6 Ekim 2024 Pazar

Buldan: Sınır ötesi operasyonlar Kürt sorununu çözmedi

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "1980'den buyana yürütülen sınır ötesi operasyonlar Kürt sorununu çözmedi daha da derinleştirdi ve bunun maliyetini tüm Türkiye halkları ödedi" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Kobanê davasına ilişkin konuşan Buldan, davanın Türkiye tarihinin en büyük "siyasi kumpas davası" olduğunu söyledi. Buldan, "Buradan, duruşmaya katılarak destek ve dayanışmasını sunan herkese, demokratik kitle örgütlerine, siyasi partilere, Avrupa'dan gelen heyetlere, dayanışma mesajı gönderen uluslararası topluma ve basın emekçilerine teşekkür ediyor, selamlarımı iletiyorum. Dünkü duruşmanın kendisi de gün boyu hukuksuzluklarla doluydu. Adliye önündeki açıklamamızı ve basının çekim yapmasını yığdıkları polis ordusuyla engellemeye çalıştılar. Duruşma başlangıcında 100'e yakın avukat pandemi ve güvenlik gerekçesiyle içeri alınmazken, salonun yarısı polislerle dolduruldu. İçeriye girebilen avukatların itirazı dikkate alınmadığı gibi tutanağa da geçirilmedi. Mahkeme heyeti tutuklu yargılanan arkadaşlarımıza söz hakkı vermedi, avukatsız kimlik tespiti yapmaya çalıştı" şeklinde konuştu.

'HDP YARGILAYANDIR'
Mahkeme heyetinin yalanlarla dolu 3 bin 530 sayfalık iddianamenin 28 sayfalık yalanlar bölümünü okuyarak, iddianamenin okunması işlemini güya tamamlamış olduğunu söyleyen Buldan, "Bütün yalanları okumaya galiba onlar da gerek görmedi. Özetle dün tam bir hukuksuzluk hâkimdi. Yalanlarla açılan dava, hukuksuzlukla başladı. Taraflı olduğunu saklamayan mahkeme heyetinin tavrı tam bir suçluluk psikolojisini ve gerçeklerin açığa çıkmasından duyulan korkuyu yansıttı. Biz söyledik! Sanık sandalyesinde olan HDP değildir. Asıl bu kumpasın sahipleri sanık sandalyesindedir dedik ve öyle olmaya da devam edecektir. HDP, bu kumpas davasında yargılanan değil, yargılayandır. HDP, bu davada hesap veren değil, hesap sorandır. Arkadaşlarımız duruşma süresince tüm gerçekleri bütün boyutlarıyla ortaya koyacaktır. 'Karşı hamlemizi yapar işi bitiririz' diyen zihniyetin, hamleleri, kumpasları bu duruşmalarda partimizin güçlü ve kararlı duruşuyla, hakikatin gücüyle bir bir boşa çıkarılacaktır. Herkes de buna tanıklık edecektir" diye kaydetti.

Kobanê davasının hukuki olmadığını siyasi bir dava olduğunu belirten Buldan, "Bu dava yargının değil, Saray'ın bizzat savcısı ve hâkimi olduğu, hükmün önceden verildiği bir AKP davasıdır. Partimizin siyasetteki değişim gücünü kırmaya yönelik, demokratik siyaseti yasaklama davasıdır. 7 Haziran'ın, 31 Mart'ın intikam davasıdır. Siyasal ve toplumsal muhalefeti susturma, halklar arası dayanışmayı kırma davasıdır. Türkiye halklarının ortak geleceğine ve birlikte yaşam iradesine karşı kurulan bir komplo davasıdır. Düşürülemeyen Kobanê'nin intikamını almaya yönelik bir vekâlet davasıdır. Bu dava, protestolarda ölümlere neden olan paramiliter güçleri kollama ve aklama davasıdır. Bu, büyük yolsuzlukların, çürümenin yaşandığı bir süreçte iktidarın kendisini ayakta tutma davasıdır. Aynı kapatma davasında olduğu gibi bu dava da temelsizdir ve çökmeye mahkûmdur. Eninde sonunda da çökecektir" diye belirtti.

Buldan konuşmasını şöyle sürdürdü:

PARAMİLİTER GÜÇLER SOKAĞA SALINDI
"O süreçte neler yaşandığını bütün kamuoyu yakinen bilmektedir. Ama bir kez daha kayıtlara geçirmek için buradan tane tane anlatacağız. DAİŞ, 7 yıl önce Şengal'deki Êzidî soykırımından sonra Kobanê'ye saldırı başlattı ve büyük bir soykırım planladı. 2014 Eylül'ü itibariyle bütün dünya Kobanê için ayaktaydı. Türkiye'de de demokratik, barışçıl protestolar çok daha önce başlamıştı. Tek talep vardı, bu talep Kobanê'ye insani yardım koridorunun açılması ve DAİŞ katliamının durdurulmasıydı. Provokasyonun başlangıcı; bunun altını önemli çiziyorum, dönemin Başbakanı Erdoğan'ın, 7 Ekim'de Antep'te müjde verircesine yapmış olduğu 'Kobanê düştü düşüyor' açıklaması olmuştur. Aynı gün, Muş Varto'da protestolar esnasında polisin Hakan Buksur adlı genci vurarak öldürmesi, provokasyonları büyütmüştür. Paramiliter güçler organizeli bir biçimde sokaklara salınmış ve halkın demokratik tepkileri kanla bastırılmaya çalışılmıştır.

GERÇEKLERİ KARARTAMAYACALAR
"O süreçte heyetimiz, bu provokasyonların durdurulması için İçişleri Bakanlığında 48 saat boyunca görüşme yürütmüştür. Biz İmralı Heyeti olarak 48 saat boyunca Sırrı Süreyya Önder, İdris Baluken ve kendileri de bize 'Güvenlik güçleri içinde kontrol edemediğimiz gruplar var' demiştir. Aradan 7 yıl geçmesine rağmen o kontrol edilemeyen güçlerle' ilgili açılan tek bir soruşturma yoktur. Sormak istiyoruz: O güçler neden yargı önüne çıkartılmadı? Neden hala korunmakta ve kollanmaktadırlar? O dönem görev yapan vali, kaymakam ve emniyet müdürünün kaçı 15 Temmuz'da yer almıştır? Kaçı halen görevdedir? Kobanê katliamlarının siyasi ayağının ortaya çıkmasından mı korkulmaktadır? Biz bu soruları sormaya devam edeceğiz ve gerçeğin peşini asla bırakmayacağız. Öyle bu işi HDP'nin üzerine yıkarız ve kurtuluruz hesabını yapanlar, büyük yanılmaktadır. Kobanê gerçeklerinin üzerini karartamayacaklar.

YALANLAR YARGILANACAK
"Bu davada hakikatin karşısında yalanlar yargılanacak ve tarih önünde mahkûm olacaktır. Ortadoğu'yu ve Türkiye'yi karanlığa boğmak isteyen DAİŞ zihniyeti ve destekçileri mutlaka yargılanacaktır. Barış ve demokrasi içinde ortak geleceği hedefleyen halklara karanlığı dayatan zihniyet mutlaka yargılanacaktır. Çözüm masasını devirerek, halklara savaşın en ağır yıkımlarını yaşatan, savaş politikalarından ekonomik rant devşirerek zenginliğine zenginlik katan soyguncu zihniyet mutlaka yargılanacaktır. Hukuku ortadan kaldıran, adalet duygusunu yok eden, yargıyı tasfiye ve kumpas politikalarının aracı haline getiren zihniyet yargılanacaktır. Toplumsal itirazları, demokratik protestoları dikkate alma, çözüm üretme yerine devletin gücüne dayanarak şiddet yöntemlerine sarılan demokrasi düşmanı zihniyet mutlaka yargılanacaktır. Demokratik siyaseti kurmaca yargı tezgâhlarında yasaklamak isteyen darbeci zihniyet yargılanacaktır.

HAKİKAT DÜŞMEYECEK
"DAİŞ karanlığının karşısında Kobanê nasıl düşmediyse, Kobanê yalanlarının karşısında da hakikat düşmeyecektir. Yalanlar kaybedecektir, hakikat mutlaka kazanacaktır. Değil yalanlarla dolu 3 bin 530 sayfa, 3 milyon sayfalık iddianame de yazsanız, suçunuzu örtbas edemeyeceksiniz. Kobanê kumpas davasının, HDP'ye ve muhalefete yönelik yargı kuşatmasının amacını çok iyi biliyoruz. Yolsuzluk ve vurgun rejimini ayakta tutmak, sürdürmektir. Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzlukları, hırsızlıkları, vurgunları AKP-MHP iktidarında yaşanmaktadır. Tekçi yönetimle birlikte bu ülkede aynı zamanda yerli ve millilik' adı altında bir vurgun rejimi kurdular. Bu rejim, merkezden yerele varıncaya kadar her aşamada, yandaşa, akrabaya, eşe, dosta, partiliye para akıtan, iktidar zenginleşmesi yaratan büyük bir vurgun rejimdir.

AKP'LİLERLE POZLARI VAR
"Biz sürekli söyledik; bunların yerli ve milli dedikleri, beka dedikleri şey aslında kendi koltuklarıdır, rant düzenleridir, doların yeşilidir, ballı ihalelerdir ve şatafattır dedik. Haklı çıktık. Söylediklerimiz her gün bir bir ortaya çıkmaktadır. İşte, ayakkabı kutularından 128 milyar dolara, Çiftlikbank dolandırıcılığından Reza Zarrab'a uzanan yerli ve milli vurgun düzeninin son ayağı kripto para vurguncularıdır. Kriptocu yandaşlar, 2 milyar dolar çalarak ortadan kayboldu. Ne tesadüftür ki bunların hepsinin AKP'lilerle çekilmiş pozları ortaya çıkmaktadır. Referansları bellidir. Çünkü herkes de iyi biliyor ki iktidarla işbirliği yapmadan, birlikte fotoğraf vermeden, ak-referans almadan hiç kimse bu işlere giremez.

TİCARET BAKANININ VURGUNU
"Pandemi sürecinde halk yerine yandaş elektrik şirketlerine 3 milyar TL destek açtılar. Bunun faturası ise halka yansıyacaktır. Bu da bir başka yerli ve milli vurgundur. Belediyelerimize kumpaslarla kayyım atayanların belediyeleri halka hizmet değil, insan kaçakçılığı yapmaktadır. Kayyım belediyelerine bakıyorsunuz yolsuzluklarla iç içeler. Bunlar da merkezi vurgunların yerel ayağıdır. En son Ticaret Bakanlarının vurgunu ortaya çıktı. Görevden alındı. Ama hakkında açılan tek bir soruşturma yoktur. Bu soygun düzenine uygun yerli ve milli bir yargı düzeni yaratıldığı için konuyu soruşturacak yargı kalmamıştır.

GÜVENCESİZ KAPANMAYA HAYIR
"İktidar, yaklaşık 3 haftalık yine güvenceden ve destekten yoksun bir kapanma kararı aldı. İşçiye, emekçiye, çiftçiye, esnafa, günlük çalışanlara, ev kadınlarına, hizmet sektörüne yine destek yok. İnsanları evlerinde açlığa mahkûm eden bu vicdansız iktidara soruyorum: İnsanlar taş mı yiyecek? Tencerelerde taş mı kaynayacak? Bu insanlar nasıl yaşayacak? Nasıl geçinecek? İnsanların bayramını şimdiden zehir ettiler. Halka kara bayram yaşatacaklar. Esnaf bayram hazırlığı yapmıştı. Şimdi çaresizce kepengini kapatacak. Sarayın 3 haftalık şatafatını, israfını kesseler, işsizlik fonunu yandaşlar için değil işçiler için kullansalar, inanın ki halkın günlük yaşamını idame ettireceği kaynak fazlasıyla yaratılmış olur. Buradan parlamentoya çağrı yapıyorum. Meclise verdiğimiz önemli bir kanun teklifi var. Pandemide toplumun her kesimine destek öngörüyor. Güvencesiz kapanmaya hayır, güvenceli yaşam hemen şimdi diyelim.

İŞGAL SALDIRILARI
"Hafta sonu yine sınır ötesi operasyon başlatıldı. İktidar dış politikada ne zaman sıkışsa, savaş politikalarına sarılmaktadır. 1980'den buyana yürütülen sınır ötesi operasyonlar Kürt sorununu çözmedi daha da derinleştirdi ve bunun maliyetini tüm Türkiye halkları ödedi. Tarihin gösterdiği üzere, sorunların çözümü çatışma politikalarından değil, diyalog ve müzakereden geçer. Diyalog çağrımızı buradan tekrarlıyor ve herkesi duyarlı olmaya davet ediyoruz.

ŞENGAL'E DÖNÜK TEHDİT
"Yine Şengal'de Êzidî halkına yeni acılar yaşatacak savaş politikalarından Irak Merkezi Hükümetini uzak durmaya çağırıyoruz. Aynı şekilde son günlerde Qamişlo'da halkın huzurunu bozmaya yönelik girişimlerin yaşanması, Suriye ve Ortadoğu barışına hizmet etmemektedir. Bundan uzak durulmalıdır. Biz tüm bu savaş ve çatışma politikalarının karşısında olmaya devam edeceğiz.

İKİZDERE HALKININ YANINDAYIZ
"Onurluca direnen İkizdere halkını buradan selamlıyor, kucak dolusu sevgilerimi iletiyorum. Yanlarındayız! Yanlarında olmaya devam edeceğiz. Karadeniz halkının talana, soyguna, vurguna karşı mücadelesi HDP'nin de mücadelesidir. HDP mücadelesiyle, iddiasıyla, sözüyle Türkiye'nin her yerinde halkların sesi ve sözü olmaya devam edecektir."