Elende Azad yazdı | Bizim Raperîn çıktı
Arap, Kürt, Türkmen, Süryani kadınların mücadelesinin anlatısı, işgalci Türk devletinin saldırılarına direnişin habercisi, tecavüzcü-tacizci katil Erdoğan çetelerinin zulmünün karşında direniş çağrısı oldu Raperîn. Ermeni, Asuri, Süryani kadınların yoldaşlığıyla LGBTİ+'ların onurlu var oluşuyla büyümeye devam ediyor. Sosyalizm mücadelesinde ezilen cinslerin sesi olmayı sürdürüyor.
Rojava'da komünist kadınlar, kadın kitlelerine ulaşmanın ve onları aynı zamanda komünist fikirler etrafında örgütlemenin aracı olarak Raperîn dergisini çıkarıyor. Rojava devrimi içinde görülen ve deneyimle birlikte bir kez daha söylenmesi gerekiyor ki devrim, kadınların aklının önündeki bentleri yıkıyor, gözlerini açıyor ama yine de kadınları devrimin bir öznesi olarak örgütlemek için öncü bilinç, irade ve örgütlenme zorunluluğu ortadan kalkmıyor. Hatta her cepheden mücadele daha şiddetli hale geliyor. Ataerkil sistem kadın özgürlük mücadelesi önünde bir barikat gibi dikiliyor. Geçmişten gelen bir heyula gibi kadınların üzerine baskı kuruyor. Bu, bazen aile, bazen aşiret bazen burjuva feodal ahlak olarak çıkıyor karşımıza. Bunları besleyen miras hukukunun fiiliyatta devamı ve aile yapısının bu esasa dayalı olarak varlığı kadınları kuşatmaya devam ediyor.
Süreklileşmiş işgal saldırıları ve savaş koşulları hem verili toplumsal yapıyla belli uzlaşmalara girmeye hem de gündem öncelikleri bakımından yoğunlaşmayı dağıtıcı bir rol oynuyor. Ama bu kaçınılmaz. Politik mücadelenin konularıyla ideolojik mücadele konuları yer yer iç içe geçiyor. Politik mücadele önceliğini dayatıyor. Politik bir kuvvet olmadan ideolojik bir öncülük ve önderlik yapılamaz.
Bu nesnel koşullara dayalı ama onu aşmak ve kadınları toplumsal kurtuluş mücadelesine örgütlemeyi komünist kadınlar güncel görev olarak görüyor. İşte Raperîn, bu ihtiyacın ürünü olarak kadınlardan kadınlara bir köprü görevi görüyor.
Bir kadın devrimi olan Rojava devriminde kadınların mücadelesi soluksuz devam ediyor. Erkek egemenliğiyle mücadele işgalci sömürgeci erkek egemen Türk devletinin saldırılarına karşı mücadele ile buluşuyor. Devrim topraklarının en büyük düşmanı işgalci Türk devletidir. 8 Mart, 25 Kasım, 1 Mayıs gibi takvimsel günler de işgal karşıtı bir politikayla birleşiyor. Raperîn her satırında bu politikayı uygulamanın, daha fazla kadınla buluşmanın gayesiyle çıkıyor.
İlk sayının heyecanı anlatılmaya değer. Çoğu ev emekçisi olan kadınların kendi yazılarıyla oluşan Raperîn'in ilk sayısı örgütleme süreci bakımından derslerle dolu. BAAS rejimi döneminde anadillerinde eğitim alamayan, akademik eğitim görme şansı bulamamış kadınların birbirinden farklı okur yazarlık düzeyi ile ortak bir çalışma kurması zordur. Ancak Raperîn'in yine aynı kadınlardan oluşan komiteleri kadınların yazıları yazım sürecinden redaktesine kadar tüm aşamada dayanışma ile çalışmasını sağlar. Tercüme ekibi her bir kantonda değişiklik gösteren dile ortak bir rota verir. Whatsapp grupları görsel örneklerin toplandığı bir platform olarak kullanılır. Bu sayede yolda yürürken, evde sohbet ederken ya da yürüyüşte slogan atarken sürece katılmanın önü açılır. Selam verilen, bir bardak çayı içilen her kadının Raperîn'e katkısı bu şekilde olur. Bu nedenle ilk sayı sadece komünist kadınların devrim topraklarında anadillerinde çıkardığı bir kadın gazetesi olması bakımından değil, yaratım sürecindeki örgütlülüğünden dolayı da özel bir yerdedir. Raperîn gazetesi ilk sayıdan itibaren hem okurla buluşmak hem de yeni kadın yazarlar ve üretim sürecine katılacak nitelikte okurlar yetiştirmeyi amaçlar. Başlarda teknik konularda ve tercümelerde yardım alınır. Ancak bugün 7. sayısında geldiği noktada mizanpajından tercümesine her adımını kadınların örgütlüyor olması önemli bir başarıdır.
Rojava devrimi birçok alana umut taşıyor. Bu devrimin bölge devrimiyle birleşmesi perspektifi taşıyan Raperîn özellikle Ortdaoğu'daki hareketleri mercek altına alır. Kuzey Kürdistan ve Türkiye'de sömürgeci devlet gerçekliğinde ortaklaşan mücadele başlıklarına değinir. Rojhilat ve İran'ı sarsan ayaklanmada olduğu gibi bir devrim deneyimiyle gelişmeleri yorumlar. Hem doğrudan devrimi ilgilendiren hem bölge devrimi bakımından önem taşıyan gelişmelerde ve mücadele konularında yapılan etkinlikler, eylemler, açıklamalar, Raperîn aracılığıyla kadın kitlelerine duyurulur. Raperîn okurları da işgalci Türk devleti tarafından birbirinden fiilen koparılmaya çalışılan topraklarda bir kez daha buluşmuş olur. Örneğin Kobanê'den haberler Qamişlo'da heyecanla takip edilir, Hesekê'deki etkinlik Dirbêsiyê'de dikkatle izlenir ve bu vesile ile kadın kitleleri bir kez daha buluşur. Röportajlar, anlatılar, makalelerle içeriği zenginleşir.
Raperîn, erkek egemenliğinde karanlığa gömülen, unutturulmak istenen, erkeğe göre yazılan tarihe bir müdahaledir. Kadın özgürlük mücadelesinin mihenk taşları olan günlerin anlatısı kadar kadın önderlerin hayatları, şehitlerin yaşamından örnekler de taşır. Son sayıda olduğu gibi bazı dosya konularıyla bir tarih bilinci oluşturarak kadınların mücadelede güçlenişini amaçlar. Raperîn son sayısında da "Suriye Tarihinden Rojava Devrimine Kadın Tarihinin Yazımı" dosya konusuyla kadın özgürlük mücadelesi tarihini inceleyen bir yazıya yer verdi.
Raperîn, kadın meclislerinin temel eğitim materyalidir aynı zamanda. Hemen tüm yazıları meclislerde okunuyor, tartışılıyor. Rojava'mızda okur yazarlık oranı düşük. Ve de esas olarak okumaya ilgi pek yüksek değil. Ama sözlü anlatılara özel bir ilgi var. Bundan dolayı Raperîn'in yazılarını Kürtçe ve Arapça okunduğu ses kayıtları da paylaşılacak. Keza yine periyot aralığını düşürmek komünist kadınların önüne çektikleri görev.
Raperîn, Rojava devriminde ölümsüzleşen devrimcileri, yurtseverleri hedef alınan öncü kadınları ve komünist öncüleri güçlü şekilde sahiplenir. Sarya'dan başlayan, Avaşîn'le süren, Sevda ve Destan'la büyüyen ölümsüzler kervanının ışığını her bir kadına ulaştırmayı amaçlar. Bunların arasında Zîlan Destan ve İsyan Tolhildanê Pirsûs özel bir yere sahiptir. Zîlan Destan, Raperîn'in hem çıkış süreçlerinde hem de çıktıktan sonra kitle ile buluşmasında gösterdiği çabalarla tanınır. Mecazi anlamda değil bizzat kapı kapı gezerek Raperîn'i tanıtmış, mahallelerde Raperîn okumaları örgütlemiş, Raperîn'de çıkan yazılarla toplantılarda eğitimler vermiştir. Semt pazarlarından lise çıkışlarına kadar elinde Raperîn'le sokak sokak gezmiş, yeni okurlar ve yeni yazarlara ulaşmayı amaçlamıştır. İsyan Tolhildanê Pirsûs ise komünist trans bir kadın olarak ölümsüzleştiği Rojava topraklarında dur durak bilmeden cepheden cepheye koşmuştur. Raperîn'le daha fazla kadının İsyan Yoldaş sahsında LGBTİ+ mücadelesini sahiplenmesi, onun devrim topraklarındaki varlığının anlamını kavramaları mümkün oldu.
Bizim Raperîn'imiz vardı. Türk Alevi ailede doğmuş bir kadın olarak Kürtçe isim kuşanıp Arap coğrafyasındaki topraklara devrimi taşırken ölümsüzleşti. Renkli fistanlarının üzerine zorla giydirilen kara çarşaflardan zılgıtlarla kurtulan kadınların sevinciyle hafızalara kazınan Minbic zaferine canını verdi Sevda Çağdaş. Şehadetinin üzerinden yedi yıl geçti ve Raperîn Dicle nasıl ezilen cinslerin mücadele birliğinin simgesi olduysa Raperîn gazetemiz de böyle bir simgeye dönüşmenin yolunda ilerliyor. Arap, Kürt, Türkmen, Süryani kadınların mücadelesinin anlatısı, işgalci Türk devletinin saldırılarına direnişin habercisi, tecavüzcü-tacizci katil Erdoğan çetelerinin zulmünün karşında direniş çağrısı oldu Raperîn. Ermeni, Asuri, Süryani kadınların yoldaşlığıyla LGBTİ+'ların onurlu var oluşuyla büyümeye devam ediyor. Sosyalizm mücadelesinde ezilen cinslerin sesi olmayı sürdürüyor. Bu 8 Mart'ta bir de Raperîn vesilesiyle Rojava devrimindeki kız kardeşlerinizle buluşmaya, mesafelere rağmen selamlaşmaya, çekilen sınırlara konulan yasaklara inat birleşmeye, bir olmaya ne dersiniz?
Sizlere Rojava'dan selamlarımızı iletiyor. Tüm sosyalist kadınların ve emekçi kadınların 8 Mart'ını kutluyoruz.
Jin jiyan azadî! Bijî berxwedan!