Efe Dağlı yazdı | Alper Taş haklı olabilir mi?
Kemalizm ya da onun sol modelleri sosyalistlerin sırtını dayayacağı mevzi olamaz. CHP'nin "ya bu seçimi alırız ya her şey biter" yaygarasına kapılmamak, serinkanlı davranmak, CHP ve AKP'de temsil olunan halihazırdaki karşıdevrimci iç çatışmada emek güçlerinin Kürt siyasal hareketinin, demokratik Alevi hareketinin, hülasa Türkiye siyasi coğrafyasındaki bütün ezilenlerin eşitlik haklarına dayalı özgürlük cephesi yaratıp tahkim etmek gerek. Devrimci sosyalistler buna hazır ve bunun için çabalıyor, Sol Parti hazır mı?
Sol Parti'den Alper Taş, bir TV programında HDP ile ittifaktan uzak durmalarının korkuyla ilgisi olmadığını söyledi. Belli ki Sol Parti bu gibi ithamlarla yüz yüze. Alper Taş HDP ile çeşitli zamanlarda dayanışma içinde olduklarını ekledi konuşmasına. Asgari demokratlık kriteri olan bu gibi dayanışma eylemleri karşınızdaki öznenin kimliğinden çok sizin politik-kültürel kimliğinizle ilgilidir. Mümkünse bundan hiç bahsetmemek en isabetli olandır. Bırakalım başkaları bizimle ilgili olumlu cümleler kursun, kuracaklarsa.
Sol Parti'nin geçmişi devrimci bir geleneğe dayanıyor. Önemli bir fiziksel ve ideolojik kırılmayla o akım sosyalistliğe doğru geri çekildi ve tek bir mücadele biçimine demirledi. Olabilir, politik mücadele süreçlerinde bu gibi kırılmalar mümkün ve sosyalistlik de hele devrimci bir geçmişten geliniyorsa saygı duyulacak bir politik mevzilenmedir.
Dolayısıyla biz HDP'den uzak durmayı korkaklıkla açıklamadığımız gibi bu gibi ithamları yüzeysel buluruz. Esasen bedeller ödemiş, işkenceleri-hapislikleri yaşamış siyasal akımların birbirleriyle bu gibi suçlamalarla tartışmaktan da kaçınmaları gerekir.
Diğer taraftan ortada Sol Parti geleneğinin bugün HDP ile temsil olunan mücadele odağından ısrarla uzak durmak gibi üstünden atlanılamayacak bir durum da var.
Bize göre bu ısrarın kemalizmden giderek daha fazla etkilenmekle doğrudan ilişkisi var. Kemalizmde türlü ilericilikler keşfeden, onu bir tür 'son kale' gibi düşünen bakış açısının sosyal şovenizmle duygusal-düşünsel alışverişi kaçınılmazdır. Sol Parti bunu yaşıyor.
Sosyal şovenizm ile eleştirel pozisyonun ilgisi yok. Türkiye sosyalist ve devrimci hareketi, Kürt siyasal hareketi ve HDP'de bir araya gelen siyasal özneler, siyasal özgürlük mücadelesinin zaferi için çıkılan bu yolda türlü eleştirileri hak ediyor ve bu manada eleştiri özgürlüğü aynı zamanda ihtiyaç.
Sol Parti eleştirdiği için, hatta HDP'den ayrı durduğu için sosyal şovenist değil. Kemalist bakış açısı, Misak-ı Millicilik ve buna bağlı ideolojik prangalardır Sol Parti'yi, mesela Kürt meselesi karşısında sosyal şovenizme savuran.
Alper arkadaşımız CHP ve HDP'den eşit mesafeli bir uzaklık, diğer ifadesiyle ikisinin de dışında olma haline işaret ediyor. CHP ile HDP'yi, rejiminin kurucusu partiyle halkçı-demokratik partiyi birbirine eşitleme yaklaşımı hiç de adil değil. Bu bakış açısının ne denli yanlış olduğunu anlatmaya çalışmak bile fuzuli.
Kaldı ki Sol Parti bu yanlış konumlandırmaya uygun bir davranış-konumlanış içinde dahi olmadı. HDP'nin tekliflerini, daha tam ifadesiyle emekçi sol-sosyalistlerle bir arada olması gerektiği açıklamalarını bir tür siyasal şımarıklıkla yanıtlarken CHP'ye karşı gayet mütevazı davrandı.
Devrimciler ve sosyalistler arasında hiyerarşik, emir-talimat alan ilişki zinciri yok. Hiçbir özne bunu kabul etmez. Azlık-çokluk gibi niceliğe ilişkin haller öznelerin eşitliği anlayışını görmezden gelmeye yol açamaz. Sol Parti de bu hassasiyetiyle birlikte HDP dahil emekçi sol, demokratik devrimci platformlarda yer alabilirdi. Ancak o bunlardan kaçındı. Halihazırdaki sadık yol arkadaşının tarihsel TKP'nin pek çok olumsuzluğunu barındıran açık sosyal şovenist ismi TKP olması bu gibi arayış ve yönelimlerden uzak duruşunu açıklayan faktörlerden.
Çünkü HDP'den uzak durma kararına karşın devrimcilerle bir araya gelen, sokakta, havzada, kampüste, mahallede ortak mücadele yürüten bir Sol Parti de yoktur ortada.
Bu 'eşit uzaklık' söylemi yanılsamalarının pratik karşılığı siyasal konformizmdir. Ve evet tam da bu tercih nedeniyle ya da vesilesiyle Sol Parti rejiminin şimşeklerini üstüne çeken, kadro kırımına uğrayan politik adreslerden biri olmadı ve hala değil. Kemalist argümanlarla muhalefet etmek, Alper arkadaşımız emin olabilir, rejiminin çizdiği sınırlarda oyalanmak ve daha ajitatif bir ifadeyle, kumda oyun oynamaktır.
Sol Parti geleneği ÖDP ile birlikte kendi soluyla arasına duvar çekti. Kendi solu devrimciler demekti. O günden bugüne elde kalanın bir tür sol-kemalizm olması hepimizin üstünde düşünmesi gereken bir deneyim. Devrimcilerden uzak durma tercihi tek yanlı bir tasarruftur. Zira bütün araç ve biçimleri kullanmayı öngören devrimciler, bir mücadele biçimine bağlı sosyalistlerle olabilecek bütün yöntemlerle bir araya gelmeyi peşinen kabullenir, ancak ÖDP-Sol Parti pratiğinde sokakta demokratik-halkçı mücadele yoluyla devrimcilerle ortaklaşma arayışı olmadı. Sol-kemalizme doğru gerileme bu somut ilişki zemininde gerçekleşti. Bu şartlar altında "sosyalist merkez" hülyası hayal olarak kalmayı sürdürecektir.
Türkiye devrimci hareketinin ortaya çıkışı tarihsel TKP'nin eylemli eleştirisiydi. Şimdi Sol Parti tarihsel TKP'nin türevi olan TKP ile eylem ve yol arkadaşlığı yaparak dayandığı devrimci geleneğin ortaya çıkış koşullarını da ortadan kaldırıyor. Bu ilişki evresinde Sol Parti'nin resmi TKP hegemonyasında kalması kaçınılmaz. Özellikle Kürt meselesi bahsinde TKP'nin Perinçek ile arasında duvarlar olmadığını hatırlatmak isteriz.
Alper arkadaşımızın laiklik ve antiemperyalizm ilkeleriyle Sol Parti'nin yönelimi uyumlu mu? Sol Parti'nin laiklikten anladığı kemalist laikliğin uzağına düşmez ki kemalist laiklik pek çok despotluk üretmiştir.
Bugünkü CHP strateji-taktiğiyle ABD'nin arzuları arasında paralellik bir tek bizim mi dikkatimizi çekiyor acaba? Ayrıca son 5-6 yıldaki Tayyip Erdoğan pratiği CHP'ye kıyasla ABD ve "emperyalizm"e mesafelidir. 15 Temmuz'daki darbe girişimi NATO-ABD patentliydi. Ne diyeceğiz şimdi? AKP'nin tek suçu "laik" olmamak mı? Laik-seküler AKP'ye hayırhah yaklaşacak mıydı Sol Parti. Örnekleri var. Saddam bunlardan biri. Kürt ve Şii katliamları yaptı ve inanılması güç ama Sol Parti ile aynı ideolojik frekansı paylaşanlar Saddam'a hayırhah yaklaştı.
Kendi zenginlerini yaratma, ihaleleri kendi yandaşlarına aktarma, devlete çöreklenme ve diğer bütün yönelimleriyle CHP, iktidar paydaşı olması halinde AKP'den hangi esaslı farklılıkları halka sunacaktır? Onun bütün ideali devleti restore etmek değil mi? Devletin bütün eski sahipleri AKP'yi devletten uzaklaştırıp yeniden iktidarı ele geçirmek istiyor ve CHP de siyasal projeye dişini tırnağını geçirmiştir. Klasik faşizmin bütün muktedirleri yeni faşizme karşı CHP etrafında toplanıyor, akıl veriyor, istikamet çiziyor. Ve Alper arkadaşımız "bizim CHP ile ittifak kurulmaz anlayışımız yok" diyor. O zaman hayırlı olsun, ne diyelim.
CHP ile örtük veya açık ittifakları reddedişimizin gerisinde basit bir kan davası mı var? Bu basit bir yemin mi? İdeolojik dogma mı? Tutumumuz eleştiriye kapalı mı? Hareket mantığımız şu sade ayrıma dayanıyor: CHP emekçi sol hareket içerisinde değil. O klasik anlamda bir 'burjuva sol' parti bile değil. Geleneksel sosyal demokrat parti de sayılmaz (Alper arkadaşımız CHP'yi 'sosyal demokrat parti' sayıyor). En genel anlamda emek ve ezilenler dünyası en geniş ittifaklar yoluyla kendi içinde cepheleşmeli, demokratik veya devrimci irade ortaya koymalıdır. Karşıdevrim cenahının herhangi bir partisiyle ittifak mümkün değildir. Bu gibi denemelerin tamamı hüsranla sonuçlanır.
Alper arkadaş test edebilir: Emekçi sol hareketin en genel kabulleri üzerinden bir liste oluşturalım ve CHP'ye soralım, bakalım ittifaka geliyorlar mı gelmiyorlar mı? Dışlayıcı tutumumuza gerek yok, CHP asla yanaşmayacaktır. O kurumsal aklı olan kurucu rejim partisi olarak pozisyonunu korur ve siz şu veya bu açıklamada hikmet bulun da yaklaşın diye orada bir 'emek' lafları eder, sonra değme kapitalistler gibi davranır.
Kemalizm ya da onun sol modelleri sosyalistlerin sırtını dayayacağı mevzi olamaz. CHP'nin "ya bu seçimi alırız ya her şey biter" yaygarasına kapılmamak, serinkanlı davranmak, CHP ve AKP'de temsil olunan halihazırdaki karşıdevrimci iç çatışmada emek güçlerinin Kürt siyasal hareketinin, demokratik Alevi hareketinin, hülasa Türkiye siyasi coğrafyasındaki bütün ezilenlerin eşitlik haklarına dayalı özgürlük cephesi yaratıp tahkim etmek gerek. Devrimci sosyalistler buna hazır ve bunun için çabalıyor, Sol Parti hazır mı?