24 Kasım 2024 Pazar

DİSK'li kadınlar: Kendi kendimizi temsil etmek istiyoruz

Kadıköy Belediyesi ile DİSK/Genel-İş Sendikası 1 No'lu Şube arasında TİS süreci başladı. Kadıköy Belediyesi'nde çalışan DİSK'li işçi kadınlar, ücretsiz kreş hakkından, babalık iznine, İstanbul Sözleşmesi'nin tanınmasından, kadın kotasının uygulanmasına kadar bir çok temel talebin yer aldığı TİS taslağı hazırlayarak sendikaya sundu. "Kendi kendimizi temsil etmek istiyoruz" diyen işçi kadınlar, sendikalardaki erkek egemenliğine karşı ısrarla mücadeleyi sürdüreceklerini vurguladı.

Kadıköy Belediyesi'nde çalışan DİSK/ Genel- İş Sendikası 1 No'lu Şube üyesi kadınlar, önümüzdeki günlerde görüşülecek toplu iş sözleşmesinde işverenden ücretsiz, nitelikli ve kolay erişilebilir kreş hizmeti, eşit işe eşit ücret, kadın çalışanların bedenlerine uygun rahat edebilecekleri iş giysisi ve koruyucu eşya, ayda bir gün regl izni, kırk gün babalık izni ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet konusunda duyarlılık talep ediyor. 

DİSK'li işçi kadınların diğer önemli talebi de TİS kapsamında İstanbul Sözleşmesi'nin tanınması ve işveren ile sendikanın, sözleşmenin ortaya koyduğu ilkeleri gözeterek ortak taahhütte bulunması. Yani, eşit koşullarda yaşama ve çalışma hakkını güvence altına alması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için gerekeni yapması.

Kadıköy Belediyesi'ndeki DİSK'li işçi kadınları ilk olarak geçtiğimiz dönemde yapılan sendika seçimlerine, kadın iradesi ve söz hakkının tanınması, örgütlü mücadelede kadınların görünür olması için Mor Liste ile katılmalarıyla gündeme geldi. Mor Liste, seçimlerde 7 oy aldı, ancak sendikalardaki erkek egemen yaklaşım ve yönetimi tartıştırdı, değişime zorladı. 

Mor Liste'den TİS süreci ve taleplere ilişkin sendikanın Kadıköy Belediyesi İşyeri Temsilcileri Nazan Çam ve Ayşecan Ay ile konuştuk.

Sendikalarda kadın temsiliyeti az olduğu için bir araya gelip Mor Liste ile seçimlere girdiklerini belirten Genel-İş Sendikası 1 Nolu Şube İşyeri Temsilcisi Nazan Çam, "30 kadından oluşan bir liste ile seçime girdik. Seçimde 7 oy aldık. Bunu gururla söylüyorum, her zaman her yerde de söyleyeceğim. Bu oyların her biri bizim için çok kıymetli. Çünkü çok az kadın delegenin bulunduğu bir seçimdi ve ne yazık ki kendimizi çok anlatabildiğimiz bir seçim olmadı. Ama sendikalardaki erk zihniyete karşı yapılmış iyi bir çalışma diye düşünüyoruz" dedi. 

Mor Liste'nin sadece bir seçim çalışması olmadığını vurgulayan Çam, bunu sürekli dile getirdiklerini kaydetti. Çam, "Hemen ardından sendikanın temsilci seçimleri gerçekleşti ve bu seçimlerde, listenin tamamında kadınlar yer aldı. Mor Liste'yi destekleyen kadın arkadaşlarımız temsilciler meclisine girdi. Tabi ki biz yine durmadık. Çünkü önümüzde bizim için, işçiler için TİS süreci var ve bunun için hemen çalışmaya başladık" şeklinde konuştu.

Kadınlar için TİS'te nelerin yer alması gerektiği üzerine tartıştıklarını ve bunu tüm işçi kadınlara ulaşmaya çalışarak yaptıklarını ifade eden Çam, kadınların haklarına yönelik bazı maddelerin de eklenmesi için hazırladıkları metni sendika yönetimine verdiklerini aktardı.

ÜÇ AŞAMADA TİS TALEPLERİ
Genel-İş Sendikası'nın bir diğer işyeri temsilcisi olan Ayşecan Ay da, TİS taleplerine ilişkin ayrıntılı bilgi verdi.

TİS'e dair taleplerinin bir sistematiği olduğunu kaydeden Ay, bu talepleri üç aşama şeklinde sıraladıklarını söyledi. Birinci aşamada günlük çalışma koşullarının iyileştirilmesi, ikinci aşamada işveren ve sendikanın İstanbul Sözleşmesi'ni tanıması ve ortak taahhütte bulunması, üçüncü aşamada ise işçi kadınlar için en kritik talep olan tüm temsil ve karar alma mekanizmalarında kadın kotasının uygulanması yer alıyor. 

EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET
"Eşit işe eşit ücret" talebinin kadın hareketinin eskiden beri dile getirdiği taleplerden olduğunu hatırlatan Ay, "Ama sendikanın hazırladığı TİS'te kadın veya toplumsal cinsiyet tanımı yer almıyor. Kadınların yüzde 23'ü daha işe girerken ayrımcılığa uğruyor, işyerlerinde zaten ayrımcılık mevcut. Bu veriler DİSK'in araştırma biriminin 2018 tarihli raporunda var. Bu bilgileri görmek için çok yabancı bir yere gitmeye gerek yok. Dolayısıyla biz diyoruz ki; nesnel ölçütlerle belirlenmiş bir tablo olsun; ücretlerimiz, pozisyonlarımızı buna göre belirlensin, neden zam ya da terfi alındığı veya alınmadığı açıklansın. Liyakat ve şeffaflık talep ediyoruz" dedi.

ÜCRETSİZ KREŞ: 150'DEN FAZLA KADIN ÇALIŞANIN OLDUĞU YERLERDE BİR YÜKÜMLÜLÜK
Sendika yönetiminden kendilerine gelen, üzerinde çalıştıkları taslakta ücretsiz kreşe ilişkin indirim pazarlığı yapıldığına işaret eden Ay, "Ama iş kanununa göre 150'den fazla kadın çalışanın olduğu yerlerde kreş açmak işverenin yükümlülüğü ve burada bir pazarlık söz konusu olamaz. Yükümlülük demek de bunun ücretsiz sunulacağı anlamına geliyor. Özellikle son 5 yıl içerisinde bu hak gasp edilmeye başlanmış ve ücretli bir hale getirilmesi hızla kanıksanmış, Belediyelerin  personele yönelik ücretsiz kreşlerinden 'kamuyu zarara uğratıyor' denilerek vazgeçiliyor. Bu tümden kadın istihdamını engellemeye yönelik bir adımdır ve çok da etkili bir adım. Dolayısıyla bu bizim en önemli taleplerimizden bir tanesi. Bu sadece kadınları değil, erkek işçileri de ilgilendiren bir maddedir."

'BİZ AYNI DEĞİLİZ, FARKLIYIZ VE EŞİT OLMAK İSTİYORUZ'
Dışarıda, park bahçelerde, sokaklarda çalışan kadın işçilerin erkek işçilerle aynı giysileri giydiğini ve bundan kadınların çok rahatsız olduğunu belirten Ay, "Burada aynılık ve eşitlik karıştırılıyor bir birine. Biz aynı değiliz farklıyız, farklı ve eşitiz. Giysi anlamında da aynı eşit rahat koşullar altında çalışmak istiyoruz. Bu da çok makul bir talep."

AYDA BİR GÜN REGL İZNİ
"Ayda bir gün regl izni istiyoruz" diyen Ay, bunun bir hak olduğunu söyleyerek, belediyelerin ya da diğer işverenlerin bunu reklam malzemesi yapmaması gerektiğinin de altını çizdi.

HAMİLE KADINLARA BİR GÜN, EŞLERİ HAMİLE OLAN ERKEKLERE YARIM GÜN İZİN
Hamile olan işçilerin doktor kontrolüne gittikleri gün izinli olmalarını talep ettiklerini söyleyen Ay, ayrıca erkek işçilerin de, hamile olan eşlerini doktora götürdükleri gün yarım gün izinli sayılması gerektiğini belirtti. Ay, "Yani sadece kendi kadın çalışanlarımızın değil, bütün kadınların haklarını savunuyoruz" dedi. 

BABALIK İZNİ 40 GÜN OLSUN
Babalık izninin doğumun ardından kullanılan bir hak olduğunu hatırlatan Ay, şöyle devam etti: "Halbuki hamile kadınların doğumdan önce de eşlerine, sevgililerine, partnerlerine ihtiyacı oluyor. O yüzden biz babalık izninin 40 gün olmasını ve iznin nasıl ve ne zaman kullanılacağının işçinin inisiyatifine bırakılmasını istiyoruz." Şişli Belediyesi'nde imzalanan TİS'te babalık izninin 30 gün olduğunu hatırlatan Ay, bunun olmayacak bir talep olmadığının altını çizdi.

'TOPLUMSAL CİNSİYETE DAYALI ŞİDDETE KARŞI DUYARLILIK'
"Toplumsal cinsiyet eşitliğine dair duyarlılık istiyoruz" diyen Ay, bunun için oluşturulacak disiplin kurullarının çoğunluğunun kadınlardan oluşması gerektiğini ifade etti. Ay, "Sendika ve işverenin ortak sorumluluk alıp, mağdura psikolojik ve hukuki destek sağlamasını istiyoruz. Hukuki anlamda yapılabilecekler konusunda yol göstermesini istiyoruz. Sendikanın mümkünse bir avukat atamasını ve mağdur işçiye ücretsiz hukuki destek sağlamasını istiyoruz.

İstanbul Sözleşmesi'nin TİS kapsamında tanınmasının ve uygulanmasının bu anlamda önemli olduğuna işaret eden Ay, şöyle devam etti: "İstanbul Sözleşmesi, sadece kadına yönelik fiziki şiddeti değil, başta kadına yönelik olmak üzere her alanda ve her türlü şiddetin engellenmesini, önlenmesini içeriyor.

"Mesela işyerinde toplumsal cinsiyete dayalı bir şiddet vakası olduğunda işverenin buna müdahil olmasını istiyoruz. Şimdi var olan TİS'te bu şiddet, cinsel tacize ve aile içi şiddete indirgenmiş durumda. Ama BM ve benzeri kurumların tanımlarına baktığımızda çok daha geniş ele alınıyor; fiziksel, duygusal, sosyo-ekonomik, psikolojik... Yani aile içi şiddet, cinsel taciz bunlardan sadece bir kaçı.

Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin önlenmesi için bir çok ülkede zaten işveren ve sendikaların TİS'lerde ortak taahhütlerde bulunduğunu kaydeden Ay, Brezilya, Arjantin, Doğu Afrika, Dominik Cumhuriyeti, Paraguay gibi pek çok ülkenin bu örneklerden olduğunu söyledi. 

Ay, "Biz de aynı şekilde toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik adım atılması için ortak bir taahhüt istiyoruz işverenden ve sendikadan. Çünkü çalışma yaşamında toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak olan, muhatabımız olan bu kurumlar ve örgütler."

'BİZ DİSK'İN D'SİNİ İSTİYORUZ'
İstanbul Sözleşmesi'nin, "ilgili bütün aktörlerin etkili bir işbirliği içerisinde davranması ile ancak gerçekten bir değişim ve dönüşüm gerçekleşebilir" dediğini hatırlatan Ayşecan Ay, "Uzun vadede bütün bir zihniyeti değiştirip, dönüştürmekten bahsediyor. Gerçekten bu dönüşüm konusunda samimi ve ciddilerse bu kurum ve işverenler; o zaman buna gerçekten müdahil olacaklar. Hiçbir şey 'ilericiyiz, demokratız' demekle olmuyor. Eyleme geçmelerini, harekete geçmelerini ve uygulamalarını istiyoruz. Yani biz DİSK'in D'sini istiyoruz. 8 Mart'ta çiçek değil, her gün haklarımızı istiyoruz."

'EN TEMEL VE KRİTİK TALEBİMİZ KADIN KOTASI UYGULAMASI'
En önemli ve uzun vadede gerçek bir çözüm olacak taleplerinin de tüm temsil ve karar alma mekanizmalarında kadın kotasının uygulanması olduğunu vurgulayan Ay, "Hem işyerinde, hem sendikada hem de konfederasyonda. Minimum kadın üye ya da çalışan oranında kadın temsili olması. Ama tabi ki hedef yüzde 50 kadın kotası uygulanması" dedi. Disiplin Kurulu'ndaki kadın katılımının da artırılmasını söyleyen Ay, "5'te ikisi kadınlardan oluşan bir disiplin kurulu, cinsel tacizi değerlendiremez. Şu anda var olan kurullar öyle. Biz bunu değiştirmek istiyoruz. En az 5'te üçü kadınlardan oluşmalı, o disiplin kurulunun" dedi.

'KADINLAR İNATLA SENDİKAL MÜCADELEDE YER ALIYOR'
AB'de yüzde 23 olan sendikalaşma oranının Türkiye'de sadece yüzde 12 olduğuna işaret eden Ay, bu oranın da yüzde 14'ünün erkeklerden, yüzde 8'inin ise kadınlardan oluştuğunu söyledi. Sendikalaşma oranının tüm dünyada düştüğünü de ifade eden Ay, buna rağmen kadınların daha çok istihdama katıldığını ve inatla sendikal mücadele içerisinde yer aldığının altını çizdi. Ay, sözlerini şöyle sürdürdü: "Yani zaten bütün dünyada, kadın kotası koyma zorunluluğu yerleşiyor. Artık sendikalar, konfederasyonlar bu eğilime karşı koyamıyorlar. Demokratik örgütlerin kendi meşruiyetlerini sağlayabilmeleri için çeşitli grupların katılımını sağlamaları gerekiyor. Yoksa zaten kendileri yok olup gidecekler. Yani sen, ben, bizim oğlan sendikacılığının sonuna geliyoruz. Artık sendikacıların bunu görmesi gerekiyor. Biz bunu göstermeye çalışıyoruz. Bu şekilde artık devam edemezsiniz."

'KENDİ KENDİMİZİ TEMSİL EDECEĞİZ'
"Erkek sendikalar kadın işçileri temsil etmiyorlar, biz kendi kendimizi temsil edeceğiz" diyen Ay, sendikalarda var olan erkek egemenliğinin değişmesi için mücadele ettiklerini vurguladı. 

Oluşturdukları kadın listesinden dolayı "cinsiyetçilik yapmakla" ve "işçi sınıfını bölmekle" suçlandıklarını söyleyen Ay, "Ama işçi sınıfını bölenler kadınlar değil, kadınlar işçi sınıfının ta kendisi. İşçi sınıfını bölenler 'siz ojeli tırnaklarınızla bilgisayar başında çalışanlar, mavi yakalının derdini anlayamaz, anlatamazsınız' diyenlerdir. Biz bu tablonun değişmesi için mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz, başka bir şansımızda yok" dedi.

ÇAM: EŞİT ŞARTLARA GELEBİLMEMİZ İÇİN BİRLEŞMELİ, MÜCADELE ETMELİYİZ
Kadınların taleplerine dört elle sarıldığını ve sendika yönetimine sunduğunu söyleyen Nazan Çam, "Bu talepler tüm kadınların talepleridir. Bu maddeler tartışılırken mutlaka o masada olmak, anlatmak isteriz. Bu TİS biz işçiler, işçi kadınlar için çok önemli. Bizim için her zaman üzerine konularak, yenilenerek bir mücadele verilerek kazanılacak haklardır. Bu noktada da kadınların hiç vazgeçmemesi gerekiyor. Eşit şartlarda değiliz çünkü. Eşit şartlara gelebilmemiz için kadınlar olarak daha çok birleşmeli ve mücadele etmeliyiz.