Çare ezilenlerin birleşik antifaşist direnişinde
HDK Emek Meclisi'nin direnişçi işçileri buluşturan "Emeğin Forumu" kayda değer bir çaba. HDP Kadın Meclisi'nin Farplas direnişiyle pratik dayanışma tutumu sergilemesi de öyle. Birleşik İşçi Hareketi'nin çeşitli devrimci ve antifaşist kuvvetlerin Farplas direnişine kitlesel çıkarma yapmalarına önayak olan çalışması özellikle örnek verilmeyi hak ediyor. Fiili meşru mücadele sahasında birleşik bir devrimci inisiyatif odağı olarak BMG'nin önünde, bugünkü işçi ve emekçi hareketlerinin birleşip büyümesine hizmet edecek politik kanallar açma görevi duruyor. Birleşik demokratik cephe partisi olarak HDP'nin önünde, olanca aciliyetiyle, politik önceliğini bugünkü işçi ve emekçi hareketlerinin birleşip büyüme ihtiyacını yanıtlamakla belirleme görevi duruyor.
İşçilerin ve emekçilerin birbirine paralel iki mücadele rüzgarı hız kesmeden esmeye devam ediyor. "Zamlar geri alınsın" ve "Ücretler artırılsın" talepleri, kitle hareketinin bu iki kulvarına damga vuran en acil iki istem olarak gitgide öne çıkıyor.
Emekçilerin elektrik zammına karşı tepkilerinin kitlesel protestolar şeklinde sokağa aktığı yerlere, Adana, Antakya, Bursa, Mersin, Dersim ve Eskişehir gibi birçok kent ekleniyor. Öfke çığ gibi büyüyor. Esnaflar arasında elektrik faturasını dükkan camına yapıştırma ya da dükkanda mum yakma biçimlerinde ortaya çıkan protesto tutumları hızla yayılıyor. Gösterilerde yakılan elektrik faturaları, yalnızca elektrik zammına dönük öfkeyi ifade etmiyor, aynı zamanda emekçinin bütün temel ihtiyaç maddelerine yağan zam sağanağına, başa çıkılamaz hayat pahalılığına karşı patlama halindeki genel toplumsal öfkenin çarpıcı bir sembolü oluyor.
İşçilerin ücret artışı ve sendika hakkı odaklı direnişlerine, Antep'in tekstil ve dokuma işletmelerinden İstanbul'un çorap imalathanelerine ve Aliağa'nın gemi söküm tesislerine kadar pek çok yerde, işçi sınıfının yeni yeni bölükleri katılıyor. Bilhassa sendikasız işyerlerinde ücret artışı adına yılbaşından itibaren dayatılan gülünç oranlar, art arda başlayan işçi direnişlerine çarpıyor. Yemeksepeti'nin kurye işçileri mücadele kararlılığı aşılamayı sürdürüyor. Farplas, Migros Depo ve TAB Gıda işçileri, direniş sahalarını, kanlarını emen sermaye kuruluşlarının merkezlerine doğru genişletiyor. Patronların direnişçi işçileri alçakça işten atmaları, bir kez tutuşmuş olan direnme azmini daha da körüklüyor.
İşçilerin ve emekçilerin her iki kulvardaki bu mücadeleleri faşist şeflik rejimini yeni ve telaşlı geri adımlar atmak zorunda bırakıyor. Enerji bakanlığının elektrik fiyat tarifesindeki kademeleri tekrar düzenlemesini, aile bakanlığının hanelere doğalgaz ödeme desteği vaadinde bulunması izliyor. Aynı günlerde faşist şef Erdoğan, gıda maddelerinden alınan yüzde 8'lik katma değer vergisini yüzde 1'e düşürdüğünü, dolayısıyla gıda fiyatlarında aynı oranda bir indirim beklediğini açıklıyor. Söyleyene değil söyletene bakalım biz: Bu düzenlemeler ve açıklamalar, ezilenlerin, nesnel bakımdan bir politik gövde olarak birleşmek üzere, uzun süredir sessiz durdukları yerlerinden kıpırdamalarının bugünkü gücünün ifadesinden başka bir şey değil.
Fakat faşist şeflik rejiminin yaygın emekçi tepkisi karşısındaki söz konusu geri adımları, dayanılmaz derecedeki hayat pahalılığının, ücret artışlarının iki ayda eriyip gidişinin ve geçinebilecek bir gelirden yoksunluğun derin acısını çeken işçilerin ve emekçilerin dertlerine en asgarisinden deva olmaya çok uzak. On milyonlarca emekçi, faşist şefin ve saray yanaşmalarının o aşağılık demagojilerinin aksine, bunların ne faturaları ödenebilir kılmaya ne de gıda fiyatlarının düşmesini sağlamaya yettiğini her gün bizzat deneyimliyor. Emekçi için bıçak hakikaten kemikte ve öfke de pansumanla sönmeyecek büyüklükte.
Bundandır ki, sarayın faşist psikolojik savaş enstrümanları, işçilerin ve emekçilerin sokaklarda boy gösteren kitlesel tepkilerini, Kürdistan kentlerinde "HDP provokasyonu" ve Türkiye kentlerinde "CHP provokasyonu" olarak damgalamakta acele ediyor. Böylelikle faşist şef, pansumanla yatıştıramadığı emekçi tepkisini devlet terörüyle bastırma hesabı yaptığını açığa vuruyor.
Buna karşılık, CHP başta olmak üzere burjuva muhalefet blokunun patlama halindeki emekçi tepkisini seçim sandığına tahvil etmekten ve bu sayede düzenin parlamenter restorasyonuna basamak yapmaktan başka bir amaç taşımadığı gerçeği bir kez daha gözler önüne seriliyor.
Kılıçdaroğlu, hayat pahalılığının tırmanışı ve ücretlerin eriyip gidişi karşısında sabırları taşan ve tepkileri eyleme dönüşmeye başlayan işçilere ve emekçilere İzmir'den sesleniyor: "Hiç endişe etmeyin, sabırla bekleyin, sandığı getirecekler, derslerini vereceğiz, demokratik yollarla bunları göndereceğiz." Peki ama Kılıçdaroğlu'nun zamlar çekilinceye değin elektrik faturasını ödemeyeceğini dillendirdiği video konuşması ya da CHP il teşkilatlarının zamlar geri alınsın talebiyle yaptıkları eşzamanlı basın açıklamaları ne oluyor? Eh, bunlara burjuva düzen solunun emekçi oylarını toplamak için dikkatle kullandığı propaganda sosu olmaktan daha fazla bir anlam yükleyeni, burjuva muhalefetin seçim oyununda figüran olmaktan kurtulamamak bekliyor. Zira CHP, emekçinin bir ucundan eylemle girdiği sokağın diğer ucunu her halükarda ve mutlaka sandığa bağlamaya, üstelik faşist şefin içinden çıkacak yenilgi sonucunu kabullenmeye hiç de yanaşmayacağı artık belli olan bir sandığa bağlamaya uğraşarak, emekçilerin en acil ve en hayati isteklerini basbayağı ulaşılmaz kılıyor.
İşçilerin ve ezilenlerin zamların geri alınması ve ücretlerin artırılması isteklerinin hakiki karşılığı ise ancak ve yalnızca, tepkileri ve mücadeleleri faşist şeflik rejimine karşı birleştirip büyütme arayışında cisimleşiyor.
Şimdi bu arayış, bizzat işçi direnişleri içinde, karşılıklı ilişkilenme ve dayanışma pratikleri biçiminde gelişiyor. Direnişçi inşaat işçisi, Migros Depo direnişiyle dayanışmayı güçlendirmek için, Migros mağazalarında boykot çağrısı yapıyor. Ya da direnişteki Farplas işçisi, Yemeksepeti işçilerinin direnişini desteklemek amacıyla eylem gerçekleştiriyor. Keza bu arayış, elektrik zammı protestolarının birleşmesi hedefiyle bir hafta boyunca her akşam saat 21.00'de ışıkları söndürme çağrısı yapmakta kendini gösteriyor.
Emekçi sol hareketin güncel politik sorumluluğu, bu birleşme arayışlarını hızlandırıp ileriye taşımakta, bir yandan "Zamlar geri alınsın" talebiyle ve diğer yandan "Ücretler artırılsın" talebiyle gelişip yayılan mücadeleleri faşist şeflik rejimine karşı aynı antifaşist potada bütünleştirmekte somutlaşıyor. Böyle bir ortak antifaşist potanın şekillenişi, açık ki, emekçi sol hareketten parti ve örgütlerin birleşik politik müdahalesini ve cepheleşme becerisini gerektiriyor.
HDK Emek Meclisi tarafından düzenlenen ve farklı işletmelerden direnişçi işçileri buluşturan "Emeğin Forumu" bu bakımdan kayda değer bir çaba. HDP Kadın Meclisi'nin Farplas işçi direnişiyle pratik dayanışma tutumu sergilemesi de öyle. Birleşik İşçi Hareketi'nin çeşitli devrimci ve antifaşist kuvvetlerin Farplas direnişine birlikte kitlesel çıkarma yapmalarına önayak olan çalışması ise bu kapsamda özellikle örnek verilmeyi hak ediyor.
Fiili meşru mücadele sahasında birleşik bir devrimci inisiyatif odağı olarak BMG'nin önünde, olanca ağırlığıyla, bugünkü işçi ve emekçi hareketlerinin birleşip büyümesine hizmet edecek politik kanallar açma görevi duruyor. Bu, örneğin, BMG'yi takip eden mücadeleci sendikaların ortak çalışmalarda ve eylemlerde güçlerini daha etkin birleştirmelerini içeriyor. Birleşik demokratik cephe partisi olarak HDP'nin önünde, olanca aciliyetiyle, politik önceliğini bugünkü işçi ve emekçi hareketlerinin birleşip büyüme ihtiyacını yanıtlamakla belirleme görevi duruyor. Bu, örneğin, HDP'nin çağrısıyla ilk ortak toplantıyı yapmış olan parti ve örgütlerin gerçekleştirecekleri ikinci toplantıda, zamların geri çekilmesi ve ücretlerin artırılması taleplerini başlangıç ekseni alan bir ortak mücadele hattı kurmayı sorunlaştırmayı kapsıyor.
İşçiler ve emekçiler sokakları daha da şenlendirecekler. Sokakları şenlendirdikçe de faşist şeflik rejimine ve kapitalist yağma düzenine karşı kaderlerini kendi ellerine alacakları, genel grev genel direnişe girişecekleri bir politik mücadelenin büyüyen gövdesini oluşturmakta yol alacaklar. Fakat bunun gerçekleşmesi ancak emekçi sol hareketin kararlı kuvvetlerinin birleşik bir politik merkez oluşturma doğrultusunda atacakları yeni adımlarla etkileşim içinde olacak.
İşçi direnişlerinin işten atma saldırısı ve polis zorbalığıyla ya da işbirlikçi sendikal ihanet yoluyla kırılmasının, kitlesel sokak protestolarının faşist devlet terörüyle püskürtülmesinin ya da seçim sandığına angaje edilerek sönümlendirilmesinin önüne ancak böyle geçilecek. Emekçinin enerji kullanımının parasız bir kamusal hak olarak tanınması bilincinin ve talebinin gelişmesi, fatura ödememe tutumunun elektriği kesme girişimini fiili meşru direnişle yanıtlamaya varması, yoksulların ateş pahası temel ihtiyaç maddelerini zorla almak üzere birleşmeleri ancak böyle sağlanacak. Patronlara karşı direnişe başlayan işçilerin patronlar sınıfının politik rejimi olan faşist saray iktidarına karşı durmaları, zamlara tepkiyle sokaklara dökülen emekçilerin "Hükümet istifa" demekten "Kahrolsun faşist şeflik rejimi" demeye geçmeleri ancak böyle başarılacak.
*İşçi Sınıfı ve Ezilenlerin Sesi ATILIM gazetesinin 18 Şubat tarihli 50. sayı başyazısı.