24 Kasım 2024 Pazar

ÇEVİRİ | İşçi haysiyeti ve direniş: İspanya'da madenciler ve kapitalizm

İspanyol madencilerin ocakların kapatılmasına karşı 2012'de düzenlediği iki aylık grevin ışığında Gregorio Alonso, ülke madencilerinin sektördeki direnişlerinin ve politik mücadelelerinin tarihsel ve güncel önemine dair değerlendirmelerde bulunuyor. İspanya'nın devlet yapısını oluşturan otonom bölgelerden Asturya'da 2012'de 8 bin işçinin katılımıyla gerçekleşen bu grev bölgenin direniş geleneğinin yeni bir halkasıydı.

İspanya İç Savaşı öncesinde 1934'de bir önceki yıl gerçekleşen genel seçimlerde muhafazakarların iktidara gelmesine, 1962-63'te Franco faşizmine, 1984'de ve 90'larda özelleştirme ve esnek çalışma koşullarına karşı her biri iz bırakan büyük grevler örgütleyen Asturya maden işçilerinin sınıf bilinci tüm neoliberal kuşatmaya rağmen canlı kalmayı sürdürüyor.

Madencilerinin direnişleri gibi onlar etrafında gelişen enternasyonal dayanışma da büyüktü. Farklı ülkelerdeki grev dalgalarının birbirine ses vermesi, pratik eylem ve dayanışma örgütlemesi bugün Amazon gibi ülkeleri aşan tekellerin farklı ülkelerdeki işçilerinin eş zamanlı eylemlerinde olduğu gibi sermaye için çok daha sarsıcı olabiliyor. Yeni sarsıntılar yaratmak için 1 Mayıs'a giderken işçi sınıfının tarihi direnişleri, kazanımları ve kayıpları bugünün militan öncü işçileri için devrimci seçeneğe ışık tutmayı sürdürüyor.

İspanyol madencilerin ocakların kapatılmasına karşı 2012'de düzenlediği iki aylık grevin ışığında Gregorio Alonso, ülke madencilerinin sektördeki direnişlerinin ve politik mücadelelerinin tarihsel ve güncel önemine dair değerlendirmelerde bulunuyor. İspanya'nın devlet yapısını oluşturan otonom bölgelerden Asturya'da 2012'de 8 bin işçinin katılımıyla gerçekleşen bu grev bölgenin direniş geleneğinin yeni bir halkasıydı.

19. yüzyıl oligarşik liberalizminden 1975 sonrası demokrasisine Leon, Asturya, Aragón, Murcia ve Endülüs maden bölgeleri boyunca bir işçi sınıfı direniş kültürü büyüye ve yayılageldi. Farklı siyasi ve sosyal rejimler altında endüstri ve maden işçileri arasında özgün bir kaynaşma hali kök saldı. Akademisyenler ve yorumcular, bunun ekonomik, sosyal ve politik haklar için kolektif savunma stratejilerini beslediği iddiasında hemfikirler. Politik mitler ve toplumsal inşa arasında bir yerde işçilerin ateşli geçmişi ve bugünü, aşırı sömürgen yerli ve uluslararası patronlara ve ayaklanan işçilere yönelik baskıcı devlet politikalarına eşit derecede meydan okuyor. Bunlar hala, İspanya'da işçilerin haysiyetinin son dayanak noktaları olarak algılanıyorlar ve grev faaliyetlerinin geçici olarak askıya alınması, şimdilik taktiksel ılımlılık akıllıca görünse de, bu gerçeğin üzerini örtmeye yetmeyecektir.

10 Temmuz 2012'de grevdeki yaklaşık 400 madenciden oluşan grup, birkaç hafta önce kuzeydeki Asturya ve Aragon'dan başlattıkları uzun yürüyüşün ardından Madrid'e giriş yaptı. Tüm yolculuk boyunca ve özellikle de İspanya'nın başkentinde yoldaşları ve greve sempati duyanlarca hoş karşılandılar, ağırlandılar ve desteklendiler. Hükümetin Asturya ve Aragon'daki çoğu maden ocağının kapatılması kararına karşı iki aydan uzun süredir grevdelerdi. Önerilen kapatmaların sözde gerekçesi uluslararası rekabet karşısında ocakların karlılık eksikliği ve düşen üretkenlik düzeyleriydi. (...) İngiltere deneyiminin gösterdiği üzere kömür ocaklarını kapatarak hükümet gayet maden bölgelerinin kaderini belirliyor ve onları uzun yıllar sürecek ekonomik yoksunluk, sosyal olarak yerinden olma ve ağır sıkıntılar çekme sürecine itiyor olabilir.

Ancak bu tür bir neticelenme elbette, istikrarlı ve devamlılığı olan bir direniş kampanyasıyla yüzleşecektir. Son iki ayda İspanya medyası, madencilerin girişimlerine dair derinlemesine ve dengeli bir incelemeyle kamuoyuna görüş sağlamak için hiçbir şey yapmadı. Bu kendi başına yeni bir haber değil; medya aynı zamanda Occupy hareketinin İspanya bölümü 15-M hareketinin faaliyetleri ve önerilerini yayınlamada da başarısız oldu. İzleyiciler TV'de Ulusal Polis ve Sivil Güvenlik ile madenciler arasında sokak ve açık alandaki çatışmanın görüntülerini izledi. Ancak, onların halka açık meclisleri, tartışmaları ve işlerini nasıl koruyacakları ve çektikleri acıların nasıl ele alınacağına dair önerileri gösterilmedi. İlgili ya da daha meraklı olanlar, internette anaakım siteler dışında alternatif analizlere, bloglara, forumlara erişebilirler. Bunlardan bazıları ‘La dignidad de los mineros y la cobardía de los cobardes‘ filmi ve Diagonal Web üzerine makaleler. İngilizce olarak ise Spanish Miners Solidarity Committee blogunda ve Alliance for Workers' Liberty sitesinde bilgilere erişilebilir.

Asturya ve daha genel olarak Kuzey İspanya madencileri, sosyo-politik haklarını aktif bir şekilde savunmak için olan iradeleriyle yoğun bir mücadele sayesinde kazanılmış uzun ve hak edilmiş bir şöhrete nail oldular. Bu politik mücadele tarihi Adrian Shubert, David, Ruiz ve Ruben Vega tarafından ustalıkla çalışıldı. 19. yüzyılda kesinlikle kayda değer deneyimler olsa da madencilerle ve devlet otoritesinin şiddetli çarpışma tarihinin en ünlü bölümü hiç kuşkusuz Ekim 1934'teki¹ Asturya Devrimi denilen kesittir.

Anarşist, komünist ve sosyalist eylemcilerin üç haftalık koordineli çabaları ve muhafazakar hükümete karşı açıktan isyan, ulusal ve uluslararası orta sınıflara korku verici bir örnek oluşturdu. Sendikalı ya da değil, greve çıkan madenciler, sanayi işçileri ve kırsaldaki işçiler, 1931-33 arasında İspanya Sosyalist Partisi (PSOE) Cumhuriyetçiler kabinesi tarafından sağlanılan ilerici sosyal reformların çoğunu geriye saran sağcı Radikal Cumhuriyetçi-İspanya Otonom Haklar Konfederasyonu (CEDA) hükümetini durdurmak için dağların yolunu tuttu. Mücadele bir süre sonra bir tür devrim halini aldı. Harekete geçen işçiler mülkleri ve şirketleri kolektivize ettiler, yerel patronlara saldırdılar, ruhban sınıfına karşı şiddet eylemlerine giriştiler ve Sivil Güvenlik ve orduyla karşı karşıya gelişlerinde şiddet kullandılar. General Francisco Franco, İspanya İç Savaşı'nda da olacağı üzere Fas cephesinden doğrudan aktarılan Magrip lejyonun insan gücünü oluşturduğu şok taburlarının desteğiyle isyanı bastırmayı başardı. Bunu, işçi ve eylemcilere "cüretkarlıklarının" bedelini idam ve kitlesel hapis cezalarıyla oldukça ağır bir şekilde ödettikleri sert bir baskı dönemi takip etti. Bu baskının neden olduğu acı ve o Ekim sırasında yapılan hataların hafızası, devamındaki 1936-39 Devrimi ve İç Savaş sırasında bile daha ılımlı ve tavizkar taktikler izleyecek olan işçilere ağır dersler öğretmişti. Diğer yandan, Asturya Devrimi bir süre sonra, grevdeki işçileri onurlandırmak için Fas'ın Argel kentinde ertesi yıl kolektif kurgu bir uyarlama yayımlayan Albert Camus gibi sıra dışı entelektüellerin dikkatini çekecekti.

Franco diktatörlüğü altında madenciler, ilk büyük çarpışma kaybedilse bile savaşın bitmediğini gösterecekti. Daha dikkatli ve barışçıl ama eşit derecede meydan okuyucu bir planla Asturyalı madenciler, iş ve yaşam koşullarını iyileştirmek için 1957-58'de ve daha sonra 1962'de grevler örgütlediler. Rejimin otoriter doğası gereği işçi hakları çoktan süresiz bir şekilde askıya alınmıştı ve her grev ya da endüstrideki her çatışma otomatik olarak politik hale geliyordu. Madenciler bir kez kendilerine düşen payı artırmak için aynı dayanışmayı ve kararlılığı gösterdiler ve ne polis ne de Sivil Güvenlik, herhangi bir provokasyona yer verilmediği için onlara karşı güç kullanamadı. İşçiler, aileleri ve komşuları bir araya getiren bu süreğenleşen dayanışmanın herhangi bir zayıf karnının olmaması devlet kurumlarını şaşırttı ve madencilerin direngenliği ve kararlılığını teyit etmiş oldu. Bu hareketlilik dalgasının başarıları sınırlıydı; ancak yine de madencilerin adanmışlığı, işçilerin baskı altına alındığı ve ulusal izolasyonun olduğu 20 yıllık dönemin ardından tazelenmiş politik bir adalet duygusu geliştiren diğer militan işçilere, mahalle derneklerine ve öğrencilere bir örnek oluşturdu. Bununla birlikte 1970 ve 1980'ler rekor sayıda greve ve sivil itaatsizlik eylemlerine tanık olacaktı. Önce Franco rejiminin sonunda demokrasi lehine ve 10 yıl kadar sonra Demokratik Merkez Birliği (UCD) ve PSOE hükümetlerince uygulanan ve İngiltere'de Thatcher'ınkine yakın benzerlik taşıyan sanayisizleşme uygulamalarına karşı eylemlerde madenciler gerektiği gibi ön cephede yer aldı.

(...) Farklı zanaatlardan ve uluslardan işçiler arasındaki bağlar halihazırda yayılıyor. Yorkshire, Merseyside, Galler ve Lancashire'da kurulan İspanyol Madencilerle Dayanışma Komitesi bunun iyi bir kanıtı. Bölgeyi sarsan 1984-85 grevlerinde bu bölgelere bu kez İspanya'dan destek ve dayanışma gönderildi. Gelecek, işçi sınıfı onuru ve dayanışmasının, çöken neoliberal kapitalizm tarafından giderek daha fazlası dışlanan yeni nesillere halen öğreteceği iyi dersleri olup olmadığını gösterecek. Bu sırada ise en azından temel sosyal, ekonomik ve yurttaşlık haklarını savunmak için harekete geçen militan yurttaşların morali, madencilerin cesareti ve dayanıklılığıyla yükselecek.

Dr. Gregorio Alonso Leeds Üniversitesi Modern Diller ve Kültürler Okulu'nda öğretim üyesi. Araştırma konuları arasında Modern Avrupa'da siyasi ve dini çatışmalar ve 19. yüzyılda liberal ve Katolik geleneğin oluşturulması yer alıyor.

1 Ekim 1934 Devrimi sürecini anlatan Wikipedia maddesindeki Asturya başlığında şu bilgiler yer alıyor: Asturya'daki ayaklanma Oviedo'daki karargah sayesinde iyi hazırlanmıştı. Asturya'nın bir dizi maden kasabasında yerel sendikalar küçük silahlar kuşandılar ve grevin gerçekleştiğini görmekte kararlıydılar. Savaş, madencilerin yerel Sivil Saldırı Güçleri'ne ait karakollara saldırarak çok sayıda kasabayı ele geçirmesiyle 4 Ekim akşamı başladı. 5 Ekim şafağında isyancılar Turon'daki rahipler okuluna saldırdı. Katolik kilisesine bağlı Passionist rahipler ve öğrenciler yakalandı ve Devrimci Komite'nin kararı için beklenirken "Halk Hapishanesi"ne konuldu. Aşırılıkçıların baskısı altında Komite onları ölüme mahkum etti. 34 rahip, 18-21 yaş arasındaki 6 genç vaiz, çok sayıda patron ve sivil güvenlik gücü, Mieres ve Sama'da devrimciler tarafından idam edildi. Kilise, manastır ve Oviedo'daki üniversitenin bir kısmı dahil 58 dini bina yakıldı. Aynı gün madenci grupları, eyalet başkenti Oviedo'ya giden yolda ilerledi. 1500 hükümet askerinin savaşmaya devam ettiği iki karakol hariç 6 Ekim'de kent alınmıştı. Madenciler, büyük sanayi merkezi La Felguera dahil bir dizi diğer kenti kuşatmaya devam etti ve kontrol ettikleri kentlerde "devrimci komiteler" adıyla kent meclisleri oluşturdu. 3 gün için Asturya merkezi isyancıların eline geçmişti. Madencilerin kurduğu devrimci sovyetler, bölgelerinde düzeni sağlamaya giriştiler. Ramón González Peña ve Belarmino Tomás'ın daha ılımlı sosyalist liderliği şiddeti sınırlandırmak için önlemler aldı. Oviedo'nun ele geçirilmesiyle kentteki cephanedeki 24 bin tüfek ve diğer askeri malzemeler de isyancıların oldu. Örgütlenme komiteleri 18-40 yaş arasındaki her sektörden işçilerin "Kızıl Ordu" saflarına katılmasını talep etti. 10 gün içinde 30 bin işçi çarpışmalar için harekete geçirildi. İsyancılar kontrol ettikleri bölgelerde proleter devrimini ilan ettiler ve düzenli para kullanımını kaldırdılar.

*Gregorio Alonso'nun 18 Ağustos 2012 tarihinde kaleme aldığı İspanyol madencilerinin direnişine ilişkin History Workshop'ta yayınlanan yazısı Ivana Benario tarafından ETHA için kısaltılarak Türkçeye çevrilmiştir. Yazının girişinde italik yapılan bölüm çevirmen tarafından kaleme alınmıştır. Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.