Bakırhan: Asıl olan üçüncü yol, demokratik mücadele birliğidir
Saray rejimi ve temsilcisi olduğu kapitalist sistemin krizi, mücadele dinamiklerinin yan yana gelişi ve sokak pratiği ile daha da derinleşiyor. Artan saldırılar, gelişen mücadele dinamikleri karşısında yürünmesi gereken yol ve birleşik mücadele ekseninde başlattığımız röportaj dizimizde son konuğumuz HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan...
HDP'nin çağrısına yanıt veren yedi siyasi parti ve örgütün yan yana gelişine ilişkin tartışmalar farklı zemin ve biçimlerde devam ediyor. Kimileri bunun seçim ittifakı olduğunu gerekçe yapıp katılmaktan imtina etse de ekonomik ve siyasi krizin derinleştiği süreçte üçüncü cephenin önemi daha da artıyor.
18 Ocak günü gerçekleştirilen görüşmeye katılan parti ve örgütlerle yaptığımız röportaj dizisinde son olarak sözü HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan'a bırakıyoruz.
Bakırhan ile HDP'nin üçüncü cepheye bakış açısını, bunun için nasıl bir perspektifle hareket ettiklerini, Millet İttifakı ve bu ittifakın dışında kalan burjuva düzen partileriyle görüşmelerinin anlamını, bir beklenti içinde olup olmadıklarını, HDP'ye yönelik saldırılara devrimci, sosyalist güçler ve partilerin aldığı tutumun yeterli olup olmadığını konuştuk.
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan'ın sorularımıza verdiği yanıtlar şu şekilde:
ORTAK MÜCADELE KARARI
HDP'nin çağrısıyla 8 parti ve örgüt olarak bir araya geldiniz. Bu bir araya gelişin amacını HDP nasıl tarif ediyor?
İnsanlık tarihinden günümüze kadar 3 tür insan vardır. Birincisi toplumun başına dert açanlar, toplumun yaşamış olduğu sorunları yaratanlar. İşte daha önce feodalizmdi şimdi kapitalizmdir. Yani faşizmin başka bir biçimiyle adlandırabiliriz. Bir de bu dertleri yaşayan bu sorunları yaşayanlar vardır. Bu da toplumun daha çok büyük çoğunluğunu tarif ediyor. Bir de bu toplumun yaşamış olduğu acıları, yoksulluğu, dertleri kendisine mesele edinen bunun çözümü için toplumun daha iyi yaşamasını kendisine hedef olarak koyan insan türü vardır. İşte bu tür devrimcileri, demokratları, mücadele edenleri yani aslında bugün bizleri tarif ediyor.
Şimdi biz toplumun sorunlarını kendisine dert edinenler ve bu sorunların çözümünü hedefleyenleri bir masa etrafında biraraya toplamaya çağırdık. 8 siyasi parti ve demokratik kitle örgütü katıldı. Çok önemli bir toplantıydı. Yani aslında belli hedefler ilkeler etrafında ilk defa, farklı anlayışlar farklı bakış açısına sahip olan ama genel anlamda toplumun yaşadığı sorunları kendisine dert edinen kurumlar katıldı. Önemli sonuçlar ortaya çıktı, önemli tartışmalar yapıldı. İşte bu sonuçlardan birisi ortak mücadele etme kararıydı. Bu önemliydi.
ORTAK MÜCADELE GÜÇLERİNİ ÇOĞALTMALIYIZ
Yine bununla birlikte Türkiye'nin yaşamış olduğu tekil, çoğul gerekirse çoklu sorunları gündemine alan işte bu gündemler etrafında ortak zeminde mücadele eden, sorunları çözmeye dönük mücadele eden bir yaklaşım ortaya çıktı. Tabi en önemlisi de bu zemini büyütmek. Bu masa etrafında bulunan güçleri çoğaltmak. Çünkü Türkiye'de demokrasiden, emekten yana, demokrasi isteyen güçler, sadece masa etrafında bir araya gelen 8'li değildi. Aynı zamanda toplumun diğer örgütlü çevreleri de vardı. Kadın örgütleri, çevre örgütleri, gençlik örgütleri, yoksullukla mücadele edenler, inanç kurumları, dilini, kültürünü yaşayamayan bunu yaşamak, eşit yurttaşlık mücadelesi verenler ve benzerleri. Yani bir, ortak mücadele kararı alındı.
İki, Türkiye'nin temel meseleleri konusunda belirli gündemler hakkında toplanma, etkinlik yapma, sorunları gündeme getirme kararı alındı.
Üç, büyüme genişleme kararı alındı. Yani toplumun sorunlarını kendisine dert edinenler ilk defa bu kapsamda bir masa etrafında biraraya geldiler. Olumluydu. Umut veren bir toplantıydı. Önümüzdeki dönemde bir mekanizma oluştuktan sonra muhtemelen bu masa etrafındaki güçleri çoğaltma çalışması yürütülecektir.
BU SİSTEMİN DEĞİŞMESİ GEREKİYOR
Türkiye çok ciddi sorunlar yaşıyor. Hepimizin çok yakınen hissettiği ekonomik sorunlar, demokrasi sorunu, yargı sopası gibi mevcut iktidar tarafından topluma şantaj aracı olarak kullanılan, kurumları, kişileri baskılayan, cezayla, mahpusla, davayla korkutmaya çalışan bir sistemle karşı karşıyayız. Bu sistemin değişmesi gerekiyor. Bunu değiştirecek olan güçlerde Kürtlerdir, Alevilerdir, devrimciler, solcular, sosyalistlerdir. Amacımız tamamını bir araya getirmek, ama tamamı olmasa bile Türkiye toplumunun dikkate alacağı, Türkiye'de üçüncü bir yolu, üçüncü bir seçeneği ifade eden hatırı sayılır bir gücü biraraya getirmek için uğraşıyoruz.
BU MÜCADELE ORTAKLIĞINDA SEÇİMLERİ YADSIYAMAYIZ
Bu bir araya gelişte seçimler nerede duruyor?
Seçimlerde bu çalışmadan bağımsız bir şey değil. Tabi ki seçimler günü zamanı geldiği zaman, bu mücadele seçim durağına uğradığı zaman muhtemelen seçimleri de gündemine almak durumunda kalacak. Sonuçta bu toplum seçimle değiştirebileceğine inanan, büyük oranda oy kullanan bir toplumdur. Sokakta mücadele ederek her ne kadar düşüncesini dile getirse de büyük orada sandıkla seçimle hesap sorulacağını inanan bir toplumla karşı karşıyayız. Bu gerçeği yok sayarak seçimleri bu mücadele ortaklığından yadsıyarak tabi ki bir yere varamayız. Günü geldiği zaman muhtemelen işte bu masa etrafında bulunanlar veya bulunacaklar elbette ki seçimi de gündemlerine alıp bu konudaki düşüncelerini, ortaklaştıkları noktaları da kamuoyuna açıklayacaklardır diye düşünüyorum.
MİLLET İTTİFAKIYLA GÖRÜŞMEMİZ DEMOKRATİK SEÇENEĞE HELAL GETİRMEZ
HDP, devrimci, sosyalist, demokratik kurum ve partilerin yanı sıra Millet İttifakı ve yakın duran partilerle de görüşmeler gerçekleştiriyor. Bu toplantıya katılan bileşenlerle yaptığımız röportajlarda Millet İttifakı'ndan bir beklenti içinde olunmaması gerektiği yönünde vurgular öne çıktı. HDP'nin Millet İttifakı'ndan bir beklentisi var mı?
En başından şunu söylemek gerekiyor. HDP bir bileşen partisidir. Sol, sosyalist çevrelerden demokrat, ilerici çevrelere kadar. Demokrat bireylerden Kürtlerin eşitlik mücadelesini yürüten birçok aktörün, kurumun katıldığı, içerisinde kendisini ifade ettiği Türkiye'nin en büyük üçüncü partisidir. Aslında demokratik bir kitle partisidir. Dolayısıyla bu nicelikte ve nitelikte bir partinin diyalog ve müzakere yöntemini esas alması, diyalog ve müzakere temelinde Türkiye'deki mevcut iktidar blokuna karşı, bakış açısına göre mücadele yürüten güçlerle, partilerle görüşmesinde anormal bir durum yok. Tabi biz bunlarla görüşüyoruz. Bunlarla görüşmemiz bu demokratik seçeneğe helal getirecek bir durum değil.
ASIL OLAN DEMOKRATİK MÜCADELE BİRLİĞİDİR
Asıl olan demokratik mücadele birliğidir. Ama bu diğer çevreleri de önemsemek gerekiyor. Müzakere ve diyalog temelinde düşüncelerimizi aktarmak, dinlemek, olası bir iktidar değişikliğinde bir geçiş sürecinin nasıl olacağını tartışmak buna ilişkin önerilerimizi sunmak, onların düşüncelerini almak, emekçilerin, halkların, bize gönül vermiş, oy vermiş, sorunlarını temsil ettiğimiz kesimlerin düşüncelerini o platformlarda dile getirip, demokratik bir basınç oluşturma gibi bir amacımız var. Asla bu demokratik mücadele ittifakının yerini alacak bir şey değil. Asıl olan demokratik mücadele ittifakıdır.
MİLLET İTTİFAKINA UMUT BAĞLAMIYORUZ
Tabi bunu Millet İttifakı biçiminde adlandırmamak lazım. Biz sadece Millet İttifakı içindeki partilerle değil aslında Türkiye'deki ırkçı, faşist zihniyete sahip partilerin dışındaki bütün partilerle görüşüyoruz, fikir alış verişinde bulunuyoruz. Bu ortaklaştığımız, ortak olduğumuz, umudumuzu onlara bağladığımız gelecekte birlikte inşa süreçlerinde yer alacağımız anlamına kesinlikle gelmemelidir. Herhangi bir umut bağlamış değiliz. İktidarında, iktidarın karşısındaki muhalefet blokunun da Türkiye'nin temel sorunlarına yaklaşımı ortadadır. HDP ile yan yana durmada bile sıkıntı yaşayan, Kürt meselesini dillendirmeyen, Kürt meselesinin çözümüne dönük bir planı, programı olmayan, Türkiye'deki emekçilerin ezilenlerin haklarını cesurca dile getirmeyen, daha çok bir koltuk, iktidar değişimini kendisine hedef olarak ortaya koyan güçlerle stratejik ciddi anlamda bir ortaklıktan bahsetmek tabi ki mümkün değil.
Aslında HDP'nin daha önce yayınlamış olduğu tutum belgesinde bu konulara ilişkin çok net düşüncelerimizde vardı. Yani biz demokrasi mücadelesini ve parlamento seçimlerini en geniş demokrasi ittifakı güçleriyle birlikte gitmeyi belirledik. Yine cumhurbaşkanlığı seçimine ayrı bir parantez açtık. Biz partilerle, kişilerle ilgili değiliz. HDP olarak daha çok Türkiye'nin yeniden inşa sürecini, geçiş sürecini layıkıyla yerine getirebilecek ona en yakın ilkelere sahip aday konusunda aynı zamanda bu mücadele ortaklığında bulunan zemindeki güçlerle birlikte karar veririz. Yani onlarla bunun dışında bir ortaklaşma, buluşma, bir hesap kitap yapma durumu yok HDP'nin.
MİLLET İTTİFAKI DEĞİL BİZ DEĞİŞTİREBİLİRİZ
AKP-MHP iktidarının seçimleri kaybetmesi, yerine Millet İttifakı'nın gelmesi süreç bakımından bir değişim yaratabilir mi?
Yani çok ciddi anlamda bir değişikliğin olacağını bizde beklemiyoruz. Sonuçta Millet İttifakı mevcut durumuyla, tutumuyla biraz restorasyon yürütebilir. Ciddi anlamda değişiklikler, reformlar, çözüm önerileri ortaya çıkacağını beklemiyoruz. Biz değiştireceğimizi söylüyoruz. Üçüncü yol dediğimiz şeyde aslında birazda budur. Millet İttifakının değiştirebileceğine inansaydık, böyle bir seçenek arayışımız olmazdı. Türkiye'nin üçüncü partisiyiz. Kilit bir noktadayız. Sonuçları değiştirebilecek, sonuçları yanında olduğumuz güçle birlikte onların lehine çevirebilecek bir gücümüz var. Bizsiz kesinlikle bir sonuç alma durumu yok.
'ÇÖZÜM SÜRECİNİN AKTÖRLERİ YARGILANSIN' DİYENLERDEN NE BEKLEYEBİLİRİZ
Üçüncü seçenek, üçüncü yol dediğimiz şeyde aslında topluma gerçek değişimin nasıl olacağını, nasıl yapılacağını anlatmaya dönük bir çalışmadır. Aksi halde Millet İttifakı'nın değiştirici, dönüştürücü bir güç olduğuna inansaydık bu arayışlar içerisine girmeden kestirme kolay yoldan tarafımızı safımızı belli edebilirdik. Bu üçüncü seçenek aslında Türkiye'nin temel sorunlarını çözebilir. Yani "çözüm sürecinin aktörleri yargılansın" diyen bir Millet İttifakı ve onun içerisinde bulunan önemli bir partiden ne umabiliriz, ne bekleyebiliriz. Mevcut sokakları, kitlesel eylem ve etkinleri yok sayan sadece sandıkla sonuç alabileceğini düşünen böylesine bir gaflet içerisinde bulunan bir ittifak Türkiye'nin değiştirici, dönüştürücü gücü olabilir mi? Tabi ki olamaz. Ama bir taraftan bunları anlamak, bunların değişim ve dönüşümünü de sağlamak bunlar üzerinden demokratik bir basınç oluşturarak asgaride olsa toplumun temel beklentilerine ihtiyaçlarına yanıt verebilecek bir noktadan konumlanmalarını sağlamakta bir kazanımdır. Ama nihai bir şey değildir bizim için. Dolayısıyla biz kendi işimize bakıyoruz.
HDP DÜNYANIN EN BÜYÜK BİLEŞEN PARTİSİDİR
Türkiye'nin on yıllardır birikmiş temel sorunları var. Bu sorunlar kesinlikle sadece sandıkta devrimci, demokrat, sol, sosyalist çevrelerin, Kürtlerin, inanç gruplarının olmadığı bir blok tarafından çözülemez. Onları muhatap almayan, dikkate almayan, görmeyen, sorunun etrafından dolanarak yapay ya da sözde kalmış sorunlarla, cevaplarla çözülebileceğine inanacak kadar da saf değiliz. Bugün HDP, aslında dünyanın en büyük ittifak partisidir, bileşen partisidir. Dünyanın hiçbir yerinde 6 siyasi parti ve onlarca kurumu, onlarca çevreyi temsil eden siyasi aktörlerin olduğu bir başka, 9-10 yıldır devam eden başka bir örnek yoktur. Dolayısıyla HDP zaten gittikçe kendisini genişleten büyüten, sadece kendisiyle sınırlı kalmayan aynı zamanda mücadele zeminini de ittifak yapacak güçleri de biraraya toplamaya çalışan gerçek anlamda Türkiye'nin devrimci, değişimci gücünü oluşturabilecek bir çalışma peşindedir. Ama dönem dönem kimi duraklarda mevcut blok karşısındaki kimi partilerle kimi ittifaklarla da yollarımız kesişebiliyor. Bu yol kesişmesi sonuna kadar ortaklık, birlikte ortaklık, ortak mücadele etmek değildir. Keşke Millet İttifakı'nı oluşturan kimi partiler yönünü bu tarafa dönebilseydi. Ama yüzyıllık geleneksel kodlar, yüzyıllık devleti önceleyerek kısmi değişikliklerle bu toplumun sorunlarının çözüleceğine inanan Millet İttifakı'ndan bahsediyoruz. Ama biz mevcut anahtar rolümüzü, kilit rolümüzü, sonuç değiştirici gücümüzü toplum lehine halk lehine, Türkiye'nin geleceği lehine, Türkiye'deki dönüşüm lehine de değerlendirme gibi bir sorumluluk altında olduğumuzu belirtmemiz gerekiyor.
SINIRLI DOST, MÜTTEFİKİN DIŞINDA HDP'Yİ CİDDİ SAHİPLENME OLMADI
HDP'yi savunmanın nasıl bir önemi var? HDP bileşeni olmayan Türkiye devrimci, sosyalist hareketinin bu konudaki pratiğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu konuda o kadar çok şey söylenebilir ki, maalesef ortak mücadele zemini, diyalog, müzakere arayan bir partinin yöneticisi olarak aslında günlerce, saatlerce bu konuda yorum, eleştiri, analiz yapabiliriz. Ama yine de kısaca bir şeyler söyleme şansı doğdu. Aslında Türkiye toplumunun yaşadığı en büyük eksikliklerden biri mevcut iktidar ve onun karşısındaki blokun yetersiz oluşu, sorunlara daha dönüşümcü, devrimci bir yerden bakmayışlarıdır. Kendisine devrimciyim, sosyalistim, bu ülkenin demokratikleşmesini istiyorum diyen güçlerin durumu da aslında içler acısıdır. Soldur, komünisttir, sosyalisttir, üç harfinden birisi budur. Öyle olunca sanki her şey bitiyor ya da her şey sadece güzel söylemlerle, güzel ideallerle, güzel hedefleri kağıda dökmekle oluyormuş gibi Türkiye'de bir yanılgı var. Maalesef solumuz sol gibi olamadı. Kimi sol sosyalist mücadele eden dinamikleri, bedel ödeyen, her şeye rağmen ayakta duran çevreleri bu söylediklerimden bağımsız tutuyorum. İşte yeterince sahiplendi mi? Hayır! Dünyanın hiçbir yerinde bir parti, ona oy verenler böylesine yoğun bir saldırı dalgasıyla karşı karşıya kalmadı. Kaldı ki bu kadar uzun süreli bir saldırı dalgası altında bu kadar direnebilecek başka bir partide yok. Dünyada eşi benzeri yok. Ama bunun yanında sınırlı sayıda dost, müttefikin dışında ciddi bir sahiplenme, yana yana durma henüz oluşmadı. Bu bir eleştiri konusu da olabilir ama asıl temel meselemiz bu değil. Geçmişteki sorunların üzerinde yoğunlaşarak, onları derinleştirerek, eksik aksaklıklarımızı dile getirerek bir yere varamayız.
KÜRTLERLE ARASINA MESAFE KOYMAK DOĞRU SOSYALİST TUTUM DEĞİL
Doğru devrimci tutum, sol tutum, sosyalist tutum Kürtlerle mücadele edenlerle arasına mesafe koymak değil. Mevcut ceberut sisteme karşı direnen, sokakta olan, mücadele eden, baş eğmeyen tek güç HDP'dir. Yani maalesef bunu böyle söylemek zorundayım. Keşke başkaları da olabilseydi. Konuşmaya geldiği zaman HDP'yi, durduğu yeri, HDP'nin verdiği onurlu mücadeleyi direnişi görmeyen, solu, sosyalizmi kendi tapusu olarak gören, ama sıkıştıkları mekanların dışına çok çıkmayan, toplumla, halkla, emekçilerle bağı, ciddi bir örgütlülüğü olmayan bir çevreyle karşı karşıyayız. Umarım önümüzdeki dönem bu ortak masa etrafında bir araya gelerek, geçmişteki eksikliklerimizin özeleştirisini veririz.
GÜN ORTAK MÜCADELE ETME GÜNÜDÜR
Gün kesinlikle sadece söz kurmak günü değil. Çok önemli ilkeler etrafında biraraya gelme günü de değil. Evet bunlar önemlidir. Gün biraraya gelmek, ortak ilkeler etrafında ortak mücadele etmek. Gerçek anlamda ortak mücadele etme günüdür. Bizim amacımızda biraz budur. Belki aracılığınızla şunu söyleyebiliriz; HDP'nin muhalefet gücü kırıldığı zaman, maalesef Türkiye'de direnen, emekçinin, yoksulun, Kürdün yanında olan, katledilen kadının, yok edilen, sermayeye peşkeş çekilen doğanın, en büyük sahiplenenini de kaybetmiş olacağız. HDP gidince geriye kimseye bir şey kalmayacak. HDP'nin sınırlandırıldığı, yok edildiği, bir zeminde salonda siyaset yapanların, o üç kelimeden birisini kendi tapusu sayanların ne yapacaklarını, ne kadar duracaklarını, ne kadar direneceklerini bilmiyorum. Tahmin etmek biraz zor gibi geliyor. Dolayısıyla gün dayanışma mücadele etme günüdür.
BİLEŞENLERİMİZ ÖRNEK DURUŞ VE DAYANIŞMA İÇİNDE
Bu konuda örnek duruş ve dayanışma içerisinde olanlarda var. İşte mevcut bileşenlerimiz, mevcut her zeminde bizimle beraber direnen, saf tutan, mücadele eden güçler de var. Bunların hakkını da vermek gerekiyor. Tabi ki tamamıyla HDP'ye duyarsız bir mücadele zemininden bahsetmiyoruz ama yeterli değil. Yani bir kapatılma davasında, Semra Güzel davasında, her gün yöneticilerimizin tutuklandığı bir zeminde mevcut dayanışma, mevcut paylaşım, sahiplenme maalesef böyle bahsedebileceğimiz bir nitelikte değil. İşte en büyük açmazımız, dezavantajımız biraz bu.
BİR ARAYA GELMEYİ MİNNET OLARAK SUNAN GÜÇLER VAR
Bir araya gelme, bir masa etrafında dahi oturmayı bir minnet olarak sunan, algılayan güçler var. Yani Kürt ile oturmayacaksan, devrimciyle, sosyalistle oturmayacaksan, konuşmayacaksan kiminle yapacaksın. Bir de Türkiye'nin üçüncü büyük partisi. Türkiye'nin en büyük mücadele gücü, yani ana muhalefet partisinden daha fazla mücadele eden, daha fazla bir karşılığı, nitelik gücü olan bir partiden, bir zeminden bahsediyoruz. Dolayısıyla bu açmazları da aşmaya dönüktür aslında bu ortak mücadele zemini, ortak mücadele birlikteliği. Umarım önümüzdeki günlerde halkımıza sadece umut veren değil aynı zamanda bunu yerine getiren, bunu fabrikada, sokakta, Kürtlerin yaşadığı illerde örgütlülüğünü oluşturan, karşılığını oluşturan, bu karşılıklıklar üzerinden güç olan, çözüm iradesi olan, bu iradeyi doğru biçimde kullanan günleri de hep beraber göreceğiz. Bu konu da çok umutsuz değiliz.
DEVRİMCİ DEMOKRAT BİR SEÇENEK MİSYONUNU YÜKLENDİK
Üçüncü cephenin yaratılması bakımından HDP nasıl bir misyon biçiyor kendine. Ne tür çalışmalarınız olacak? Türkiyeli emekçilere üçüncü cephe çağrısı olarak neler ifade etmek istersiniz?
HDP aslında kuruluş felsefesi olarak da, yapmış olduğu konferans kararlarında da, tüm bileşenlerin ortak onayı fikriyle üçüncü yolun, üçüncü bir seçeneğin olmazsa olmaz olduğuna inanan ve bunu örgütlemeye çalışan bir güçtür. Tabi ki çok önemlidir. Toplum gerçekten artık umudunu siyasetten kesmiş bir durumda. Mevcut iktidarın değişmeyeceğini, muhalefetin değiştirici dönüştürücü gücünün yeterli olmadığına inanıyor. Bizim de henüz nasıl bir şey yapacağımızı tam olarak kendilerine iletmememizden kaynaklı bizi anlamaya, tanımaya yeni yeni görmeye başlayan bir zeminden bahsediyorum. Yani biz bu toplumun kesinlikle mevcut faşizan yönetim anlayışıyla onun yerine restorasyonu önüne hedef olarak koyan 2 bloktan da farklı olduğumuzu, Türkiye'nin temel dinamiğinin dönüştürücü gücü olan üçüncü bir seçeneğe, yola ihtiyacının olduğunu, HDP'nin de bunu kendisine temel bir vazife olarak aldığını, toplumu umutsuz, seçeneksiz bırakmayacağını, her zeminde toplumun sorun alanlarında mücadele eden bütün güçlerin yanında baş eğmeden, çekinmeden durarak direneceğini bu topraklara, bu topluma, bu toplumun geçmişten günümüze kadar özlemini duyduğu devrimci, demokrat bir seçenek ortaya koymayı bir misyon olarak yüklendiğini belirtmek istiyorum.
YAN YANA DURABİLİRSEK DEĞİŞTİREBİLİRİZ
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Önümüzdeki dönem gerçekten Türkiye halkları, emekçileri, mücadele edenler için zor olduğu kadar fırsatlarla da dolu bir süreç. Ortak bir zeminde bir araya gelebilirsek, yan yana durabilirsek, mevcut sistem karşısında dayanışmacı, mücadeleci bir ruhla sahada emekçilerin, ezilenlerin yanında, Kürtlerin yanında saf tutabilirsek değiştirme, dönüştürme, sonuç alma durumumuz daha kolay olacaktır. Ben Türkiye toplumunun, Türkiye'deki mevcut geçmişten günümüze kadar gelen devrimci mirasın aslında sonuç almaya müsait olduğuna inanıyorum.
Bu topraklar geçmişte büyük mücadele örnekleri verdi, büyük değerler ortaya çıkardı. Geçmişin ışığında geleceğimizi kurmak, demokratik bir Türkiye oluşturmak her zamankinden daha uygun daha müsait bir zemine sahiptir. Bu zemini daha özenli, daha samimi, daha ortak mücadele ruhuyla oluşturabileceğimize inancım tamdır.
NOT: Toplantıya katılan Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) röportaj talebimize olumlu yanıt vermediği için görüşlerini röportaj dizimiz içerisinde aktaramamış olduk.