22 Kasım 2024 Cuma

Efe Dağlı yazdı | Kalite

Alınacak yol varsa şayet onun sonu da yeni bir şeflik sistemine çıkar. Halihazırda durum berbat, açlık gerçeği saklanamayacak kadar ortada. Zam furyası çılgınlık halini almış. Yoksulluk toplumsal ortalamaya dönüşmüş. Özgürlük yoksunluğu bütün toplumu kuşatmış. Polis-adliye mekanizmasıyla itiraza yeltenen sesler susturulmaya çalışılıyor... Yanı sıra iktidarın trol orduları iç ihtilafa sürükleniyor. Her gün yeni bir şantaj kaseti dolaşımda. Terör ve dış güçler retoriği üzerinden yeni darbe girişimi korkusu yayılarak yaygın tutuklama kampanyalarının eli kulağında olduğu söyleniyor. Toplamı şu: İktidar güvenlik endişesi yaratarak ve bir biçimde sıcak para kanallarını bularak halkın gündelik yaşamını rahatlatarak seçime gidip 1 Kasım 2015'deki gibi sonuç almaya çalışıyor.

Devlet başkanını çalıp çırpmakla suçlayıp maaşına zam istiyor diye siyaset yapmaya çalışırsanız olacağı budur.

Muhatabınız siyasette muz ortası anlamına gelen o topu alıp göğsünde yumuşatarak gole çevirir.
Akıldan ve ferasetten yoksun zır muhalefet tam olarak budur.

Altılı masa denilen bulamacın toplamı da.

Muhalefette seviye yerlerde.

Şu ajitasyonda zeka parıltısı var mı peki: İmralı ile aile-avukat görüşüne izin verilecekmiş, acaba AKP-HDP anlaşmış mıymış, ya oradan yapılacak açıklama muhalefeti desteklemek dışında bir seçeneğe işaret ederse ne olacakmış. Hele hele hele...

Derdi günü iktidar olan, tel tel çözülen toplumu yeniden ve eşitlik hukuku temelinde yapılandıran herhangi bir muhalefet bloğu böyle mi davranır?

Bu siyaset biçimi düpedüz kişiliksiz.

Evrensel temel hakların senelerce kullandırılmamasını protestoyu geçtik, olasılık düzeyindeki bir ilişkilenme biçiminin dahi önünü almaya çalışma acizliğiyle yüz yüzeyiz.
Varsa yoksa iktidar hesabı.
Devlet başkanı sözcüsü "yeni bir çözüm süreci yok" deyince, bazıları rahatladı. Üstüne disiplin cezalarından söz açıldı ki muhtemelen muhalefet bloğu daha bir keyiflendi.
Hastalıklı kafa yapısı, bu işte bir bit yeniği var diyor hala.

Derler, bunlar böyle.

Hele Doğan medya çalışanlarının bir bölümü birer külyutmaz edasını takınmış vaziyette.
Şaşırmamalı, vaktiyle oralarda epey sermaye transferi operasyonuna tanık oldular ve kamuoyu şekillendirme faaliyetlerine katıldılar.

Şimdi bir başka nedenle benzer icraatı üretiyorlar.

Akan kanı durduracak, siyasal demokrasi ile etkileşim içinde herhangi bir önerileri yok.
"Kötü İmralı-cici HDP" denklemini kurmuşlar ve bir kendilerini akıllı sanarak güya strateji üretiyorlar.

Sınırın iki yanında çatışmalar sürüyormuş, halk çocukları ölüyormuş umurları değil. Dolar fırlarken keyifle anlatanlardır bunlar, daha iyisini beklemek hata belki.

Kürtler devletle ne kadar çatışırsa o kadar iyi, iktidarla aralarına kan girsin, Erdoğan'ın bilinegelen kendini var etme stratejisi yüzünden de Kürt nüfus muhalefetin etrafında toplansın, öyle mi?

Payanda arıyorlar.

Varsa yoksa devlet başkanlığı seçimini almak, gerisi boş.

Ucuzluksa konu, AKP'den aşağı kalır yanları yok.

Bir TV programı... Gazeteciliğin temel kurallarına rahmet okutarak HDP'li vekili sorguya çekmeye kalkan bir sunucu... Sağlı sollu girişip ağzına geleni söylüyor. CHP'li vekille aynısını yapabilirler mi? Muhatap HDP'liyse ucuzlaşmak serbest ve tümü birer hacıyatmaz. Ne farklı var A Haber'den?

Siyasal şirretleşmeyle muhatap olduk. Medya cenahındaki yansımasını da gördük. Bunun bir de muhalif formu var ve hem siyasal hem medya pratiklerini görüyoruz.

Peki neden bu pervasızlık?

AKP-MHP ittifakının oy oranındaki gerileme üzerine hepsi.

Muhalefetin vaadi, iktidarın yerine geçip kadroları değiştirerek düzeni kendi çıkarları doğrultusunda yeniden kurmak. Devleti AKP'den geri alma kavgasının amacı bununla sınırlı. Bunun için her kılığa giriyorlar.

Bir gün 28 Şubatçıları desteklemek bunlarda, öteki gün Kürtlere hoş görünecek laflar etmek bunlarda, diğer gün Türk Ocakları toplantısına katılma bunlarda. Siyasetin esnekliğiyle açıklanamaz yapılanlar.

Omurga yok, çizgi yok, antifaşist taahhüt yok, aralarındaki kontrgerilla partisine tavır yok ve hatta zamanla ona benzeme riski gayet güçlü.

Atıp tutuyorlar ama AKP hepsinden ilkeseldi. Rejim tükenmişti ve AKP neye karşı olduğunu açıkça söyleyip halk desteğini arkalamak için demokratik özlemleri maniple ederek gerçekleştirmeyi vaat etmekten geri durmadı.

Bunlar Kürt demeye dahi korkuyor... Korkuları kışkırtıyorlar... Yabancı karşıtlığını kimlik edinmişler ve ittihatçı zihin yapısıyla alışverişleri var.

Kontrgerilla partisi genel başkanının Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliğinin önünü açan anlaşma üzerinden AKP'ye karşı 'yetmez' içeriği bulunan ve daha saldırgan olmayı dayatan açıklaması taptaze.

Kimi milliyetçilik yarıştırıyor, kimi laiklik adı altında despotluğa varan bir dışlayıcılıkla AKP'yi vurmaya çalışıyor. Bir cenaze töreni üzerinden, bir süredir paçavraya dönüştürülmüş Cumhuriyet gazetesinin diline müracaat ederek AKP'ye muhalefet etmenin, o dili üreteni bir kapana hapsedeceğinin bile farkında değiller.

AKP-MHP'ye bir seçim daha kazandırmaya ahdetmişler sanki.

Halkçılık yok, demokratlık yok, Türkiye siyasal coğrafyasında yaşayan bütün ulus ve ulusal topluluklara burjuva demokrasisi asgari müştereğinde dahi eşit yaşam vaadi yok, yoksuldan yana tavır yok. Kendi belediyelerinde taraftarlarına rant dağıtmak bunlarda, yeni beşli çeteler oluşturmak için hazırlık bunlarda. Kişiliği oluşmamış ve faşizmle arasına mesafe koymamış bir siyasetle yol alınmaya çalışılırsa işte böyle her gün yeni bir duvara toslanır.

Alınacak yol varsa şayet onun sonu da yeni bir şeflik sistemine çıkar. Halihazırda durum berbat, açlık gerçeği saklanamayacak kadar ortada. Zam furyası çılgınlık halini almış. Yoksulluk toplumsal ortalamaya dönüşmüş. Özgürlük yoksunluğu bütün toplumu kuşatmış. Polis-adliye mekanizmasıyla itiraza yeltenen sesler susturulmaya çalışılıyor...

Yanı sıra iktidarın trol orduları iç ihtilafa sürükleniyor. Her gün yeni bir şantaj kaseti dolaşımda. Terör ve dış güçler retoriği üzerinden yeni darbe girişimi korkusu yayılarak yaygın tutuklama kampanyalarının eli kulağında olduğu söyleniyor.

Toplamı şu: İktidar güvenlik endişesi yaratarak ve bir biçimde sıcak para kanallarını bularak halkın gündelik yaşamını rahatlatarak seçime gidip 1 Kasım 2015'deki gibi sonuç almaya çalışıyor.

Muhalefet bloğunun vaadiyse eskiyi diriltmek. Güvenlik endişesini 'terör' ve yabancı karşıtlığı üzerinden diri tutmaya ve iktidar ne diyorsa tersini söylemeye ant içmişler.

Bu didişmeden asgari ölçüde burjuva demokrasisi daha çıkmaz. En fazlasında taht el değiştirir ve tebaa sayılan fakir fukara açlığa, zulme talim eder.

Ne geleneksel faşist zihin yapısı ne siyasal islamcı ırkçı milliyetçi alaşım. Bize gereken halkın cumhuriyetidir. Elbette ve mümkün mertebe sosyalist bakış açısının etkin olduğu bir halk cumhuriyeti.

Politik özgürlük devrimiyle etkileşimi bulunan bir siyasal vaat olarak bunu on milyonlara götürmek, onlarla birlikte tartışmak yeni bir cumhuriyet için bütün ezilenleri siyasete doğrudan katmanın kanallarını açmak mümkündür.

Mevcut kakafoniye bu slogan ve bu arayışla müdahale edilebilir.

Bütün ulus ve ulusal topluluklardan gelen ezilenlerin Türkiye Halk Cumhuriyeti rüya değil gerçek, belirsiz yarınların değil bugünlerin işidir.