GÜNCEL
Dizginsiz faşizmle buraya kadar
Tek tek olaylara fokuslanan-odaklanan bakış yerine kuşbakışı bütünü görmeye, 'an'a değil sürece hakim olmaya imkan tanır. 'Gezi' ile birlikte Türkiye siyasi coğrafyası devrimci durumu yaşıyor ve bu nedenle devrimle aramızda zannedilenden çok daha kısa bir mesafe var. Zafer de kısa devre de mümkün. Kürdistan özgürlük hareketiyle Türkiye emekçi solunun Batı'ya yayılacak birleşik mücadelesi zaferin teminatı olacaktır.
Devletin bütün imkanlarını kullanarak uygulanan dizginsiz faşizm buraya kadarmış. AKP'nin MHP kadrolarını da devreye soktuğu halde mazbatanın CHP adayına verilmesini engelleyememesi, olayın kendisinden daha kapsamlı bir duruma işaret ediyor.
AKP'nin hasar tespit raporu upuzun bir liste tutuyor. Belli ki en önemlisi, parti devleti yöneliminde kendi limitine dayandığıdır. Çok büyük bir ihtimalle AKP, bundan sonra, o limiti tekrar zorlayamayacaktır. Şimdiden can derdine düştüğü, "ilerlemek" bir yana safları sıklaştırmayı, mevzii korumayı öncelediği Erdoğan'ın memurlarına hitabından da anlaşılıyor. Bir zamanlar ölü köpek muamelesi yapılan ve kaldırılacağı vaat edilen 657'nin şimdilerde bir limana dönmesi bu açıdan hayli ironik.
AKP'deki sarsıntı sürecektir. "Kızgın demiri soğutma" vaat ve çağrısı karşılık bulamaz. Seçimi hızla geride bırakma/unutturma, yenilgiyi yok sayma taktiği de başarılı olamaz. Rejim içi gerginlikler had safhada. Devlet krizi, egemen blokun ihtilaflarıyla derinleşecektir. Bu durum, AKP içindeki hesaplaşma zeminini de genişletir.
AKP'nin zorlanmasını pratiğe dönüştüren konjonktürel ve bölgesel gelişmeler de tekrar tetiklendi. Sudan'la birlikte tekrar görünür hale gelen yeni dalga, AKP'nin dahil olduğu politik İslamcılığı hırpalıyor, kimi zaman da yıkıyor.
Şu sıralar AKP'nin sırtını yaslayacağı pek az rejim kaldı ki onlardan biri olan Katar'daki bir rejim değişikliği, bugünden öngörülmeyecek yıkıcı sonuçlara yol açacağı için yandaş korkular komplo teorisyenliğine adeta aşama atlatıyor. Korku dağları sarmıştır. ABD ile S-400 konusunda "formül arıyoruz" denilmesi S-400 kurulmamasını şimdiden kabule yatkın olmaları durumun ciddiyetini anladıklarına işaret. Acil durum senaryolarına çalışmaya başlamaları boşuna değil. Gerisi iç tüketime dönük. Üstelik sadece Türkiye dahilinde değil, asıl olarak partinin kitlesini ajite etmeye dönük.
Son yıllarda AKP şunu yaptı: Kuşatılma eksenli geleneksel dile sarıldı, kendisine karşı çıkanları Türkiye düşmanı olarak sundu yetmedi, meseleyi 'Beka'ya kilitledi. Somut ifadesi şu oldu; güvenlik endişesini kışkırtarak yurttaşa, bu endişeyi giderme karşılığında her uygulamaya razı olmayı dayattı. Sıcak para akışı da vardı, sosyal politikalarla iyi kötü kimi günlük yaşam endişesini de giderince sonuç alacağına inandı.
Tutmadı. Toplum, bilhassa çeşitli eğilimlerin birbiriyle temas halinde olduğu metropollerde, korku politikasına itibar etmedi. "Kürt seçmen" vektörü de devreye girince, şoke etkisi yaratan yenilgi geldi.
Halihazırda AKP, adeta ikili iktidar halini kabul ediyor. Muhatabı kim olursa olsun, bir merkezi iktidarın ikili iktidar halini kabullenmesi, buna dönük bir dil-eyleme yönelmesi zayıflığın trajikliğini gösterir. Kendisini güçlü, meşru hisseden/sayan hiçbir iktidar bunu kabul etmez zira. İkili iktidarı 'üçlü' olarak adlandırmakta sakınca yok. Kürdistan'ın ana karakteri bir başka yerel iktidar gücü olarak sahadadır.
Üç parçalı hali aşmak AKP-MHP koalisyonu bakımından kolay değil. Politik İslamcı-ırkçı faşist siyaset tarzıyla bunu başarmalarıysa mümkün değil. Çünkü parçalı hali doğuran sebeplerin başlıcası bu.
Bu durumda iki olasılığı aynı anda zorluyor. İlki 'reform' vaadlerini canlı tutmak iktidardan umudunu kesmeyenlerin buna kanmaya yatkın oldukları, hatta beklentiye girdikleri gözlenebiliyor. Karşılıksız beklentiler bunlar. AKP'nin dış politikadaki ölümcül çıkmazı hafifletmek için atmaya mecbur kalacağı adımların tamamı, omuzunda biriken sorunları savuşturmak amacına bağlı olacaktır.
Kürdistan bahsindeki standart faşist prosedür aşağı yukarı belli. AKP bütün hesapları yapacaktır ancak henüz ilk adımda tökezledi. Bazı mazbataların KHK bahanesiyle iptal edilmesi taktiği kimseleri ikna etmedi. Esaslı gerekçeler sunamazlarsa kayyum gaspı için toplumsal ortam yaratmaları da mümkün değil. Burada da merdiven-basamak stratejisi güdülüyor.
AKP-MHP koalisyonunun, karşılarındaki bloku Kürdistan politikasını katalizör gibi kullanarak dağıtmak, dahası kendine yedeklemek amacı, bilhassa koalisyon sürdükçe kaçınılmaz. Hayatın ve reel politikanın katı gerçekleri kendisini bir de Kürdistan'a karşı tutum konusunda ortaya çıkacaktır. Ezilenlerin bu konudaki duyarlılığı ve mücadele düzeyi, iktidar blokunun strateji ve taktiğini etkileyebilir, hatta kimi adımları atmalarını engelleyebilir.
Böyle bir yönelimde İYİP'in alacağı tavrı tartışmaya gerek yok. CHP'nin de konu Kürdistan olunca bugüne kadar aldığı tavırlar ortada. Rojava'yı imha yeminleri eden iktidar koalisyonunun burjuva siyaset arenasını galeyana getirme kapasitesi vardır. Hatta ve belki de elindeki asıl güç budur.
CHP'nin mesela çok dilli belediyecilik konusunda tek kelime etmemiş olması, 'Kürt seçmen' sözünü genel olarak "seçmenler" kategorisinde asimile etme eğilimi ve geleneksel kodları onun araziye uyma becerisini gösterir.
Geride kalan sürecin asıl olumlu tarafı AKP'nin geçiciliğini göstermesidir. Onun dışında, burjuva siyaset sahnesindeki şu veya bu politik öznelerden halkçı çözümler beklemek gülünç olur. Ekmek de özgürlük de ezilenlerin özgücüne dayalı mücadelelerle mümkündür.
Tek tek olaylara fokuslanan-odaklanan bakış yerine kuşbakışı bütünü görmeye, 'an'a değil sürece hakim olmaya imkan tanır. 'Gezi' ile birlikte Türkiye siyasi coğrafyası devrimci durumu yaşıyor ve bu nedenle devrimle aramızda zannedilenden çok daha kısa bir mesafe var. Zafer de kısa devre de mümkün. Kürdistan özgürlük hareketiyle Türkiye emekçi solunun Batı'ya yayılacak birleşik mücadelesi zaferin teminatı olacaktır.