ÇHD İstanbul Şube Başkanı Akbulut: Hukuksuzluklara karşı direnmeliyiz
Baro seçimlerinin ertelenmesinin Metin Feyzioğlu'nun görev süresini uzatmak ve TBB seçimlerinde "çoklu baro"larla gövde gösterisi yapmak amaçlı olduğunu kaydeden ÇHD İstanbul Şube Başkanı Akbulut; Avukatlık Yasası'nda yapılan değişiklikle avukatlık mesleğine, avukatlık haklarına ve avukatlara yönelik ciddi bir saldırı olduğunun altını çizdi. Akbulut, başta İstanbul Baro yönetimi olmak üzere tüm meslektaşlarına bu saldırıya karşı mücadele çağrısı yaptı.
Avukatlık Yasası'nda yapılan değişiklikle, tüm avukatlık mesleğine, avukatlar ve avukatların haklarına yönelik tehdit sürüyor. Yasaya göre her çift sayılı yılların sonunda yapılması planlanan baro seçimleri ise salgını fırsata çeviren iktidarın pandemi bahanesiyle ertelendi.
Seçimlerin ertelenmesinin arkasındaki asıl nedeni, avukatlık mesleğine yönelik saldırıları, avukatların yaşadığı sorunlara ilişkin sorularımızı yanıtlayan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube Başkanı Avukat Çiğdem Akbulut, çoklu baro sisteminin mesleki hakları, avukatlık mesleğine, hak savunuculuğuna ve yükselen toplumsal muhalefeti durdurmayı amaçladığına işaret etti.
Avukatların itirazlarına rağmen "çoklu baro" düzenlemesinin ilk iki maddesi Meclis'te kabul edildi. Çoklu baro düzenlemesinin sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?Hukuk örgütleri ile birlikte baroların da hem meslektaşların haklarına, hem mesleğin kendisine sahip çıkması, hem de avukatlık mesleğini savunmak kadar insan hakları savunuculuğu misyonuna sahip olması gerekir. Toplumun her kesimine yönelik hak savunucusu olması lazım. Mevcut baroların, toplumsal muhalefetin yükseldiği anlarda belki yeterince yüksek sesle olmasa da ses çıkartmaya çalıştıklarını biliyoruz. Birlikte mücadele ettiğimiz zamanlar da oldu. Çoklu baro tam da böyle zamanlarda muhalif sesleri durdurmaya yönelik bir girişimdi. Düzenlemeye karşı daha fazla tepki gösterilmeli, daha fazla itiraz edilmeliydi.
Düzenlemenin mecliste görüşüldüğü süreçte mevcut baro başkanlarının yürüttükleri direnişi daha büyük bir kolektife dönüştürmek, sadece başkanların eylemi olmaktan çıkartmak istedik; avukat kimliklerimizle katılarak itirazı yükseltmeye çalıştık, ama ne yazık ki baroların kendisinden bu talebimize karşılık alamadık. Düzenlemenin geçmesinde mevcut baroların itirazlarını, direnişlerini gerektiği kadar yüksek kuramamalarının da etkisi var.
Yansımasını ise henüz fiili olarak çok fazla hissetmiyoruz. Ve aslında tam da baro genel kurullarının yapılamaması sebebi ile henüz hissetmiyoruz. Çoklu baro düzenlemesi ile amaçlananın bir parçası olarak, genel kurullar yapılamıyor, mevcut baro yönetimleri atıllaştırılıyor iken avukatlara yönelik, barolara yönelik saldırılar giderek artıyor. Genel kurulların yapılması akabinde fiili olarak, endişe duyduğumuz sonuçlarını, en çok da meslektaşlar arasında yaratacağı eşitsizliğe dair sonuçları göreceğimizden şüphemiz yok.
Baro seçimlerinin ertelenmesinin, bugüne bırakılmasının nedeni ne?
Yine çoklu baro ile çok paralel. Çoklu baro düzenlemesi her ne kadar meclisten geçti ise de, baro seçimlerinin yapılacağı Ekim 2020 tarihine kadar henüz ikinci barolar kurulamamıştı. Bu kapsamda, Pandeminin ve kısıtlamaların da sağladığı koz ile aslında 2. baroların kurulması için seçimler ertelendi. Devam eden süreçte Ankara ve İstanbul'da barolar kuruldu, ancak henüz amaçlanan gövde gösterilerinin yapılabileceği bir çoğunlukta değiller. Varoluş süreçlerinde, özellikle resmi kurum avukatlığı yapan meslektaşların bu barolara üye olmaya zorlandıklarını dahi duyduk. Buna rağmen yeterli sayıya ulaşılması zaman aldı. Özetle, baro genel kurullarının, çoklu baro sistemi ile kurulan yeni baroların iktidarın amaçladığı kadar büyük bir gövde gösterisi yapacak sayıda olmaları için ertelendiğini düşünüyoruz.
Bir diğer yanı da, ne yazık ki uzun yıllardır iktidarın kuklası haline gelen Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu'nun da bu şekilde görev süresi uzatılıyor. Hukukun esamesinin okunmadığı bugünlerde, en basit en temel hak ve özgürlüklere dair talebini dile getiren herkes muhalif oluyor, insanlar siyasi görüşleri ile iktidara muhalif olmasalar bile sırf bir temel haklarını savundukları için değil muhalif ‘terörist' ilan ediliyor. Bu noktada biz avukatların da kurumsal olarak güçlü şekilde söyleyeceğimiz sözümüz yok edilmeye çalışılıyor. AKP kongreleri her türlü tedbirsizlik içinde gerçekleştirilirken, aynı pandemi baro seçimlerinin ertelenmesine gerekçe gösteriliyor.
Kadın, işçi ve genç avukatların maruz kaldığı sorunlar neler?
Mesleğe yönelik çok ciddi bir saldırı var. Sanılmasın ki sadece toplumsal muhalefetin avukatlığının yapılmasından ötürü, ceza davaları ile ilgilenen ya da muhaliflerin avukatlığı yapan meslektaşlarımıza karşı yapılıyor bu saldırılar. Daha çok yeni, meslektaşımız Ersin Arslan bir icra işinde hacze çıktığında borçlu tarafından öldürüldü. Buna giden yol ise adliyeden açılıyor. İcra memurları, katipler, müdürler tarafından çok sıkça bir hor görülme söz konusu. Hangi dosya olursa olsun; boşanma davası, ticaret davası, duruşma sırasında hakim tarafından bir hor görülme söz konusu.
Genç meslektaşlarımız ise buna daha çok maruz kalıyor. Yaşları sebebiyle tecrübesiz oldukları düşüncesi ile olsa gerek, hem hakimler hem diğer adliye personeli, bir güç uygulama aracı olarak görebiliyor genç meslektaşlarımızı. Ancak bunun tabi ki tecrübeyle alakası yok. Hiçbir noktada bir avukata bu şekilde davranılamaz. Sokakta borçlu sıfatıyla meslektaşımızı katleden kişiye, o güç adliyeden ve hakiminden personeline aslında iktidardan geliyor. Avukatın, sürekli savundukları müvekkili ile özdeşleştirilip karşı tarafa düşmanlaştırılması, halka yabancılaştırılması, kötülenmesi bu saldırıların büyük bir parça etkileri. TV'de izlediğimiz dizilerde dahi avukatın bir emir eri gibi muamele görürken yansıtılması, bunların tamamı topluma yansıtılan bir düşünce algı biçimi. Ve ne yazık ki en çok genç meslektaşlarımız maruz kalıyor. Bu sorunları biz de ÇHD olarak asla yalnızca toplumsal muhalefetin avukatlığı ya da ceza avukatlığı üzerinden görmüyoruz, çalışma yürüttüğümüz her alanda her noktada meslektaşlarımız ile birlikte olmaya, sesimizi birlikte yükseltmeye çalışıyoruz.
Kadın meslektaşlar için ise, toplumun her alanında olduğu gibi karşı karşıya ve baş etmek zorunda kalınan bir erkek baskısı var. Kimi zaman meslek erbaplığı, üstatlık gibi başlıklar altında, çoğu zaman açıkça patronluk kisvesiyle genç ve meslekte yeni olmaları yanında bir de bu toplumda yalnızca kadın olmanın getirdiği şiddet ve baskıyla, mobbingle karşı karşıya kalıyorlar. Dile getiriyoruz ve getirmeye devam edeceğiz. Birlikte mücadele etmekten, sözümüzü söylemekten ve şikayetlerini dile getirmekten, teşhir etmekten geri durmayacağız.
Önümüzdeki baro seçimlerine ilişkin son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Baro seçimlerinin ertelenmesi ile alakalı son olarak, ÇHD olarak bir seçim grubu şeklinde hareket etmesek de her zaman mücadele edecek, insan hakları ve özgürlüklerden yana söz kuracak ve yer tutacak,hem meslek hakları için hem de insan hakları için mücadele edecek bir barodan yanayız. Bu doğrultuda mücadele etmemiz gerekiyor.
Mevcut baro yönetimi, seçimlerin ertelenmesinin hukuksuz olduğunu dile getiren bir açıklama yapmakla yetiniyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Hukuka aykırı bunca yasaklamalara, kısıtlamalara rağmen tam da bugünlerde mücadele eden kadınlar, öğrenciler, işçiler gözümüzün önünde. İstanbul Baro yönetimi de onlardan örnek almalı. Bu doğrultuda, hukuksuzluğu teşhir ve ifade etmekten ziyade direnmeye çağırıyoruz.