Av. Timoçin: Agrobay'a yaklaşmama kararı patronların çıkarına verildi
Agrobay direnişine destek verdikleri için işkenceyle gözaltına alınan ve Tarım-Sen Genel Başkanı Umut Karacagöz ve Bağımsız Maden İş Sendikası Genel Başkanı Gökay Çakır'a Agrobay'a 500 metreden fazla yaklaşmama adli kontrol şartı getirildi. Kararı değerlendiren Av. Timoçin, kararın sendikal mücadeleye karşı patronların çıkarına verilen bir karar olduğunu kaydetti. Timoçin, "Artık hukukun adaleti sağlamasından da öte düşmanca niteliği aşikardır. Bu uygulanan gözaltılar, adli kontrol bu düşman ceza hukukunun parçasıdır" dedi.
İzmir Bergama'da bulunan Agrobay Seracılık'ta maruz kaldıkları hakaret, tehdit, aşağılama karşısında Tarım-Sen'de örgütlenen işçiler, hukuksuz bir şekilde işten atıldı. 19 gündür Tarım-Sen'le birlikte Hasan Şentürk Tarım Yerleşkesi önünde gece, gündüz direnen işçilere cuma günü polis saldırdı. Direnişin 17. gününde gerçekleşen saldırıda işçiler işkenceyle gözaltına alınırken; Tarım-Sen Genel Başkanı Umut Kocagöz, eyleme destek için gelen Bağımsız Maden-İş Genel Başkanı Gökay Çakır ve örgütlenme uzmanı Başaran Aksu yerlerde sürünerek gözaltına alındı.
AGROBAY'A YAKLAŞMAMA YASAĞINI YOK SAYDILAR
Patronların talimatı jandarma, polis tarafından eksiksiz yerine getirilirken, yargı da bir kez daha sermayeden yana tavır aldı. Tarım-Sen Genel Başkanı Umut Karacagöz ve Bağımsız Maden İş Sendikası Genel Başkanı Gökay Çakır'a Agrobay Seracılık'a 500 metreden fazla yaklaşmama adli kontrol şartı getirildi. Karacagöz ve Çakır yasağı yok sayarak soluğu direniş alanında aldı ve mücadeleye devam edeceklerini kaydetti.
Umut-Sen Hukuk Kolektifinden Avukat Yağız Timoçin, işçilerin gasp edilen haklarını, direniş sürecinde maruz kaldıkları hukuksuzlukları ve Karacagöz ile Çakır'a getirilen yasağı ETHA'ya değerlendirdi.
'KÖLECE ÇALIŞMA KOŞULLARINA RAĞMEN SEFALET ÜCRETİ HAK GÖRÜLDÜ'
Agrobay'da 6-18 yıl arası çalışan işçilerin sendikalı olduğu için işten çıkarıldığını hatırlatan Timoçin, "Bu çalışma süresince fazla mesai ücretleri, hafta tatili çalışmaları, UBGT alacakları verilmedi; İSG kurallarına uyulmadan yüksek sıcaklıkta, uzun saatler çalışma yapmaya zorlandı; iş esnasında amirlerden ve patronlardan küfür, hakaret duymuş ve de mobbinge maruz kalmışlar; birçok işçinin sigorta girişi 2-3 sene yapılmamıştır. Ve bu çalışmasının karşılığı olarak sadece asgari ücret hak görülmüştür" dedi.
'NEDENİ SENDİKAL HAKLARIN KULLANIMININ ENGELLENMESİ'
Patronun insanlık dışı ve hukuka aykırı eylemleri sonucu çözümü sendikalı olmakta bulan işçilerin, Tarım-Sen bünyesinde örgütlenmeye başladığını dile getiren Timoçin, "Tarım-Sen sendikal çizgisi Agrobay işçileri tarafından hızlı bir şekilde benimsediği için üyelikler de aynı hızla artmaya başlamıştır. Üyeliklerin artması ile işveren de sendikal örgütlenmeden haberdar olmuş ve hiç zaman kaybetmeden sendikal faaliyet yürüttüğünü bildiği bütün işçilerin iş akitlerini sonlandırmıştır. Bu fesihler için hiçbir geçerli ve haklı sebep olmazken, hepsi sendikal sebepledir. Hatta bu durum TCK 118. madde uyarınca sendikal hakların kullanımının engellenmesi suçunun oluşturmaktadır" ifadelerini kullandı.
'İŞÇİNİN ONURUNU ZEDELER NİTELİKTEDİR'
İşçilerin çıkış kodunun SGK'ya 46. çıkış kodundan verildiğine dikkat çeken Timoçin, kod 46'nın işçilerin aleyhine olduğunu şöyle açıkladı: "Bu kod 4857 sayılı İş Kanunu'nun 25. maddesinin 2. bendinde düzenlenen 'İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması' açıklaması ile yapılmıştır. Bu kod, işçiler için bir işsizlik maaşını almayı engelleyen bir husus olmasının yanında aynı iş kolunda, yakınında başka bir iş yere girerken yeni işverenler en son işinden neden çıktığı bakıp işe almama gibi uygulamalar yapabiliyor. Bu iki sebebin de ötesinde 10-14 yıl boyunca çalışıp bir ihtar bir tutanak dahi yememiş işçileri içinde hırsızlık lafı geçen bir koddan işten çıkarmak işçinin onurunu zedeler niteliktedir."
'16 GÜN BOYUNCA BASIN AÇIKLAMASI VE MÜZEKKEREYLE DEVAM ETTİ'
İşçilerin sendikasına güvenerek, direnişe geçtiğini belirten Timoçin, öncelikle işe dönmek isteyenlerin işe dönmesi; istemeyenlerin ise sendikal tazminatları dahi tüm alacaklarının taraflarına ödenmesi taleplerinin olduğunu dile getirdi. "Bu direniş hem Anayasa tarafından korunan sendikal özgürlük, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ve de haber alma- haber verme hakkı kapsamında olması yanında AİHM, ASŞ, ILO ve AYM tarafından varlığı kabul edilmiş 'Toplu Eylem Hakkı' kapsamındadır" diyen Timoçin, 16 gün boyunca şirket önünde basın açıklaması, kamuoyu oluşturma ve müzekkere ile devam ettiğini hatırlattı.
'ŞİRKET ÖNÜNE TEKRAR GİDECEĞİZ DEDİKLERİ İÇİN NEZARETTE TUTULDULAR'
8 Eylül tarihinde şirket önünde işçilerin muhatabın gelmesi için beklemeye başladığını söyleyen Timoçin, "Şirket tarafından bir muhatabın gelmediği gibi işverenliğin talebi ile kolluk birimlerine haber edilerek, işçiler karşısında jandarmadan bariyer oluşturulmuş ve işçileri gözaltına almak ile tehdit edilmiştir. Bu hukuki dayanağı olmayan, sadece işverenin çıkarlarını koruyan bu tehdit karşısında geri adım atmayan işçiler eylemlerine devam etmiştir. İşçilerin geri adım atmayacağını gören kolluk işçileri, sendikacılar yerlerde sürükleyerek, orantısız şekilde 13 kişiyi gözaltına almıştır. Gözaltına alınanlardan 12 kişi hiçbir dayanak olmadan sadece 'bizi gözaltına alırsanız çıkıp tekrar şirket önüme gideceğiz' dedikleri için savcı tarafından mevcutlu kararı verilerek geceyi yemek ve su dahi verilmeden nezarethanede geçirmişlerdir" dedi.
'SAVCILIK ADLİ KONTROL TALEP ETTİ'
Ertesi gün savcılıkta savcı tarafından ifadeleri alınmaları üzerine Tarım Sen Genel Başkanı Umut Kocagöz ve Bağımsız Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Gökay Çakır hariç herkesin serbest bırakıldığını belirten Timoçin, "Genel başkanlara hukuki hiçbir dayanağı olmadan savcılık tarafından yurtdışına çıkmama adli kontrolü ile imza adli kontrol tedbiri talep edildi. CMK uyarınca adli kontrol tedbirinin uygulanması için tutuklama koşullarının oluşması gerekmektedir. İmza ve yurtdışı adli kontrolü sanki basit bir uygulama gibi gözükse de aslında tutuklama kadar en ağır adli kontrol tedbirinin koşullarının oluşmuş olması gibi bir ağırlıktadır" ifadelerini kullandı.
'GÖZALTILAR, ADLİ KONTROLLER DÜŞMAN CEZA HUKUKUNUN PARÇASIDIR'
Sevk edilen Bergama nöbetçi Sulh Ceza hakimliğinin savcılığın talebinden dahi daha hukuken fahiş bir karar verdiğini ve bu talepleri reddettiğinin altını çizen Timoçin, şöyle devam etti: "'Agrobay'a 500 metre yaklaşmama' adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar vermiştir. CMK uyarınca adli kontrol tedbirinin uygulanması için gerekli koşullar oluşmamışken verilen bu karar sendikal mücadeleye karşı patronların çıkarına verilmiş bir karar niteliğindedir. Hukuk ile hakkını aramak isteyen işçilerin, iş mahkemelerinde işçilik alacaklarının davasının en az 3 sene sürdüğü, faiz işletilemediği, enflasyon karşısında eridiği durumunda davaların işçilerin dünyasında adalet kurumu ile yakından uzaktan bağdaşmamaktadır. Artık hukukun adaleti sağlamasından da öte düşmanca niteliği aşikardır. Bu uygulanan gözaltılar, adli kontrol bu düşman ceza hukukunun parçasıdır."