6 Ekim 2024 Pazar

BMG bileşenleri: İktidarın sermaye odaklı yasaklarını tanımıyoruz

17 günlük sokağa çıkma yasağının halkın sağlığı için değil sermayenin çarkları dönsün, iktidarın eli rahatlasın diye ilan edildiğinin altını çizen Birleşik Mücadele Güçleri bileşenleri, iktidarın bu yasakla birlikte hem 1 Mayıs'ı hem de toplumsal muhalefetin direnişini engellemek istediğini kaydetti. Yasağı tanımadıklarını vurgulayan Birleşik Mücadele Güçleri bileşenleri, sokakta olmaya ve birleşik mücadeleyle direnişi yükseltmeye devam edeceklerini kaydetti.

Pandemi sürecinde halkın sağlığını umurmayan, sermayenin ve iktidarın çıkarlarını gözeten politikalarla yöneten saray rejimi bir kez daha sokağa çıkma yasağı ilan etti. Salgın tedbiri adı altında 29 Nisan-17 Mayıs tarihleri arasında ilan edilen sokağa çıkma yasakları süresinde tüm üretim alanları açık olacak, işçi ve emekçiler 'çarklar dönsün' denilerek çalışmak zorunda kalacak.

Sokağı mücadeleye kapatmayı hedefleyen yasaklara rağmen, işçiler, emekçiler, kadınlar, devrimciler sokaklardan çekilmedi. Yasakları tanımayarak 1 Mayıs'a ilişkin çalışmalarını sürdürüyor. Birleşik Mücadele Güçleri bileşenleri; sokak sokak, mahalle mahalle yaptıkları çalışma ile işçi ve emekçileri, kadınları, gençleri, LGBTİ+'ları 1 Mayıs'ta sokağa çağırıyor.

Yasağın, 29 Nisan akşamından başlaması iktidarın 1 Mayıs korkusunu bir kez daha gözler önüne serdi. ETHA'ya konuşan Birleşik Mücadele Güçleri bileşenleri, yasağın halkın sağlığı için değil sermayenin çıkarları ve yükselen muhalefeti bastırmak amaçlı olduğunun altını çizdi; yasağı tanımayacaklarını ve 1 Mayıs'ta sokakta olacaklarını vurguladı.

TÜMÜKLÜ: İKTİDAR DİRENİŞLERİ VE KARŞI ÇIKIŞLARI ENGELLEMEYE ÇALIŞIYOR
Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Şahin Tümüklü, insanların sağlığıyla dalga geçen bir rejimle karşı karşıya olunduğunu belirtti. Tümüklü, "Kendisi kongre yaptı ki salgının bu boyuta gelmesinin sebebi de bu zaten. İkincisi bu zamana kadar aşı yapılamaması. Bütün burjuva ülkeleri normallaşme sürecine girerken kendisi kapanma ilan ediyor. Bu düzenin pervasızlığının ayyuka çıkmış halidir" dedi.

Tümüklü, iktidarın amacını şöyle sıraladı: "Hem ekonomik, hem siyasal hatta ideolojik olarak da kriz içinde debeleniyor iktidar. Ve bu krizi her geçen gün derinleştiren, yeni gündemlerle çeşitli dinamikleri besleyen mücadele güçleri var. Esas olarak da bu gündemlerin en öne çıkanı 1 Mayıs var. Aynı zamanda her yana yansımış kadın öfkesi vardı. Sendikal hak için, Kod-29'a karşı ve daha iyi bir yaşam için mücadele eden işçi sınıfının direnişi vardı her yerde. İkizdere emekçi köylülüğünün Karadeniz dağlarını 'faşist şefliğin' kendi siyasal örgütlenmesini besleyen sermayedarlarına rant yaratma projesine karşı çıkan direnişi ve bu direniş ekseninde büyüyen Kürdistan ve Karadeniz köylülerinin öfkesi var. Bu direnişlerin ve karşı çıkışların da önüne geçmeye çalışıyor iktidar. Tek tek süren ve zaman zaman bu direniş odaklarını, hakkı, özgürlüğü gasp edilmesine karşı çıkanları eve hapsetmeye çalışıyor. Kendince birkaç eksende çözüm üretmiş hem de bu krizi atlatma, ömrünü uzatma hamlesi yapıyor. Sokağa çıkma yasağı, faşist rejiminin mücadele güçlerine sokağı kapatarak, bekasını sürdürme, çıkışsızlığına çözüm arama çabası. Aynı zamanda bazı sendikalar ve meslek odalarıyla anlaşarak temsili 1 Mayıs'larla işçi sınıfının, ezilenlerin öfkesinin birleşmesine, karşısına dikilmesine bir şekilde engel olması amacı taşıyor. Bir taşla birkaç kuş vurmayı, böylece kendi cephesinden bir başarıyı örgütlemeyi hedefliyor."

'ÇÖZÜM KAPİTALİST YASAKLAMADA DEĞİL BİRLEŞİK MÜCADELEDE'
İktidarın bu yasağını tanımadıklarının altını çizen Tümüklü, "Buna karşı mücadele edeceğiz; sokaklarda, her gündemle ilgili söz kurmaya, söz üretmeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz. Çözüm mücadelenin birleşik yürütülmesinde ve kazanılmasında" vurgusu yaptı.

ÇUBUK: FAŞİZMİN KORKUSU 1 MAYIS YASAĞINA YANSIDI
Devrimci Parti MYK üyesi Burcu Gül Çubuk, AKP-MHP faşizminin "tam kapanma" olarak adlandırdığı yasağın aslında yaşamsal önemi olmayan sektörlerin yani emperyalist kapitalist burjuvaların çıkarları için çalışması gereken işçilerin çalıştığı bir kapanma olduğunu vurguladı.

"Bu kapanma ile 8 Mart'ta engelleyemedikleri sokakları dolduran kadın iradesinin, 21 Mart'ta önleyemedikleri Kürt ve Türkiye halklarının Newroz coşkusunun 1 Mayıs'a yansımasına dair faşizmin korkusunu görüyoruz" diyen Çubuk, 1 Mayıs'ın engellenemeyeceğinin altını çizdi. Çubuk, şöyle devam etti: "Özellikle 29 Nisan akşamından başlaması yasaklanan 1 Mayıs için yapılacak tüm çalışmaların önünü kesmeye yönelik. Fakat bir günle egemenlerin hiçbir şey kazanamayacağını söylemek gerek. Bugün 1 Mayıs korkusu; sokağa akan işçi direnişlerinin aynı noktada birleşmesi, kadınların, LGBTİ+'ların, gençlerin, halkların ve sınıfın aynı alanda buluşmasına dair olan bu korku sistem için gerçek bir korkudur. Ortadoğu'da daha önce de yasaklandı ama sokağa çıkmak isteyen kitleyi hiçbir egemen güç durdurmadı. Diktatörler yenilir, diktatörlükler, faşizm yıkılır ve her zaman halklar kazanır. Bu 1 Mayıs da engellenemeyecek her yerden 1 Mayıs alanlarına Türkiye halkları, işçi sınıfı, kadınlar, LGBTİ+'lar, gençler akacak."

AVCI: HÜKÜMETİN AMACI TOPLUMSAL MUHALEFETİN ÖNÜNÜ ALMAK
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul İl Eşbaşkanı Erdal Avcı, hükümetin bu kararı başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere bilim insanlarının uyarılarına göre değil tamamıyla sermaye çevrelerinin çıkarlarına göre aldığını kaydetti. Pandeminin başından bu yana en uzun kapanma kararı olduğuna dikkat çeken Avcı, "Hükümet pandemiyi yönetemedi. Biz biliyoruz ki bu kapanmayı gerek 1 Mayıs öncesine gerek Kobanê davası yargılamalarının, partimize yönelik kapatılma tartışmalarını başladığı döneme getirilmesi manidar. Çünkü bileşen partilerimiz, çeşitli eylem ve etkinlikler düzenleyecekti. Diğer yandan isyan etmiş esnaflar, işsiz kalmış on binlerce insan, son zamanlarda yoğunlaşan işçi direnişleri, eylemler... Bu açıdan bakıldığında hükümet toplumsal muhalefetin önünü almak amacıyla bu kararı aldı" diye konuştu. 

Fabrikalar açıkken, işçiler toplu taşıma araçlarını kullanmak zorundayken, kalabalık iş yerleri için hiçbir düzenleme yapılmadan insanların çalışmaya zorlanmasının bulaş ihtimalini güçlü bir şekilde devam ettirdiğinin altını çizen Avcı, hükümetin kapatılan iş yerlerinde çalışan işçilerin, işsiz kalan milyonların temel ihtiyaçlarını karşılamadan, aynı zamanda iş yeri sahiplerinin kira, elektrik, su, vergi ve temel giderleri bakımından hiçbir planlama yapmamasının da alınan bu kararın halkın sağlığı için olmadığının net göstergesi olduğunu kaydetti.

'HALK İÇİN DEĞİL SERMAYE İÇİN ALINMIŞ BİR KARAR'
Alınan kararın hiçbir ülkede örneği olmadığının altını çizen Avcı, şöyle devam etti: "Pandemi sürecinde çok mağduriyet ile geçirilmeyecek kadar bir birikimi vardı Türkiye'nin; 128 milyar dolar. Yine hazinede 159 ton altın. Bunların nerede olduğu tartışmaları sürüyor. Aynı zamanda savaşa harcanan ve harcanmaya devam eden bütçe. Bunun yerine esnafın, halkın, emeklinin, yoksulun, işsizin pandemiyi en azında güvende geçirebileceği bir destek bütçe yapılabilirdi. Hükümetin bu konudaki plansızlığı, sermayeden yana olduğunu gösteriyor. Bu bir kısıtlama değil, salgına dönük bir önlem değil. Hükümet için zaman kazanma, muhalefeti susturma bahanesi. Yine yaz öncesi salgını kısmi olarak kontrol altına almaya çalışarak yaz sezonunda turizmcileri rahatlatmak, döviz girişi sağlamak için yapılan bir manevra. Alınan karar, halkın sağlığı için değil, tüccarları, büyük sermaye çevrelerini, turizm sektörünü rahatlatmak için alınan bir karar. Buna karşı mücadelemiz devam edecek."

KARABULUT: BİR ARAYA GELMEMİZDEN KORKUYORLAR
Mücadele Birliği'nden Çağlar Karabulut da uzun süreli bir politik ve ekonomik krizin içinden geçildiğini ifade etti. Sadece Türkiye ve Kürdistan özelinden bir durum olmadığına dikkat çeken Karabulut, "Tekelci sermaye dünyanın dört bir yanında yapısal krizlerini aşmanın yol ve yöntemini arıyor ama henüz kalıcı bir çözüm bulamadı. Demagoji vb. araçlarla krizlerini geçiştirme yolu arıyorlar. Bu onların en masum yüzü. Çünkü bunun dışında kullandıkları yollar en acımasız ve en kanlı yollar oluyor. Bu kriz coğrafyamızda çok daha derinden yaşanıyor. Pandemi ise bu krizi küresel ölçekte derinleştirdi. Ülkemizde de durum bundan pek farklı değil her şey çok daha derinden hissediliyor. Bunun sonucunda da işçi ve emekçilerde ki özgürlük ve demokrasi istemi sokaklara taşıyor. Kitleler sokaklarda birbirlerini görüyorlar, birbirleriyle iletişime geçiyorlar, karşılıklı bir güven tesis ediyorlar ama en önemlisi sokağı bir okul gibi kullanıyorlar" diye konuştu.

'KORKULARI İŞÇİ VE EMEKÇİLERİN 1 MAYIS'TA YAN YANA GELMELERİ'
Tekelci-sermayenin en büyük korkusunun bu durum olduğunu dile getiren Karabulut, "Bir araya gelmemize engel oldukça, iktidarlarını koruyabileceklerini biliyorlar. Pandemi yasakları bahane. Önemli olan çarkların dönmesi. Bir seneyi aşkın bir süredir, işçiler ve emekçiler hasta oldukları halde çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Hasta oldukları halde çalışmaya devam ettiriliyorlar. Kod-29 ve ücretsiz izin imkanları ise durumu iyi olmayan burjuva kesimlerin nefes almasını sağlıyor. İşçilere ölümü gösterip Covid'e razı hale getiriyorlar. Öğretmenler ve öğrenciler niteliksiz eğitimle hastalık arasında gidip gelen kararsız politikaların kurbanı hale gelirken sağlık emekçilerinin hastalıkla savaşması istenmiyor, durumu idare etmek uğruna feda ediliyorlar. Bir senedir bunlar olurken akıllarına 'tam kapanma'nın yeni geldiğine inanmak en basit tabirle saflık olur. Bu yasak 1 Mayıs yasağıdır, bu çok açık. 1 Mayıs'ı önce sokağa çıkma yasağıyla engellemeye çalıştılar ama baktılar olacak gibi değil, herkes yüzünü sokağa, Taksim'e dönmüş, yasak filan tanımıyor; onlar da çözümü yasağın dozunun artırılmasında buldular. Daha doğrusu ellerinde bir tek bu kaldı. Tek korkuları milyonlarca işçi emekçinin 1 Mayıs'ta bir araya gelmeleri" ifadelerini kullandı.