4 Ekim 2024 Cuma

Çepni: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı; rantın,  talanın, yolsuzluğun merkezi oldu

Çevre ve Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın bütçe görüşmelerinde konuşan HDP Milletvekili Çepni, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın diğer bakanlıkları denetim altında tutarak doğayı koruması gerekirken, AKP döneminde rantın, talanın ve yolsuzluğun adresi olduğunu vurguladı. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Murat Çepni, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Çevre ve Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın bütçe görüşmelerinde konuştu. 

COP26'da görüşmelerin hala sürdüğüne dikkat çeken Çepni, iklim krizinin tüm dünyada hem devletlerin hem de halkların en temel gündemi olduğunu belirtti. İkili bir yaklaşım olduğunu söyleyen Çepni, "Birisi iklim krizinin yaratıcısı olan 70,80 tane şirket ve devletin meseleye yaklaşımı bir de milyarlarca insanın, halkın, yoksulun meseleye doğrudan dahil oluşu. Dolayısıyla, Çevre Bakanlığımızdan bu meselelere, bütün tartışmalara iklim krizi çerçevesinden bakabilmesini bekleriz" dedi.

'BAKANLIK YOLSUZLUĞUN ÖNÜNÜ AÇIYOR'
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının, Enerji Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığını denetlemesi gerekirken tam tersine; rantın, talanın, yolsuzluğun önünü açtığını vurgulayan Çepni, Türkiye'nin yaklaşık olarak yüzde 60'ının maden alanı olarak ruhsatlandırıldığını, bu alanların bir kısmının ormanlarda, bir kısmının yerleşim yerlerinde bir  kısmının da meralarda olduğunun altını çizdi. 

Çepni, şu verileri aktardı: "Örneğin, Tokat'ın yüzde 46'sı, ormanlarının yüzde 44'ü, korunan alanlarının yüzde 30'u, büyük ovalarının yüzde 13'ü madene ruhsatlı. Tokat'ın yüzde 46'sından bahsediyorum. Karaman'ın yüzde 53'ü, ormanlarının yüzde 31'i, korunan alanlarının yüzde 41'i, önemli doğa alanlarının yüzde 54'ü, tarım alanlarının yüzde 41'i madenlere ruhsatlı. Tekirdağ ve Kırklareli'nin  yüzde 65'i, ormanlarının yüzde 68'i, korunan alanlarının yüzde 83'ü, önemli doğa alanlarının yüzde 78'i, tarım alanlarının yüzde 63'ü, meralarının yüzde 73'ü madenlere ruhsatlı. Zonguldak ve Bartın'ın; yüzde 72'si, ormanlarının yüzde 64'ü, korunan alanlarının yüzde 71'i, önemli doğa alanlarının yüzde 61'i, tarım alanlarının yüzde 66'sı madenlere ruhsatlı. Kahramanmaraş'ın yüzde 58'i madenlere ruhsatlı. Eskişehir'in yüzde 71'i madenlere ruhsatlı. Afyon'un yüzde 52'si madenlere ruhsatlı. Muğla'nın yüzde 59'u madenlere ruhsatlı. Erzincan ve Dersim'in yüzde 52'si madenlere ruhsatlı. Özellikle Kazdağları-1994 yılında millî park, 1998 yılında tabiatı koruma alanı ilan edildi-52 farklı noktada 3 bin 232 hektar alan genel kaynaklarını yerinde koruma sahası olarak kayıt altına alındı. Kazdağları'nın yüzde 76'sı ruhsatlandırıldı. Alan bin 734 ruhsata bölündü; bu ruhsatların yüzde 41'i aktif, orman varlığının yüzde 80'i maden ruhsatlarına verilmiş. Yine, millî parkların yüzde 54'ü ihale alanlarında kalıyor. Kazdağı Millî Parkı'nın yüzde 80'i, Troya Tarihî Millî Parkı'nın yüzde 10'u ihale ruhsatı alanında. Düşünün, ülkenin neredeyse yarısı maden sahalarına ruhsatlandırılmış durumda. Bu koşullarda, biz Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bütçesini konuşuyoruz. Yine, altmış yılda, 70'e yakın göl kurudu. 3 Van Gölü büyüklüğünde göl kurudu." 

'BU VERİLERLE KÜRESEL ISINMAYI SINIRLANDIRMAK MÜMKÜN DEĞİL'
Bir diğer gerçeğin ise termik santraller olduğunu söyleyen Çepni, fosil yakıt rezervlerinin yüzde 90'ının toprağında altında bırakılmadıkça küresel ısınmanın 1,5 dereceyle sınırlandırmanın mümkün olmadığına dikkat çekti. 

Çepni, "Bir diğer gerçek de ormanlar meselesi. Orman yangınlarıyla geçen yaz karşı karşıya kaldık. Düşünün ki orman yangınlarında ormanlarımız çayır çayır yandı. Büyük bir orman varlığı ortadan yok oldu. Dolayısıyla iklim krizi açısından en temel meselelerden, sebeplerdendir fosil yakıtlar ve ormansızlaşma meselesi. Muğla'da neyi tartıştık biz? Muğla'da yangınların söndürülmesindeki gerekli alet, edevat, uçağın olup olmamasını. Yani bu mesela, bizim Çevre Bakanlığımızın doğrudan bir görevi olmalı; böyle bir görevimiz şu ana kadar açıklanmış değil. Bizim resmî olarak, görevimiz olarak tanımlanmamış olabilir fakat İklim Değişikliği Bakanlığı olması itibarıyla da bu temel olarak bizim işimiz" dedi. 

'ORMANLAR, DEVLETTEN VE ŞİRKETLERİNDEN KORUNUYOR'
AKP iktidara geldiğinde toplam tarım arazisinin 40 milyon 644 bin hektar iken 2017'de toplam arazi 37 milyon 992 bin hektara gerilediğini kaydeden Çepni, "İşlenen tarım arazisi 2003 yılında 26 milyon 27 bin hektar iken 2017'de bu rakam 23 milyon 375 bin hektara geriledi. Diğer taraftan, ormanları korumaya çalışan bir halk gerçekliğimiz var. Akbelen'de ormanlar korunuyor; kimden korunuyor? Devletten. Rize İkizdere'de ormanlar korunuyor; kimden korunuyor? Devletten. Devletin şirketlerinden korunuyor. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı. 

Depremlerin de çok kritik bir noktada olduğunu dile getiren Çepni, Türkiye'nin yüz ölçümünün yüzde 92'sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusun yüzde 95'inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin yüzde 98'i ve barajlarının yüzde 93'ünün deprem bölgesinde bulunduğunu söyledi. Çepni, böyle bir tehlikeye rağmen iktidarın yeni planlar yapmaktan bahsettiğini belirtti.

Çepni, şu ifadelerle devam etti: "Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, çevreyi ve şehirciliği korumakla, insan ve doğa yaşamını korumakla görevlidir. Fakat bu verilere baktığımızda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı özellikle AKP'li yıllarda rantın, talanın, yolsuzluğun merkezi haline gelmiştir. Bırakın korumayı insanlar, köylüler, şehirde yaşayan insanlar yaşam alanlarını, ormanlarını Bakanlıktan korumaya çalışıyorlar. Örneğin, İkizdere'de bilirkişi rapor verdi çalışmanın hukuksuz olduğuna dair, halen çalışma durdurulmadı. Burada devreye girmesi gereken Çevre ve Şehircilik Bakanlığı değil mi? Girmiyor, görmezden ve duymazdan geliyor. Bakanlık bu anlamda tercihini yapmış, sermayeden yana yapmış, kardan, ranttan ve inşaattan yana yapmış durumda.

Biz burada, milyonlarca insanın hayatı ve geleceği yok olan doğanın tarafından ve onun sözcüsü olarak burada konuşuyoruz. Sizse burada yüzde 1'in temsilcisi olarak karşımızdasınız, o anlamda sizi bir kez daha eleştiriyor ve reddediyoruz."