Cumartesi Anneleri 1022. haftasında Bahri Kağanaslan için adalet talebini yineledi
Bu hafta 1022. açıklamasını gerçekleştiren Cumartesi Anneleri, 30 yıldır süren cezasızlık politikasının son bulmasını istedi. Bu kapsamda dosyası 30 yıldır karanlıkta bırakılan Bahri Kağanaslan'ın akıbetinin açıklanması talebi yinelendi.
Gözaltında kaybedilen sevdiklerinin akıbetinin açıklanması ve faillerin yargılanması talebiyle Cumartesi Anneleri'nin direnişi sürüyor. Bu hafta 1022. eylemlerini gerçekleştiren kayıp yakınları, Bahri Kağanaslan'ın 30 yıldır karanlıkta bırakılan akıbetinin açıklanmasını istedi.
Gözaltında kaybedilenlerle buluşma ve hafıza mekanı olan Galatasaray Meydanını ablukaya alan polis bariyerleri önünde buluşan Cumartesi Anneler'nin bu haftaki metnini Oya Ersoy okudu.
'ÇATIŞMACI ORTAMIN BARIŞ ORTAMINA DÖNÜŞMESİNE İHTİYACIMIZ VAR'
İktidara ağır hak ihlalleriyle yüzleşme çağrısı yapan Ersoy, "Bu güne kadar uygulanan sorunları şiddet yoluyla bastırarak yok etme yöntemi sonuç vermediği gibi ülkeyi demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, huzur ve refahtan da uzaklaştırdı. Bu yüzden toplumun bütün kesimlerinin huzuru ve refahı için çatışmacı ortamın kalıcı bir barış ortamına dönüşmesine ihtiyacımız var. Barış için bir fırsat olasılığından söz edildiği bugünlerde geçmişin hatalarından ders alarak bu fırsatı değerlendirmek, çoğulcu, özgürlükçü ve eşitlikçi bir anlayışla barış sürecini ilerletmek hepimizin sorumluluğudur. Kürt meselesinin bir insan hakları meselesi, demokrasi meselesi olduğunu, onu yok sayarak demokratikleşmenin mümkün olmayacağını şimdi her zamankinden daha yüksek sesle dillendirmeliyiz" dedi.
'CEZASIZLIK POLİTİKASINA SON VERİN'
30 yıldır süren cezasızlık politikasının son bulmasını isteyen Ersoy, şöyle devam etti: "Baki Kağanaslan'ın akıbeti etkin bir biçimde soruşturulsun, failleri yargılanarak cezalandırılsın. Kaç yıl geçerse geçsin; Baki Kağanaslan için, tüm kayıplarımız için, adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz."
NE OLMUŞTU?
Bahri Kağanaslan Diyarbakır merkeze bağlı Baroğlu Köyünde yaşıyordu. Kağanaslan Ailesi ve köylüler üzerinde ağır bir koruculaştırma baskısı vardı. 29 Ekim 1993 tarihinde gece saat 01.30-02.00 civarında Kağanaslan ailesinin kapısı çalındı. Kapıyı açtıklarında iki kadın ve bir erkekle karşılaştılar. Kendilerini örgüt militanı olarak tanıtan bu kişiler yiyecek istiyordu. Üzerlerinde kot pantolon ve deri ceket, ellerinde de uzun namlulu silahlar vardı. Köye iki otomobille gelmişlerdi. Araçlarına giderken kendilerini köyün köpeklerinden koruması için Bahri'nin de kendilerine eşlik etmesini istediler. Aracın yanına geldiklerinde Bahri'yi araca bindirip götürdüler. Bahri'den haber alamayan ailesi OHAL Valiliğine, DGM savcılığına, Merkez Komutanlığına, Alay Komutanlığına ve Cumhuriyet Savcılığına başvuruda bulundu ancak sonuç alamadı.
Olaydan 20 gün sonra Kuşlukbağı köyü korucularından Nafiz Çelik, aileye Bahri'yi jandarmada gördüğünü, para karşılığında yardımcı olabileceğini, Yüzbaşı Mithat Gül'ün de dahil olduğu 4 kişilik bir ekip olduklarını söyledi. Kardeşini arayan Naif Kağanaslan Diyarbakır Merkez Jandarma Karakol Komutanı Yüzbaşı Mithat Gül ile görüştü. Mithat Gül ona "sen korucu olmadıkça ve köyü koruculaştırmadıkça Bahri'yi göremeyeceksin" dedi. Ailesinin tüm girişimlerine rağmen Bahri Kağanaslan'dan bir daha haber alınamadı.