22 Kasım 2024 Cuma

Arzu Demir yazdı | Ya barbarlık, ya sosyalizm!

Bugün "ya barbarlık, ya sosyalizm" kavşağındayız. Komünist önder Rosa Luxemburg’un yıllar önce söylediği "Ya barbarlık, ya sosyalizm" sözü hiç bu kadar gerçeklik kazanmamıştı.

Devrimci, sosyalist fikir ve eylem ile 1991 yılında girdiğim üniversitede tanıştım. O zamana kadar devrimcilerden, Kürtlerden, Alevilerden bihaberdim. "Anarşikleri" de TRT haber bültenlerinden bilirdim.

Neyse ki üniversitede okudum ve dünyayı tanıma, devrimcilerle, sosyalistlerle tanışma imkanı buldum.

ABD emperyalizminin "yeni dünya düzenini" ilan ettiği yıllardı. Artık "büyük anlatıların" sonu gelmişti. "Büyük anlatı" ile kast edilen sosyalizmdi. "Tarihin de sonuydu", "ideolojinin de". Kapitalizmden başka gerçek yoktu. İnsanlık ona mahkumdu. Kapitalistlerin dünya halklarına anlattığı hikaye buydu.

Kendimi sosyalist olarak tanımlamaya başladığımda ailemden çevreme, büyüdüğüm adadaki komşularıma kadar ilk aldığım tepki, "Sosyalizm mi kaldı" olmuştu. Devrimci ve sosyalist olmak delilik gibi bir şeydi. "Koskoca Rusya yıkıldı. Sen ne yapabilirsin" demişti babam.

Ancak sonra görüldü ki, emperyalist kapitalist sistemin ilan ettiği yeni dünya düzeninde savaşlar eksik olmadı. Düzen ezilenler için hiç de "yeni" değildi.

Üniversiteye girdiğim yıl, birinci Körfez savaşı vardı.

Bir yıl sonra -bugünkü gibi enformasyon imkanlarından yoksun olsak da- Somali savaşına dair haberleri karşılaştıkça okuyordum.

1999 Kosova savaşı; 1 Eylül saldırısının ardından önce Afganistan’ın, sonra Irak’ın işgal edilmesi.

Bugün de devam eden Suriye savaşı. Son 30 yılın özeti; işgal ve savaşlar.

Savaşların yarattığı yıkıma, kapitalizmin olağan haline gelen ekonomik krizler eşlik etti. Açlık, yoksulluk, işsizlik, sağlık, barınma ve eğitim hakkından mahrum kalma. İnsana yaraşır bir yaşam hakkının olmaması. Elbette bu tabloyu tamamlayan bir başka bileşen de küresel ısınma ve ekolojik yıkım oldu.

Emperyalist dünyanın "yeni düzeni" ezilenlere, emekçilere bir an bile gün yüzü göstermedi.

Son üç yıldır hayatımıza giren koronavirüs salgını, kapitalizmin insanlık için ne kadar tehlikeli olduğunu gözler önüne serdi. Hem salgının ortaya çıkışı hem de salgın karşısında en gelişmişinden az gelişmişine kapitalist devletlerin aldıkları tutum ibretlik oldu.

Bilimin, teknolojinin, üretici güçlerin bu kadar geliştiği bir dünyada, kapitalist merkezler de dahil olmak üzere sağlık sistemi, salgın karşısında işlemez hale geldi. Örneğin İtalya’da, hekimler, çaresizlikten, solunum cihazını hangi hastaya takacaklarına karar verirken, hastaları arasında seçim yapmak zorunda bırakıldı. Sistemin zaten "yük" olarak gördüğü yaşlı nüfus adeta bu salgınla yok edildi. Örneğin Belçika’da kimi günler yaşamını yitirenlerin çoğunluğunu, huzurevlerinde kalan yaşlılar oluşturdu.

Sağlık hizmetlerine erişimde "adil" işlemeyen kapitalizmin kuralları, aşıya erişim sürecinde de devam etti. Afrika kıtasında nüfusun çok az bir kısmına aşı yapılabildi. Kongo'ya aşı göndermeyen Belçika, yaklaşık 500 bin doz aşıyı çöpe atma kararı aldı.

Tam koronavirüs salgınının geride kaldığı düşünülürken, "yeni dünya düzeni"nin dünya halklarına yeni hediyesi bu kez Avrupa’da Ukrayna savaşı oldu.

Bir tarafında NATO/ABD ve AB ile diğer tarafından Rusya ve Çin'in olduğu bu savaşta, silah tekelleri büyük kazançlar elde ederken, savaş, gıda ve enerji kriziyle Avrupa kıtasındaki yoksulları, açlık, yoksulluk ve işsizlikle vurdu. Daha kış gelmeden enerji maliyetleri arttı. Ayrıca uygulanacak doğalgaz kesintisi nedeniyle bu kış, daha da soğuk geçecek.

Ukrayna savaşı ile dünya biraz daha tehlikeli hale gelirken, geçtiğimiz salı günü ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi’nin Tayvan ziyaretiyle başlayan kriz nedeniyle ABD ve Çin, kılıçları çekti. Savaş makineleri bir anda harekete geçti. Ukrayna savaşının, Ukrayna’da kalmayacağı, NATO’nun Madrid toplantısında aldığı kararlarla zaten ilan edilmişti. Rusya "baş düşman" ilan edilirken, Çin’e de işaret edilmişti.

Bugün "ya barbarlık, ya sosyalizm" kavşağındayız.

Komünist önder Rosa Luxemburg’un yıllar önce söylediği "Ya barbarlık, ya sosyalizm" sözü hiç bu kadar gerçeklik kazanmamıştı.