BDS Türkiye'nin 10. yılı: İsrail'in insanlık suçlarını deşifre edeceğiz
BDS Türkiye, 10. yıldönümü dolayısıyla etkinlik düzenliyor. Filistin topraklarında devam eden işgal, yerleştirilen apartheid rejimi ve İsrail'in Filistin topraklarında işlediği insanlık suçlarını deşifre etme ve topluma anlatma amaçlı çalışmalarımızı sürdüreceğiz" diyen BDS Türkiye, "İsrail'in meşruiyet zemininin tahrip edilmesi, yaratmak istediği 'demokratik, özgür bir devlet' algısının yıkılması, İsrail'e verilebilecek en güçlü yanıttır" dedi.
Filistin İçin İsrail'e Boykot Girişimi (BDS) Türkiye, kuruluşunun 10. yılı dolayısıyla bir dizi etkinlik düzenleyecek.
Cezayir Toplantı Salonu'nda 28 Aralık günü gerçekleştirilecek etkinliklerde müzik dinletisi ve Abby Martin'in "Gazze Özgürlük Uğruna Savaşıyor" belgesel filminin gösterimi yapılacak. BDS Türkiye, tüm Filistin dostlarını saat 15.30'da başlayacak etkinliklere katılmaya çağırıyor.
Siyonist İsrail'in 27 Aralık 2008'de Gazze'ye yönelik gerçekleştirdiği 'Dökme Kurşun' saldırısının ardından yükselen tepkilerin ardından 30'u aşkın kitle örgütü, parti, inisiyatif, sendika ve çok sayıda kişi tarafından 27 Aralık 2009'da kurulan BDS Türkiye, uluslararası boykot hareketinin bir parçası durumuna geldi.
BDS Türkiye, siyonist İsrail'in Filistinlilere yönelik saldırılar düzenlediği dönemler değil, Filistin üzerindeki işgal ve ablukanın kırılması, siyonist İsrail'le ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik hem Türkiye'de hem de uluslararası BDS hareketiyle birlikte bir dizi etkinlik gerçekleştirdi.
"Filistin'in işgali sadece Filistinlilerin değil, tüm insanlığın sorunudur" diyen BDS Türkiye, önümüzdeki dönemde İsrail'in insanlık suçlarını deşifre edecek çalışmalar düzenleyecek. "İsrail'in meşruiyet zemininin tahrip edilmesi, yaratmak istediği 'demokratik, özgür bir devlet' algısının yıkılması, İsrail'e verilebilecek en güçlü yanıttır" diyen BDS Türkiye amaçları ve çalışma ilkeleri, gerçekleştirdikleri etkinlikler ve yeni döneme dair ETHA'nın sorularını yanıtladı.
İSRAİL'LE TÜM İLİŞKİLER KESİLSİN
BDS Türkiye'yi kısaca tanıtır mısınız? Nasıl ve hangi amaçla kuruldu?
Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar (Boycott, DivestmentandSanctions – BDS), 2005 yılında yüzü aşkın Filistinli sivil toplum kuruluşunun çağrısıyla oluşturulan ve geride bıraktığımız on beş yıllık sürede önemli başarılar elde eden uluslararası bir kampanyanın ve hiyerarşik olmayan sivil bir hareketin adıdır. BDS Türkiye ise BDS'nin çatı kuruluşu Boykot Ulusal Komitesi (BNC) tarafından BDS kampanyasının Türkiye ayağı olarak tanınmaktadır ve 2009 yılında gönüllü bireylerin girişimi ve otuzu aşkın kitle örgütü, siyasal inisiyatif, sendika ve kurumun destek açıklamasıyla, Filistin için İsrail'e Boykot Girişimi adıyla kuruluşunu ilan etti. Girişimin ilanı, İsrail'in 2008 yılında gerçekleştirdiği, 22 gün süren, arkasında 1500'ün üzerinde ölü ve 5300'ün üzerinde yaralı bırakan ve Gazze'yi bir enkaza dönüştüren "Dökme Kurşun" saldırısının birinci yıldönümüne denk getirildi.
Türkiye'nin 28 Mart 1949 tarihinde İsrail'i devlet olarak tanımasından bu yana, dönem dönem ilişkilerde sorunlar yaşansa da İsrail'le siyasi, askeri ve ticari düzeylerde yoğun ve güçlü ilişkiler kurmuştur. BDS Türkiye de söz konusu ilişkilerin iptalini ve ikili anlaşmaların kesilmesini, resmi söylemler ile fiili işbirlikleri arasındaki uçurumların dile getirilmesini başlıca hedef ve faaliyet alanı haline getirdi. TBMM, siyasi kurumlar, sendika ve çeşitli kurumlara sesini ulaştıran girişim zaman içerisinde kurumsal bir kimliğe büründü ve 2014 yılı itibariyle faaliyetlerini BDS Türkiye adıyla sürdürme kararı aldı.
ÇALIŞMA GÖNÜLLÜLÜK ESASINA DAYANIYOR
Birçok ülkede BDS oluşumu var. Her biri kendi ülke özgünlüklerini taşıyor. BDS Türkiye nasıl bir harekettir?
Her ülkenin kendi iç dinamikleri farklı olmakla birlikte, birçok ülkedeki BDS hareketlerinin temel noktası İsrail'i boykot çağrı ve kampanyalarıdır. BDS hareketi dünyanın birçok ülkesinde aktif faaliyetlerine devam etmektedir. BDS Türkiye ise tamamen gönüllülük esası üzerinden faaliyetlerini yürütür. Çalışmalarda yer alan kişiler hiçbir maddi veya başka bir karşılık beklemeksizin yürütülen işlere katkı sunar. BDS Türkiye'nin tüm gönüllüleri üzerilerine aldıkları sorumluluğu tamamlama esasına göre hareket eder ve asla zorlayıcı kurallar yoktur. Gönüllüler dışında, daha sınırlı ve bir zaman kısıtı ve devamlılığı gözetilmeksizin faaliyetlerimizi destekleyen destekçiler bulunmaktadır. BDS Türkiye'nin temel çalışma prensipleri bulunmaktadır ve bu prensiplerin en başında da her türlü etnik, dini ayrımcılığı reddetmek gelmektedir. Bu ana perspektifi temel almak kaydıyla, hareketin içinde farklı siyasi fikirlerden birçok gönüllü bulunmaktadır. Çalışmalar yürütülürken elbette çeşitli siyasi parti, sendika, dernek ve kurumlarla temaslarda bulunuyoruz, işbirliği talep ediyoruz ancak hiçbir siyasi parti ya da kurumla organik bağımız mevcut değildir. Hiçbir BDS gönüllüsü de -herhangi bir kurumla bağları bulunsa dahi- BDS Türkiye'de kendi kurumlarının temsilcisi olarak bulunmaz, bireysel katılım esastır. Bununla birlikte harekette hiyerarşik bir sistem bulunmamaktadır ve kararlar fikir birliğine gidilerek alınır. Bir konuda herhangi bir itiraz mevcut ise konu üzerine tartışıp, ortak bir nokta bulmak temel hedefimizdir.
'NÖBETLER, BOYKOTLAR GERÇEKLEŞTİRDİK'
Ne tür etkinlikler yaptınız?
BDS Türkiye gönüllüleri, kuruluşunu ilan ettikten hemen kısa bir süre sonra Türkiye'de ilk uluslararası BDS Konferansı'nı örgütledi. Bu konferans ve diğer çalışmalarla, Filistin kurumları ve uluslararası BDS ve dayanışma kurumlarıyla kurduğu bağdan aldığı güçle akademi çevreleri, kadın örgütleri, gençlik hareketleri, kültür emekçileri arasında ve çeşitli toplumsal alanlarda kendini ve Uluslararası BDS Hareketini tanıtma faaliyetlerine devam etti. Yine BDS Türkiye'nin çalışmalarıyla BDS temel metinleri ilk kez Türkçe'ye kazandırıldı.
Çeşitli dönemlerde HP, G4S, Dexia gibi, işgal unsurlarıyla işbirliği içindeki uluslararası firma ve kuruluşlara karşı boykot kampanyaları yürüten BDS Türkiye, bunun yanında başta ABD'nin Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıması sonrasında yürütülen "Kudüs Filistin'dir, Filistinlilerindir" kampanyası olmak üzere siyasi kampanyalar da yürüttü. 2018 yılında ABD Başkanı Trump'ın Kudüs'ü İsrail'i başkent ilan etmesinden hemen sonra, içlerinde ABD Başkonsolosluğu, İsrail Konsolosluğu'nun da olduğu birçok noktada 'Kudüs Nöbetleri' düzenledi. Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı'nın umre programına İsrail'den vize alınacak şekilde Kudüs'ü de eklemesi sonrasında aktif bir kampanya yürüttü, umre adaylarıyla yüz yüze görüşmeler yaptı.
2014 yılından itibaren Türkiye ve İsrail arasında atılan "normalleşme" adımları ve bu kapsamda 2016 yılında imzalanan, Mavi Marmara davasının düşürülmesi de dâhil önemli siyasi sonuçlar içeren anlaşma, BDS Türkiye'nin devamlı olarak hedefinde oldu.
KÜLTÜREL BOYKOT
2016 yılında ilk uzun metraj filmi 'Babamın Kanatları' uluslararası festivallerde büyük ilgi uyandıran yönetmen Kıvanç Sezer, BDS Türkiye'nin kültürel boykot çağrısına yanıt vererek, filminin Hayfa Film Festivali'nde gösterilmesi için yapılan daveti, İsrail'e yönelik kültürel boykotu desteklediğini belirterek geri çevirdi. Yine yönetmen Can Candan, 'Benim Çocuğum' adlı filmini 26. Vancouver Queer Film Festivali'nden çekmiş ve BDS hareketinin çağrısına uyduğunu açıklamıştı. BDS Türkiye olarak iki Filistin dostuna aldığı karardan dolayı kutlama mesajı yolladık.
Yine 2016 yılında Tel-Aviv'de Gülbaba Music tarafından organize edilen müzik festivaline katılacak Türkiyeli gruplara boykot çağrılarını içeren bir açık mektup yayınladık.
İsrail'in son dönemlerde işlediği insanlık suçlarını ve apartheid rejimini gizlemek amacıyla tüm dünyada kültürel etkinliklere yaptığı yatırımları yakından takip ediyoruz. Bu kapsamda, geçen sene İKSV film festivali'nin sponsorlarından birinin İsrail olduğunu (kullandıkları kurum ismi ARTISRAEL) öğrenir öğrenmez, hemen bir boykot kampanyası örgütledik ve kamuoyuna, katılan sanatçılara açık mektup yayınladık. Bu kampanya sonucu festivale katılan Filistinli film yapımcısı Ossama Bawardi ve yönetmen Anne Marie Jacir filmini geri çekti. Aynı filmin yapımcısı Bawardi de konuk olduğu 'Köprüde Buluşmalar'a aynı gerekçeyle katılmayacağını açıkladı yine aktör Filistinli yönetmen Muhammed Bakri festivalden çekildiğini açıkladı. Filistinli yönetmen/yapımcı May Odeh'in de, İsrail'in sponsorluğu nedeniyle, 'Köprüde Buluşmalar'a katılmayacağını açıkladı.
BİLİNÇLİ FARKINDALIK
BDS Türkiye ayrıca uluslararası nitelikteki Filistinli Esirler Konferansı ve 2018 yılında 100. Yıldönümünde Balfour Deklarasyonu Konferansı gibi etkinliklerle Filistin sorunu hakkında kamuoyunda etkili ve bilinçli bir farkındalık oluşturmaya çalıştı. Aynı doğrultuda sayısız panel, söyleşi, atölye ve derslik organize etti. Balfour Deklarasyonu'nun Ilan Pappe, Adel Menna gibi alanında uzman akademisyenlerle tartışıldığı uluslararası bir konferansa ev sahipliği yaptı.
'SALDIRILAR SONRASINDA KISA SÜRELİ DUYARLILIK OLUYOR'
Türkiye'de Filistin davasına duyarlılık olduğu fikrine katılıyor musunuz?
Türkiye'de Filistin'deki işgal sorunu birçok farklı kesimce farklı değerlendiriliyor. Kimi dönemler özellikle İsrail Gazze'ye saldırılar düzenlediği zaman, iç kamuoyunda yoğun bir ilgi oluyor fakat bu ilgi ne yazık ki kısa sürüyor. Hâlbuki Filistin topraklarında işgal, ayrımcı uygulamalar, insanlık suçları İsrail tarafından her gün işlenmeye devam ediyor ve işgal koşulları her geçen gün Filistinliler için daha da ağırlaşıyor. Soruna her kesim farklı bir teşhis koymakla birlikte, bu tahayyül edilen çözüme yönelik de farklılıklar ortaya çıkarıyor.
BDS TÜRKİYE, DAVAYI SAHİPLENEN DİĞER KESİMLERDEN ÇÖZÜM KONUSUNDA AYRILIYOR
BDS Türkiye'nin Türkiye'de Filistin davasını sahiplenen kesimlerden ayrıldığı en net nokta da çözüm konusudur. BDS Türkiye sorunun çözümüne yönelik tüm Filistin siyasal kurumlarının ve Uluslararası BDS Hareketi'nin ortak hedefleri de olan temel üç hedef belirlemiştir. Bu hedefler Birleşmiş Milletler'in 194 sayılı kararı uyarınca Filistinli mültecilerin yurtlarına geri dönüş hakkının tanınması, Batı Şeria, Kudüs ve Gazze'nin işgaline son verilmesi ve Utanç Duvarının yıkılması ve apartheid'ın kalkması ve Filistinlilerin eşitlik temelinde toplumsal haklarının sahip olabilecekleri bir sistemin inşa edilmesidir. Bu noktadan hareketle, BDS Türkiye bu hedeflerini siyasi kurumlara kabul ettirmeye çalışır. Ayrıca, tarihi Filistin toprakları bünyesinde Yahudi, Müslüman, Hristiyan ve başka birçok inançtan halkları barındırmaktadır. Hem Kudüs, hem de Filistin toprakları tüm bu farklı kesimlerin ortak mirasıdır.
Öte yandan, Türkiye gibi nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan ve toplumda Filistin'e dair hassasiyetin olduğu sıklıkla dile getirilen bir ülkenin İsrail ile ortak ticari anlaşmalar, askeri ticaret ve hatta ortak askeri tatbikata kadar varan bir işbirliği içerisinde olması da madalyonun diğer yüzünü oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında, toplumda var olan Filistin hassasiyetinin devletler düzeyinde çok da göz önüne alınmadığı tespiti yapılabilir.
'İSRAİL'İN İNSANLIK SUÇLARINI DEŞİFRE DECEĞİZ'
BDS Türkiye'nin yeni dönemde nasıl bir çalışma yürütecek?
BDS Türkiye önümüzdeki dönemde uluslararası BDS hareketinin hedeflerine ve kampanyalarına paralel olarak, İsrail'in Filistin topraklarındaki işgaline kolaylık sağlayan, işbirliği yapan uluslararası kurum ve kuruluşlara boykot kampanyalarına sürdürülecektir. Bununla beraber, İsrail menşeili ürünlere, İsrail'in Filistin topraklarındaki katliamlarını, apartheid rejimini aklamaya yönelik yatırım yaptığı akademik ve kültürel boykot kampanyaları ve bu kurum ve kuruluşların Türkiye'deki ortaklarını ve kültürel faaliyetlerin Türkiye'deki programlarını boykot çağrı ve kampanyalarımız da devam edecektir.
Diğer yandan, Filistin topraklarında devam eden işgal, yerleştirilen apartheid rejimi ve İsrail'in Filistin topraklarında işlediği insanlık suçlarını deşifre etme ve topluma anlatma amaçlı çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Bu kapsamda önümüzdeki yıla yönelik boykot çağrılarının yıkılmasında çok önemli olduğu Güney Afrika'dan dostlarımızın da katılacağı uluslararası bir konferans düzenleyeceğiz ve yine İsrail'in ulus-devlet yasasıyla kurumsallaştırmaya çalıştığı apartheid rejimini anlamak ve deşifre etmek amacıyla konunun uzmanların katılacağı ve herkesin katılımına açık olacak bir atölye yapacağız.
'FİLİSTİN'İN İŞGALİ TÜM İNSANLIĞIN SORUNUDUR'
Filistin dostlarına çağrınız ne olur?
Tüm Türkiye'deki Filistin dostlarından, Filistin topraklarındaki işgalin, apartheid rejiminin son bulması ve tüm Filistin halkının özgürce yaşayacağı günlere kadar desteklerini vermeleridir. Filistin'in işgali sadece Filistinlilerin değil, tüm insanlığın sorunudur. İsrail'in meşruiyet zemininin tahrip edilmesi, yaratmak istediği 'demokratik, özgür bir devlet' algısının yıkılması, İsrail'e verilebilecek en güçlü yanıttır. Geçmişteki Güney Afrika örneği bu bakımdan bizler için belirleyicidir ve boykot çağrılarımızın geniş kitlelerce bilinmesi, duyurulması için tüm Filistin dostlarından sesimize ses vermelerini istiyoruz.