EMEK
DİSK 1 Mayıs için 'seferberlik süreci' başlatıyor
DİSK Başkanlar Kurulu, yerel seçimler, ekonomik krize karşı mücadele ve 1 Mayıs kutlamaları gündemiyle toplandı. Yapılan açıklamada 1 Mayıs'ın başta Taksim olmak üzere tüm ülkede yaygın bir şekilde kutlanması için çalışmaların başlatıldığı bildirildi.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Başkanlar Kurulu, “Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü'nün, başta İstanbul Taksim Meydanı olmak üzere, ülkenin dört bir yanında yaygın ve kitlesel biçimde kutlanması” kararı aldığını duyurdu.
DİSK bu doğrultuda, "İş, Adalet, Özgürlük ve Demokrasi” talebiyle, 1 Mayıs'tan 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi'nin yıl dönümüne kadar, işçi sınıfının krize karşı iş, adalet, baskılara karşı özgürlük ve demokrasi mücadelesinin yükseltileceği bir seferberlik sürecinin olacağını bildirdi. DİSK, 1 Mayıs hazırlıklarının en geniş emek ve demokrasi güçleriyle beraber yürütülmesi çağrısında bulundu.
DİSK tarafından yapılan açıklamada, ekonomik krizin etkisini giderek artırdığı, işsizliğin her hanede etkisini hissettiren en yakıcı ve üstü örtülemez toplumsal bir mesele halini aldığı belirtildi. Yüzde 30'lara dayanan gıda enflasyonunun işçilerin ekmeğinin her ay daha da küçülmesine yol açtığı, ekonomik koşulların işçi sınıfı açısından varlık yokluk sorunu haline dönüştüğünün kaydedildiği açıklamada, “Ekonomik krizi yok sayan, ekonomik krizin faturasını işçi sınıfına ödetmeye çalışan, işçi sınıfının örgütlenme ve grev hakkını ihlal eden, halkın geniş kesimlerinin demokratik hak arama yollarını tıkayarak sadece bir avuç azınlığı kurtarmaya kurulu bir düzen kaybetmeye mahkumdur” denildi.
DİSK ayrıca, ülkenin ve işçi sınıfının en acil ihtiyacının demokrasi olduğunun altını çizerek, muhaliflerle, akademisyenlerle, gazetecilerle, siyasetçilerle dolu olan hapishanelerin olduğu bir ülkenin demokratik bir ülke olarak değerlendirilemeyeceğini; bu hapishanelerde devletin kendi hukukuna, kurallarına bile uymamasının ise hukuk devleti ile bağdaşmadığını hatırlatarak, siyasi gerekçeli her türlü cezalandırmanın son bulmasını istedi.
KRİZİ REDDEDENLER SEÇİM SONUÇLARINI DA KABUL ETMEKTE ZORLANIYOR
DİSK Başkanlar Kurulu'nun yayınladığı açıklamada şunlar ifade edildi:
“İşçi sınıfı başta olmak üzere nüfusun yüzde 99'u insanca bir yaşam için var oluş mücadelesi içindeyken, işsizlikle ve yoksullukla ile mücadele ederken, İşsizlik Sigortası Fonunun işverenleri ve bankaları kurtarmak için kullanılması, vergi yükünün daha da fazla işçiye, emekçiye, dar gelirliye yıkılması, milyonların emeklilik hakkının yok sayılması gibi adaletsizlikler toplumun geniş kesimlerinin gerçek "beka” sorununu daha da derinleştirmiştir.
“Ülkeyi yönetenlerin tüm bu sorunları görmezden gelerek, krizi yok sayarak, halkın iş ve aş taleplerini küçümseyerek, emeklilik hakkı talep edenleri aşağılayarak, yüzde 99'un geçim sorununu dile getirmesini neredeyse "suçlu” göstererek girdikleri yerel seçimlerde aldıkları sonuçlar şaşırtıcı değildir.
“İşçi sınıfının, emekçilerin, ücret gelirleriyle yaşayanların çoğunluğunu oluşturduğu bir çok büyükşehirlerde iktidarın yenilgiye uğraması ve kazandıklarında dahi ciddi anlamda oy kaybetmesi tesadüf değildir. İktidar blokunun oyları, Türkiye genelinde belediye başkanlığı için verilen oylarda 2 puan, belediye meclisi oylarında 5 puan civarındaki gerilemiştir. İktidar oylarındaki bu gerileme, ekonomik krize dair tepkilerin yanı sıra halkın demokrasiye, özgürlüğe, adalete, barışa ve kardeşliğe olan hasretinin de bir yansımasıdır. İşçilerin, emekçilerin, halkın bu uyarısını dikkate almadan atılacak her adımın daha ciddi politik sonuçları olacaktır.
“Türkiye oldukça adaletsiz bir seçim süreci yaşamış, devletin tüm olanakları iktidar için seferber edilmiş, medyadan meydanlara neredeyse 'tek ittifak' seçime giriyor görüntüsü yaratılmış, iktidar bloku dışındaki partilere oy vermek 'beka sorunu' olarak kodlanmış ancak yine de bu öncü siyasi sonuçların ortaya çıkışı önlenememiştir.
“Ekonomik krizi reddedenler yerel seçim sonuçlarını da kabul etmekte zorlanmaktadır. Krizin varlığının reddi nasıl ki krizi derinleştirmekteyse, yerel seçim sonuçlarının kabul edilmesindeki zorlanma da politik sonuçları derinleştirmektedir.
“Ülkemiz hukukun üstünlüğünün rafa kaldırıldığı ve demokratik hak arama kanallarının tıkandığı bir süreci yaşamaktadır; ülkeyi yönetenler seçim kampanyaları boyunca özgürlük ve demokrasi yerine daha fazla baskının egemen olacağı bir dönemin 'müjdesini' vermişlerdir. Ekonomik krizin ve siyasi iktidarın gerilemesinin bu yöntemlerle önlenmesi mümkün değildir.
“Ancak mızrak çuvala sığmamaktadır: Ekonomik krizi yok sayan, ekonomik krizin faturasını işçi sınıfına ödetmeye çalışan, işçi sınıfının örgütlenme ve grev hakkını ihlal eden, halkın geniş kesimlerinin demokratik hak arama yollarını tıkayarak sadece bir avuç azınlığı kurtarmaya kurulu bir düzen kaybetmeye mahkumdur.
“Bu süreçte bir kez daha görülmüştür ki bu düzene itirazı olan, ülkenin geleceğine dair endişe duyan, işe, adalete, demokrasiye, özgürlüğe, barışa ve kardeşliği hasret milyonların en önemli ihtiyacı birliği, dayanışma ve mücadeleyi daha da yükseltmektir”
DİSK bu doğrultuda, "İş, Adalet, Özgürlük ve Demokrasi” talebiyle, 1 Mayıs'tan 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi'nin yıl dönümüne kadar, işçi sınıfının krize karşı iş, adalet, baskılara karşı özgürlük ve demokrasi mücadelesinin yükseltileceği bir seferberlik sürecinin olacağını bildirdi. DİSK, 1 Mayıs hazırlıklarının en geniş emek ve demokrasi güçleriyle beraber yürütülmesi çağrısında bulundu.
DİSK tarafından yapılan açıklamada, ekonomik krizin etkisini giderek artırdığı, işsizliğin her hanede etkisini hissettiren en yakıcı ve üstü örtülemez toplumsal bir mesele halini aldığı belirtildi. Yüzde 30'lara dayanan gıda enflasyonunun işçilerin ekmeğinin her ay daha da küçülmesine yol açtığı, ekonomik koşulların işçi sınıfı açısından varlık yokluk sorunu haline dönüştüğünün kaydedildiği açıklamada, “Ekonomik krizi yok sayan, ekonomik krizin faturasını işçi sınıfına ödetmeye çalışan, işçi sınıfının örgütlenme ve grev hakkını ihlal eden, halkın geniş kesimlerinin demokratik hak arama yollarını tıkayarak sadece bir avuç azınlığı kurtarmaya kurulu bir düzen kaybetmeye mahkumdur” denildi.
DİSK ayrıca, ülkenin ve işçi sınıfının en acil ihtiyacının demokrasi olduğunun altını çizerek, muhaliflerle, akademisyenlerle, gazetecilerle, siyasetçilerle dolu olan hapishanelerin olduğu bir ülkenin demokratik bir ülke olarak değerlendirilemeyeceğini; bu hapishanelerde devletin kendi hukukuna, kurallarına bile uymamasının ise hukuk devleti ile bağdaşmadığını hatırlatarak, siyasi gerekçeli her türlü cezalandırmanın son bulmasını istedi.
KRİZİ REDDEDENLER SEÇİM SONUÇLARINI DA KABUL ETMEKTE ZORLANIYOR
DİSK Başkanlar Kurulu'nun yayınladığı açıklamada şunlar ifade edildi:
“İşçi sınıfı başta olmak üzere nüfusun yüzde 99'u insanca bir yaşam için var oluş mücadelesi içindeyken, işsizlikle ve yoksullukla ile mücadele ederken, İşsizlik Sigortası Fonunun işverenleri ve bankaları kurtarmak için kullanılması, vergi yükünün daha da fazla işçiye, emekçiye, dar gelirliye yıkılması, milyonların emeklilik hakkının yok sayılması gibi adaletsizlikler toplumun geniş kesimlerinin gerçek "beka” sorununu daha da derinleştirmiştir.
“Ülkeyi yönetenlerin tüm bu sorunları görmezden gelerek, krizi yok sayarak, halkın iş ve aş taleplerini küçümseyerek, emeklilik hakkı talep edenleri aşağılayarak, yüzde 99'un geçim sorununu dile getirmesini neredeyse "suçlu” göstererek girdikleri yerel seçimlerde aldıkları sonuçlar şaşırtıcı değildir.
“İşçi sınıfının, emekçilerin, ücret gelirleriyle yaşayanların çoğunluğunu oluşturduğu bir çok büyükşehirlerde iktidarın yenilgiye uğraması ve kazandıklarında dahi ciddi anlamda oy kaybetmesi tesadüf değildir. İktidar blokunun oyları, Türkiye genelinde belediye başkanlığı için verilen oylarda 2 puan, belediye meclisi oylarında 5 puan civarındaki gerilemiştir. İktidar oylarındaki bu gerileme, ekonomik krize dair tepkilerin yanı sıra halkın demokrasiye, özgürlüğe, adalete, barışa ve kardeşliğe olan hasretinin de bir yansımasıdır. İşçilerin, emekçilerin, halkın bu uyarısını dikkate almadan atılacak her adımın daha ciddi politik sonuçları olacaktır.
“Türkiye oldukça adaletsiz bir seçim süreci yaşamış, devletin tüm olanakları iktidar için seferber edilmiş, medyadan meydanlara neredeyse 'tek ittifak' seçime giriyor görüntüsü yaratılmış, iktidar bloku dışındaki partilere oy vermek 'beka sorunu' olarak kodlanmış ancak yine de bu öncü siyasi sonuçların ortaya çıkışı önlenememiştir.
“Ekonomik krizi reddedenler yerel seçim sonuçlarını da kabul etmekte zorlanmaktadır. Krizin varlığının reddi nasıl ki krizi derinleştirmekteyse, yerel seçim sonuçlarının kabul edilmesindeki zorlanma da politik sonuçları derinleştirmektedir.
“Ülkemiz hukukun üstünlüğünün rafa kaldırıldığı ve demokratik hak arama kanallarının tıkandığı bir süreci yaşamaktadır; ülkeyi yönetenler seçim kampanyaları boyunca özgürlük ve demokrasi yerine daha fazla baskının egemen olacağı bir dönemin 'müjdesini' vermişlerdir. Ekonomik krizin ve siyasi iktidarın gerilemesinin bu yöntemlerle önlenmesi mümkün değildir.
“Ancak mızrak çuvala sığmamaktadır: Ekonomik krizi yok sayan, ekonomik krizin faturasını işçi sınıfına ödetmeye çalışan, işçi sınıfının örgütlenme ve grev hakkını ihlal eden, halkın geniş kesimlerinin demokratik hak arama yollarını tıkayarak sadece bir avuç azınlığı kurtarmaya kurulu bir düzen kaybetmeye mahkumdur.
“Bu süreçte bir kez daha görülmüştür ki bu düzene itirazı olan, ülkenin geleceğine dair endişe duyan, işe, adalete, demokrasiye, özgürlüğe, barışa ve kardeşliği hasret milyonların en önemli ihtiyacı birliği, dayanışma ve mücadeleyi daha da yükseltmektir”