22 Kasım 2024 Cuma

Elif Bera Yüksel yazdı | Çocuk köleliği programı

MEB, öğrencileri ortaokul sıralarından mesleki eğitime alıştırmak istediğini söylüyor. Böylece çocuk işçilik ve köleleştirme yaşı 12'ye iniyor. Sermaye yalnızca liselilerin değil ortaokul çağındaki çocukların üreteceği artı değere de gözünü dikiyor. Bunun için ortaokullarda rehberlik servislerine, mesleki eğitime ikna etme çalışmaları atölyeleri konuluyor. Aileler çok özel ele alınıyor, ailelerin rehberlikler yoluyla çocuklarını mesleki eğitime vermesi için ikna edilmesi amaçlanıyor. Bu ikna için mesleki eğitimin "avantajları"nı anlatan grafikler, animasyonlar yapılması, ailelere özel teşviklerin verilmesi de planlanıyor.

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 10 Ağustos'ta "Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi" yayımladı. Bu belgenin nasıl işleyeceğini açıklamak için ise 14 Ağustos'ta "İş ve İşlem Yönetmeliği"ni yayımlayarak uygulamaya koydu. Orta Vadeli Program dahilinde mesleki eğitim politikasının yeni bir eksene böylece kaydırarak çocuk işçiliği resmi bir devlet politikası halinde getirdi. "Meslek lisesi memleket meselesi" adlı sömürü atılımı ile başlamak üzere yıllardır eğitim ve deneyim kazandırma adı altında derinleştirilen çocuk işçi sömürüsünü iktidar somut bir programa oturtmuş oldu. Sermayedarların amaçlarına uygun olarak hazırlanan program, MEB tarafından "Cumhuriyet tarihinin sermayenin ihtiyaçlarına en çok cevap olunan programı" olarak çocuk işçi pazarlamanın övüncü ile açıklanıyor.

Belgede Anadolu Teknik, Anadolu Meslek ve MESEM'ler olmak üzere üç başlıkta mesleki eğitim çerçevesi netleştiriliyor. Bu programların içerik ve zaman farkları olsa da ortaklaştıkları nokta hepsinin sermayenin güncel ihtiyaçlarına cevap verir hale getirilmesi. Program, her çocuk ya da gencin mutlaka üçünden biri içerisinde yer alarak sermayenin ihtiyaçları için işlevlendirilmesi tartışması ile açılıyor. Kendi deyimleri ile "sermayede gerek duyulan insan kaynağının kazanılması" temeli üzerine kuruluyor. Program ile örgün eğitimin dışında bırakılan her çocuğun MEB denetiminde köleleştirilmesi amaçlanıyor. Mülteci ve göçmen çocuklara özel bir parantez açılıyor ve "Mutlaka sermaye ile buluşturulma"ları gerektiği ortaya konuluyor. Bu sayede kapitalizmin bir sistem çıktısı olan çocuk işçiliğini devlet kendine içkin hale getiriyor, düzensiz elde edilen ve çoğu vergi dışı kalan karı denetimine alıyor ve sermayenin gelişim stratejisine çocuk işçi gücünü somut bir program dahilinde adapte ediyor. Eğitim kelimesi metin boyunca yalnızca eğitimin "esnek ve sektöre uygun" olması söz konusu olduğunda geçiyor.

Kölelik yaşının düşürülmesinin yanı sıra belki de en çarpıcı madde olarak bu çocuk köleliğinin mekanı ve biçimi de köklü bir değişime uğratılıyor. "Sektör içi" ve "sektöre entegre" eğitim tanımlamaları ile öğrencilerin mekanı olan okul, toptan ortadan kaldırılıyor. MEB artık yalnızca kendisine öğrenci olarak gelen liselileri kayıt altına alma ve sermayeye sunma işlevi görüyor. Organize sanayi bölgelerinin (OSB) içinde yatılı olarak eğitim veren meslek liseleri ve MESEM'ler açılması, yurt inşaları için bütçe ayrılması programın büyük kısmını oluşturuyor. OSB içi meslek liseleri yıllardır uygulanan ve yüz binin üzerinde öğrencinin gittiği liseler, bu programda hem yatılı hale getiriliyor hem de bölgesel nitelik kazandırılıyor. Merkezi kentlerde bütün bir bölgedeki mesleki eğitimdeki liselilerin gelip yaşamını sürdüreceği ve çalıştırılacağı bölgesel çocuk işçi toplama-çalışma kampları böylece kuruluyor.

İki ay önce Resmi Gazete'te yayınlanan özel şirketlerin kendi bünyelerinde MEB taşeronundan bağımsız MESEM'ler kurabilmesi kararını da düşünürsek OSB'lerin çocuk işçi merkezleri haline geleceği açık. İktidar böylece 13-14 yaşından itibaren hayatında organize sanayi dışında hiçbir teması olmayan, fiziksel olarak tüm zamanını çalışma mekanında geçiren, barınmak ve doymak için ise burada kalma zorunluluğu bulunan bir çocuk işçi ordusu yaratıyor. Bu çalıştığı mekanda yatılı yaşatma, yaşamında düşüncelerinin yeni yeni oturduğu ve dış dünya ile en etkileşimli olduğu yaşların sermaye hizmetine sunulması anlamına geliyor. Kölelik dışında somut bir yaşam gerçekliği olmayan çocuk-genç bir işçi ordusu ortaokuldan başlanarak yaratılmak isteniyor.

Program dahilinde en çok öne çıkan 7. ve 8. sınıflarda yani 12 ve 13 yaşında öğrencilerin mesleki eğitime yönelimini yaratmak için ve üretime ortaokul sıralarından başlamaları için zanaat atölyeleri kurulması kararı. Hem mevcut ortaokulların kendi bünyesinde zanaat atölyeleri kuruluyor hem de meslek liseleri bünyesinde ortaokul sınıfları açılıyor. Bunun nedeni, öncelikli olarak mesleki eğitime mesafelilik konuluyor. MEB, öğrencileri ortaokul sıralarından mesleki eğitime alıştırmak istediğini söylüyor. Böylece çocuk işçilik ve köleleştirme yaşı 12'ye iniyor. Sermaye yalnızca liselilerin değil ortaokul çağındaki çocukların üreteceği artı değere de gözünü dikiyor. Bunun için ortaokullarda rehberlik servislerine, mesleki eğitime ikna etme çalışmaları atölyeleri konuluyor. Aileler çok özel ele alınıyor, ailelerin rehberlikler yoluyla çocuklarını mesleki eğitime vermesi için ikna edilmesi amaçlanıyor. Bu ikna için mesleki eğitimin "avantajları"nı anlatan grafikler, animasyonlar yapılması, ailelere özel teşviklerin verilmesi de planlanıyor. Mesleki eğitime en çok öğrenci çıkaran ortaokullara özel teşvikler sunulması da ortaokul idarelerinin programa entegre edilmesinin bir adımı.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Ofisi tarafından liselilerin sertifika programlarına katılımı ve iş gücünün patronlarla buluşturulması için açtığı iş bulma tabanı Üni-Veri'ye Lise-Veri de ekleniyor. Bu uygulama ile liseliler de patronlar için online bir katalog haline getiriliyor. Kişisel gelişim ve yaşamı genç yaşta yakalama hikayeleri ile sermaye kar oranlarına kar katmaya, kapitalizm kölelik kataloğuna yeni bir sayfa daha açmaya çalışıyor.

Türkiye Yüzyılı Maarif Eğitim Modeline geçişin en net emareleri yine bu belge ile mesleki eğitim politikasına yansıyor. Geçtiğimiz yıllarda sömürüyü katmerlendirmek için sıkça kullanılan "usta-çırak tipi mesleki eğitim" bir formata kavuşturuluyor. Mesleki eğitimde ahilik sisteminin kazanılması vurgulanıyor. Ahilik sistemi diye tanımlanan Anadolu Selçukluları ve Osmanlı dönemindeki esnaf teşkilatları tipinde çalışmaya öykünmenin birkaç nedeni var. Birincisi, programda sıkça dillendirilen "fütüvvet". Ahilik sisteminde bir erdem olarak dünya malında gözü olmamak, alçak gönüllülük, dünyadaki sorunlar karşısında dirayetlilik anlamına gelen bu kelime ile böylece sendikasız, güvencesiz, haksızlık karşısında sesini çıkarmayan ve bunu erdem sayan, emeğinin karşılığını istemeyen, dünya malı yani kapitalizmin karından herhangi hak talebi olmayan özetle manevi anlatılar zemininde sindirilmiş, patrona itaatkar bir çocuk işçi kuşağı yaratılmak isteniyor. Fütüvvet ehli olan meslek sahiplerinin, meslek liseleri ve MESEM'lerde konferanslar ve söyleşiler düzenlemesi, ahiliğin "manevi dünyası"na dair geziler ve eğitimlerin Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından yapılması yine değindiğimiz sistematize edişin adımları.

Sesini çıkarmama ve itaat ile birlikte kapitalizmin en sahici taleplerinden biri olan rekabet de özel olarak vurgulanıyor. Meslek liseleri ve MESEM'ler arasında uluslararası ve ulusal yarışmalar yapılması, okullar içinde öğrencilerin sıralamalara oturtulması, daha çok üretime daha çok ödül uygulamaları ile kendine ve sınıfa yabancılaşmış, bencil ve rekabetçi bir karakter de kazandırılmak isteniyor. Fiziken köleleştirilmiş, ideolojik olarak ise buna gönüllüce ikna olmuş, isyan damarı bütünüyle sökülüp atılmış bir işçi kuşağının bugünden yaratılması böylece maddelere oturtuluyor.

Savunma sanayi ile mesleki eğitim işbirliğinin güçlendirilmesi de programın önemli maddelerinden birini oluşturuyor. Bundan iki yıl önce pilot savunma sanayi meslek liseleri ile başlayan birliktelik şimdi MESEM'lere de kaydırılıyor ve yaygınlaştırılıyor. Savaş ekonomisine tarihinin en büyük bütçesini ayıran iktidar, buradaki işçi ihtiyacını da çocuklardan karşılamaya yöneliyor. Böylece aynı zamanda iktidarın derinleştirerek yürüttüğü işgalci savaşa ve kendi emeği ile de parçası olan bir işçi gençlik kitlesi oluşturuluyor. Pilot meslek liselerinde gördüğümüz; liselerin parçalarını ürettikleri silahları kullanım alanında görmek için işgal bölgelerine götürülmesi, Milli Savunma Bakanlığı ziyaretleri önümüzdeki dönem sıklaşacak ve aynı zamanda teknolojinin yeni gelişimi ile bütünleşme adı altında derinleşecek gibi duruyor. Köleleştirilen gençliğin öfkesinin milliyetçilik ve şovenizm ile silikleştirilmesi ve savaşın paydası haline getirilmesi de program ile bir hedef olarak konuluyor.