24 Kasım 2024 Pazar

Birleşik Metal-İş: Artık bıçak kemiğe dayandı, grev kapıda

2019-2021 MESS Grup Toplu Sözleşme sürecine ilişkin basın toplantısı düzenleyen Birleşik Metal-İş, metal işçilerinin ağır koşullarda çalışmalarına rağmen, aldıkları ücretin asgari ücrete yaklaştığını bunun için taleplerinden geri adım atmayacaklarını vrguladı. 5 Şubat'ta greve çıkacaklarını söyleyen Birleşik Metal-İş Başkanı Adnan Serdaroğlu, "Artık bıçak kemiğe dayandı. Sabrımız taştı: Grev kapıda!" diye belirtti.

DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası, 2019-2021 MESS Grup Toplu Sözleşme sürecine ilişkin, Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde basın toplantısı düzenledi.

Basın toplantısına DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve yönetim kurulu üyeleri, DİSK'e bağlı sendikaların temsilcileri, ESP MYK üyesi Ebru Yiğit ve ESP İstanbul İl Eşbaşkanı Hüseyin İldan, Halkevleri, EMEP temsilcilerinin de aralarında olduğu siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri ve Birleşik Metal-İş Sendikası üye ve yöneticileri katıldı.

Basın toplantısında konuşan Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, "On binlerce metal işçisinin ekmeği ve geleceği için aylardır ayaktayız. 130 bin metal işçisinin ve dolayısıyla onların aileleriyle birlikte yaklaşık 500 bin kişinin geleceği için kararlı biçimde mücadele ediyoruz" diye belirtti.

SORUMLULUĞUMUZUN FARKINDAYIZ
Sorumluluklarının farkında olduklarını ifade eden Serdaroğlu, "Bu sorumluluğumuz, yalnızca MESS'le yapılacak grup toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi arkadaşlarımıza değil, bir bütün olarak işçi sınıfına karşıdır. Bu ağır yükün farkındayız. İşte bu nedenle, attığımız her adımı defalarca düşünerek, tartarak atıyoruz. Taleplerimizi de aynı sorumluluk ve ciddiyetle hazırladık. Şimdi de aynı biçimde taleplerimizin gerçekleşmesi için mücadelemizi çeşitli biçimlerde sürdürüyoruz" dedi.

Toplu iş sözleşmesi sürecine ilişkin bilgi veren Serdaroğlu, MESS ile görüşmelere 7 Ekim'de başladılarını, bugüne kadar 7 görüşme yaptılarını söyleyen Serdaroğlu, ancak görüşmelerden sonuç alamadıkları kaydetti. Sözleşmenin önemli maddesi olan ücret maddesinde MESS önce yüzde 6, sonra yüzde 8 ve son olarak yüzde 10 teklif ettiğini hatırlatan Serdaroğlu, kentilerinin teklifinin ise yüzde 34 olduğunu söyledi.

MESS ile kendilerinin tekliflerinin arasında fark olduğunu ifade eden Serdaroğlu, patron sendikasının talepleri karşılamaktan uzak olduğunu belirtti.

MESS KRİZ FIRSATÇILIĞI YAPIYOR
MESS'e sundukları talepleri belirlerken kılı kırk yararak belirlediklerini altını çizen Serdaroğlu, "İşverenler ise krizden, rekabetten söz ediyor. Kriz gerekçesi ile işçilerin kazanılmış haklarını geriye götürmek isterken, düşük ücretle çalışmaya devam etmelerini istiyor. Biz de diyoruz ki, kimse kriz fırsatçılığı yapmasın" diye konuştu.

Bazı işyerlerinde kimi dönemsel sorunlar yaşanmasının işçilerin haklarını geriletmenin, düşük ücret zamları teklif etmenin gerekçesi olamayacağının altını çizen Serdaroğlu, "Metal işçisinin verimliliği oldukça yüksek. Alınan ücretle yaratılan katma değere bakıldığında Avrupa ülkeleri içinde en düşük ücret alan işçilerin ülkesi Türkiye. OECD ülkeleri içinde çalışma sürelerinin en uzun olduğu ülke yine Türkiye" diye belirtti.

METAL İŞÇİLERİ AĞIR KOŞULLARDA ÇALIŞIYOR
Metal işçilerinin çalışma koşullarının oldukça ağır olduğunu söyleyen Serdaroğlu, çalışırken hastalanan, kısa süreli dinlenmek isteyen işçinin en insani talebinin bile karşılanmadığını ifade etti. Serdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ücretlerimiz ise, yan ödemeler ve sosyal haklar dışarda bırakıldığında asgari ücretin biraz üzerinde. Oysa, biliniyor ki, işçiler için önemli olan kök ücrettir, yani çıplak ücrettir, alınan saat ücretidir. Aldığımız ücretler giderek asgari ücrete yaklaşıyor.

"Öte yandan reel ücret kaybımız giderek artıyor. Her geçen gün daha fazla yoksullaşıyoruz. Aldığımız ürünlere her gün zam yapılıyor. Bugünlerde doğal gaz faturaları gelmeye başladı. Neredeyse geçtiğimiz yılın iki katını ödemek durumunda kaldık."

KİMSE KARARLILIĞIMIZI TEST ETMESİN
Metal işçilerinin seslerini duyurmak için günlerdir fabrikalarda yürüyüşler, fazla mesai eylemleri, bildiri okuma gibi bir dizi eylem yaptığını, kent meydanlarında kitlesel basın açıklamaları yaptıklarını, en son Gebze'de binlerce işçinin katılımıyla miting düzenlediklerini kaydeden Serdaroğlu, "Anlaşılan sesimiz henüz MESS yetkililerine yeterince ulaşmamış. Bu sesin, bu çığlığın duyulmasını, anlaşılmasını bekliyoruz. Hiç kimse metal işçisinin mücadele azmini, kararlılığını test etmemelidir" dedi.

Patronların hükümetin grevi yasaklamasından cesaret aldığınına dikkati çeken Serdaroğlu, "Grev anayasal bir haktır. Bu hak aynı zamanda devletin altına imza koyduğu uluslararası sözleşmelerde de tanınmıştır" diye belirtti.

GREVİN YASAKLANMASINI KABUL ETMEYECEĞİZ
Olası bir grev yasağını kabul etmeyeceklerini belirten Serdaroğlu, "İşçilerin grev hakkını kullanması değil, bu hakkın engellenmesi milli güvenliği tehdittir. Erteleme adına yasaklama yasa tanımazlıktır. Biz grev meraklısı değiliz. Ama greve de her koşulda hazır olduğumuzu da bilin. Olası bir yasak durumunda, Anayasadan ve uluslararası sözleşmeden doğan grev hakkımızı her şart ve koşulda kullanacağız" diye konuştu.

BIÇAK KEMİĞE DAYANDI
Birleşik Metal-İş Sendikası örgütlü olduğu 41 fabrikada yaklaşık 10 bin işçinin 5 Şubat'ta greve çıkacağını hatırlatan Serdaroğlu, "Artık bıçak kemiğe dayandı. Sabrımız taştı: Grev kapıda! Metal işçilerinin kazanımı Türkiye işçi sınıfının kazanımı olacaktır" diyerek konuşmasını sonlandırdı.

METAL İŞÇİLERİNİN GERÇEĞİ
Serdaroğlu'nun ardından Birleşik Metal-İş Sendikası TİS Uzmanı İrfan Kaygusuz, "2019-2021 Dönemi MESS Grup Toplu Sözleşme Sürecinde Metal İşçilerinin Gerçeği" adlı raporunun sunumunu yaptı.

METAL SEKTÖRÜ 2018'İ KARLA KAPATTI
Raporda, yaşanan ekonomik krize rağmen metal sektörünün 2018 yılı ve 2019 ikinci çeyreğini karla kapattığı belirtildi. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Birinci ve İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması 2018 verilerine göre, 1000 firmanın 328'i metal sektöründe faaliyet yürüttüğü kaydedilen raporda, bu firmaların sadece 105'inin kar/zarar bilgilerini paylaştığını ve bu bilgiler ışığında firmaların 97'sinin kar elde ettiği görülüyor.

KARLILIK ORANLARI SON 8 YILIN EN YÜKSEĞİNDE
İSO Türkiye'nin En Büyük Sanayi Kuruluşları 2018 listesine göre, 2018 yılı karlılık oranları açısından son 8 yılın en yüksek seviyelerinde gerçekleşmiştir. Özel kuruluşların 2017 ve 2018 yıllarında özkaynak karlılığı sırasıyla yüzde 22,9 ve yüzde 23,8'lik değerleri ile 2010-2016 dönemine göre sıçrama yapmıştır. 2018 yılında aktif karlılık ve satış karlılığı ise sırasıyla yüzde 7,3 ve yüzde 6,1'lik oranlarla 2017'den sonra en yüksek seviyededir.

EMEĞİN ÜRETTİĞİ DEĞERDEN ALDIĞI PAY AZALIYOR
İSO Birinci ve İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu verilerine göre özel kuruluşlarda emeğin üretilen katma değerden aldığı pay gerilemektedir. İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu için bu düşüş radikal bir biçimde yaşanmıştır. 2010 yılında emeğin katma değerden aldığı pay yüzde 61,6 iken, 2012 yılında bu oran yüzde 63,2'ye yükselmiştir. Bu değer 2015 yılında yüzde 55,7'ye gerilemiş, 2016 yılında yüzde 59'a yükseldikten sonra 2017 yılında sert bir biçimde yüzde 50,1'e 2018 yılında yüzde 44,6'ya düşmüştür.

KİŞİ BAŞINA ÜRETİM ARTIYOR
Rapora göre; son yıllarda verimlik artmakta, bunun yansıması olarak kişi başına otomotiv üretimi de artmaktadır. Verimlilik artışına kaynaklık eden bir yandan teknolojik yenilenme iken, diğer yandan da işçilerin önceki dönemlerden çok daha fazla, çok daha yoğun ve çok daha uzun süreli çalışmasıdır.

İşçilerin iş yoğunluğu sürekli artmaktadır. İşçiler performans artırma baskısı altında, ağır koşullar altında, daha fazla üretim yapmaktadırlar. Bunun anlamı, işverenler için daha fazla kardır. Raporda şu örnek verildi: Türk Traktör'de 2008 yılında mavi yakalı bir işçi başına araç üretimi 19,7 iken, bu oran özellikle 2013 yılından sonra kademeli olarak artmakta, 2017 yılında en yüksek orana, 51,5 araca yükselmekte ve 2018 yılında 20,2 araç olarak gerçekleşmektedir.

TOPLAM ÜRETİM GİDERLERİ İÇİNDE İŞÇİLİK GİDERLERİ DÜŞÜYOR
İşçilerin toplam üretim giderlerinden aldıkları pay giderek azaldığına dikkat çekilen raporda; bu durum bize işçilerin nasıl sömürüldüklerini, reel ücretlerin nasıl geriye gittiğini açık biçimde göstermektedir. Raporda şu veriler paylaşıldı:

"Ford Otosan'da toplam üretim giderleri içinde işçilik giderlerinin oranı 2015 yılında yüzde 4,8 iken bu oran 2018 yılında 3,6'ya düşmüştür. Bir başka anlatımla, bu dönem aralığında işçilik giderlerinde yüzde 33 oranında bir azalma gerçekleşmiştir.

"Tofaş'da toplam üretim giderleri içinde işçilik giderlerinin oranı 2015 yılından itibaren sürekli olarak düşmektedir. İşçilik giderleri 4 yıllık dönem içinde yüzde 3,17'den 1,66'ya gerilemiştir. 4 yıl içinde üretim giderleri içinde işçilik giderlerinin oranı yüzde 123 oranında, bir başka deyimle yarı yarıdan daha fazla azalmıştır."

İŞGÜCÜ VERİMLİLİĞİ YÜZDE 31 ARTTI
Kar miktarlarının kriz koşullarında bile yüksek seviyelerde gerçekleşmesi, işçilerin daha fazla değer üretmesi ile ilgilidir. Nitekim İSO 500 Büyük Sanayi Kuruluşu çalışmasının sonuçlarına göre İşgücü verimliliği 2017 ve 2018 yıllarında sıçrama kaydetmiştir. Rapora göre; işgücü verimliliği çalışan başına net üretimden satış değeri ile ifade edilmektedir. 2015 ve 2016 yıllarında reel bir artış kaydetmeyen çalışan başına net üretimden satış değeri 2017 yılında yüzde 30,9, 2018 yılında yüzde 31,3 değerlerine ulaşmıştır.

ÜLKELERE GÖRE İŞÇİNİN ÜRETİĞİ DEĞERDEN ALDIĞI PAY
Sektörel olarak işçinin ürettiği değerden aldığı payın oranı aynı zamanda sömürü miktarını da ortaya koyan bir değişkendir. Üretilen değerden işçiyi düşen payın, AB ülkeleri ile Türkiye arasında yapılan kıyaslamada, Türkiye'nin hemen hemen her sektör için en alt sıralarda kaldığı görülmektedir.

İşçilerin üretimden aldığı payın en düşük olduğu ülke ise yüzde 2,7'lik oranla Bulgaristan'dır. Bulgaristan'ı yüzde 4,7 ile Türkiye takip etmektedir. Türkiye'yi Portekiz yüzde 6,9, Yunanistan yüzde 7,4, Polonya yüzde 8,4'lük oranlarla takip etmektedir.

ÜCRETLERİN VE ASGARİ ÜCRET KARŞISINDAKİ DURUMU
Ortalama ücret alan bir metal işçisinin ücretini, asgari ücretle karşılaştırıldığında, ücretinin asgari ücret karşısında sürekli gerilediği ortaya çıkmaktadır. 31 Ağustos 2010 yılında ortalama bir işçinin ikramiye hariç ücreti asgari ücretin yüzde 91 üzerinde iken, bugün itibariyle asgari ücretin yalnızca yüzde 20 üzerindedir.

Diğer yandan, karşılaştırmayı 4 ikramiye alan bir işçi için yaptığımızda ise, 31 Ağustos 2010 yılında asgari ücretin yüzde 155 üzerinde bir ücret alan işçinin bugün yüzde 62 oranında ücret aldığını görüyoruz.

ÜCRET ZAMLARI İLE ENFLASYON ARASINDAKİ İLİŞKİ
Raporda; Birleşik Metal-İş'in MESS kapsamındaki işyerleri esas alındığında, 31 Ağustos 2010 tarihindeki ücret ortalaması 6,69 TL'dir. Bu tarihten sonraki ücret zamları eklendiğinde, bu tutarın, yani 6,69 TL olan saat ücretinin 20,90 TL olması gerekmektedir. Oysa, bugün itibariyle MESS kapsamındaki işyerlerinin ücret ortalaması 15,72'dir.

Aynı dönem aralığında, enflasyon artış oranı yüzde 139,03'dür. Aynı dönem aralığında, TİS'lerde yer alan ücret zamlarının artış oranı ise yüzde 238'dir. Ancak ücret artışı yüzde 154 oranına gerçekleşmiştir. 

Enflasyon oranı ile bugünkü ortalama ücrete bakıldığında  enflasyonun sadece yüzde 6,2'si üzerinde ücret zammı  gerçekleştiği görülmektedir. 6,84 TL'lik kısım işverenlerde kalmış, işçiye yansıtılmamıştır.

Bu durum, yüksek ücretli işçilerin isten çıkarılması ve bunun karşılığında da asgari ücretle işçinin işe alınması nedeniyle yaşanmaktadır.

OECD ÜLKELERİ İÇİNDE ÜCRETLERDE VERGİ ORANI EN YÜKSEK ÜLKE TÜRKİYE
OECD tarafından yıllık olarak yapılan Ücretleri Vergilendirmek 2018 (Taxing Wages 2018) başlıklı araştırmaya göre, OECD ülkeleri içinde, iki çocuğu olan ve ailede bir kişinin çalıştığı bir aile göz önünde bulundurulduğunda, 35 OECD ülkesi içinde ortalama yüzde 25,9 ile en yüksek vergi oranına sahip ülke Türkiye oldu.