19 Eylül 2024 Perşembe

BDS Türkiye: Siyonizmle mücadeleyi söylemin ötesine taşımak

BDS Türkiye aktivistleri Ayşe Düzkan ve Hikmet el-Şami, işgal devleti İsrail'e karşı yürütülen boykot hareketinin, Filistin halkıyla dayanışmayı ve siyonizmle mücadeleyi söylemin ötesine taşıdığına dikkat çekti.
ABD Devlet Başkanı Donald Trump'ın 6 Aralık 2017'de Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak tanıma kararı ardından, Filistin halkı işgal altındaki topraklarda ABD ve İsrail'i protesto ediyor. Dünyanın birçok kentinde de Filistin dostları, siyonizme ve emperyalizme tepkilerini dile getiriyor.
 
Dayanışma eylemlerinin bir çoğu Filistin İçin İsrail'e Boykot hareketi olarak yayılan BDS Hareketi tarafından örgütleniyor. Türkiye'de de Filistinlilerden ve Filistin dostlarının bir araya gelerek oluşturduğu BDS Türkiye aktivistleri, Filistin'in işgalinin ve Filistinlilere yönelik ayrımcı uygulamaların sona ermesi için mücadele yürütüyor. BDS Türkiye aktivistleri de Filistin davasıyla ilgili hem sokakta hem de yaptığı konferans ve atölyelerle aydınlatma çalışmalarına devam ediyor.
 
BDS Türkiye aktivistlerinden Ayşe Düzkan ve Hikmet el-Şami, BDS Türkiye'yi ile ilgili ETHA'nın sorularını yanıtladı.
 
BDS hareketinin ortaya çıkışını ve amacını anlatan Ayşe Düzkan, "BDS hareketi, aynı zamanda halka emperyalizmle ve siyonizmle mücadele ve Filistin'le dayanışma konusunda söylemin ötesine geçen bir mücadele aracı sunduğu için de önemli" dedi.
 
Hikmet el-Şami ise, AKP'nin Filistin politikasının ideolojik çıkarlarına göre belirlediğine dikkat çekerken, 2014 yılında Gazze'nin bombardıman nedeniyle ciddi konut sıkıntısı olmasına rağmen, Gazze'de camii inşa etmesini örnek gösterdi.
 
İki aktivistin sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
 
DÜZKAN: İSRAİL'İ İŞGAL DEVLETİ OLARAK TANIMLIYORUZ
 
"Filistin için İsrail'e Boykot" (BDS) fikri nedir, Boykot hareketi Filistin ulusal mücadelesine nasıl bir katkı sağlayabilir?
 
Ayşe Düzkan: BDS, İngilizce "Boycott, Divestments, Sanctions" yani; Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi, Yaptırımlar kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma. Biz Türkiye'de başta, daha anlaşılır olması için Filistin için İsrail'e Boykot adını kullandık, şimdi kavram oturduğu için BDS Türkiye adını kullanıyoruz. BDS görüldüğü gibi aslında sadece boykottan ibaret değil, aynı zamanda İsrail'e yapılan ve ortak yatırımların geri çekilmesini ve bu devlete çeşitli yaptırımlar uygulanmasını da içeriyor. Bu noktada, şunu hatırlatalım; birçok kurum ve yazar, uluslararası yasaları çiğneyerek kurulan İsrail'in gayrımeşru bir devlet hatta oluşum olduğunu söylüyor, biz de çoğu zaman İşgal Devleti tanımını tercih ediyoruz.
 
BDS hareketi, tıpkı Filistin halkına uygulanan gibi bir apartheid rejimi yani ırk ayrımcılığına dayanan bir rejim olan Güney Afrika'ya yönelik boykot hareketinden esinlenerek 2005 yılında, sayıları 170'i aşan Filistinli siyasal partiler, gruplar, demokratik kitle örgütleri tarafından yapılan bir çağrıyla kuruldu.
 
'BDS KENDİSİNİ DİRENİŞİN YERİNE KOYMAZ'
 
BDS hareketi kendisini direnişin yerine koymaz, Filistin halkının direniş araçlarını tartışmaz, kendisi şiddetsiz bir harekettir ve üç temel hedefi vardır: İşgalin ve Apartheid Duvarı'nın kalkması, İsrail vatandaşı olan Filistinlilere yönelik ayrımcı uygulamaların yani apartheid'in ortadan kalkması ve BM'nin 194 sayılı kararı uyarınca tüm Filistinli mültecilerin yurtlarına, evlerine geri dönme hakkının hayata geçmesinin sağlanması. Türkiye'de bu hareket 2009 yılında, yine birçok siyasal parti, grup ve demokratik kitle örgütünün desteğiyle kuruldu. BDS hareketi Filistin'le dayanışmayı ve siyonist hareketle mücadeleyi dünyanın her yerine taşıyan ve gerçek bir eylem biçimine dönüştürdü. İşgal devleti meşruiyetini dünya devletlerinden ve kurumlarından alıyor. İşlediği suçlar ve hak ihlalleri için hesap vermiyor, BDS hareketi halk ve adalet hareketlerine dayanarak bu durumu tersine çevirmeye çalışıyor. BDS hareketi, aynı zamanda halka emperyalizmle ve siyonizmle mücadele ve Filistin'le dayanışma konusunda söylemin ötesine geçen bir mücadele aracı sunduğu için de önemli.
 
EL-ŞAMİ: AKP FİLİSTİN'E İDEOLOJİK REFERANSINA GÖRE DESTEK VERİYOR
 
Toplumun geniş kesimlerinde Filistin davasının AKP tarafından savunulduğu yönünde bir izlenim var, siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Hikmet el-Şami: Filistin davası, Filistin halkının talepleri etrafında yürütülmeli. Filistin halkı, dostlarından dayanışma ve BDS hareketine destek verilmesini bekliyor. AKP, Filistin meselesini birkaç temelde ele alıyor: bunlardan birincisi Gazze'ye yardım göndermek. Çünkü AKP Filistin'e sadece kendi ideolojik referansına göre destek veriyor, Filistin halkını mücadele eden bir bütün olarak görmüyor. Örneğin, Gazze'de cami açıyor. Gazze'de özellikle 2014 bombardımanından sonra çok ciddi bir konut sorunu varken konut değil cami yapmanın ne anlamı olabilir? Üçüncüsü ve en önemlisiyse, İsrail'e yönelik fiiliyatla örtüşmeyen keskin söylemler. Özellikle bunun Türkiye halkının Filistin'le ilgili hassasiyetini oya dönüştürmek amacı taşıdığı aşikârdır. Ama Mavi Marmara krizinden sonra bile Türkiye ile İsrail arasındaki ticari ilişkiler katlanarak arttı, Mavi Marmara davası temelde AKP milletvekillerinin oyu ile düşürüldü. Halen de özellikle doğalgaz konusunda işbirliği sürüyor. AKP, Filistin'i bölgedeki ittifakları ve Osmanlı propagandası ile sömürgeci bir perspektif doğrultusunda önemli referans ve meşruiyet alanı olarak görüyor. Filistin'e cüzi bir destekle, İsrail'le ilişkileri sürdürerek ama yüksek perdeden söylemlerle bu meşruiyeti sağlamak üzerinden bir politik seyir izliyor.
 
Bir başka basit örnek, İsrail vatandaşları Türkiye'ye girerken vizeden muafken, Filistin vatandaşları zorlu bir vizeye tabi tutuluyor.
 
DÜZKAN: FİLİSTİN SORUNUNDA BİLİNÇLEME ARTIYOR
 
Solun ve sosyalist hareketin Filistin mücadelesiyle ilişkisinde önceki onyıllara kıyasla belirgin bir gerileme görülüyor, siz bunu neye bağlıyorsunuz? Bu durum nasıl değiştirilebilir?
 
Ayşe Düzkan: Aslında son on yılda, bu konuya ilginin, bu konudaki bilincin ve çabaların arttığını söyleyebiliriz. Bunu büyük ölçüde BDS'nin çabalarına yormak övüngenlik sayılmaz. Ama bu soru vesilesiyle kısa bir değerlendirme yapalım. 1970'li yıllarda, dünyanın her yerinde, özellikle silahlı mücadeleyi savunan gruplar Filistinlilerin kamplarında eğitim gördü, buraya gidenler arasında Filistin halkının mücadelesine katılan ve canını verenler olduğunu da biliyoruz. Ama bir halkın kurumlarından eğitim almanın bir dayanışma biçimi olmadığını da hatırlatalım. Tablonun değişmesi, bu konudaki bilincin, bakış açısının değişmesiyle mümkün.
 
'FİLİSTİN HALKIYLA DAYANIŞMA FİLİSTİN SOLUYLA İLİŞKİLERLE SINIRLI OLAMAZ'
 
Öncelikle Filistin halkıyla dayanışma Filistin soluyla ilişkilerle sınırlı olamaz. Filistin'i gündemleştirmek de çok önemli. Ve tabii Filistin halkının bizlerden beklediği şeyi gerçekleştirmek yani BDS hareketine destek vermek. Filistin halkıyla dayanışma hareketinin ve BDS hareketinin güdümüyle uluslararası düzeyde yürütülen eylem ve politik hattın takip edilmesi ve Türkiye'de yaygınlaştırılması, bu küresel hareketleri takip ederek onların aktif bir parçasını oluşturması Filistin için önemli ve ilkeli bir dayanışmayı sağlayabilir.
 
EL ŞAMİ: BDS HAREKETİ, İŞGALİN EMPERYALİSTLERİN DESTEĞİYLE DERİNLEŞTİĞİNİ GÖSTERDİ
 
Donald Trump'ın Kudüs kararı, Filistin'le dayanışma hareketlerinin gündemini ne yönde etkiledi?
 
Hikmet el-Şami: Trump'ın ilan ettiği ABD kararına karşı dünyanın her yerine yayılan karşı eylemler yaşandı. Aslında Filistin davasının dünyadaki desteğinin gücünü ve yaygınlığını gösterdi. Devletler bu tepkilerin yarattığı basınçla bu karara karşı durmak zorunda kaldı. ABD'nin sağcılaşan iktidarının dünya halklarına karşı aldığı tutumun bir simgesi olarak görüldü ve bu Filistin'le dayanışma hareketini güçlendirdi. Özellikle ABD içinde İsrail karşıtlığının ve Filistin davasına desteğin arttığı gözlemlendi. Filistin'le dayanışma hareketinin Kudüs'ü gündemleştirmesi ile beraber Filistin'de önemli konular olan toprak istilası ve gasbı, uluslararası kararları ihlal etmek, yerleşim bölgelerin inşası gündemleşti. İşgal devletinin bunları derinleştirmesinin başta ABD olmak üzere birçok emperyalist devletinin desteğinden kaynaklandığı ve buna karşı BDS hareketinin önemini gösterdi.