Ayşe'yi değil yargıyı taşla
Bu olayların suçlusu erkekleri korumaya çalışan Ayşe ve Şeyma'nın annesi değildir. Kadınları erkek şiddeti ile baş başa bırakan devlet, erkek egemen sistemin yasaları, toplumsal cinsiyetçi öğretileridir.
Kadir Şeker'i, Ayşe'ye şiddet uygulayan Özgür Duran'a engel olmaya çalışırken ölümüne sebep olmasıyla tanıdık. Bu olay sonrası Kadir için dayanışma çağrıları yapıldı. Oldukça da kamuoyu oluştu. Aynı günlerde Ayşe D. ifadesini değiştirerek, "Özgür ile çok güzel günlerimiz oldu. Bir insanı geçmişiyle yargılamamak gerekir. 19 suç kaydı olması, bir insanı kötü yapmaz. Ne yaptıysa uyuşturucu yüzünden yaptı. Ama ben elimden geleni yapıp onu bu durumdan kurtardım. Bana bu konuda her zaman minnettardı. Güzel bir birlikteliğimiz vardı" dedi.
Benzer bir şey Ankara'da babası tarafından öldürülen Şeyma'nın annesi için de gerçekleşti. "Benim kocam kötü değil. Kimse ona katil demesin. Benim yavrumu öldürdü ama o katil değil" sözleri çarpıcıydı.
Kadınların bu sözleri sonrası sosyal medyadan tepkiler yağmaya başladı. Bu kadınların insan olmadıklarından tutalım da terbiyesiz ahlaksız olduklarına değin birçok söz söylendi. Ayşe'nin nasıl yaşadığı, neden çocuklarını bıraktığı, neden bu adamla birlikte olduğu sorgulandı. Kadir'in yanlış kadına yardım ettiği, böyle kadınların ölümü hak ettiği söylendi. Her gün sokakta kadınlar öldürülürken çevreden seyredenlerin şeceresi çıkarılmazken kadınlar hedefe konularak "Keşke ölseydin" dendi. Günde üç kadının toplumun gözü önünde katledildiği örneklerde vicdan muhasebesi yapılmazken bu kadınlar vicdansız ilan edildi.
Peki kadınlara bunu söyleten neydi?
Erkek egemen sistem binlerce yıldır kadınlara, erkekleri korumasını, açıklarını kapatmasını öğütlüyor. Şiddete uğrayıp şikayette bulunduğunda "aile arasında halledin", "karı koca arasına girilmez" diyor. Gözaltına bile almadığı erkeklerle, şiddete uğrayan kadınları şiddetle baş başa bırakıyor. Can güvenliği olmayan onlarca kadın her gün şikayetlerini geri çekmek zorunda kalıyor. Binlerce yıldır atasözlerinde söylediği "dumansız baca kahırsız koca olmaz", "kocana göre bağla başını, harcına göre pişir aşını", "kızını dövmeyen dizini döver", "kadınların ayıbı kalıcıdır…" sözleriyle erkeğe göre konumlanmamız, erkeklerin ayıbını örtmemiz, kızlarımızı erkek egemenliğinin öğretilerine göre yetiştirmemizi empoze ediyor.
Şiddete uğrayan kadınlara gittiğimizde de kocalarını şikayet etmedikleri, korudukları sayısız örnek verebiliriz.
Kadınlar yargıya gittiğinde savcı aklıyor, toplum aklıyor, şikayet ettiğinde polis geri gönderiyor. Dayanışma evleri açmadığı gibi olanları da kapatıyor. Şiddete karşı kadınları razı etmeye çalışıyor. Kadınların başvuru yapmamaları, hatta şiddet gördükleri erkekleri korumaları şiddet gördükleri gerçeğini değiştirir mi?
Kadınların söylemlerini elbette eleştirelim, kabullenmeyelim ancak binlerce yıllık kodların devreye girdiği bu örneklerde erkek egemen kodlarla kadınlara saldırmasına izin vermeyelim. Her birimiz farklı kültürlerden gelen, farklı inançlara, çeşitli gelir düzeylerine, farklı aile yapılarına, eğitim düzeylerine sahip kadınlarız. Kimimiz kendi ayaklarımız üzerinde dururken, kimimiz "bir kere şiddet gördüysen ne olacak, çocuklarınla nereye gideceksin, size kim bakacak" denilerek erkeğe muhtaç ediliyoruz. Şiddete de, farklı toplumsal olaylara da aynı tepkiler vermemiz beklenemez.
"Gelişkin cins bilincimizle" Kadir'i suçlu pozisyona düşüren ifadeleri için kadınları aşağılayan sözler söylerken, Ayşe şiddeti şikayet edip polis tarafından eve gönderildiğinde onun için aynı vicdan ve cins bilinci ile hareket ediyor muyuz?
Emine Bulut ve birçok kadın herkesin gözü önünde öldürülürken çevreden bakanlara bu sözler söylenmedi. Kadir örneğinde, kadınları hedefe koyarak hayatlarını sorgulamak, kadınların şiddete uğramayı hak ettiğini söylemek ancak kadın katillerini ve erkek egemen sistemin argümanlarını güçlendirecektir.
Bu olayların suçlusu erkekleri korumaya çalışan Ayşe ve Şeyma'nın annesi değildir. Kadınları erkek şiddeti ile baş başa bırakan devlet, erkek egemen sistemin yasaları, toplumsal cinsiyetçi öğretileridir.
Kadir'i sahiplenelim ama suçu Ayşe'de aramayalım. Kadın katillerine iyi hal indirimi uygularken özsavunma uygulayan kadınlara ceza verenlerde, Kadir'i tutuklayanlarda arayalım. Komşusunun ölüm çığlığını duyarken kulaklarını kapatanlarda arayalım. Kadınları sokakta, otobüste herkesin gözü önünde şiddete terk edenlerde arayalım.
Kadınlar, kendilerini güçlü hissettiklerinde, kendini şiddetten korunacağını ve toplumda yalnızlaşmayacaklarını bildiğinde şiddete uğradıkları erkekleri şikayet edecek, teşhir edeceklerdir. Ancak o zaman bu durumla baş edeceklerdir.