1 Aralık 2024 Pazar

Edebali: Mücadelemiz patronlar ve MEB'e karşı

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Genel Başkanı Eren Edebali, eğitim emekçileri arasında örgütlenme yapan sendikaların özel, kamu ayrımı yaparak özel sektördeki eğitim emekçilerini örgütlemediğine dikkat çekti. Örgütlenemez denilen özel sektördeki eğitim emekçilerinin fiili meşru mücadele hattıyla taleplerini tartıştırdığını söyleyen Edebali, "Sendikalı olmak bir tutum. O tutumu kolektif bir şekilde hayata geçireceğiz" dedi.

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üç yıl gibi kısa bir sürede özel sektörde çalışan eğitim emekçileri arasında önemli bir örgütlenme çalışması yürüttü. Eğitim emekçileri arasında örgütlenen sendikalar özel sektörde çalışan eğitim emekçilerini örgütleme perspektifine sahip olmadığı için 2021 yılı Ağustos ayında kurulan sendika, özel sektördeki eğitim emekçilerinin hakları için mücadele ediyor. Belirli süreli iş sözleşmeleriyle her an kapının önüne konulma tehdidiyle yüz yüze olan, MEB'e bağlı olduğu söylenen özel okullarda patronların mobbing ve baskısına uğrayan, üç kuruşluk sefalet ücretine mahkum edilen, mesaiye zorlanan ancak mesai ücretleri gasp edilen özel sektördeki eğitim emekçilerinin sorunları bunlarla da bitmiyor.

Yürüttükleri mücadele ile özel okul patronlarına geri adım attıran, Milli Eğitim Bakanlığı'nı kendileriyle muhatap kılmaya çalışan Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Genel Başkanı Eren Edebali ile özel sektör eğitim emekçilerinin örgütlenme sürecini konuştuk. Edebali, özel sektör eğitim emekçilerinin güvenceli çalışma koşulları, taban maaş hakkı elde edilene dek mücadeleyi sürdüreceklerini söyledi.

Edebali'nin ETHA'nın sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

VARLIK MÜCADELESİ VEREN BİR EMEK KİTLESİ

Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası olarak kurulduğundan bu yana yürüttüğünüz mücadeleyi kısaca anlatabilir misiniz?
Sendikamız 2021 yılı Ağustos ayında kuruldu. Güvencesiz koşullarda çalışan, varlık mücadelesi veren, özel sektörde çalışan bir emek kitlesi öğretmenler. Bu kitle örgütsüz bir alandan geliyor. Var olma mücadelesini tamamlayan, taleplerini tartıştıran bir öğretmen kitlesinden bahsediyoruz. Sendika olarak bu alanda 3 senede ciddi anlamda örgütlendik.

Güvencesiz çalışma koşullarını var eden bir patron cephesi var. Bu cephe gittikçe genişledi, büyüdü. Bu büyümenin nedenleri arasında özel öğretim kurumlarının büyümesi bulunuyor. Bu koşulları nihayetinde Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından sürdürülen politikalar, özelleştirmeler sağlıyor. Kamusal eğitim anlayışından vazgeçildi. Atama sayısının azalması sebebiyle yüzbinlerce eğitim emekçisi/öğretmen bu güvencesiz alana geldi. Eskiden koşullar görece iyiydi, kamuda çalışan öğretmenler istifa eder özel sektöre geçerdi. Ama koşullar değişti. Öncelikle bir sendikanın gerekliliğini tartıştık. Çünkü bu emek sorununun çözülmesi gereken başlıkları vardı. Taleplerimiz buradan gelişti.

ÖRGÜTLENME ÇALIŞMASI YAPMAK STRATEJİ GEREKTİRİYORDU
10 nolu işkolundayız. Bu kolda ciddi problemler var. İki yönlü bir hedefimiz vardı birincisi, bir emekçi, işçi kimliğiyle öğretmenin bu mücadele içinde yer alması gerekliliği; ikincisi de Türkiye'deki sınıf mücadelesinin önemli bir kolu, ayrı bir dinamizmi ama birleşik bir karaktere sahip olan eğitim emekçileri hareketinin bir parçası olma gerekliliğiydi. Yani 10 Nolu işkolu içerisinde bunu başarabilmek de başka bir bakış açısı, strateji gerektiriyordu. Sendikamız kurulmadan önce 2020 yılında online ve yüz yüze toplantılar yaptı. Bizim önümüze koyduğumuz meslek sendikacılığı mı olacak? Sadece kendi meslek sorunlarıyla ilgilenen, yönünü ve yüzünü genel emek hareketine çevirmeyen bir toplam mı olacak? Yoksa hem kendisini bulunduğu kabuktan çıkaran, hem de genel olarak emek hareketi içinde ben de varım diyebilen bir içeriğe mi sahip olacak?

ÖĞRETMENLERİN HAKKI PATRONLARIN LÜTFUYMUŞ GİBİ GÖSTERİLİYORDU
Bu tartışmaları başlatarak üç sene içinde birçok soruya cevap verdik. Süreli sözleşmeyle çalışan bir meslek grubu. Tabii ki kaygıları, korkuları var. Geleceksizlik en büyük sorun. Çalışma hakkına kalıcı bir şekilde erişemiyorsunuz; bugün varsınız yarın yoksunuz durumu ve bu bilinçten kaynaklı tutum yoksunluğu başka sonuçları doğuruyor. Ortada hakim olmadığınız bir sözleşme var, ya da sözleşmelerin içeriğini öğrenme isteğiniz engellenmeye çalışılıyor. Bir taraftan da patronun size sunduğu imkana sahip oluyormuşsunuz, bunlar lütufmuş gibi bir algı oluşturuluyor. Burada arkadaşlarımız da hakim olmadıkları sözleşmeye imza attıklarında ciddi mağduriyetler yaşıyor. Ya da şu ana kadar sendika olmamasından kaynaklı üç kanun üzerinden çalışan bir meslek grubunun yaşayacağı çelişkileri kullanmaya çalışan bir patron cephesi var. Bu da sözleşmelerin içeriğinde kendini gösteriyordu. Ek ders ücretlerinin yatırılması, eğitim ödeneklerinin ödenmesi, alınan aylık ücretin haftalık 20 saatin karşılığı olması hakları deliniyordu. Hala deliniyor ama sendikanın varlığıyla burada ciddi aşamalar kat ettik.

REKABET DİŞLİLERİ ARASINDA ÖĞRETMENLER EZİLİYOR
Bir tarafı belirli süreli sözleşmelerdi bir tarafı da mobbingti. Mobbingin olduğu koşullar sermayenin egemenliği altında çalışan her emekçinin yaşadığı sorunlarından bir tanesi. Özel sektörde çalışan öğretmenler de mobbing saldırısı altında. Çünkü patron kar, fazla çalıştırmak, angarya iş yaptırmak; rekabet koşullarında sürekli müşteri kitlesini kendi alanında görmek istiyor. Bu rekabetin dişlileri arasında öğretmenler eziliyor.

TİS TEK BAŞINA BAKIŞ AÇIMIZ DEĞİL AMA ÖNEMLİ
İşyerlerinde de kendimizi var etmek istedik çünkü bizim için önemli alanlar. Halen bir toplu sözleşme (TİS) yapamadık. Ama tek başına TİS'e bağlanan bir mücadele hattı örgütlemiyoruz. İşyerlerinde çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ekonomik, sosyal, demokratik hakların elde edilmesi için de bir bakıma bu bir hak. Taleplerimizi dile getirdiğimizde ciddi saldırılarla karşılaşıyoruz. Patronlar, belirli sözleşmenin arkasına saklanarak işten çıkarıyor. İşten atılmıyoruz, sözleşme sona eriyor ama politik ve hayattaki karşılığı işten atılmak. Bunları çözmeye çalışıyoruz. Sendikamız üç sene içinde işyerlerinde ciddi ağırlık elde etti, çoğu özel öğrenim kurumlarına yayıldı, buralarda ufak, büyük sorunlar karşısında tepki örgütledi. Bu bir ücret mücadelesi olabiliyor, bir öğretmene şiddet olabiliyor. Ya da bambaşka bir sorun olabiliyor. Yansımalarını da kamuoyu izliyor.

PATRONA KARŞI MÜCADELE VERİYORUZ AMA MEB DE PATRONUMUZ
Patrona karşı mücadele veriyoruz ama bizim özgün koşullarımız da var. Özel öğrenim kurumları MEB'e bağlı. MEB de patronumuz pozisyonunda. Taban maaş dediğimizde, belirli süreli sözleşmenin kaldırılması gerekiyor ve bunlar eğitim işkolunda bütün işyerlerini ilgilendiriyor. Buradaki somut kazanım haliyle tüm işyerlerine yayılacak ve meslektaşlarımızın hakkını sağlayacak.

ÖRGÜTLENEMEZ DENİLEN KİTLE İÇİNDE FİİLİ MÜCADELE YÜRÜTTÜK
Üç sene içinde geniş bir birliği ve sendikanın örgütlenmesini hedefledik. Bunlara tam anlamıyla ulaştık diyemeyiz, daha halletmemiz gereken çok sayıda mesele var. Ama bunun içinde mücadeleci bir öğretmen kitlesi hedefledik. Şanslıyız. Bu kadar korkunun, endişenin olduğu, örgütlenemez denilen bir öğretmen kitlesi içinde fiili mücadele anlayışı yarattık. Bu anlayışa, akla sahip olan arkadaşlarımızı sendika topladı, çatısı altında buluşturdu. Üç sene içinde taban örgütlenmesi de yaratıldı.

TALEPLERİMİZİ VE POLİTİKAMIZI ÖZGÜN DURUMA GÖRE KURUYORUZ

Özel sektörde örgütlenme çalışması yürüten tek sendikasınız. Sektörün özgünlüğünden de bahsettin. Bu koşullardan yola çıkarak özel sektörde çalışan öğretmenler neden sendikanızda örgütlensin? 
Özel sektör öğretmeni diyoruz bu çok doğru bir tanım. Özel sektörde ama aynı zamanda MEB'e bağlı çalışıyoruz. 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumu Kanunu ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, bunun yanındaki MEB temelli mevzularda diğer yönetmeliklerde de bu koşulları, pozisyonu sağlayan yönetmelikler, kanunlar. Sadece bir patrona karşı talep üretmiyoruz burada hükümet, bakanlık birebir sorumlu. Yürüttüğümüz emek mücadelesindeki özgün durumumuza göre taleplerimizi, politikamızı, dilimizi kuruyoruz.

KAMUDAKİ EĞİTİM ALANINDAN UZAKLAŞMAK SÖMÜRÜ ALANINI BELİRLEDİ
İşkolumuz market, büro, güzel sanatlar vb emekçilerini de kapsıyor. Kendi özgünlüğümüzle birlikte bu emekçilerle ortak bir çatı altında buluşamayacağımızı ifade etmiştik. Çünkü ÖMK çıktı, buna dair ayrı bir akıl ve mücadele hattı yürütmek lazım. Eğitim emekçileri hareketinin bir parçası olmak gerekiyor. Özel sektörde çalışma durumunu bir turnusol mücadelesi haline getirdik. Ama bu özel sektörde çalışan öğretmen kitlesini, kamudaki yönelim bakış açısı belirledi. Güvencesizlik sömürü alanını belirleyen şey kamudaki eğitim alanından uzaklaşmaydı. Bu anlamıyla özgün bir yerdeyiz. Bu özgünlük örgütlenmemize de yansıdı.

TABAN MAAŞ MÜCADELESİNE YASLANDIK
10 nolu iş kolunda, ayrı bir eğitim iş kolu talebi ifade ederken de bu özgünlüğe yaslanıyoruz. Bu özgün ihtiyaç içinde örgütlenme mücadele aracımızı şekillendirirken, bizi besleyen, öğrendiğimiz, geçmiş deneyimlerinden yola çıktığımız birikimler var. Taban örgütlenmesini esas aldık, arkadaşlarımızın katılımı sendikamız açısından çok önemliydi. Üyesinden yöneticisine kadar, geçmişin içinde sendikal bürokrasinin yarattığı sonuçları da görüyoruz. Ve biz sendikanın ilerlemesi, gelişmesi için mücadeleden sonuçlar alabilmesi için katılımcılığı, demokratik işleyişi genişletmesi gerektiğini biliyoruz.

ÖĞRETMENİN KAMUSU, ÖZELİ OLMAZ DİYEREK ALANDA ÖRGÜTLENEBİLİRLERDİ
Bulunduğumuz iş kolu itibarıyla bizi örgütleyebilecek hatırı sayılır sayıda sendika da var. Ama süreli sözleşmeli olması, bu alana dair özgün politikalar üretilmesi gerektiği gerçeği, bu alanın hep boş bırakılmasını sağladı. Bir de tabii ki politik olarak bir bakış açısı gerekiyor. Tamam iş kolu bulunan sendikalar burayı örgütlemedi ama bir taraftan emekçi hareketinin kamu ayağındaki sendikaları da genel bir emek, eğitim hareketi başlığı altında stratejik bir bakış açısıyla da bizim alanımızı örgütleyebilirdi. Öğretmenin kamusu, özeli olmaz diyebilir, resmi hukuka, tüzüklere bakmayabilirdi. Ama olmadı, bizim sendikamızı bekledi

ARKADAŞLARIMIZ SÜRECE DAHİL OLDU
Taban çalışmasında dinamizmi de şöyle sağladık; alınan kararlar nihayetinde mücadele hattımız ile ilgiliydi. Ve mücadele hattımızdan yeni öğretmen kitlesinin üstesinden gelmesi gereken sorunları ifade ediyordu. Bunun için de pratik mücadele lazımdı. Fiili mücadele hattı birkaç kişinin verebileceği, süreklilik sağlayabileceği bir hat değildi bunu da ortaklaştırmak lazımdı. Süreç içerisinde çok geniş bir kesimin, arkadaşlarımızın görüşlerini alarak nasıl bir eylem olacak, alternatif ne olacak birlikte tartıştık. Arkadaşlarımızın sendikayı sıkı bir şekilde sahiplenmesini sağladı bu. 

ÖMK'YA KARŞI TEKRAR BİR MÜCADELE HATTI ÖRGÜTLEMEYE ÇALIŞACAĞIZ

Bir süre önce ÖMK'da özel sektör öğretmenlerinin haklarının yer alması için nöbet tuttunuz ve mücadeleyi sürdürüyorsunuz. Öğretmen Sendikasının yeni dönem politik hattı nasıl olacak?
Temel taleplerimiz devam eden bir mücadele hattını ifade ediyor. Taban maaş hakkını geri almak, süreli sözleşmenin kaldırılmasını hedeflemek en temel iki başlığımız. Bir de eğitim iş kolunun kurulması. Bu yönlü çalışmalarımız devam edecek. Eylül ayının ortasından itibaren durdurulan ve devam edileceği ifade edilen ÖMK'ya ilişkin çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız. İki yönlü yürütmek istiyoruz birincisi genel eğitim hareketine, sendikalarına ÖMK'yı açmak, bir ÖMK hazırlamak gibi bir tartışma süreci yaratmak istiyoruz. Yani mevcut ÖMK'nın eksikliklerini, nasıl bir ÖMK olması gerektiğini ifade etmiş olacağız bu şekilde. İkincisi de bu ÖMK'nın örgütlenmesini hedefleyen bir eylem örgütlemeyi hedefleyeceğiz ama içeriği, biçimi nasıl olacak ortaklaştırarak karar alacağız. Diğer eğitim sendikalarını gezeceğiz. Çağrı metinlerimiz hazırlanıyor. ÖMK nasıl olması gerektiği kadar mevcut gelecek ÖMK'ya karşı tekrar bir mücadele hattı örgütlemeye çalışacağız. 

İŞYERLERİ MÜCADELEMİZ AÇISINDAN ÖNEMLİ
İşyerlerindeki mücadele bizim açısından çok önemli demiştim. TİS hakkımız elimizden -artık böyle ifade ediyoruz- alındığı için işyerlerinde üyelerimiz, mevcut işyerlerindeki çalışma koşullarını düzenleme hedefiyle hareket ediyor. Taleplerimiz süreç içinde şekilleniyor. Asgari ücret burada bir gerçeklik, ocak ayında asgari ücrete yapılacak zam sonrasında tekrar özel öğretim kurumlarındaki maaşlar tartışılacak, bizim açımızdan üç sene boyunca tekrarlanan bir süreç. Buralarda ciddi bir mücadele süreci örgütleyeceğiz, taleplerimiz ve özel öğretim piyasası tartışılacak. Bunun yanında merkezi etkinliklerimiz, yerellerde üyelerin yan yana geleceği etkinliklerimiz olacak. Bununla birlikte sendikamız genel emek hareketi içinde buranın ihtiyaçlarına yönelik kendine rol biçti, görev olarak görüyor; mücadeleci sendikalarla bir hat örgütlemek, onlarla yan yana durmak, direnişlerin destekçisi olmak gibi bir hedefi var.

YÜZBİNLERCE EĞİTİM EMEKÇİSİNİN TALEPLERİMİZİN ARDINDA OLDUĞUNU BİLİYORUZ
Eğitim nöbetini 52 gün boyunca sürdürdüğümüzde bir talebi öne çıkardık. O talebi "dövüştürdük", topluma tanıttık. Verilen bir söz vardı, tutulmadı ve yalana dönüştü bunu açığa çıkardık. Bir nöbet ağı oluşturduk ve odak haline gelmesini sağlamaya çalıştık. Belki bunu tam beceremedik. Ama 52 günün sonuna doğru zamanla toplum daha çok anladı. ÖMK Meclis'e geldiğinde, Meclis'in içini talebimizle çoktan örgütlemiştik; muhalefetin sözleri, talepleri bizim hareketimizle şekillenen düşünceler haline gelmişti. Bu Milli Eğitim Komisyonu toplantısına da yansıdı. Taban maaş talebi ciddi anlamda dile getirildi. İktidar partisi de sendikamızın komisyonda yaptığı konuşma sonrası taban maaşa yönelik adımlar atılacağı noktasında sözler ifade etmeye başladı. Tutanaklara da yansıdı. Bakanlık tarafından yine verilen sözler var ekim ayından itibaren bu sözün peşine düşeceğiz. Umutluyuz, örgütlü bir hareketiz; talebimizin arkasındayız. Yüzbinlerce eğitim emekçisinin bu talebin arkasında olduğunu, umutlandığını biliyoruz. Sendikamızı, eylemlerini izliyorlar. 

ÖZEL SEKTÖRDE ÇALIŞAN ÖĞRETMENLERİN KAZANIMLARI SENDİKA SAYESİNDEDİR BUNU BİLMEK GEREKİR

Son olarak neler söylersin?
Sendikalı olmanın ne kadar önemli olduğunu son dönemde özellikle, depo, maden, tekstil işçileri üzerinden de görüyoruz. Var olan kötü çalışma koşulları zamanında gerekli tepkinin örgütlenmemesinden kaynaklanıyor. Özellikle özel sektörde çalışan öğretmenler, şu an özel öğretim kurumlarında var olan çalışma koşullarını tartıştırabiliyoruz. Bunun sendika sayesinde olduğunu fark edilmesi, anlaşılması bizim açımızdan çok önemli. Dolaysız kazanımlar her zaman beklenmeyebilir, ulaşılamayabilir. Temel taleplerimize ulaşıp hem ilerlerken aynı zamanda işyerlerinde kısmi küçük kazanımlar elde ediyoruz. Bunun görüldüğü yerler oluyor, mevcut çalışma koşullarından dolayı ya da işyerindeki örgütlenmenin güvenliği açısından ifade edemediğimiz kısımlar oluyor. Sendikanın varlığı kendi çalışma koşullarının devam açısından çok önemli. Çünkü binlerce arkadaşımız mesleği bırakıyor, bu koşullarda çalışmak istemiyor. O arkadaşlara çağrımız şu, evet koşullar kötü ama o koşulları sendikalı olarak değiştirebiliriz. Sendikalı olmak bir karar, bir tutum. O tutumu kolektif bir şekilde hayata geçireceğiz. İşyerlerinde çalışma koşullarını değiştirecek, bizden yana kılacak ve günün sonunda mesleğimize de emeğimizi koruyarak, onu yücelterek devam edeceğiz.