22 Kasım 2024 Cuma

DEM Parti Sağlık Bakanı Memişoğlu'nun istifasını istedi

Sağlık Bakanlığı önünde para için bebekleri katleden “Yenidoğan Çetesi”ne ilişkin açıklama yapan DEM Parti Grup Başkanvekilleri Koçyiğit ve Temelli, Bakan Kemal Memişoğlu'ndan katliamdan sorumlu olduğunu kaydetti ve derhal istifasını istedi. 

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) milletvekilleri, en az 12 bebeği katleden "Yenidoğan Çetesi"ne dair Sağlık Bakanlığı önünde açıklama yaptı. Açıklamayı DEM Parti Grup Başkanvekilleri Gülistan Kılıç Koçyiğit ile Sezai Temelli gerçekleştirdi.

DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, yaşananları "Dehşeti yaşıyoruz" sözleriyle anlattı. Durumun aynı zamanda Türkiye'de "çürüme" ve "kokuşma" olduğunun altını çizen Koçyiğit, "Çürümenin ve kokuşmanın geldiği boyutu göstermesi açısından çok önemli. AKP hükümeti, sağlıkta dönüşüm politikalarını hayata geçirdiği zaman da, programının sağlıkta yıkım olduğunu, kamu sağlığının tasfiye edildiği, halk sağlığının araçsallaştırılacağını, piyasaya açık hale getirileceğini, hastanelerin ticarethane, hastaların müşteri haline geldiği bir sistemde halkın sağlık hakkının korunamayacağını sıkça anlattık" ifadelerini kullandı.

'SAĞLIK BAKANLIĞI İSTİFA ETMELİ'
AKP'nin sağlık sisteminin insanı meta olarak gördüğünü kaydeden Koçyiğit, "Hastayı müşteri, insanı meta olarak gören anlayışın sonucunda 12 bebek katledildi. Neden? Birileri daha çok para kazansın diye, 12 bebeğin yaşamına kast edildi. Büyük hastaneler yapanlar, kamu kaynaklarını şehir hastanelerine ve garantili otoyollara, köprülere harcayanlar bu sürecin sorumlusudur. AKP hükümeti, 12 bebeğin yaşamını yitirmesinden, katledilmesinden sorumludur. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu bu katliamdan sorumludur ve derhal istifa etmelidir" diye konuştu.
 
'BAKANIN İLİNDE 10 HASTANE SUÇ ÖRGÜTÜNE BAĞLANMIŞ'
"Bu süreci çok iyi yürüttük" diyen Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu'na cevap veren Koçyiğit, şöyle devam etti:  "Kendisi il sağlık müdürü, kendi ilinde 9-10 hastane bir suç örgütüne bağlanmış. Bir şebeke kurulmuş, bir suç ağı kurulmuş. İçinde siyasilerin olduğu daha önceki sağlık bakanlığının hastanesinin olduğu bir çete yapılanması var. Sağlık Bakanı bu olayı CİMER'e olan ihbar sonucunda öğrenmiş olup araştırılmasını bir övünç kaynağı olarak ifade ediyor. Utanması gerekirken, istifa etmesi soruşturmanın selametinden bize dem vuruyor. Soruyoruz, il sağlık müdürüydünüz. İstanbul gibi bir ilde 10'dan fazla hastane sağlıklı bebekleri götürüp yoğun bakım ünitesine koyup orada ölümlerine göz yumuyorsa; bunu denetlemeyen il sağlık müdürü sorumlu değil midir? Bütün bu özel hastanelerin denetimsizliği bir sorun değil midir? Kamu kaynaklarını zarara uğratan insan hayatını hiçe sayan, yeni doğan bebeklerin yaşamını hiçe sayan bu çeteye karşı neden bir soruşturma yürütmediniz, neden zamanında tespit etmediniz? İşin arkasında siyasiler de var. İşin arkasında nepotizm var, çeteleşmeye göz yumma var. İşin arkasında herkesin çıkarına bakma var. Halkın sağlığını hiçe sayma var. Biz bu gerçekleri söylediğimiz zaman da bize yaptıkları devasa binaları anlatıyorlar. Koruyucu sağlık hizmetlerini terk ettiler. Sağlık hizmetini ticarethane haline getirdiler. İnsanlar en temel sağlık hakkına ulaşamıyor. Bakanlık çıkmış, '9 hastanenin ruhsatını iptal ettik' diyor. Peki, o 9 hastanede çalışan bu süreçlerde hiçbir suçu olmayan sağlık emekçilerine ne olacak. Onlar da umurlarında değil. Yapılması gereken bu 9 hastanenin ve bütün hastanelerin kamulaştırılmasıdır. Ama en başta bugün ruhsatı iptal edilen hastanelerin ilk elden kamulaştırılmasıdır. Orada çalışan sağlık emekçilerinin mağdur edilmemesi gerekir. Bu işin arkasındaki siyasi yapılanmanın, bu işin arkasındaki mafyatik yapılanmanın çeteleşmenin bürokratik yapılanmanın açığa çıkarılması gerekiyor. Başta sağlık bakanlığı olmak üzere İstanbul İl Sağlık müdürü, bu hastanelerin bulunduğu ilçelerdeki bütün ilçe sağlık müdürlerinin ve bu süreci takip eden bütün bürokratik yapının görevden alınması gerekiyor. Bu kadar açık ve net söylüyoruz. Bu süreç kamuoyuna gereğini yaptık ile götürülecek bir süreç değildir. Halkın yaşamına kastediliyor. Para için bugün çocuklar öldürülüyorsa bu düzen bitmiştir. Tam da söylediğimiz gibi devletin içerisinden hukuku çıkarın geriye ne kalır; çete, mafya kalır. İşte bugün tam da bunu yaşıyoruz. Bunu kabul etmiyoruz."

'BU VİCDANSIZLIK BUZ DAĞININ GÖRÜNEN YÜZÜ'
Ardından söz alan Temelli ise, şunları söyledi: "Bu suç bu ahlaksızlık bu vicdansızlık ve alçaklık buzdağının görünen yüzü. Bu iktidar 22 yıldır sağlıkta dönüşüm politikasıyla aslında sadece sağlıkta değil, bütün kamusal alanda özelleştirme, ticarileşme dedi ve bütün bu uygulamalarıyla güvencesizleştirdiği çalışma koşullarıyla performans anlayışıyla suç iklimi yarattı. Bunun üzerinden biz bu tablolara tanıklık ediyoruz. Ortada ne toplumsal bir barış ne de barış kaldı. Bu bakan, bundan önceki bakan, ondan önceki bakan! Kim yok ki içinde. Hepsinin hastanesi var. Hastane sahibi olan bakanlar, aslında bu siyasi talanın bir parçası oldular. Okul sahibi olan bakanlar gibi. Dolayısıyla halka hizmet vermek amaç değil, halkın kaynaklarına, haklarına çökmek anlayışıyla bir siyasi düzenle karşı karşıya kaldık. Durum oldukça vahimdir. Biz şimdi yenidoğan ünitelerine bağlı olarak ortaya çıkmış olan bir cinayet, bir katliam, bir vahşetle karşı karşıyayız ama bu ülkede sadece buna yönelik bir çete yok. Bunun ötesinde acaba organ naklinde neler oluyor, diğer alanlarda ilaç alanından neler oluyor? Baktığınızda sağlığın her alanında bir çeteleşme, bir talan düzeninin olduğu da bir gerçeklik. Bunun üzerine gitmek lazım. Eğer aklınızda yitirdiklerinizle ilgili hastanelerde kaybettiklerinizle ilgili ufacık bir şüphe varsa hemen harekete geçin. Suç duyurusunda bulunun. DEM Parti burada, bütün hukuk kurumlarımızla beraber sizinle birlikte bunların takipçisi olacak. Harekete geçin. Toplum harekete geçmediği sürece, kendi hakkını aramadığı sürece bu dayanışmayı göstermediği sürece bu suç çeteleri büyümeye ve bu talan sürmeye devam eder. Bugün bu ülkenin cumhurbaşkanı halka dönük kamu hizmetlerine yönelik taleplere karşı çıktı dedik ya bir mermi kaç para siz biliyor musunuz demişti. Bunu unutmadık. Bu kamu hizmetlerini yok eden anlayış toplumsal barışı yok eden anlayış buradaydı."