4 Ekim 2024 Cuma

Ece Şimşek yazdı | Aciz olan kim?

CHP'nin son dakika kararı ile tezkereye hayır demesinin nedenlerinden birisi elbette gelişen barış yanlısı toplumsal tavır. Bu tavrın değiştirici bir güce dönüşmesini engellemek, burjuva muhalefet sınırına geriletmek ve seçimleri bekleyen bir halk kitlesi yaratma isteği belirleyici olmuştur. Diğer yandan da hakkında kapatılma davası açılan HDP'nin kitlesini kazanma beklentisi vardır. CHP, deyim yerindeyse HDP'nin kapatılmasını ellerini ovuşturarak beklemektedir.

Siyaset, CHP'nin tezkereye "hayır" oyu vermesini ve İYİP lideri Meral Akşener'in Siirt'te suratına çarpan gerçeği konuşuyor. CHP 2014 yılında Suriye ve Irak'ta sınırötesi operasyon ve müdahale yetkisi veren tezkereden sonra ikinci kez bir tezkereye "hayır" oyu vermiş oldu. Gerekçeleri ise yine benzer ve şaşırılacak bir özgünlüğü yok. CHP'nin tezkereye "hayır" oyu, onun üzerine inşa ettiği mevcut devlet aklına ters değil, aksine bu aklı güçlendiriyor. CHP yalnızca bugün, bunu açıkça ilan edip savunacak bir siyasi zemine sahip değil. Çünkü 31 Mart seçimlerinde HDP'nin tavrı üzerine oluşan hassas dengeleri ve toplumun barış isteğini dikkate almak zorunda. Aksi durumda geleceğin iktidarı olma hedefini de gözden çıkarması gerektiğinin gayet farkında.

CHP'nin tezkereye karşı tutumu, HDP ile ortak hareket etme değerlendirmesine indirgenirken, Akşener'in Siirt'te sessiz kalmak zorunda oluşu tüm siyasi tartışmaların göbeğine HDP'yi oturtuyor. Sadece bu bile, iktidarın itinayla inkar ettiği Kürt sorunu çözülmezse siyasetin temel gündemi olmaya devam edeceğini ve yaratılan şoven dalga ile diğer temel sorunların üzerinin örtüleceğini gösteriyor. Kürt sorununda çözümü, her kesimin kendi cephesinden tartıştığı şu günlerde CHP ve İYİP'in yaşanan gelişmeler üzerine tavrını daha detaylı incelemek gerekiyor.

CHP'nin son dakika kararı ile tezkereye hayır demesinin nedenlerinden birisi elbette gelişen barış yanlısı toplumsal tavır. Bu tavrın değiştirici bir güce dönüşmesini engellemek, burjuva muhalefet sınırına geriletmek ve seçimleri bekleyen bir halk kitlesi yaratma isteği belirleyici olmuştur. Diğer yandan da hakkında kapatılma davası açılan HDP'nin kitlesini kazanma beklentisi vardır. CHP, deyim yerindeyse HDP'nin kapatılmasını ellerini ovuşturarak beklemektedir. Mesele Kürt sorunu olunca devletin eski-yeni tüm unsurlarının temelde aynı tavrı gösterdiği açık. Üstelik CHP bunu, kendi örgütlenmesine de zemin sunan, Türkiye'de demokratik tüm kurumların, sendikaların, derneklerin, kısaca tüm devrimci-demokratik-muhalefet odaklarının yok edilme ve karanlığın yayılması olanağının oluşacağını bilerek yapmaktadır. Öyle ya; HDP'nin kapatılması durumunda yaşam ve siyaset hiçbir şey olmamış gibi akmayacaktır. "Susma sustukça sıra sana gelecek" sloganının bu toprakların en bilinen sloganı olması boşa değildir.

CHP'nin tavrının son dakika değiştiğini de dikkate alırsak, kendisini geleceğin hükümet koltuğuna hazırlayan CHP'nin kulağına fısıldanan bir uyarının belirleyici olduğunu söyleyebiliriz. AKP-Saray rejiminin Rusya ve ABD emperyalizmi ile yaşadığı gerilim, bir yandan F-35 programından çıkartılması üzerine soluğu F-16 satışı ve modernizasyon projesinde alması, ABD ile gerilimin temel nedeni Rusya ile S-400 pazarlığı iken, Rus savaş uçaklarının Suriye'de Türkiye'nin desteklediği çetelere ait karargahları bombalaması gibi nedenler AKP-MHP iktidarının belirlediği bir Suriye politikasının akıbetini görmeyi kolaylaştırmaktadır. CHP, Türkiye'nin yenileceği bir savaşa girmemeyi tercih etmiştir. Yine işgal harekatını sürdüren 5 generalin istifası da belirleyici nedenlerdendir. Devlet bürokrasisi içerisinde farklı tavırların büyüdüğünü görmek gerekir.

CHP'nin tezkere karşısındaki tutumda tüm bunların belirleyici olduğu açık. Ancak bunlarla sınırlı değil. AKP'nin kalemşörleri, CHP'nin hayır tavrını HDP ile ittifak çerçevesinden tartışarak bir taşla iki kuş vurmak istemektedir. Bir yandan HDP'yi Millet İttifakı'nı bölebileceği zayıf karın olarak görmekte ve buraya yüklenmektedir. Diğer taraftan bunun sonucu olarak milliyetçi dalgayı yükseltmek istemektedir.

Oysa Genel Kurul'da CHP'nin tezkere tavrını açıklayan Grup Başkanvekili Özgür Özel'in konuşmasına bakılsa, Kürtleri katletmek konusunda AKP-MHP-CHP-İYİP'in tavrının aynı olduğu görülür. Özel'in konuşmasının özeti şu sözleridir: "Bu tezkerenin dörde bölünmesi gerekir. Kuzey Irak için bir tezkere, Kuzey Suriye için bir tezkere, İdlib'teki misyon için bir tezkere ve yabancı askerlerin Türkiye'de bulundurulması için ayrı bir tezkereye ihtiyaç vardır."

Yani bu tezkere sadece Kürtlerin katledilmesine dönük bir tezkere olsa, CHP koşarak evet diyecekti. CHP bunu açıkça söylerken konunun HDP ile ittifak üzerinden tartışılması CHP'yi o kadar rahatsız etmektedir ki; Kılıçdaroğlu 3 Kasım'da Yozgat'ta Kandil'i hedef alan bir konuşma yapmak zorunda hissetmiştir kendisini.

Tüm bunlar tartışılırken üzerine Akşener, Siirt'te "burası Kürdistan" diyen vatandaşa cevap veremediği için paçayı kurtarma çabası olarak yine HDP'ye saldırmıştır.

Tezkereye karşı tavrını dahi halka açıklayamayan CHP, Kürt halkı ile karşılaşınca panik haline geçen İYİP aciz değildir de, kurulduğu ilk günden bugüne onurlu barış mücadelesi sürdüren, ilkelerini gündelik siyasetin manevralarına teslim etmeyen, bunca saldırı karşısında dimdik durmayı başaran HDP mi acizdir?