22 Kasım 2024 Cuma

Efe Dağlı yazdı | Lağımlar arası

Güzel ama Ekrem İmamoğlu, diktatörlüğü dile dolanan Erdoğan'a rahmet okutacak, üstelik dinleyende tiksintiye yol açacak çapsız bir despot özentisinden daha öte bir şey olmadığını ele veren "Akıllı olun... Vız gelir tırıs gider" konuşmasını yapabiliyor. Bir büyük zavallılık olan ve esası karşıdevrimci cenahın şu ya da bu bireyinden medet ummaya açılan beklentilerin son halkası İmamoğlu'nun kimilerinde yol açtığı hayal kırıklığı ilk değil, son da olmayacak.

Çocuklarda ve gençlerde bir parça anlaşılabilir ancak yaşını başını almış kimseler arasındaki ihtiraslı, bir şey olmaya odaklanan, vitrinde olmayı veya vitrini kaybetmemeyi iman belleyen tartışmalar ve o uğurda söylenip yapılanlar düpedüz mide bulandırıcı olabiliyor. Burjuva siyaset arenasında hayata geçiriliyorsa bütün bu performans lağımlaşıyor.

Belirli şartlar altında karşıdevrim cenahındaki isimlerin hepsi birbirinin kılığına bürünebilir, kişiliğini ödünç alabilir. Son günlerdeki Süleyman Soylu-Ümit Özdağ çatışmasına ve eş zamanlı olarak Ekrem İmamoğlu'nun, bazı eleştirel isimlere karşı takındığı tavırdaki despotluk özentisine yakından bakıldığında, şayet mide bulantısı engeli aşılabilirse, birbirine dönüşme hızı, arzusu ve saklanması imkansız müşterek saldırganlığı bir arada teşhis etmek mümkün.

İmalı küfürleşmeleri, düello çağrıları, elden düşme bitirimlik, devlet veya istihbarat gücüyle oluşturulan dosyaların ifşa edileceği tehditleri alıp yürümüşse siyaset başka araç ve yöntemlerle icra ediliyor demektir. Üstelik tarafların her biri diğerini ihanetle suçluyor ve kendi konumunu devlete eşitleyerek tanımlıyorsa lağım genişleyip devleşecek ve gerçek ya da mecazen epey kan dökülecek demektir. Bakın işte siyasetin "kalbi" Meclis'te en sıradan tartışmalar bile kanlı bıçaklı.

Böyle bir ortama dahil olmak en kolayı. Burjuva sol, davranış çizgisi, olağan şartlarda, o dil ve tavırdan uzak durmayı seçer. Onun işi, en nihayet sistem içinde alternatif oluşturmaktır ve bunun yolu benzememekten geçer.

Güzel ama Ekrem İmamoğlu, diktatörlüğü dile dolanan Erdoğan'a rahmet okutacak, üstelik dinleyende tiksintiye yol açacak çapsız bir despot özentisinden daha öte bir şey olmadığını ele veren "Akıllı olun...Vız gelir tırıs gider" konuşmasını yapabiliyor.

Bir büyük zavallılık olan ve esası karşıdevrimci cenahın şu ya da bu bireyinden medet ummaya açılan beklentilerin son halkası İmamoğlu'nun kimilerinde yol açtığı hayal kırıklığı ilk değil, son da olmayacak.

Kaleci ihtiraslı ama başarısız. Türkiye özel savaş konsepti dönemindeyken Çiller'in partisi iktidardadır, oradan buradan ihale kapıp beton dökerek türedi zenginlerden biri oluyor. Seneler sonra, İstanbul'a belediye başkanı adayı olacağını, Abdülkadir Selvi'den öğreniyor... Benzeri az olmayan, sıradan, taşra siyasetçisi tipolojisine de uygun bu profile sahip İmamoğlu'ndan kim neden medet umar?! Daha ilk aylarda, seçim galibiyeti ardından, 'Kuntiz Kahraman' demiştik, hayat oradaki belirlemeleri doğrulamakta.

Devamı var: Muharrem İnce'deki tatmin edilmemiş despotluk özlemlerine işaret ettiğimizde, o isim, tıpkı bugünlerdeki gibi 'Erdoğan karşıtı seçenek olabilir mi', diye analiz ediliyordu. 'E. İmamoğlu ile M. İnce arasındaki fark, ilkinin çiğliğidir. Ona bel bağlayanları hayat tekrar tekrar üzecektir. "Akıllı olun"un bir prolog olduğunu da gösterir hayat.

O halde buraya gelebiliriz: Türkiye egemen siyaset kültürü, isterseniz son 100 isterseniz son 200 yıla bakalım, narsist-paronoyak-despot siyasetçi üretim çiftliği gibi. O çıtayı tutturamayan önünde sonunda eleniyor ve o arada ciddiye alınmıyor. Vatan millet hamaseti kadar despotluk özentisi lider figürü de bu kültürün, durmaksızın parlatılan detaylardandır.

Halkçı içerik taşımayan, hırlaşmadan ileri gidemeyen tepişmeleri külliyen reddetmek yeni bir bilinç düzeyini gerekli kılar. Kaybeden yoksulların acıları kazananların zafer naraları arasında eriyip gitmez böylece. Bütün dünyası karşıdevrim cenahında kurtarıcılar aramak olanların "bunu anlaması mümkün değil. Onlar "Ağzımızın tadı bozulmasın" havasındalar.

Günümüzdeki bütün despot zavallılar, farkında olsunlar veya olmasınlar, ilhamlarını faşizmden alır. Mesela yabancı nefretinde ortaya çıkar o ilham, başkasıyla eşit ilişki kurmayı reddedişte, geniş zamanlar bitip dar zamanlar başladığında. O zavallılardan birini ötekine yeğleyenler bitmek tükenmez bir enerjiyle kula kulluk edip dururlar. Tenezzül eşiği bunca aşağı düşmüş kişilerden ulu amaçlar beklemektir asıl saflık.

Tespit, teşhis ve teşhir hiçbir gerekçeyle imtina edilemeyecek başlıklardır. Ezilenlere yalan söyleyen, onları aldatan, amacı doğrultusunda kullanmaya çalışan kim varsa bu üç başlıkla desteklenen entelektüel şiddetin ve politik tutumun konusu olmalıdır. Her eleştirinin aynı zamanda bir vaat olduğu unutulmadan.