16 Eylül 2024 Pazartesi

Deniz Boran yazdı | Yeni faşist hareketler ve pogromlar

Parlamento, kitle hareketi, paramiliter çete/gruplar üçgeninde gelişen yeni faşist hareketler, aynı zamanda kendi "vurucu gücü"nü oluşturur. Bu bakımdan pogromlar, ırkçı-faşist katliamlar bu gelişmenin bir "taşkınlığı" değil, doğrudan parçası, bileşenidir. Yeni faşist hareketler şu veya bu ülkede, örneğin Almanya'da, Fransa'da henüz "ılımlı" görünebilir, fakat siyasi saflaşmalar derinleştikçe, sınıf mücadelesi sertleştikçe, her şeyden önce de işçi sınıfının politik hareketi geliştikçe demagoji yerini saf terör ve şiddete bırakacaktır.

Son Avrupa Parlamentosu seçimleri ve onu izleyen süreçte gelişim seyri süren yeni faşist hareketlerin nitelikleri, ayrıcı yönleri üzerine çokça yazıldı, çizildi. Haliyle "yeni" olan üzerinde çokça duruldu. Britanya'da gerçekleşen ırkçı-faşist pogromlar, ırkçı-faşist grupların göçmen avları, kundaklama saldırıları ve yol kesmeleri, faşizmi en "klasik" ve yalın haliyle "hatırlattı": Göçmenlere dönük saf, örgütlü, faşist şiddet.

KOŞULLAR
İşçi Partisi'nin "seçim zaferi"nin ardından şu belirlemeleri yapmıştık: "CP'nin (Muhafazakar Parti) dağılışının koşullarını yaratan bütün sosyal, siyasal ve mali-iktisadi dinamikler yerli yerinde duruyor, hatta gelişiyor. İşçi Partisi, bu dağılmanın sonucu 'bugünün kazananı' olduysa da onun gelecekteki yenilgisinin kaynaklarını da aynı koşullar içeriyor. Zira İşçi Partisi, bunları çözecek bir program ile yola çıkmıyor. Çıkamaz da! Emekçiler lehine politik programı büyütecek [...], yeni faşist hareketlere karşı mücadeleyi büyütecek devrimci bir odak emekçi sol içerisinde gelişmez ise, İşçi Partisi'ne 'zafer' kazandıran koşullar yeni faşist hareketlerin, katı burjuva ve göçmen-emekçi düşmanı politikaların uygulayıcısı öznelerin 'başarısı'nın kaldıracına dönüşür."

Ve seçimlerin üzerinden henüz bir ay geçmişken Tommy Robinson etrafında kümelenen yeni faşist kitle hareketi saldırıya geçti. Ülkenin nispeten küçük bir kentinde, Southport'ta yaşanan bir olay¹ bahane edilerek ve yüksek dozajda dezenformasyonun konusu yapılarak, EDL lideri Stephen Christopher Yaxley-Lennon'un (Tommy Robinson) çağrısıyla faşist çeteler sokaklara çıktı, göçmenlerin kaldıkları otelleri ateşe verdi, sokaklarda göçmenlere saldırdı.

Muhafazakar Parti, 2010'dan bu yana 14 yıllık hükümet sürecinin bütününde, fakat özellikle de son yıllarında, göçmen ve mülteci düşmanı politikalar izledi. Durdurulamayan hızlı yoksullaşma dalgası ve onun koşulladığı hükümet krizini göçmen ve mülteci düşmanlığıyla, işçi sınıfının örgütlenme, grev hakkına saldırılarla karakterize olan bir saldırı programıyla yanıtladı. Burjuva politika bütünüyle sağcılaştı. Bütün bunlar, Muhafazakar Parti'nin dağılışını durduramadı. Anlamlı bir oy artışı olmadan İşçi Partisi hükümetleşti. Fakat seçim sisteminden dolayı doğrudan parlamentoya yansımasa da yeni faşist Reform UK de ülke çapında yüzde 13'lük bir oy oranına kavuştu. Seçmenlerin yüzde 40'ı da sandığa gitmedi.

Tüm dünyada olduğu gibi bunlar, Britanya'nın son yıllarda daha da sertleşen ve kaotikleşen çehresinin belirgin çizgileri oldu.

Yeni faşist hareketler, bir tarafta Nigel Farage ve Reform UK gibi partiler yoluyla parlamentolarda temsiliyet, burjuva kampların ve grupların farklı çıkar ve eğilimlerin ifadesi olarak var olurlar ve etkilerini geliştirirlerken, EDL gibi sokak eksenli, sosyal medyada mobilizasyon gücü yüksek yeni faşist kitle hareketlerini örgütlerler. Bunlar birbirinden ayrı görünseler de, iç içe geçen bir gelişmenin, yeni faşist hareketlerin iki yönünü ifade ederler, birbirlerini beslerler.²

Britanya'da da "iliklerine dek çürümüş olan burjuva demokrasisi ve parlamentosu yeni faşist hareketin serası" oldu.³

Tommy Robinson etrafında bir faşist kitle hareketi bir dönemdir mayalanmaktaydı. Robinson'un bireysel çağrılarıyla aylardır binlerce insan sokaklara çıktı. X ve TikTok başta gelmek üzere sosyal medya mecralarında dezenformasyon yoluyla provokasyon ve kitlesel tepkiler örgütlendi. Southport "olay"ına dair Robinson'un X paylaşımı mayalanan yeni faşist kitle hareketinden pogromlara varan "eylemli sıçrayış"ını fitilledi.

WESTMİNSTER'IN TUTUMU
"Tamworth'daki Holiday Inn yıllardır sığınma amaçlı kullanılıyor. Bölge sakinleri aslında otellerini geri istiyor."

Bu cümle Tamworth'un vekili Sarah Edwards tarafından 17 Temmuz'da parlamentoda sarf ediliyor. Tamworth, insanların "otellerini geri istediklerini" 30 Temmuz'da bir de X'de paylaşıyor. 4 Ağustos'ta otelin önünde toplanan ırkçı-faşist grup oteli ateşe veriyor. Otelde yaşayan iltica talebi işlemde olan göçmenler son anda kurtuluyor. Edwards bir İşçi Partisi vekili. Aynı vekil, seçim kampanyasında Muhafazakar Parti'nin "her gün sığınmacı otellerine 6 milyon Pound harcadığı" propagandası yapmıştı.

İşçi Partisi, Muhafazakar Parti'nin Ruanda'ya göçmen ihracatı planını durdurdu. Fakat basına yaptığı açıklamada Başbakan Starmer, Ruanda Planı'nı "pahalı bir numara" olduğu için iptal ettiğini vurguladı. Onun yerine göçü durdurmak ve "sınırlamak" için daha etkili yöntemler geliştireceğinin sözünü verdi. Starmer, Sun okuyucularından oluşan bir kitlenin sorularını yanıtladığında belirli bir hedef seçti ve "Bangladeş gibi ülkelerden gelen insanlar uzaklaştırılmıyor" diye hayıflandı; bu sözler Bangladeşli İşçi Partisi Meclis üyesi Sabina Akhtar'ın istifasına yol açtı.

Tekelci medya da faşist pogromların tohumlarını serpti. Polisin faşistler aleyhine "çifte standart" uyguladığı iddiaları yaygınlaştırıldı, faşist pogromlar Black Lives Matter siyahi isyanı ve Filistin halkıyla dayanışma eylemleri ile kıyaslandı. Pogrom günlerinin zirvesinde de The Telegraph gazetesi "Entegrasyon için yeni bir yaklaşıma ihtiyacımız var" manşetiyle göçmenleri sorunlaştırdı.  The Sun gibi gazeteler yalan haberler yaydı. BBC'nin bir muhabiri ise pogromu ve göçmenlerin özsavunmasını "Britanya yanlısı eylemciler ve Asyalı çeteler arasındaki çatışma" olarak sundu. Trump'ın Başfinansörü oligark Elon Musk da dezenformasyonu ve provokasyonu "düşünce özgürlüğü" adına savundu ve X'i yeni faşist hareketlerin "iletişim aracı" olarak hizmete sundu.

Yeni faşist hareketler karşısında sermayenin ve politik temsilcilerinin tutumu tabii ki de "bir" değil, eşitsiz. Hemen hemen bütün burjuva partiler "şiddet eylemleri"ni kınadı, bir çoğu ise "sorunun kaynağına inme", yeni faşist pogromları ve "öfkeli çocukları" anlama adına aklamaya girişti. Yeni faşist hareketler ve pratikleri, egemen sınıflar bakımından iki temel siyasi işlev görüyor. Bir yandan öfkeli, düzene tepkili işçi, emekçi ve kent yoksulunu düzene bağlıyorlar, diğer yandan egemen sınıfların demagojik "faşist tehlike" sopasıyla, işçi ve emekçilerin faşizme tepkili kesimlerinin burjuva düzenin liberal parti ve kurumlarına sarılmaya yöneltilmesinin dayanağı oluyorlar. Bu genel işlev yanı sıra yeni faşist hareketler, burjuva politikanın sağcılaşması, rejimlerin faşistleşmesi için "sağdan baskı" işlevi görüyor. Yeni faşist kitle hareketinin "sağdan baskısı" ile işçi ve göçmen düşmanı uygulamalar ve yasalar meşruiyet kazanıyor. Bu bakımdan yeni faşist inisiyatif, İşçi Partisi'nin hükümet döneminin "girişi"nde aynı zamanda bir uyarı da içerir, genç hükümetin politik programına "kurucu müdahale"dir.

İÇ SAVAŞ KAÇINILMAZDIR
X'in sahibi Elon Musk, faşist pogromu hazırlayan dezenformasyonu savunarak, görüntüleri "İç savaş kaçınılmazdır" yorumuyla alıntıladı.

İşçi Partisi, Muhafazakar Parti ve tekelci medyanın bir bölümü tarafından kınanan Musk, emperyalist burjuvazinin bir siyasi eğilimini doğrudan dışa vurdu. Hatırlanırsa Trump da, ABD'de göçmenlere dönük kışkırtmalarını "iç savaş" senaryosu ile sürekli beslemiş, seçim yenilgisinin ardından Beyaz Saray "işgali" ile de fantastik bir şova dönüştürmüştü.

Emperyalist küreselleşme kapitalizmi krizde, mali-iktisadi açmazları sürüyor, çoklu krizler düzenin bir "olağan"ına dönüştü. Emperyalistler arası çelişkilerin boyutu yeni bir emperyalist paylaşım savaşının emarelerini ortaya çıkarıyor, kırılma derinleşiyor. Emperyalist merkezlerde de hızlı ve kitlesel yoksullaşma durdurulamıyor. Bu koşullar altında toplumda siyasi uçlaşma eğilimleri güçleniyor. İngiltere'de pogromlara karşı gelişen antifaşist halk hareketinde, Filistin ile dayanışma hareketinde veya daha öncesinde yoksullaşmaya karşı gelişen işçi hareketinde de görüleceği üzere işçilerin, gençlerin, kadınların ayaklanmalara varan tepkileri de boy gösteriyor.

Nesnel olarak derinleşen ve saflaştıran emek-sermaye ve devlet-halk çelişkisi emperyalistleri, onların siyasi temsilcilerini tabii ki "kaygılandırıyor". Musk'ın "iç savaş kaçınılmazdır" öngörüsü bu koşullar altında şekilleniyor. Devrimci bir yükselişi önlemenin, zayıflatmanın en önemli aracı toplumsal çelişkilerin gerici saflaşmalarının (Avrupalı-göçmen, Batılı-Müslüman vs.) sonuna dek derinleştirilmesi zorunluluğunu ima ediyor.

Parlamento, kitle hareketi, paramiliter çete/gruplar üçgeninde gelişen yeni faşist hareketler, aynı zamanda kendi "vurucu gücü"nü oluşturur. Bu bakımdan pogromlar, ırkçı-faşist katliamlar bu gelişmenin bir "taşkınlığı" değil, doğrudan parçası, bileşenidir. Yeni faşist hareketler şu veya bu ülkede, örneğin Almanya'da, Fransa'da, henüz "ılımlı" görünebilir, fakat siyasi saflaşmalar derinleştikçe, sınıf mücadelesi sertleştikçe, her şeyden önce de işçi sınıfının politik hareketi geliştikçe demagoji yerini saf terör ve şiddete bırakacaktır. Bu bakımdan pogromlar 20. yüzyılı hatırlatan "görüntüler"den çok insanlığın önünde duran sert sınıf savaşımı koşullarının fragmanıdır.
Pogromlara ve yeni faşist hareketlere karşı gelişen antifaşist halk hareketi de bu koşullar altında şekilleniyor. Antifaşist özsavunmayı da potansiyel olarak içeren hareket, geniş bir halk desteğini arkaladığı gibi iktidarın sorumluluğunu da "teslim ediyor", teşhir ediyor, yani aynı zamanda bir sosyal program da içeriyor. Sendikalar antifaşist eylemlere katılım çağrısı yapıyor. Faşizmle çarpışma düzenin sınırlarının dışına taşıyor.

Dünyanın giderek sertleşen ve kaotikleşen çehresinde insanlığın önündeki büyük yol ayrımı her geçen gün daha da belirginleşiyor: Ya faşizm ya komünizm!

[1] İngiltere'nin kuzeybatısındaki Southport kasabasında üç çocuğun bıçaklı saldırıda hayatını kaybetmesinin ardından, faşistlerin ırkçı saldırıları ülke çapına yayıldı. Sosyal medyada yayılan ve saldırganın "islamcı bir göçmen olduğu" söylentisi daha sonra yalanlandı.
[2] Almanya'da da Alternative für Deutschland (AfD) ile Kimlik Hareketi (İdentitäre Bewegung) ve çeşitli formları (Pegida vs.) arasındaki ilişki benzer bir biçimde gelişti.
[3] Siyasi Gelişmelerin Yönü ve Taktik Sorunu, Yeliz Ulaş Gürbüz, Varyos Yayınları
Ayrıca bkz.