22 Kasım 2024 Cuma

Bataklığa balçık olanlar bataklığı kurutamaz

Bataklığın genişlemesi, toplumsal cinsiyetçilikle, kadın düşmanlığı, soygun ve sömürü düzenine karşı duranlara yaklaşıyor. AKP karşıtı olsun da ne olursa olsunla ne politika ortaya çıkar, ne bu düzene alternatif yaşam biçimi. AKP'nin toplum mühendisliğiyle adım adım bilinçlere ektiği nefret ve düşmanlaştırmayla paralel başka oyuncuları farklı olan ancak aynı zihniyet topluma sirayet eder.
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, partisinin bu haftaki grup toplantısında, Ensar Vakfı'nda yaşanan cinsel istismar ve tecavüz saldırısının kavga ve gürültü içinde özünün unutturulduğunu söyledi, Meclis'teki partilere gerçek mücadele yöntemi önerdi. Meclis'te kabul edilen Çocuk İstismarını Araştırma ve Önleme Komisyonu'nun bir an önce çalıştırılması çağrısında bulundu. Yüksekdağ "Kavga, gürültü içinde olayın özünü unutturmaya çalışıyorlar. Cumhurbaşkanı ile ana muhalefet arasındaki çatışmalara bakıyoruz. İktidar dilini izliyorsunuz, siyasi seviye yerlerde. İnsani bir sorunu tartışmak gerekirken, ahlaki seviyesizlikle yerin dibine batıyorlar" sözleriyle de yaşananları özetledi.
 
Yerin dibine batıyorlar batmasına da, bu ahlaki seviyesizlikle bunu kavrarlar mı? Kavramadıkları Yüksekdağ'ın konuşması sonrasında grup toplantısı için kürsüye çıkan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, seviyesizliği bir kaç basamak daha alta indirmesiyle görüldü. "Önüne yatma" sözünün bir hafta boyunca gündeme oturması, AKP ve Saray karşıtlarını kendi etrafında kümelenmesini başarı olarak değerlendirmiş belli ki, bu hafta yolsuzluk ve hırsızlık konusunda Türkiye siyaset tarihine geçmiş AKP'lilere bu kez "Hırsızları korudular mı korumadılar mı? Hırsızların altına yattılar mı yatmadılar mı? Yine kıyameti koparacaklar? Kim hırsızın önüne yatarsa karşısında beni bulur..." diye gürleyiverdi.
 
Kılıçdaroğlu ve şürekası, siyasi ve toplumsal çürümüşlüğe aynı kulvarda yol alarak çözüm bulacağını sanıyor belli ki. Daha hızlı yol almak için AKP/Saray'ın diline sarılıyor. Birilerinin onlara aynı bataklıkta karşındakinin kafasına basarak düze çıkamayacağını anlatmadığı kesin.
 
Burjuva siyasetinin en tepesinden en alt kurumlarına kadar çürümüşlüğüne örnek gösterilecekse eğer AKP zihniyeti oldukça veri sunar. Devletin en tepesinden bireye kadar sirayet eden bu durumun sonuçlarını hep birlikte görüyoruz. Saray savaşının günlük hayatta bu kadar normalleştiği, Kürt halkının tüm yaşam alanlarının yıkım ve talanla gasp edildiği ve onlar Kürt olduğu için de gayet normal olduğu algısı, bu çürümenin bir sonucu değil de nedir?
 
Kadınlar en yakınları tarafından katledilirken öldürmelere bahane süslemeleriyle "ikna" olunması bir başka sonuç değil mi? Cinsel istismarcılarının, tecavüzcüleri "mesele başka" sözleriyle siyasi malzeme haline getirmek, buradan siyasi rant devşirmenin siyasetin doğal kuralı olarak yansıtmak da keza aynı şey değil mi?
 
AKP şurekasının insanlık dışı soygun, sömürü, barbar ve erkek düzenine karşı çıkarken argümanları birbirinden koparmamak gerekir ki, kiri başka yere bulaşmasın. Faşizmin tüm emarelerini bağrında taşıyan AKP/Saray düzeninin yapmaya çalıştığı, karşıtlarını kendi bataklığı içine çekerek balçığa dönüştürmek.
 
Yazıya başlarken verilen iki örnek bu bakımdan karşılaştırılmalı. HDP, AKP'nin girdabına girmek yerine sorunun adresini gösteriyor, çözüme çağırıyor. CHP ise bataklığın çekim gücüne kaptırıyor kendini. Dilini daha da erkekleştirerek, toplumun en geri seviyesine hitabı geliştiriyor. Bataklığı daha da geliştiriyor. Tehlike de burada başlıyor.
 
Bataklığın genişlemesi, toplumsal cinsiyetçilikle, kadın düşmanlığı, soygun ve sömürü düzenine karşı duranlara yaklaşıyor. Yer yer onlara da sirayet ediyor. AKP karşıtı olsun da ne olursa olsunla ne politika ortaya çıkar ne bu düzene alternatif yaşam biçimi. AKP'nin toplum mühendisliğiyle adım adım bilinçlere ektiği nefret ve düşmanlaştırmayla paralel başka oyuncuları farklı olan ancak aynı zihniyet topluma sirayet eder.
 
Bunun örneklerini de yer yer emekçi sol hareketin söylemlerine de yansıdığını biliyoruz. İnsanca bir yaşam mücadelesi yürütenler hiçbir gerekçe ve bahane üretmemeli bu konuda. Egemenlerin ırkçı, şoven, milliyetçi, türcü, cinsiyetçi söylemleriyle mücadele, aynı söylemlerle yapılamaz. Ötekileştirici, nefret söylemleri arasında hiyerarşik ilişki de kurulamaz. Bir yanlış başka bir yanlış doğru hale getirilemez.
 
Kılıçdaroğlu'nun yaptığı da budur. Bataklığı göstermek için içine girmeye gerek yok. Kokusunu herkes duyuyor. Önemli olan, herkesin duyduğu bu kokuyu ortaya çıkaran bataklıkla mücadele etmektir.
 
Not: Bu yazı yazıldığında HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan henüz açıklama yapmamıştı. Tan, çocukların korunması ve sorumluların yargılanması üzerine değil, bulunduğu İslam inancını koruma gayreti içinde, cinsiyetçi yaklaşımların bir örneğini sergiledi. HDP Kadın Meclisi de bu durumlarda verilmesi gereken tepkiyi gösterdi.