22 Kasım 2024 Cuma

Efe Dağlı yazdı | Nefretten nefrete

Hangi örneği alırsak alalım, nereden yaklaşırsak yaklaşalım şuraya varıyoruz: İktidar bloğu 2023 seçimlerine 1 Kasım 2015'i oluşturan atmosferi canlandırarak girmeyi planlıyor. Dili tümüyle böyle. Adliye-polis mekanizmasının devreye sokuluşu benzer. Daha saldırgan, imhaya dönük adımlar için yasal zeminin oluşmasını istiyor sadece. Erken doğuma, öfke ile yapılan fiillere zorlama biraz da o amaca dönük. Elbette iktidarın oyun planı, bunca tecrübeden sonra, devrimci demokratik strateji-taktik bütünüyle yanıtlandığında siyasal özgürlüğün sağlandığı bir Türkiye Halk Cumhuriyeti arayışı bugünkünden daha geniş bir toplumsal destek bulabilecektir.

Çıkarlar burjuva siyaset alanında her ilkenin ve değerin üzerindedir. İttifaklardan düşmanlıklara ne varsa bu esas doğrultusunda yapılandırılır. Halihazırda çiğ, mide kaldıran, nefret dozajı şiddetlenen örneklerin geçit törenindeyiz. Küfürler, hakaretler havada uçuşuyor.

Aslan payı iktidarda olmakla beraber onun antitezi olarak konumlanan muhalefet bloğunun da yüksek performansı da dikkate değer. Taraflar varlıklarını birbirlerine borçlanıyor bu yolla.

Benzerine ABD-Rusya geriliminde rastlıyoruz. Sovyetler Birliği'nin yıkımı ardından 'tek kutuplu dünya'nın tadı yoktu, düşmansız kalan ABD yapıp ettiklerini gerekçelendirmekte zorlanıyordu. Ne zaman karşısına Çin-Rusya bloğu çıktı, o zaman canlandı. Hızla somut, gözle görülebilir bir düşman tarifi yaptı. Kontrol edilebilir sınırları aşmamak şartıyla Rusya'ya ihtiyaç duyuyor ABD. En son Ukrayna'ya dönük işgali, psikolojik savaş imkanlarını da kullanarak, hem Rusya karşıtlığını pekiştirmekte kullandı hem NATO'yu ihya etti.

AKP de konjonktürü kullanma fırsatçılığıyla biliniyor. Artık gündem üretme becerisi epey sınırlı. Ancak siyaset oyununu biliyor. Mesela tekelci burjuvazinin çıkarlarını savunan TÜSİAD'a karşı söz sarf ettiğinde 'Milli Görüş'çü kitlesinde heyecan yaratabiliyor. Artık toplumun çoğunluğu ile ilgilenmemesi, paramiliterleşebilecek çekirdeğe sahip yüzde 30'luk bir kitle bile ona yeterli. Sonrası? Allah kerim. Daha önce yürüdüğü bir yolu tekrar adımlama seçeneğini kullanırsa neler yapacağı aşağı yukarı belli.

Kontrol edilebilir sınırlarda bir CHP muhalefeti arzusunu hiç gizlemedi AKP. Deniz Baykal tarzı muhalefet en ideal modeldi. Kılıçdaroğlu CHP'si bir ölçüde daha zorlayıcı olmakla birlikte AKP hala onu maniple edebildiği için ve edebildiği sürece CHP belli bir sınırı aşamaz.

Daha somut, yakıcı konulardan biri HDP'li vekillerin dokunulmazlığının kaldırılması fezlekelerine ne diyecek CHP? AKP, HDP'ye dönük adımları bu gibi olasılıkları hesaplayarak atarken CHP günü kurtarmaya odaklanıyor.

AKP idarecilerinin CHP ya da HDP'li isimlere dönük itham, niteleme veya suçlama-hakaretlerinin anlık heyecanlar olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Türkiye gibi kitlelerde demokratik bilincin yerleşmediği, özgürlük arayışlarının tarih boyunca gayet şiddetli biçimlerle ezildiği, sosyal şovenizmin geniş kitlelerce sorgulanmadığı bir coğrafyada muhalefet iktidarın siyasal antitezi ama siyaset kültür bağlamında ekürisi olursa iktidar partileri çok geniş bir sahaya yayılır.

CHP'deki geleneksel siyaset tarzı iktidarla yarış: Kim gerçek milliyetçi, devletçi, ... Bu yavanlıklardan burjuva demokrasisi kırıntıları dahi elde edilemez. Şu anda CHP'deki iki kuvvetli damardan biri budur. Onlar da Kürtleri araçsallaştırmaktan vazgeçmiş değil. Her tür manipülasyona açıklar ve günü kurtarma arayışları sürdükçe bundan kurtulmaları olası değil.

AKP idarecileri CHP'nin adını 'terör' ile andığında bir adım sonra CHP'nin gayrımeşruluğunu dillendireceklerini tahmin etmek için kahin olmaya gerek yok. CHP 'iyi çocuk' olduğunu kanıtlamaya çalışırken defansa hapsoluyor ve sinik bir saldırıyla AKP adını terör ile anmaya kilitleniyor. Zavallıca olmakla birlikte nefrete yatkın bir siyasetsizliğe hapsoluş bu.

İktidarın oyun planı çok. Hiçbiri halkçı, demokratik, on milyonları ilgilendiren konularda asgari taleplere kulak verecek olgunlukta değil. Bir kadın vekile dönük nefret söylemi ve küfür dili üretildiğinde bunun da belli bir oyun planı dahilinde yapılandırıldığını derhal söylemek mümkün.

Kimdi 'öfke hitabet sanatıdır' diyen, hatırlayan var mı? Hakaret ve küfrün oraya içkin olduğuna inandığı belli. Toplumun bir kesimi bu ajitasyonla galeyana getiriliyor. Öncesi var. O dil üretildiğinde bu bir hazırlıktı. Deniz Poyraz'ın akıbeti ile o dil arasında pek öyle mesafe olmadığını aklı başında herkes kabul edecektir.

Hedef alınan vekil HDP'nin kapatılması durumunda alternatif sayılan partidense o adresi şimdiden terörize etmiş olursunuz. Eşi menendi görülmemiş 'namussuzluk' ifadesini pratik siyasete kattığınızda, adliye ve polis marifetiyle bastırılacak tepkileri istiyorsunuz demektir. O halde ona uygun hazırlıklarınız da vardır. Bunların neler olabileceğini herkes tahmin edebilir.

CHP ve 'Altılı Masa'yı terör ile anarsanız, ihanetle eşleştirirseniz, kaderinizi ülkenin kaderi sayarsanız seçimi kaybettiğinizde iktidarı devretmek, doğal olarak, hainlere devleti teslim etmek olacaktır ki etmemek için her çabayı meşru bulacak o çekirdek kitle ile imkansız bile olsa türlü arayışlara girebilirsiniz.

Böyle bir atmosferde iktidar partisi etrafında ekonomi odaklı eleştirileri dile getirmek dahi ihanet addedilebilir. Bülent Arınç'a reva görülenler bu nedenle şaşırtıcı değil. Safları sıklaştırma talimatına uymayan her adım dışlayıcı nefretle karşılanır, şimdilerde olan bu.

Kendi içinde bir tür askerileşmeye giden ve o bakımdan 1950'lerin Alman Nasyonalistlerini andıran şekillenişin getirdiği fanatik öfke harici muhataplara dehşet yaşatmayı olağan bulacaktır.

Dönüp 'namussuzluk' vurgusuna dikkatle baktığımızda kendi siyasetinin bütün etki merkezlerine ağır ve yok sayıcı mesajlar verildiği görülür. Pek çoğu gözden çıkarılmıştır. Yaylım ateşinin mantığı karşı koyanların tamamını kahretmektir.

Hangi örneği alırsak alalım, nereden yaklaşırsak yaklaşalım şuraya varıyoruz: İktidar bloğu 2023 seçimlerine 1 Kasım 2015'i oluşturan atmosferi canlandırarak girmeyi planlıyor. Dili tümüyle böyle. Adliye-polis mekanizmasının devreye sokuluşu benzer. Daha saldırgan, imhaya dönük adımlar için yasal zeminin oluşmasını istiyor sadece. Erken doğuma, öfke ile yapılan fiillere zorlama biraz da o amaca dönük. Elbette iktidarın oyun planı, bunca tecrübeden sonra, devrimci demokratik strateji-taktik bütünüyle yanıtlandığında siyasal özgürlüğün sağlandığı bir Türkiye Halk Cumhuriyeti arayışı bugünkünden daha geniş bir toplumsal destek bulabilecektir.

Siyasal yakınlaşmalarda taraflardan birinin diğerine rengini verdiğine sık rastlanmıştır. AKP-MHP bloğunda, her ne kadar oy tabanı daralsa ve kadro hareketine doğru gerilese de MHP bunu gerçekleştirmiştir.

Somut, gerçekleştirilebilir, en geniş toplumsal katılıma uygun formüle edilmiş talepleri yükseltmek, sözcülüğünü üstlenmek, atfedilen klişelerin uymadığı bir kültürel-siyasal varoluşu gerçekleştirmek mümkündür. Onlardan uzakta, onlardan birini diğerine tercih etmeden, bütünüyle ezilenler dünyası içinde ve ezilenlerin bütün renkleri-çeşitliliğiyle birlikte.