Didar Gül yazdı: Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok
Emine Bulut, Ceren Özdemir, Nadira Kadirova, Zeynep Şenpınar, Ceren Damar, Şule Çet, Habibe Çevik, Merve Kotan, Aleyna Çakır, Merve Konukoğlu... Sosyal medyada her gün en az bir tane kadının ismine denk geliyoruz. Kadınlar şiddete uğramaya, öldürülmeye devam ediyor. Genellikle en yakınlarındaki erkekler tarafından katledilen kadınların isimlerine her geçen gün yenileri ekleniyor.
Erkek egemen sistemin beraberinde getirdiği erkek yargı ve erkek adaletin cezasızlık ödüllerinin de bu tabloda payının büyük olduğunu söylemeden geçmeyelim. En son çıkarılan infaz yasasıyla pandemi boyutuna ulaşan Covid-19 salgınına karşı önlemler bahane edilerek kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz faillerinin salınmasının ardından şiddet ve kadın katliamlarındaki artış için mercekle bakmaya gerek yok. Yaşadığımız topraklarda pandemi sürecini de kapsayan son üç ayın çetelesi meseleyi tüm açıklığıyla ortaya koyar nitelikte. Kadın katliamı çetelelerine göre Mart ayında en az 36, Nisan ayında en az 34, Mayıs ayında ise en az 19 kadın katledildi. Katledilen kadınların %93'ünün en yakınındaki erkeklerce katledildiği de yine istatistikleri verilerek yansıtılıyor. Şiddete karşı hiçbir önlem alınmazken Alo 183 destek hattına gelen çağrılardaki artış son süreçte erkek şiddetinin geldiği boyutu da göstermektedir.
Bunun karşısında ise her geçen gün, her geçen saat daha da büyüyen kadın isyanı kendini gösteriyor. "Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok" diyen kadınların öfkesi de, mücadelesi de, örgütlülüğü de gittikçe büyüyor. Kadınlar, mücadele ile özgürleşmeye devam ediyor, dayanışmayı büyütüyor. Her mecra dayanışmanın, mücadelenin bir aracı haline dönüşüyor. Katledilen her kadının öfkesini kendi öfkemize katarak hem kendimizi hem kadın özgürlük mücadelemizi güçlendiriyoruz.
Sosyal medya kendi yaşadıklarını yazarak yardım isteyen, dayanışma bekleyen kadınların yazdıklarıyla dolu. Tek tek kadınlar artık kadın özgürlük mücadelesine inanıyor ve bu mücadelenin kazanımlarıyla birlikte dayanışmaya sırtını vererek güçleniyor. Bu da kadın özgürlük mücadelesinin yaşadığımız topraklarda geldiği düzeyi gösteriyor bizlere. Yine son süreçte katledilen kadınların mahkemelerini takip etme, gerçek adaletin mücadelecisi olmak konusunda da kadın hareketimiz oldukça ileri bir düzey kazandı. Buralardan alınan sonuçlar kadın özgürlük mücadelemizin bileşenlerine motivasyon olmaya devam ediyor.
Şule Çet'in katillerinin aklanarak beraat etmesi an meselesiyken kadınların sürece müdahale etmesi, bir çok kentte Şule Çet İçin Adalet Komisyonları'nın kurularak gündemleştirilmesi ve mahkemenin kadınlar tarafından sahiplenilmesiyle mahkemeden kadınların kazanımı diyebileceğimiz bir karar çıkarıldı. Yine en yakın süreçte Merve Kotan mahkemesi bir örnek olarak verilebilir. Merve ayrılmak istediği erkek tarafından yanında bulunan Ekim Türkmen'le birlikte 15 Ağustos 2019'da katledilmişti. Geçtiğimiz günlerde karar duruşması görülen mahkemede Merve'nin katiline hiçbir indirim uygulanmaksızın iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Verilen bu kararlarda kadın hareketinin kararlı duruşu ve adalet mücadelesinin payı oldukça önemli.
Henüz devam eden bir çok kadın cinayeti davası var. Kadınlar adalet mücadelesini tek tek katledilen kadınların mahkemelerinde devam ettiriyor. Geçtiğimiz haftalarda katledilen Aleyna Çakır'ın davası da kadınların gündeminde olan davalardan biri. Aleyna'nın evinde cansız bedeninin bulunmasıyla intihar ettiği söylenmiş, fakat çok kısa bir süre sonra eski erkek arkadaşı Ümitcan Uygun'un tehditleri hatta şiddet görüntüleri gündeme girmişti. Şule, Nadira ve Aleyna'nın katledilmesinin intihar olarak yansıtılmasının dışında katilleri arasında da ortak bir nokta var. Şule'nin ve Nadira'nın katillerinin mevcut siyasi iktidarla ilişkisi biliniyordu. Ümitcan Uygun'un da örgütlü bir faşist olduğu her fotoğrafında yansıyor. O yüzden özellikle sosyalist kadınlar başta olmak üzere Aleyna'nın katillerinin yargılanması ve ceza alması için tüm kadın özgürlük mücadelesi bileşenlerinin harekete geçmesi, bulunulan her ilde Aleyna'yı gündemleştirmesi ve "Aleyna İçin Adalet" talebini yükseltmesi oldukça önemli.
Erkek egemen faşist devletin kadın özgürlük mücadelesinin bileşenlerine düşmanca saldırısının sebebi de kadınların adaleti sağlamaktaki inanç ve inatlarıdır. Tüm saldırılar karşısında katledilen, şiddete, tacize, tecavüze, mobinge uğrayan kadınların sesini yükseltmek bugün çok daha hayati bir görev. Örgütlü erkek egemenliğinin karşısına tüm inancımız ve kararlılığımızla dikilmek, bugün kadın özgürlük mücadelemizin en temel gündemlerinden biri olmalı. Bu kararlılık, irade ve inançla tıpkı Şule Çet ve Merve Kotan mahkemelerinde olduğu gibi gerçek adaleti sağlayabiliriz.