22 Kasım 2024 Cuma

Arzu Demir yazdı | Yaman ailesinin adalet mücadelesinin içinde olalım!

3 Kasım gecesi D.Y'nin yaşadığı şiddet, Kürt kentlerinde kadınlara karşı özellikle son yıllarda ağırlık kazanan özel savaş yönteminin bir biçimi. Kürdistan kentlerinde failler uzman çavuşlar oluyor. Batı da ise mahallelerdeki çete unsurları.

"Devrimcilere evlerinizin kapılarını açın. Açmazsanız Mehmet Tunç gibi çetecilere kapı aralanır."

Bu sözün sahibi Saniye Yaman. İstanbul 1 Mayıs Mahallesi'nde çocukları ile birlikte yaşayan emekçi bir kadın.

Mahallede polis ile işbirliği yapan çeteci Mehmet Tunç, kızına 3 Kasım gecesi tecavüz etti. Bu sırada fotoğraflarını çekerek şantaj yapmak istedi. Aileyi öldürmekle, evlerini taramakla, bombalamakla tehdit etti.

Ancak Saniye Yaman ve kızı başta olmak üzere, aile tecavüzcünün tehditlerine boyun eğmedi.

Polisin serbest bıraktığı bu tecavüzcünün cezalandırılması için kadın örgütleri ile birlikte bir eylem yaparak adalet mücadelesi başlattı.

Bu cinsel saldırı, emekçi semtlerinde fail erkekler ile devletin silahlı gücü arasındaki ilişkinin olağanlığını ve rutinliğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Tecavüzcü Mehmet Tunç, tefecilik yapıyor, otopark ihalesi alıyor, kiralıyor. Hakkında çokça cinsel saldırı beyanı var. Mahalle halkının deyimiyle "tam bir suç makinesi".

Günlerce tehdit ettiği genç kadına her seferinde, "Bana bir şey olmaz. Polis ile aram iyi" dedi. Tıpkı Batman'da tecavüzcü asker Musa Orhan'ın, ölümüne neden olduğu İpek Er'e dediği gibi.

Savaş bakanı Süleyman Soylu'nun sahip çıktığı Musa Orhan'da İpek'e "kimse Bana bir şey yapamaz" diyerek, güvendiği devlete işaret etmişti.

Saniye Yaman, olay gecesi Mehmet Tunç evlerinin önünde pusu kurduğunda defalarca mahalle karakolunu aradı. Ancak polis ilgilenmedi.

Tecavüz saldırısından sonra da genç kadın ilk gittiği karakoldan "Burası bizim bölgemiz değil. İlgilenmiyoruz" yanıtını aldı.

Dudullu Şehit İsmail Akkoyun Polis Karakolu'na gittiğinde de şikayetini dikkate alacak muhatap bulamadı.

Ancak karşısına "TEM polisleri" çıktı. Bu polisler, tecavüze maruz kalmış bu genç kadına ajanlık dayatmasında bulundu.

Bu tecavüz saldırısı çok açık ki polisin de içinde olduğu organize bir saldırı. Genç kadını moral ve fizik olarak çökertip, şantaj yaparak, ajanlaştırmak istedikleri de anlaşılıyor.

3 Kasım gecesi D.Y'nin yaşadığı şiddet, Kürt kentlerinde kadınlara karşı özellikle son yıllarda ağırlık kazanan özel savaş yönteminin bir biçimi.

Kürdistan kentlerinde failler uzman çavuşlar oluyor. Batı da ise mahallelerdeki çete unsurları.

Kısa bir süre önce Hakkari ve Şırnak'ta kadınları şantaj yoluyla seks işçiliğine sürükleyen ve başını korucuların çektiği bir fuhuş çetesinin varlığı ortaya çıkmıştı. Askerlerin de içinde yer aldığı bu çete nedeniyle bir kadın katledildi, biri şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Bir kadının ise intihara sürüklendiğini Kürt basını yazdı.

1 Mayıs Mahallesi'nde yaşanan bu cinsel saldırının işaret ettiği iki nokta daha var. Birincisi, kadın örgütlerinin "İstanbul Sözleşmesi gasp edildikten sonra erkek şiddeti arttı" sözünün gerçekliğini bir kez daha hatırlatıyor.

Faşist şef Erdoğan, İstanbul Sözleşmesi karşısındaki düşmanlığını iki gün önce yine gösterdi.

O ve saraylılar erkeklerin sırtını sıvazlayarak katliam ve cinsel saldırı için yol veriyor. Saray yargısı da gerekeni yaparak katil erkekleri değil, Çilem Doğan ve Nevin Yıldırım örneklerinde olduğu gibi hayatta kalmak için özsavunmasını uygulayan kadınları cezalandırıyor.

Savaş ve işgal politikaları derinleştikçe, erkek egemenliği daha da güçlenerek, kadınların, çocukların hayatını çalıyor.

Bu olayın gösterdiği bir başka nokta da, emekçi semtlerinde devrimcilerin ideolojik hegemonyası zayıfladıkça, çeteler halkın hayatının üzerine çöküyor.

Madde bağımlılığındaki artıştan cinsel şiddete, esnafı haraca bağlamaktan, belediyeler ve devletin diğer kurumları eliyle ihale usulü açılan rant kapılarına kadar uzanan bir döngüye emekçiler, özellikle de gençler mahkum ediliyor.

Mehmet Tunç adlı bu tecavüzcüye cesaret veren şeylerden biri bu durum. Tüm çeteciler gibi O da, devrimci hegemonyanın zayıfladığı mahallelerde, "polis arkadaşları"na güveniyor.

Özgür TV'de hazırlayıp sunduğum Özgür Kadın programına katılan Saniye Yaman, "Çeteci Mehmet Tunç'un tehditleri durdu. Karşımıza bile çıkamıyor" dedi.

Bu önemli bir nokta. Tam da Saniye Yaman'ın belirttiği gibi, devrimcilerin, sosyalistlerin aile ile birlikte sokakta aldığı tutumun bir sonucu bu.

Şimdi 25 Kasım'da yaklaşırken, kadın örgütlerinin, Yaman ailesinin adalet mücadelesine katılarak, sokakları Mehmet Tunç gibi tecavüzcülere dar etmenin zamanı!