Cumartesi Anneleri: Lütuf, ayrıcalık değil hakkımız olanı istiyoruz
1010. haftalarında 1981 yılında kaybedilen Süleyman Cihan'ın akıbetini soran Cumartesi Anneleri, lütuf değil haklarını istediklerinini altını çizdi. Kayıp yakınları, zamanaşımı bahanesiyle Cihan'ın dosyasının kapatıldığını, sorumluların bir kez daha korunduğunu vurguladı.
Gözaltında kaybedilen sevdiklerinin akıbetinin açıklanması ve faillerin yargılanması için Cumartesi Anneleri'nin mücadelesi sürüyor. Kayıp yakınları gözaltında kaybedilenlerle buluşma ve hafıza mekanı Galatasaray Meydanı'nda 1010. kez bir araya geldi. Bu hafta Süleyman Cihan için adalet isteyen kayıp yakınları, 1010 haftadır devletin keyfiyetine kalmış bir lütuf ya da ayrıcalık değil, hakları olanı istediklerini vurguladı.
Polis bariyerinin önünde, ellerinde kaybedilenlerin fotoğrafı ve karanfil taşıyan kayıp yakınları adına bu hafta basın metnini Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren okudu. Süleyman Cihan'ı unutmadıklarını vurgulayan Eren, "Kaç yıl geçerse geçsin; Süleyman Cihan için, tüm kayıplarımız için, adalet istemekten, devletin hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz" dedi.
NE OLMUŞTU?
31 yaşındaki iki çocuk babası Süleyman Cihan öğretmendi. Aynı zamanda Galatasaray Mühendislik Yüksek Okulu'nda öğrenciydi.12 Eylül faşist askeri darbenin ardından hakkında arama kararı çıkartıldı. Süleyman Cihan'ın, Edirne'den İstanbul'a gelmek üzere 29 Temmuz 1981'de bindiği yolcu otobüsü, İstanbul'a yaklaştığı sırada sivil polisler tarafından durduruldu. Gözaltına alınan Süleyman Cihan, İstanbul Emniyet Müdürlüğü 2. Şube'nin bulunduğu Sansaryan Han'a götürüldü. Cihan, ertesi gün Gayrettepe Siyasi Şube'ye nakledildi.
Emniyet müdürlüğü ve savcılığa başvuran aileye, oğullarının gözaltına alınmadığı söylendi. Ama aile ve avukatları ısrarlı arayışını sürdürdü. Cihan'ı şubede işkencede gören tanıklar, çıkarıldıkları mahkemelerde, mahkeme heyetine ısrarla "Süleyman Cihan'a ne oldu" sorusunu yöneltmeye devam etti. Bu ısrar karşısında Emniyet tarafından yapılan açıklamada, Cihan'ın çatışmada öldüğü iddia edildi. İddiayı destekleyecek hiçbir veri bulunamayınca, bu sefer de Cihan'ın gözaltına alındığı günün ertesi, yani 30 Temmuz'da yapılan yer gösterme esnasında, altıncı kattaki boş bir daireden kendisini atarak intihar ettiği öne sürüldü. Oysa otopsi raporunda, Süleyman Cihan'ın altıncı kattan atılmadan önce öldürülmüş olduğuna dair önemli veriler yer alıyordu. Ayrıca, olayla ilgili hazırlanan rapor 30 Temmuz 1981 tarihliydi ama Süleyman Cihan'ı o tarihten sonra emniyette gören çok sayıda tanık vardı.
Ailenin, avukatların ve tanıkların 85 günlük ısrarı sonucunda gerçek açığa çıktı: 29 Temmuz 1981'de gözaltına alınan Süleyman Cihan, İstanbul Emniyeti Siyasi Şubecde günlerce işkence gördükten sonra öldürülmüş, ölü bedeni yüksekten atılarak intihar süsü verilmiş ve kaybedilmek maksadıyla, Zindanarkası Mezarlığı'nın kimsesizler bölümünde, "kimliği meçhul kişi" olarak gömülmüştü. Olayın izini süren aile ve gazeteci Kürşat İstanbullu, emniyet tarafından ağır tehditlere maruz kaldı. Süleyman Cihan'ı işkencede gören ve cansız bedeninin altıncı kattan atıldığına tanıklık edenler olmasına rağmen, somut kanıtlara rağmen, tüm hukuki girişimler sonuçsuz bırakıldı; zamanaşımı devreye sokularak dosya kapatıldı. Bilinen failler cezasızlıkla korundu.
Dosyanın canlandırılması için çaba gösteren aile ve avukatlar, 2012'de Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu. Süleyman Cihan'ın işkencede öldürülmesi ile ilgili ek deliller sunarak, isimlerini verdikleri fail ve sorumlular hakkında şüpheli sıfatıyla kamu davası açılmasını talep etti. Ek deliller arasında, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı'ndan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'nın dosyadaki otopsi bulguları ve tıbbi verilerden hareketle hazırladığı rapor yer aldı. Bu raporla Cihan'ın ağır işkenceye maruz bırakıldığı ve apartmanın altıncı katından atılmadan önce öldürüldüğü kayıt altına alındı. Sürüncemede bırakılan dosya, bizzat savcılığın Cihan'ın işkence ile öldürüldüğünü kabul etmesine rağmen, zamanaşımı devreye sokularak kapatıldı. Bilinen fail ve sorumlular bir kez daha korundu.