4 Ekim 2024 Cuma

Boğaziçi direnişi 37. gününde: Mücadele daha da büyümeli

Boğaziçi direnişi 36. günüde. Tüm saldırılara rağmen süren ve birçok kente yayılan direnişte yer alan Elif Bayburt ve Ozan Yaman, mevzunun Melih Bulu'ya yönelen bir öfkenin ötesinde olduğunu kaydetti. Antidemokratik uygulamalara ve hukuksuzluklara karşı halkın biriken öfkesinin Boğaziçi direnişiyle açığa çıktığını kaydeden Bayburt ve Yaman, mücadelenin daha da yükseltilerek farklı bir boyuta gelmesi gerektiğini kaydetti.

Boğaziçi Üniversitesi'nden yükselen ses birçok kentte yankılandı. 1 Ocak gecesi AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla Melih Bulu'nun hukuksuz bir şekilde üniversiteye kayyum atanmasına karşı ertesi gün üniversitede başlayan direniş isyana dönüştü.

İlk günden itibaren devletin en üst kademesinden yapılan açıklamalarla direnişçiler için "başı ezilmeli" talimatları verildi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu öncülüğünde LGBTİ+ öğrenciler sosyal medyada linç edildi, nefret saldırılarının hedefi oldu, eylemlere yönelik polis saldırısı, işkenceli gözaltılar, gözaltında yapılan çıplak arama işkenceleri, hukuk çiğnenilerek yapılan tutuklamalar...

Topyekun bu sindirme politikasına karşı Boğaziçi Üniversitesi'ni aşan direniş bugün 37. gününde. Boğaziçi Üniversitesi direnişinde yer alan ve bu saldırılara karşı alanı terk etmeyen Elif Bayburt ve Ozan Yaman'la direniş iradesini konuştuk.

'BAŞLATTIĞIMIZ EYLEMLER MUHAKKAK DEVAM ETMELİYDİ'
Elif Bayburt, haberi alır almaz Boğaziçili öğrenciler olarak bir tartışma yürüttüklerini ve imza kampanyası ya da sosyal medya eylemini aşacak bir hatta ilerlemeleri gerektiği kararını aldıklarını hatırlattı. Kayyum rektör atanmasından ziyade iktidarın hem halka hem de akademiye uyguladığı baskının son ayağı olduğuna dikkat çeken Bayburt, "Bu nedenle ciddi bir irade göstermemiz gerekiyordu ve başlattığımız eylemler muhakkak devam etmeliydi" dedi. 

'HUKUKSUZLUKLARA KARŞI BİRİKEN ÖFKE AÇIĞA ÇIKTI'
Boğaziçi direnişinin bu kadar yükselmesinin nedeninin sadece Melih Bulu'nun kayyum rektör olarak atanması olmadığının altını çizen Bayburt, antidemokratik uygulamalar ve hukuksuzluklara karşı biriken öfkenin patlaması olduğunu dile getirdi. Bayburt, "Şu an gelinen nokta ortada. Bizim ilk kayyumumuz değil 2016 yılında da bir kayyum atandı. Ama kayyum atamaları zaten HDP'li belediyelerle başladı. Buna artık sadece Kürdistan'da değil genel olarak güçlü bir tepki verilmesi gerektiği insanların kafasında vardı zaten. Sadece, 'Melih Bulu'yu sevmiyoruz, gitsin' düşüncesiyle ortaya çıkan bir şey değildi. Belki ilk başta olayın sıcaklığıyla atılan sloganlar ya da yazılan dövizler böyle olsa da bu direnişle birlikte insanların tüm hukuksuzluklara karşı biriken öfkesi ortaya çıktı" diye konuştu.

Eski Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi Ozan Yaman da, Boğaziçi direnişi ilk başladığı andan itibaren AKP/Saray iktidarının hedef gösteren nefret söylemleriyle bastırılmak, ana muhalefet partisi CHP'nin başta Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve önde gelen isimlerinin söylemleriyle de sindirilmek istendiğinin altını çizdi. Yaman, "Ama Boğaziçi üniversitesi öğrencileri de halk da 'ben siyasi olarak sözümü ve itirazımı şimdi şu anda, hiçbir şekilde beklemeden söylemek istiyorum' dedi" ifadelerini kullandı.

'BOĞAZİÇİ DİRENİŞİ ÖNCÜLÜK ETTİ'
Boğaziçi direnişinin bugün 37. gününde olduğunu ve tüm saldırılara rağmen artık Boğaziçi'ni de aşan, dalga dalga yayılan bir direnişe döndüğünü söyleyen Elif Bayburt, nedenini ise şöyle açıkladı: Yıllardır kadın hareketi dışında kitlesel şekilde sokağa tutabilen bir siyaset yok. Bunu suçlamak açısından söylemiyorum birçok nedeni var. Ancak başta muhalefet partisi, sokağa çıkan kitleyi geriye çekmek istiyor, sokak muhalefeti dar boğaza alınıyor. İnsanların biriken öfkesi, tepkisi var; Boğaziçi aslında bir manada buna öncülük etti. Bugün geldiğimiz noktada bakıyoruz ki tüm kitleyi kapsayan birlikte sokakta mücadele yürütüyoruz. Buna yönelik engellemeler olacaktır yapılan açıklamaları görüyoruz; bu yüzden CHP başta olmak üzere engelleme, 'okul içinde kalsın' gibi söylemleri kullananların teşhir edilmesi ve mücadelenin de sürmesi gerekiyor."

'MÜCADELEYİ YÜKSELTEREK FARKLI BOYUTA TAŞIMALIYIZ'
Ozan Yaman, meşru demokrasi mücadelesinin daha da geniş kesimlerle birlikte büyütülerek yürütülmesi gerektiğini kaydetti. Yaman, "Bundan sonrası için alanda siyaseti örgütlemeliyiz. Örneğin, anayasa tartışması yapacağımız forumlar ya da mitingler örgütlemeli, birleşik mücadele şiarını yükseltmeliyiz. Demokratik talepleri herhangi bir seçime meze etmeden dillendirmek lazım bugünden. Özellikle LGBTİ+ bireylere yönelik linç hareketinin önünde durmalıyız. İnsanların yaşam haklarına yönelik saldırılara karşı söz söylemeliyiz ve bunu hemen şimdi bugünden yapmalıyız" dedi.

Elif Bayburt ise, şu çağrıyı yaptı: "Özellikle sol siyasi aktörlerin bizim mücadelemizi sahiplenmesi gerek. Sokakta siyasetin önünün açılması gerek. Burada bir direniş var ve bu direnişini büyümesi gerek."