19 Eylül 2024 Perşembe

Cihan Baran yazdı | Aleviler faşist saray rejiminin ve devletin Alevisi olmayacak

Faşist şeflik rejimi, aslında bir cumhuriyet projesi olan devletin Aleviliğini ve devletin Alevisini yaratma siyasetinde kurumsal ayakları da olan stratejik bir saldırı yürütüyor. Cemevi Başkanlığı bu operasyonel kurumların başında geliyor. Öte yandan Alevi toplumu ve demokratik hareketinin "devletin Alevisi olmayacağız" duruşu ve iradesi yine kuvvetli.

Faşist AKP-MHP iktidarı, Alevi toplumuna ve demokratik Alevi hareketine dönük asimilasyoncu kuşatma ve tasfiye saldırısına hız vermeye başladı. Kültür Bakanlığına bağlı olarak kurdukları asimilasyon teşkilatı Kültür ve Cemevi Başkanlığı eliyle birçok alandan ve kanaldan operasyon yürütülüyor.

Öncelikle faşist şeflik rejiminin Kültür Bakanlığı bünyesinde kurduğu kısaca Cemevi Başkanlığı kurumu, Alevi toplumu ve demokratik Alevi hareketi bakımından gayrimeşru ve yok hükmündedir. Keza onun başına atanan devşirme faşist de.

Bu gayrimeşru ve kontra teşkilatın kuruluşu esasen sistemli ve bütünlüklü bir kuşatma ve "devletin Aleviliği"ni inşa etme saldırısının kritik halkasıdır. Önce coğrafya genelinde AKP ve MHP'li faşist kadrolar eliyle dernek, vakıf, kültür ve cemevi adı altında çok sayıda işbirlikçi örgüt kuruldu. Kimi kurumlar ve kişiler de yakın ilişki ve markajla bu projeye devşirildi. Bu "Hızır Paşa" dernek ve vakıfları ile devletin Aleviliğini tesis edecek, sözüm ona Aleviler adına muhatap alınacak mevziler yaratıldı. Zira devlet aklında Alevilik, Alevilere bırakılacak bir konu asla olmamıştır. "Alevi örgütü ve Aleviler adına muhataplık gerekiyorsa onu da biz kurarız" zihniyeti devam ediyor.

Cemevleri Başkanlığının kurulması ve sözüm ona Cemevleri Yönetmeliği de bu faşist, asimilasyoncu operasyonun ikinci stratejik hamlesi olmuştur. Alevilerin haklı ve meşru demokratik taleplerini karşılamak yerine, Alevilerin ve demokratik Alevi kurumlarının iradesini kıracak ve Alevileri, Alevi inancı ve inanç kurumlarını devletin iradesine tabi kılacak bir nevi Alevi diyanet teşkilatı mantığı hayata geçirilmek istenmiştir. Şimdi ise Alevi inançsal faaliyetlerine ve ritüellerine müdahale etmekte, on yıllardır Alevi toplumu ve kurumları inisiyatifinde yapılan etkinlikleri gasp etmeye, Aleviler ve demokratik kurumları bu alanlarda engellemeye ve uzaklaştırmaya çalışmakta. Son birkaç haftaya yansıyan veriler bile bu asimilasyoncu kuşatma ve operasyonun kapsamı hakkında fikir vermektedir.

Faşist şeflik rejimi, bu kurum vasıtasıyla Alevi toplumu ve kurumları içerisinde de devletçi bir saflaşma yaratma çabası içinde. Örneğin kendi sitesinden kendilerinden maddi destek alan Alevi kurumlarına dair grafikler paylaşıyor. Bu kurumdan açıkça destek alan, bunun için başvuran dernekler yok değil. Ancak kurumu gayrimeşru gören, kapatılmasını isteyen ve destek almayan, başvuru yapmayan kurumlar ve şubelerini de sanki destek alıyormuş gibi gösteriyor. Mesela ilgili Alevi kurumunun talebi ve haberi olmadan devlet kanalıyla dernek ve cemevlerinin elektrik faturalarını ödedikleri, bu kurumlar bunu öğrenince kabul etmeyip itiraz ettikleri ve hangi kurumun kendilerine başvurduklarını açıklamalarını istedikleri halde bu sinsi muaviye siyasetinde ısrar ediyorlar. Bir yanda kendilerine meşruiyet sağlamaya çalışıyorlar, diğer yanda da Alevi kurumları içerisine güvensizlik yaratmak istiyorlar.

Cemevleri Başkanlığı Gençlik ve Spor Bakanlığı ile işbirliği içinde 30 Temmuz-4 Ağustos 2024 tarihleri arasında 9 ilden toplam 51 genç ile sözüm ona "Bir olalım, iri olalım ve diri olalım" temalı, "Hacı Bektaş Gençlik Kampı" gerçekleştirdi. Bir kişinin faşist MHP'nin sembolü kurt işareti yaptığı kamp fotoğrafı, kimlerle ve hangi zihniyetin örgütlenmeye çalışıldığının aleni resmi oldu. Kurumun ve faaliyetlerinin lanetli karnesini ifşa etti. Zira o faşist işaret Alevi toplumunun hafızasında Çorum'da, Maraş'ta, Sivas'ta kanlı kıyımlar yapan faşist çetelerle özdeştir. Bu katliamların hesabının sorulması için adalet mücadelesi yürütülüyor on yıllardır. Bu sene dördüncüsü düzenlenen bu kamplarla devlet ve faşist rejim Alevilere ve adalet mücadelesine bu şekilde yanıt vermiş oluyor.

Yine aynı hafta içinde tertiplenen ve her sene geleneksel olarak yapılan Kısas Aşure etkinliğine de el attıkları ortaya çıktı. Sanatçılar Tolga Sağ ve Muharrem Temiz bu durumu öğrendikten sonra teşhir ve kınama açıklamasıyla programdan çekildi. Ancak Cemevi Başkanlığı bu tarz etkinliklere el atma, gasp etme yoluyla operasyon sahasını genişletmeye devam ediyor.

Bunun son ve en önemli halkası ise bu yıl 16-17-18 Ağustos tarihlerinde düzenlenecek olan Hacı Bektaş Anma etkinliklerini gasp etme girişimidir. Her yıl belediye ve demokratik Alevi kurumlarının birlikte örgütlediği anma etkinliğiyle aynı tarihlere denk gelecek şekilde Cemevi Başkanlığı korsan ve provokatif bir etkinlik yapmak istiyor. Cemevi Başkanlığı ve Kültür Bakanlığı 15-16-17 Ağustos tarihlerinde yapacağı etkinliklerle Kültür ve Turizm Bakanlığına ait bina ve alanların kullanılmasını engelliyor, böylece belediye ve kurumların yapacağı etkinlikler için alan bırakmıyor. Bu kontra kurum ile onun Alevi inancı ve etkinliklerinden Alevileri ve kurumlarını uzaklaştırma, devşirdiği kişi ve kesimler (dede, pir, sanatçı vd.) üzerinden asimilasyoncu kuşatma siyaseti Alevi toplumu ve hareketinin haklı öfkesini çekiyor. Nitekim yüzlerce Alevi kurumu ile yüzlerce aydın ve sanatçının imzasıyla protesto ediliyor ve bu mücadele giderek şiddetlenecek görünüyor. En azından faşist rejim ve kurumlarının operasyonları artarak sürecek görünüyor. Keza Aleviler cephesinden de bu faşist kurumun kapatılması, devletin Alevi inanç etkinlik ve ritüellerinden elini çekmesi talebi ve mücadelesi öne çıkıyor.

Tüm bunların yanı sıra faşist şeflik rejiminin ÇEDES ve Maarif Modeli ile eğitim mecrasından başlattığı yeni faşist projeler de Alevi toplumu ve hak mücadelesinin doğrudan konuları olarak bu dönemde öne çıkıyor.

Faşist şeflik rejimi, aslında bir cumhuriyet projesi olan devletin Aleviliğini ve devletin Alevisini yaratma siyasetinde kurumsal ayakları da olan stratejik bir saldırı yürütüyor. Cemevi Başkanlığı bu operasyonel kurumların başında geliyor. Öte yandan Alevi toplumu ve demokratik hareketinin "devletin Alevisi olmayacağız" duruşu ve iradesi yine kuvvetli. Bununla beraber saldırının ciddiyeti ve ağırlığı düşünüldüğünde, bunu püskürtmek için verilecek cevap protestodan fazlası olmalıdır. Alevi toplumunun demokratik örgütlenmesinin ve taleplerinin yükseltildiği, toplumsal tepkinin sokağa yöneleceği, sokakta eylemli saflaşmayı esas alan bir mevzileri koruma ve hak mücadelesi programı ve pratiği oluşturulmalıdır. Alevi mücadelesinin 2008'den başlayan ve Gezi ile kıyama duran fiili meşru çıkışında olduğu gibi. Bunun deneyimi de mücadele dinamiği de diri durumda.