22 Kasım 2024 Cuma

Efe Dağlı yazdı | MHP bir sonraki döneme hazırlanıyor

Sokak ortasındaki dövülmeler, diğer ortak yol verse dahi doğrudan MHP organizasyonu. Şayet bu AKP-MHP müşterek saldırısı olacak okunursa nüanslar ıskalanabilir. MHP 1970'lerdeki dil ve eylemi kuşanmıştır. Gerilim sürdürülecektir. Ancak bu, daha çok, 'içe dönük' tadil ve tedip çabasıdır.

Künyeleri itibariyle MHP ile geçmişleri olan kimi isimlerin sokak ortasında dövdürülmesini MHP idarecileri örtük olarak sahiplendi.

Bahçeli'nin Taha Akyol'a "Bizi iyi tanırsın, onlara anlat" demesi de gayet önemli. Taha Akyol, MHP ana davasında yargılananlardan ve bütün o 1970'ler MHP pratiklerinin teorisini oluşturanlardan. İşaret edilen zaman dilimi mühim.

Peki bu gerilimle, hükümetin iki bakanı arasındaki gerilim arasında irtibat-ittifak var mı? Evet ve kesinlikle. Önceki iki örnek MHP'nin 'nizam verme' arayışını ve racon kesme bitirimliliğini anlatırken  hükümet içindeki gerilim MHP ile AKP'nin hala MHP'leşmeye karşı refleksleri olan kesim arasındaki çatışmaya işaret ediyor.

İçişleri Bakanı'nın (ve Savunma Bakanı'nın) MHP'nin iltifatlarına mazhar olduğunu gördük. İçişleri Bakanı'nın bütün refleksleri bu iltifatı boşa çıkarmama odaklı.

Dolayısıyla gerilimin bir tarafında aslında MHP var. Adalet Bakanı'nın 'hukuk ve yasaları' işaret etmesi ise dikkate değer.

İçişleri Bakanı 'kanun devleti' halini bile ayak bağı sayıyor, bunlardan kurtulmayı istiyor. Yapılmakta olan iç harekat operasyonlarına katılan isimlere bakın; istikameti anlatıyor.

Adalet Bakanı, kaldığı kadarıyla, 'kanun devleti' işleyişinin sürmesini savunuyor ve içeriden hücuma uğruyor.

İlk olarak AKP-Cemaat şebekesi ittifakının çatırdama emarelerini hatırlayalım. Çatırdamanın kırılıp tuzla buz olması dört beş yıl aldı.

İçişlerinin konumlanışı 1990'lardaki içişleri düzenini andırıyor. Daha amansız ve parti devleti modelinin imkanları da cabası.

Sokak ortasındaki dövülmeler, diğer ortak yol verse dahi doğrudan MHP organizasyonu. Şayet bu AKP-MHP müşterek saldırısı olacak okunursa nüanslar ıskalanabilir. MHP 1970'lerdeki dil ve eylemi kuşanmıştır. Gerilim sürdürülecektir. Ancak bu, daha çok, 'içe dönük' tadil ve tedip çabasıdır.

Adalet Bakanı ile olan gerilimin güncel nedeni, çok büyük ihtimalle, MHP'nin adliyedeki kontrolsüz ve kapsamlı kadrolaşmasına dönük engelleme veya yavaşlatma tutumuna karşı MHP'nin, içişleri eliyle, bozuk atmasıdır. Adalet Bakanı'nı düşürmek, yerine yenisinin atanmasını sağlamak dahil her çaba, her plan yürürlükte olabilir. MHP, ne pahasına olursa olsun adliyede, yani hakim-savcılar arasında ve bilhassa Yüksek Yargı'da hakim olmak için her şeyi yapacaktır.

MHP, ola ki 2023 veya daha öncesindeki bir seçimde kaybetme ihtimaline karşı, ondan sonraki dönemin kadro düzeyinde asıl 'vesayet odağı' olmaya oynuyor.

1970'leri tartışırken, genellikle 1980'deki darbe öne çıkar. Ancak unutmayalım ki, 12 Eylül 1980 darbesinden iki yıl önce, 1978'de, ordu içinde son aşamaya varan bir darbe planı vardı.

O yıllardaki darbe planı boşa çıkarılınca MHP'li generaller ordudan tasfiye edildi, bazılarını 1990'larda 'vekil' olarak gördük.

1950 NATO'ya giriş. Antikomünizm stratejisiyle orduya yerleşen ABD. MHP ve komando kampları. MHP'nin iç savaşta paramiliter bir kuvvet kullanılması. Sonra 1950'deki darbe. MHP'lilerin de, onlarla işleri bittiği ve fırsatını bulunca devleti ele geçirme hevesleri nedeniyle işkenceye tabi tutulup hapsedilmesi.

MHP hikayesinin satırbaşları bunlar. Bu arada 15 Temmuz 2016'daki Amerikancı faşist darbe girişimindeki bir detay önemlidir. Dönemin 1. Ordu Komutanı, o akşam "Bahçeli'yi eskiden beri tanırım, Erdoğan güvenli biçimde İstanbul'a dönebilir" dedikten sonra Erdoğan'ın uçağı İstanbul'a indi. MHP'li pek çok general, cemaat şebekesinin başarısızlığa uğratılması ardından hızla terfi aldı, stratejik yerlere getirildi.

Ordudaki durum bu. İçişlerinde işler sorunsuz. Adalet Bakanlığı etki alanındaki kadrolaşma ise istenilen seviyede değil. Aksayan her ne ise onu gidermeye odaklanılmıştır.

Geleneksel olarak MHP'nin Türkiye'deki kemik oyu yüzde 7-8'dir. Kalan kısmı konjonktüreldir. Azalır-çoğalır, bunlar detay.

Bu şartlarda, siyaset teorisi şunu söyler: Kadroların stratejik alanlarda ve efektif kullanımı. Bu durumda MHP'nin devlette hakim olmayı seçimlere tercih edebileceğini öngörmek zor değil.
MHP'nin "ne pahasına olursa olsun" vaadi bununla doğrudan ilgili. Ve fakat bu hal, AKP'de nasıl bir reaksiyona yol açacak bu da önemli. Bütün gelişmeler ve taraflar konum belirleme mecburiyetinde.

Kimse kontrgerillacı 'kanun devleti' modeline geçileceği yanılsamasına kapılmamalı. Bir siyasal demokrasi tesisi ancak ve sadece faşizmin tasfiyesiyle mümkündür. Bu da şu veya bu partinin "iktidardan düşmesi" değildir ve ne yazık ki böyle problemli bir bakış ve düşünsel zaaf hala vardır. Politik basınç kimi zamanlar böyle bir miyopluğa yol açabilir ve buna karşı teorik politik mücadele önemlidir.

Gidişat, şayet çok esaslı bir manevra olur ise iktidar bileşenlerinin toplumsal tecridine yol açacaktır. Kapalı devre hayat ve siyaset bunu kaçınılmaz kılar.

Reform söylemi, aynı zamanda labirenti andıran tecritten kurtulmak, hiç değilse gidişatı yavaşlatmak amacına matuf iktidar ilişkilerini düzenleyen yasa teklifleri ile AKP, MHP'nin basıncından kurtulma çabasına girişebilir. Bu oranda yeni bir TCK teklifiyle toplumun karşısına çıkması da muhtemel.

Bütün idealini AKP-MHP blokunu iktidardan düşürüp iktidara yerleşme planı çerçevesinde diri tutan muhalefetin filmi başa sarmaktan öte hiçbir anlamı yok.

O yüzden bütün manevralara karşı politik özgürlük amacı doğrultusunda talep ve pratiklerle ezilenleri bir araya getirmek yegane yol. Bundan şaşmamalı.