Cumartesi Anneleri JİTEM cinayeti için adalet istedi
GERÇEĞİ AÇIĞA ÇIKARACAK SORUŞTURMA YÜRÜTÜLMEDİ
İnsan Hakları Derneği adına açıklamada bulunan Gönül Sonbahar, Sara Aksoy ve Ayşe Cingöz’ün 'Oğullarımızı istiyoruz, onları kaybedenlerin yargılanmasını istiyoruz' talebinin bu güne kadar karşılıksız kaldığını yetkililerin Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’ün gözaltında kaybedilmesini önleyecek yasal, idari ve adli tedbirleri almadığını söyledi.
Sonbahar, "Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’ü gözaltına alanlar, işkenceyle sorgulayıp infaz edenler ve gömenlerin isimleri bu suça kendisi de iştirak etmiş olan JİTEM mensubu tarafından açıklanmasına rağmen, adli makamlar maddi gerçeği açığa çıkartacak, adaleti sağlayacak etkinlikte bir soruşturma ve kovuşturma yürütmedi." dedi.
Açıklamada "Gözaltında kaybedilen insanlarımızın akıbetlerinin açıklığa kavuşturulması, cezasızlığın son bularak adaletin sağlanması hukuk devletinin varlığı ile mümkündür. Bizler onurlu yurttaşlar olarak, insan hakları üzerindeki baskı ve sınırlayıcı girişimlere karşı direnmekte, hukukun üstünlüğü ve insan haklarının korunması temelindeki çabamızı sürdürmekte kararlıyız. Gözaltında kaybedilişlerinin 23. Yılında Edip Aksoy ve Orhan Cingöz için adalet istiyoruz." diye belirtildi.
JİTEM MENSUBU İTİRAF ETMİŞTİ
Edip Aksoy Lice’ye bağlı Zenge (Dolunay) köyünde yaşıyordu. Çevresinde tanık olduğu ihlalleri üyesi olduğu İHD’ye bildirdiği için güvenlik güçlerinin baskısıyla karşılaşıyordu. Askerler tarafından 3 kez gözaltına alınmış ağır işkence görmüştü. Güvenlik güçlerinin köyü terk etmeleri yönündeki baskıları sonucunda Aksoy Ailesi 1993 yılında, Diyarbakır’a göç etmek zorunda kaldı.
Edip Aksoy ektikleri tütünü satarak ailesine bir ev almayı ve geçimlerini sürdürmeyi planlıyordu. Uzun yılların ardından dünyaya gelen bebeği 40 günlük olmuştu. 31 yaşındaki Edip Aksoy 7 Haziran 1995 sabahında bebeğini öperek evden ayrıldı ve tütün satmak için Melikahmet’teki dükkânına gitti. Tütün ticareti yapan ve tütün almak için Diyarbakır’a gelen köylüsü 23 yaşındaki Orhan Cingöz’le buluştu. Birlikte saat 12.00 civarında Diyarbakır Dağkapı’daki Yeşilçınar Çay Bahçesi’ne gittiler. Burada arkadaşları ile birlikte oturup sohbet ederken çay bahçesinin önünde Beyaz Toros marka bir araç durdu. Araçtan inen sivil giyimli, silahlı ve telsizli üç kişi yanlarına geldi. Kendilerini polis olarak tanıtan bu kişiler Edip ve Orhan’ın kimliklerini aldıktan sonra 'ifadenizi alacağız' diyerek onları bölgede “ölüm arabaları” diye bilinen Beyaz Toros’a bindirerek götürdüler. Edip ve Orhan’ın gözaltına alındığına tanık olanlar ve yolda onları Beyaz Toros’un içinde görenler vardı ama gözaltına alındıkları inkar edildi. Kendilerinden bir daha haber alınamadı.
Olaydan 10 yıl sonra JİTEM mensubu Abdulkadir Aygan basına da yansıyan ve kitaplaştırılan itiraflarında Edip Aksoy ve Orhan Cingöz’ün JİTEM tarafından sorgulandığını, sorguladıktan sonra infaz edilerek Silopi yolu üzerinde bir dere kenarına gömdüklerini söyledi. Bunun üzerine İHD, 06 Temmuz 2005 tarihinde Aygan’ın tarif ettiği yerde incelemelerde bulundu. Topladığı bilgilerle Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. Savcılık Aygan’ın tarif ettiği yerde 2 kişiye ait cesedin belediye aracılığıyla Kimsesizler Mezarlığı'na gömüldüğünü tespit etti. Aileler de soruşturma dosyasındaki cesetlere ait fotoğrafların Edip ve Orhan’a ait olabileceklerini beyan etti.
Savcılık kararı ile açılan mezardan çıkan dört kişiye ait kemikler İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Adli Tıp Kurumu yapılan DNA testi sonucunda kemiklerin Aksoy ve Cingöz aileleriyle eşleşmediğini açıkladı.