KADIN
Bir 'dekolte' edebiyatçısı: Sirpuhi Düsap
Demir Çeneli Melekler, sizleri dünyanın sokaklarını adımlayan kadınların yaşamlarını keşfe çıkarıyor! Tarihin sayfalarında gizlenen kadınların hayatları, umutları ve mücadeleleri Kibele'nin nefesiyle ulaşıyor. "Hayatın her alanında savaşmak istiyorum" diyerek tarihe iz bırakmış kadınların hikayeleri Mart ayı boyunca her gün ETHA'da.
Ermeni edebiyatının ilk "kadın kalemi" olarak bilinen Sirpuhi Düsap, kalemini kadının özgürleşmesine adadığı için döneminde "dekolte edebiyatı" yapmakla suçlandı. Ama o eleştirilere romanlarıyla yanıt verdi ve ardından yürünecek bir yol bıraktı.
Mayda, Siranuş ve Araksiya; Ermeni edebiyatında çığır açan romanlar. Sadece bu da değil, Ermeni kadınının yeniden yaradılış hikayesi... Tüm bunları yapan ise Feriköy'de anıtsız bir mezarda eşi ile birlikte yatan ve döneminde "dekolte edebiyatı" yapmakla suçlanan Ermeni kadın yazar Sirpuhi Düsap.
Düsap, Batılı modernleşmenin Osmanlı topraklarını da etkisi altına almaya başladığı 1900'lü yılların başında edebiyat dünyasına girdi. Avrupa'da kadın örgütlerinin "eşitlik" tartışmalarını yakından takip etti ve bunlardan etkilenerek, yaşadığı toplumdaki kadınların durumunun iyileşmesi ve var olan eşitsizliklerin ortadan kaldırılması fikrine inandı. Bu fikirlerini topluma taşımanın bir yolu olarak da edebiyatı seçti. Romanlarında hep kadını ve onun toplumsal yaşamdaki yerini ele aldı.
Düsap'ın yirmili yaşlarına denk gelen 1850-1860'lı yıllar, Ermeni edebiyatında "Zartonk" yani "Uyanış" dönemiydi. Bu dönemde yeni okullar açıldı, çok sayıda gazete ve dergi yayınlandı, piyesler hazırlandı. Sirpuhi Düsap, hem aldığı eğitimle Avrupa'daki modernleşme hareketlerini takip etti hem de ait olduğu zengin sınıfının olanaklarıyla İstanbul'un aydınları ile tanıştı.
Düsap ilk romanı olan "Mayda"yı 1883'de yayımladı. Bu roman yazarın başeseri olmasının yanı sıra dönemine göre "radikal söylemi" ile de öne çıktı. Yazar bu romanda eşinden boşanmış, annesi ve babasını kaybetmiş, tek kızıyla yalnız kalan bir kadının sosyal ve ekonomik olarak ayakta kalma çabasını ele aldı. Ağırlıklı olarak Sira Hanım ile Mayda arasındaki mektuplardan oluşan romanda, Mayda, hayata yeniden başlayan, aşkı yeniden yaşayan bir kadın kimliğiyle ortaya çıktı. Yazar, Ermeni kadınlarına "her zaman kendiniz olmaya çalışın" mesajını verdi. Henüz romantizmin etkisini taşıyan Batı Ermeni Edebiyatı'nda, bu roman içerdiği fikirler açısından oldukça cesur bulundu. Mayda etrafında dönemin gazetelerinde oldukça yoğun tartışmalar yapıldı.
Düsap, ikinci romanı "Siranuş"ta daha baskın bir şekilde, kadınlar üzerinden kurulan sosyal yapı ve ataerkil kuralları eleştirdi. Ait olduğu dünyaya da eleştiri oklarını fırlatan yazar, bir anlaşma ile evlendirilen Siranuş'un hikâyesini anlattı. Bugün açısından basit gibi görünen bu eleştirileri, Düsap, görücü usulü ile evliliğin yaygın ve doğal olduğu bir dönemde dile getirdi. Onu öncü kılan da bu yanı oldu.
Mayda ve Siranuş'taki kadın karakterler, düzene karşı kendi varoluşlarını gerçekleştirmek için mücadele içindeyken, son roman "Araksiya", "yeni Ermeni kadını"nın portresi olarak edebiyat tarihinde yerini aldı. Araksiya, bütün roman boyunca özgür ve kendini gerçekleştirmeyi başarmış bir karakter olarak dikkat çekti.
Düsap'ın romanlarında "çalışan kadın" karakteri öne çıktı. Çalışan kadının, ekonomik özgürlüğünü kazanacağı ve sosyal yaşamda kendine bir yer edinebileceği fikrine inandı. Makalelerinde de bu fikri işledi.
Düsap, çağdaşları tarafından özellikle dili ve izlediği edebi akım nedeniyle "romantik" olmakla eleştirildi. Aslında romantikti. Özellikle ilk romanı Mayda, özgür ve romantik aşkı savunduğu için ağır bir şekilde eleştirildi.
1901 yılının Ocak ayında hayata veda eden Düsap, Ermeni edebiyatında derin bir iz bıraktı. Zabel Asadur, Anayis, Hayganuş Mark, Zaruhi Kalemkeryan, Zabel Yesayan gibi yazarlar Düsap'ın ayak izlerini takip etti.