23 Kasım 2024 Cumartesi

'Bağdat ziyareti Kürtleri imha savaşına Irak'ı dahil etme amaçlıdır'

Sıtkı Vakar, 16 Nisan'da Metîna'da başlatılan işgal saldırısının öncekilerin devamı olduğu gerillanın tasfiyesinin hedeflendiğini belirtti. Gerilla direnişinin bugüne kadar bunu boşa çıkardığını söyleyen Vakar, faşist AKP/MHP ittifakının yerel seçimlerde aldığı yenilgiyle bir kez daha Kürt halkına kapsamlı saldırılarını devreye koyduğunu söyledi. Bağdat ziyaretinin ticari boyutu öne çıkarılmasına rağmen esas amacın PKK'nin tasfiye planları olduğuna dikkat çekti. Erdoğan'ın Güney Federe yönetimince karşılama biçiminin Türk devletinin Güney Kürdistan'da ki işgalci varlığını meşrulaştırma amaçlı olduğunu kaydetti.

Türk devletinin Metîna'ya yönelik işgal saldırıları sürüyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hewlêr temsilcisi Sıtkı Vakar, Metîna'ya saldırıyı ve Erdoğan'ın son Bağdat-Güney Kürdistan ziyaretine ilişkin ETHA'nın sorularını yanıtladı. 

Uzun bir süredir Türk Devletinin Güney Kürdistan ve özelde gerilla alanlarına dönük işgal saldırı planları gündemdeydi. HPG BİM açıklamasında 16 Nisan akşamı saldırıların başlatıldığını duyurdu. Önceki işgal girişimlerinden farklı olarak, Türk burjuva basınında işgal saldırısı henüz gündem olmadı. Sömürgeci faşist Türk devletinin saldırı planlarını, amacını değerlendirir misiniz?
8 Nisan 2022'de Medya Savunma alanlarından Zap-Avaşîn ve Metîna'ya başlatılan "pençe-kilit" operasyonunda başta kimyasal silahlar olmak üzere savaş kuralları çiğnenerek bütün ahlaksızca uygulamalar devreye kondu. Buna rağmen istediğini alamayan Türk devleti, 16 Nisan'da yeni bir operasyon başlattı. Bu operasyonlar elbette birbirinin devamıdır. Amaçlanan, Kürt özgürlük mücadelesini tasfiye etme ve gerillanın yeri yurdu olan Medya Savunma Alanlarını (MSA) işgal etmektir.

2014 yılında Milli Güvenlik Kurulunda alınan kararla çöktürme planını devreye koyan Türk devleti ikinci yüzyılına girerken örgütlü bir Kürt dahi bırakmayacak şekilde hazırlığını yapmıştır. Arkasına da uluslararası ve yerel olmak üzere her türlü desteği alarak MSA'yı işgal etmeye çalışmış ama bu amacına ulaşamamıştır. Gerillanın yenilmez olduğu bir kez daha açığa çıkmıştır.

AKP SEÇİM YENİLGİSİNİ KÜRTLERE SALDIRIYA DÖNÜŞTÜRMÜŞTÜR
Yine Türk devletinin güvenlik politikasının iflas ettiği Türk medyasının dahi saklayacağı bir durum olmaktan çıkmıştır. İçeride sıkışan, ekonomik krizle boğuşan, dış siyasette tıkanan, son olarak 31 Mart seçimlerinde hezimete uğrayan AKP-MHP faşist bloku, bu tablonun sebebini Kürtlerin direnişi karşısında yenilgi olduğunu itiraf etmiştir. Yenilgisinin intikamını Kürtlerden alacağına yemin etmiştir. Bu operasyonları da bu bağlamda değerlendirebiliriz.

'BAĞDAT ZİYARETİNİN AMACI, KÜRTLERİ İMHA SAVAŞINA IRAK'I DAHİL ETMEKTİR'

Geçtiğimiz aylarda Ankara-Bağdat arasında askeri ve siyasi diplomasi trafikleri yaşandı. Bu ziyaretlerin devamı olarak Tayyip Erdoğan Bağdat'a ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretin amacı nedir?
Çok uzun zamandır Irak'la olan ilişkiler basında yer almaktadır. Türk devleti'nin yetkilileri, askeri operasyonlara Irak'ı dahil etme çabalarını açıkça ifade etti. Ön müzakereler ile anlaşılan bazı maddelerin imzalanması olarak yansıdı basına. Dış politikada tökezleyen Erdoğan'ın bu hamlesi 13 yıl sonra, özellikle de 31 Mart seçimlerinden sonra olması dikkat çekicidir. Kurmaylarını, savaşa dahil etmek için ikna amaçlı onlarca kez Irak'a gönderdi. Irak kamuoyunu savaşa hazırlamak ve istediğini almak için yoğun bir diplomasi trafiği yürütüldü. Son olarak da Erdoğan ve savaş kurmayları ile birlikte Irak/Bağdat'ı ziyaret etti.

'YÜZYILLARDIR KÜRTLER KENDİ TOPRAKLARINDA MÜLTECİ OLARAK YAŞIYOR'
Her ne kadar medyaya yansıyan maddelerin çoğunluğunun su ve ticaret ile ilgili olsa da ziyaretin asıl sebebi Kürde karşı savaşa Irak'ı da dahil etmek vardı. Erdoğan ve beraberindekilerin Bağdat'tan aldığı ve mutlu olduğunu söylediği tek durum da PKK'nin "yasaklı örgüt" tanımlaması oldu. Bilindiği üzere PKK Irak anayasasına göre "terör örgütleri" kapsamında değil. Bunun için de Iraklı yetkililerin PKK'nin siyasi mülteci statünde ele alınıp silahsızlandırılması yönünde açıklamaları oldu. Ki zaten, Kürtler yüzyıllardır kendi topraklarında mülteci olarak yaşıyorlar. Kürde verilecek tek hakkın mültecilik olmasıdır! Bu da, bir zamanlar Türk devletinin "Türkiye'de yaşayan tek halk var o da Türk'tür. Diğerlerinin ancak Türk'e hizmet etme hakkın vardır" sözlerine eştir.

'GÜNEY KÜRDİSTAN YÖNETİMİ İŞGALİ MEŞRULAŞTIRMAYA ÇALIŞIYOR'
Bu ziyaretlerin altında yatan diğer bir sebep Erdoğan ve Türk devletinin yeni Osmanlıcılık temelinde yayılma ve Misak-ı Milli sınırlarına ulaşma hayalleridir. Bunun için de ne gerekiyorsa yapmaya ve tüm değerini feda etmeye hazır olduğunu biliyoruz. Günü birlik Başûr'a saldırıların devam ettiği bir dönemde maalesef Kürdistan bölgesi Erdoğan'ın gelişini tüm sokaklara Türk bayrakları asarak bekledi. Erdoğan'ın işgalini meşrulaştırmak için elinden geleni esirgemediler. Türk devleti sadece sınırları değil şehir merkezlerini de işgal etmiş durumdadır. Her iki iş yerinden biri Türklere aittir. Sokaklarda Türkçe şarkılar söylenmekte, evlerinde Türk TV'leri ve dizileri izlenmektedir. Bahçelinin dediği gibi maalesef ki "Kerkük 82, Erbil 83" olmak üzeredirler.

'GÜNEY KÜRDİSTAN TÜRK DEVLETİ TARAFINDAN İŞGAL EDİLMİŞ DURUMDA'

İşgalci Türk devletinin saldırılarının sadece gerilla bölgesiyle sınırlı olmadığı biliniyor. Güney Kürdistan'da; Süleymaniye, Şengal, Mexmûr, Kerkük'te yurtsever devrimci güçlere dönük suikast saldırıları yapıldı. Politik örgüt ve kurumlar hedef alındı. Bu saldırıların hedefinde politik nedenlerle Bakur Kürdistan'dan gelen yurtseverler de vardı. Saldırıları değerlendirebilir misiniz?
Başur'da bugüne kadar yapılan tüm suikastların da bu kişilerden seçildiğini ya da özel olarak Türkiye'den getirtilip Başur'da işyeri açtırıp ihtiyaç duyduğunda ise cinayet işletiyorlar. Bu durumda yaklaşık 10 bin kişinin olduğunu ve iş insanı ya da işçi maskesi altına gizlenmiş Türk MİT'i için çalışanların varlığından bahsediliyor. Arkadaşlarımızdan birini şehit etmeye çalışırken öldürülen bir MİT elemanın Süleymaniye'de kadın kuaförü olduğu medyaya yansıdı. Maalesef bu iş için eğitilmiş ve olası bir durumda Güney Kürdistan'a müdahale etmek için asker asıllı ama sivil giyimli inşaat işçisi, berber, avukat, iş insanı maskesi altında 10 bin kişiden bahsediliyor. Tüm bunlar bize gösteriyor ki Güney Kürdistan tam anlamıyla işgal edilmiş durumdadır.

'SALDIRILARA ÖRGÜTLENEREK KARŞI DURACAĞIZ'
Bu suikast timlerinin arkadaşlarımızı hedef almasının sebebi arkadaşlarımızın politik tutumudur. Kuzeyde siyasi faaliyetlerde bulunup ceza alan arkadaşlarımız burada da kurum çatısı altında bir araya geliyor. Örgütlenme hakkını kullanan arkadaşlarımız Türk Devletine korku salıyor, arkadaşlarımızın örgütlenmesinden korkuyor. Sindirme, geri çekme, ajanlaştırma faaliyetlerinden sonuç almayınca da katlediyorlar. Şimdiye kadar 8 sivil arkadaşımız bu saldırıda katledildi. BM güvencesi altında mülteci pozisyonunda olan arkadaşlarımız açıkça katledildi. Kurumları görevlerine sahip çıksınlar diye yaptığımız çağrılara hiçbir şekilde dönüş yapılmadı. Bu da gösteriyor ki hukuk, ülke dışında da sadece Kürtlere işlemiyor. Bizler örgütleme hakkımızı kullanacak en zor koşullarda da bir arada bulunmaya devam edeceğiz.