer yanda, doğrudan kapatılan veya ilan gelirleri kesilen gazeteler, RTÜK kuşatmasında tutulan televizyonlar ve radyolar, el konulan matbaalar, her yıl yüzlercesi yargılanan ve halen 34'ü zindanda tutulan gazeteciler.

Bir yanda, faşist şefin art arda düzenlediği siyasi propaganda törenlerinde toplananlar, AKP ve MHP'nin faşist mitinglerine getirilen kalabalıklar, sokaklarda Kürt ve mülteci avına çıkarılan ırkçı faşist linç güruhları. Diğer yanda, 1 Mayıs'larına yasak prangası takılan işçiler, Galatasaray Meydanı'na çıkışları yasaklanan Cumartesi Anneleri, adliye önündeki adalet nöbetinden defalarca gözaltına alınan Şenyaşar ailesi, 10 Ekim Ankara Garı katliamı anmasında üstelik katliam alanında polis saldırısına uğrayan göstericiler, parklarda sabahlamaları gözaltı gerekçesi yapılan öğrenciler, gökkuşağı sembolleri taşımalarına izin verilmeyen LGBTİ+'lar, yalnızca bir yıl içinde gösteriler sırasında direkt polis işkencesine maruz kaldığı kayda geçmiş 2000'den fazla insan.

Bir yanda, İstanbul Sözleşmesi'nden altında faşist şefin imzası olan çıkış kararı, kadın haklarını düzenleyen 6284 sayılı yasayı budama hazırlığı, günde en az bir kadını katleden cinskırımcı erkek saldırganlığı, kadın katillerini ve çocuk istismarcılarını serbest bırakıp aklayan mahkeme mekanizması. Diğer yanda, özsavunma yaptığı için hapse atılan kadınlar, katil erkekleri kınadıkları için haklarında adli soruşturma açılan kadın sanatçılar, demokratik eylemlerde polis zorbalığına direnen kadın kitleleri, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesi veren kadın örgütleri.

Bir yanda, usulsüzce kamu binalarına çöken saray dernek ve vakıfları, AKP'li ve MHP'li liyakatsiz kadrolarca işgal edilen kamusal hizmet kurumları, her gün daha fazla SİHA'yla ve TOMA'yla donatılan ordu ve polis teşkilatları, halka karşı geliştirilen bekçi örgütü, faşist paramiliter çeteler ve mafya ağları. Diğer yanda, sendikal örgütlenme girişimleri işten atmakla yanıtlanan ve derhal karşılarında polisi bulan direnişçi işçiler, Kuzey Kürdistan'da kayyumla el konulan belediye kurumları, KHK sonucu yönetimleri gasp edilme tehdidiyle yüz yüze olan dernek ve vakıflar, kapatılma davası süren HDP.

Demokratik hak ve özgürlüklerden, insanca ve onurlu yaşam şartlarından günden güne daha da yoksunlaşan işçilerin ve ezilenlerin faşist şeflik rejimine karşı büyüyen tepkisi akabileceği siyasi ve iktisadi mücadele kanallarını arıyor. Sessizlik ve eylemsizlik, ümitsizlik ve çaresizlik hapishanesine kapatılmak istenen emekçi milyonlar, adeta antifaşist ve devrimci öncülerle temas etmeyi bekliyor.

Bu durumdur ki, dün sarayın oy deposu saydığı Adıyaman'da tütün üreticilerinin öfke patlamasına ve Gümüşhane'de halkın polis terörüne isyan etmesine yol açmıştı. Bugünse işçi direnişlerinin Bel Karper, Adkoturk Makarna, Uğur Tekstil, SML Etiket, DGC Lojistik ve Alba gibi birçok işletmeye yayılmasında, üniversite öğrencilerinin barınma hakkı için yaptıkları gösterilerin hızla toplumsal meşruiyet yankısı uyandırmasında, İzmit Derince'de olduğu gibi fatura yakma ya da tencere ve tavalara vurarak ses çıkarma eylemlerinin gelişmesinde, son olarak Mitsuba'daki işçi direnişinin işyeri işgaline varmasında kendini gösteriyor.

Bu durumdur ki, antifaşist ve devrimci öncü güçleri, demokratik haklar ve insanca yaşam şartları için politik kitle çalışmasına ve eylemine öncelikle eğilmeye çağırıyor. Yani, pahalılığa ve düşük ücrete, vergi ve zam soygununa, işsizliğe mahkum edilmeye, kod-29 türevleriyle işten atılmaya, yağma ve savaş bütçesine karşı insanca ve onurlu bir yaşam talebini, faşist yasaklar ve saldırılar cenderesindeki söz, basın, toplantı, örgütlenme ve gösteri haklarının demokratik savunusunu her yerde yükseltecek dönemsel bir yoğunlaşmaya. Yani, işçi havzalarını mesken eyleyerek, emekçi mahallelerinde kapı kapı dolaşarak, okullarda sınıf sınıf çalışarak, sokaklarda kitle ajitasyonunu bire bir temas fırsatına dönüştürerek girişilecek bir politik seferberliğe.

Amaç, emekçilerin ve ezilenlerin demokratik haklar ve insanca yaşam talepleriyle buluşmak, kitleleri bu talepleri uğruna örgütlenmeye ve mücadeleye çekmektir.

Bu amaçla yürütülecek faaliyetin somut siyasal ve örgütsel verimi, her şeyden önce, emekçilerle ve ezilenlerle yüz yüze ve bire bir sayısız ilişki geliştirmeyi temel almaya bağlıdır. Gösterilecek örgütlenme adresi, yerine göre, birleşik demokratik cephe yerel meclisi, zamlara karşı mahalle komitesi, işkolunda faal sendika, kod-29 kaldırılsın işçi platformu, kadın yaşam inisiyatifi, halk dayanışma ağı ya da ekolojik talana hayır kolektifi gibi çok çeşitli biçimler alabilir, ama bütün bunlarla beraber mutlaka ki, devrimci sosyalist öncünün mücadele saflarıdır. Aynı zamanda bu faaliyet, yerel işçi direnişleri arasında birleşme köprüleri kurmaya da, emekçi mahallelerinde kitle gösterilerini canlandırmaya da kampüslerdeki demokratik eylemleri büyütmeye de birleşik antifaşist mücadele mecralarını geliştirmeye de potansiyel güncel politik imkanlar sunacaktır.

Devrimci sosyalistlerin bugünkü görevi, işçilerin ve tüm ezilenlerin bu en yakıcı ve ortak siyasal ve toplumsal istemlerinin tercümanı olmaktır.

*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 15 Ekim tarihli 32. sayı başyazısı.