26 Kasım 2024 Salı

'ÇED raporuyla toprak kaymasının çok alakası var'

Magazin programlarına çıkarak İliç katliamındaki rolünü silikleştirmeye çalışan AKP'nin İBB adayı olan Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Murat Kurum'un "ÇED raporu ile toprak kaymasının ne alakası var?" sözlerine çevre hukukçusu Erdem yanıt verdi. Erdem, “Çok alakası var" dedi. Kapasitesinin üzerinde üretimin sonuçlarının yaşandığına, “ön tedbirlilik" ilkesinin işletilmediğine dikkat çekti.

Erzincan'ın İliç ilçesinde Anagold Madenciliğe ait Çöpler maden sahasındaki resmi açıklamaya göre 9 işçi tonlarca siyanürlü toprağın altında kaldı. 13 Şubat günü yaşanan katliamın üzerinden 11 gün geçti ancak işçiler hala çıkarılmadı. Kurtarma çalışmalarına 16 Şubat günü başlanıp 18 Şubat günü çalışmalar sona erdirildi. O günden bu yana da işçileri kurtarmak için bir şey yapılmıyor.

Devlet Anagold Madenciliği aklamak için çabalarken, AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı olan Çevre ve Şehircilik eski Bakanı Murat Kurum, madene ÇED olumlu raporu veren ve kapasite artırımına imza atan isim.

Kurum, televizyon televizyon gezerek kendini aklamaya çalışırken, son olarak magazin programlarına katıldı. Kurum, “Ya ÇED raporu ile toprak kaymasının ne alakası var ya?" sözleriyle kendisini savunurken, Özgür TV'de haber yayınına katılan çevre hukukçusu Cömert Uygar Erdem, “Çok alakası var" dedi.

'ÇEVRE BAKANLIĞI ÇED RAPORUNDAN SONRA DA İŞLETMEYİ DENETLEMELİ'
ÇED raporunun bir projenin yol haritası olduğunu anlatan Erdem, ÇED raporunda verilen taahhütler üzerinde işletmenin çalışmalarını sürdürme zorunluluğu olduğunu söyledi. ÇED olumlu belgesinin verilmesiyle sürecin tamamlanmadığını, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının, ÇED raporunda sunulan taahhütler doğrultusunda faaliyet yürütülüp yürütülmediğini denetlemesi gerektiğini hatırlattı. Sürecin bununla da tamamlanmadığını kaydeden Erdem, “Faaliyet ömrü bittikten sonra da eski haline iade, yani rehabilitasyon süreci başlar ve bunun tamamlanmasından da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sorumludur" diye ekledi.

'ÇED RAPORUYLA TOPRAK KAYMASININ ÇOK ALAKASI VAR'
İliç'te büyük bir yığının açık bir vadide ocağın içeriğine doldurulduğunu belirten Erdem, “ÇED raporuyla toprak kaymasının ne alakası var" diyen Kurum'a yanıt verdi. Erdem, “Bunu eski haline nasıl getireceksiniz. Bunun sorumluluğu da Çevre ve Şehircilik Bakanlığında. Bunları da kapsayan çok daha geniş bir yetki ve denetim silsilesinden bahsediyoruz. Çok alakası var" dedi.

ÇED raporunda yaşananların hesaba katılmadığını söyleyerek bu durumu eleştiren Erdem, “Bunlarla alakası yoksa neden ÇED raporunda firmalar depremle ilgili taahhütte bulunuyor. Fay hattı sınırlarında mı değil mi diye irdelemeyi neden yapıyorlar? Buradaki olası iş güvenliği iş sağlığı ile ilgili neden taahhütte bulunuyorlar" sorularını yöneltti.

'ŞİRKETLERİN TAAHHÜTLERİNİN BİLİMSEL OLABİLİRLİĞİ İRDELENMİYOR'
“Elbetteki etkisi var" diyerek sözlerine devam eden çevre hukukçusu Erdem, “Siz burayı kurduğunuzda sadece tesis olduğu yerde durmuyor. Etrafındaki su kaynakları, doğal kaynaklar üzerinde risk barındırıyor. Ve o risklerin gerçekleşmemesi için neler yapılması gerektiğinin irdelenmesi gerekiyor. Ama bu sadece bir taahhüt silsilesi değil, şirketin bu konudaki taahhütlerinin bilimsel anlamda olabilirliğinin de irdelenmesi gereken bir süreç. Ama bu şekilde işletilmiyor Türkiye'de. Sıkıntılarda bunlarla beraber başlıyor" diye konuştu.

'KURUM İÇLER ACISI BİR İTİRAFTA BULUNDU'
Deprem örneğini veren Erdem, depremde sadece binaların yıkılmadığını ya da selin kentin sokaklarını ve sadece konutları sular altında bırakmadığını, deprem anında bir petrol istasyonunun patlayabileceği, herhangi bir yerde yangın çıkabileceğini hatırlatarak bunların da hesaba katılarak önlem alınması gerektiğini söyledi. Bu örneğin ardından siyanürlü altın madenciliğinin, siyanür, sülfürik asit ve sika gibi kimyasallar barındırdığını hatırlatan Erdem, “Siz bu tesiste bir nehrin tepesinde bu kadar kimyasalı tutuyorsunuz ve bu kimyasalın bir olası riskte nehre inmemesini nasıl garanti ediyorsunuz. Bunu ölçmeniz gerekiyor. 'Ne alakası var' diye bu şekilde bakmışsa ve o yüzden bu karar verilmişse vay halimize yani. Bunun kendisi çok içler acısı bir itiraf gibi duruyor" diye konuştu.

'KAPASİTENİN ÜZERİNDE ÜRETİM YAPILINCA KAZA YAŞANDI'
İliç'te yaşanan maden katliamının ardından yönetilemeyen bir süreçle karşı karşıya olunduğunu aktaran Erdem sözlerine şöyle devam etti: “Böyle bir şeye izin verilmiş kapasitesinin üzerinde bir üretim gerçekleşmiş ve bundan kaynaklı olarak da böyle bir kaza gerçekleşmiş durumda. Burası deprem bölgesi. Bir deprem ya da olası bir sel durumunda burası çok daha hızlı bir şekilde Fırat Nehrine karışabilir. Zaten bulunduğu yer canlı bir metabolizma, içinde kimyasalları taşıyor ve yeraltı sularına sızabilir. Bunun dışında açık ortamda bulunmasından kaynaklı olarak gazın salınması söz konusu olabilir. Bunun içerisindeki bir takım sıvıların buharlaşması üzerinden bölgedeki insanlar, tüm canlılar ve bitkilerin üzerinde tehditler barındırıyor. Bunların hepsinin ÇED raporunda öngörülmüş olması gerekiyordu. Kayma anında vadiye akmasını önleyecek tedbirlerin alınması gerekiyordu. Bunlar çevre hukuku açısından baktığınızda, 'ön tedbirlilik' dediğiniz mekanizmadır. Sizin riskleri öngörüp ona göre önleyici mekanizmaları daha başından güçlendirmeniz gerekiyor. Gelinen noktada bunlar öngörülmediği için yönetimi de yapılamıyor. Çünkü yönetemeyecekleri kadar büyük bir üretime izin vermiş. Böyle bir garabet ortaya çıkmış."